Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1759 E. 2019/1615 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1759
KARAR NO : 2019/1615
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2017
NUMARASI : 2014/606 E.- 2017/965 K.
DAVA: Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/12/2019
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 20.01.2003 tarihli Otogaz Bayilik Sözleşmesinin 10.maddesi uyarınca otogazın …’tan … teslimli olarak satın alma maliyet bedeli fiyatı ile perakende satış fiyatı arasındaki “dağıtım payı” olarak adlandırılan kazanç miktarının %93,9 oranındaki kısmının bayi olarak müvekkiline, %6,1 oranındaki kısmın ise dağıtıcı şirket olarak davalıya ait olduğunu, yine aynı madde uyarınca otogazın bayi olarak müvekkilinin istasyonundaki tanklara teslim edilme anına kadar gerekli tüm nakliye giderinin davalıya ait olduğunu, ancak müvekkilinin herhangi bir denetleme ve kontrol etme imkanının oluşturulmadığını, bu aşamada müvekkilinin davalıya olan güveni nedeniyle ilişkinin bu şekilde devam ettiğini, ancak bu denetleme ve kontrolün davalının dava dışı … A.Ş. ile ticari faaliyet konularından LPG konusunda birleşme içerisine gireceğini belirttiği 20.12.2011 tarih ve 217 ref. sayılı yazılı bildirimi ve davalı tarafından ibralaşma talebi üzerine büyük önem kazandığını, müvekkilinin 2012 yılı Ocak ayı başından itibaren otogaz alımını … A.Ş.’den ihtirazi kayıtla yapmaya başladığını, müvekkilinin sözleşmenin 10.maddesinde belirtilen ticari kazancını direkt etkileyen dağıtım payı oranının sözleşmede belirlenen oranda verilip verilmediği, kendisine satışı yapılan otogazın satış fiyatının sözleşmeye uygun olarak oluşturulup oluşturulmadığı, fiyat oluşumunda nakliye bedelinin hariç tutulup tutulmadığı yönündeki şüphelerini gidermeye yönelik davalıdan geriye dönük süreçte sözlü ve yazılı olarak talep edilmesine karşın kendisine bilgi verilmediğini, davalının sözleşmeye aykırı satış bedeli belirlemesi nedeniyle müvekkilinin 3.000.000-TL’yi aşan maddi zarar ve mahrum kaldığı ticari kazanç ve genel olarak alacağı bulunduğunu, dolayısıyla 20.01.2003-31.12.2011 arası ticari dönem için dava açılması zorunluluğunun oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 200.000-TL’nin satış faturalarının her birinin tanzim tarihinden itibaren, aksi halde her bir ticaret yılının son gününden itibaren, aksi halde temerrüt tarihi olan 27.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müvekkilinin bölünme suretiyle … A.Ş. ile birleşme sürecinin tüm yasal prosedürlere uygun olarak gerekli izin ve onaylar alınarak tamamlandığını, davacının bayilik sözleşmesi devam ederken hiçbir şekilde alacak iddiasında bulunmamasına rağmen, var olmayan bir alacaktan dolayı haklarına halel geldiği veya geleceği iddiasıyla müvekkiline dava açmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının sözleşme hükümlerini hatalı yorumlayarak hiç olmayan sözde bir alacağın varlığına temel bulmaya çalıştığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, her ne kadar sektör bilirkişileri dışındaki diğer bilirkişilerin rapor açıklamalarında sözleşmedeki “LPG otogaz.. Teslim edilene kadar tüm giderlerin (nakliye) … ait olacak” ifadesinden nakliye giderlerinin davalıya ait olacağını belirtmişler ise de, bu konudaki sektör bilirkişisi … ve sonradan yeni bir rapor kararı üzerine rapor sunan diğer iki kişilik sektör bilirkişi heyetinin raporunda da belirtildiği üzere bu ifadenin PİGM döneminden başlayarak, toplam dağıtım payından hariç olmak üzere, dağıtım şirketine tanınan nakliye bedelinin içinden karşılanıp, nakliyenin dağıtım şirketince yerine getirilmesi gerektiği anlamı taşıdığı, nakliye giderleri masrafının tutarının araştırıldığı ve bu masraf tutarının zaten dağıtıcı şirketin karının dahi üzerinde olması nedeniyle, davalı dağıtıcı şirketin zararı üzerinden bir irade oluşturulduğunun hayatın olağan olağan akışına aykırı olması ve hakkaniyetli olmayacağından bahisle nakliyeyi kendisi yapacağından bu konudaki bütçenin hesaplama dışında kendisine ait olduğunun düşünülmesinin daha hakkaniyetli olacağı kanaatine varıldığı, sektör bilirkişilerinin raporlardaki açıklamalarına göre davacı talebinin reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemece 24.11.2014 tarihli kök rapor, 29.01.2016 tarihli ek rapor ve 13.06.2016 tarihli 2.ek rapora itibar edilmesi gerekirken, itibar edilmediğini ve ayrık rapor sunan sektör bilirkişisinin raporundaki aykırılığı gidermek üzere üçüncü bir heyet görevlendirmek yerine iki kişilik sektör bilirkişi heyeti oluşturulduğunu ve onlardan gelen yanlı, sözleşme lafzına aykırı rapor ile hükme gidildiğini, sektör bilirkişilerinin kendilerinden önce dosyaya sunulan rapordaki müvekkili lehine gelişen görüşün eleştirisini yapmadığını ve ortadaki çelişkiyi gideremediğini, sektör bilirkişilerinin otogaz sektöründeki firmaların etkisi ve baskısı altında olduklarını, 2-Mahkemenin kararını verirken ve yazarken çok özensiz davrandığını, dava dilekçesindeki taleplerin değerlendirilmediğini, kararda çok sayıda cümle düşüklüğü ve harf yanlışları olduğunu, 3-06.06.2017 tarihli raporda görüşlerinin pekiştirilmesi için Yargıtay 19 HD !nin bir kararının emsal olarak gösterildiğini, ancak bu kararın somut olaya uygun olmadığını, zira somut olayda sözleşme açık hükmüne karşı bir uygulama ile sözleşmede nakliyenin dağıtım firmasına ait olduğunu belirten amir hükmüne aykırı uygulamaya dayanmakta olduğunu, davalının cevabi ihtarının müvekkili için gerçeği ilk öğrenme tarihi olduğunu, öncesinde ise nakliye bilgisinin müvekkilinden gizlendiğini, dolayısıyla bilemediği bir hususta ihtirazi kayıt koymasının mümkün olmadığını, 4-Mahkemenin hükme esas aldığı 06.06.2017 tarihli rapordaki şüpheyi incelemesi ve araştırması gerekirken, bu şüpheyi kararın gerekçesi yaptığını, davalıya kalacak olan %6,1 kar oranının taşıma giderlerini karşılamamasının söz konusu olmadığını, kaldı ki 25.11.2014 tarihli sektör bilirkişi raporunda bu şüpheyi giderecek görüşler sunulduğunu ve rekabet nedeniyle dağıtım payının tümünü veren dağıtım şirketleri olduğu gibi nakliye giderinden vazgeçen şirketlerin de olduğunun açıkça belirtildiğini,5-29.01.2016 tarihli ek raporda dağıtım payının tarifinin doğru bir şekilde yapıldığını ve kara nakliyesinin de bu tanım içinde önemli bir masraf kalemi olmamasının mümkün bulunmadığının vurgulandığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, dağıtım şirketinin sözleşmeye aykırı olarak satış bedeli belirlediği iddiasıyla, fazla ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkindir.Davacı, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca otogazın …’tan … teslimli olarak satın alma maliyet bedeli fiyatı ile perakende satış fiyatı arasındaki “dağıtım payı” olarak adlandırılan kazanç miktarının %93,9 oranındaki kısmının bayi olarak kendisine, %6,1 oranındaki kısmın ise dağıtıcı şirket olarak davalıya ait olduğunu, yine aynı madde uyarınca otogazın bayi olarak kendisinin istasyonundaki tanklara teslim edilme anına kadar gerekli tüm nakliye giderinin davalıya ait olduğunu, ancak dağıtım payı oranının sözleşmede belirlenen oranda verilip verilmediği, kendisine satışı yapılan otogazın satış fiyatının sözleşmeye uygun olarak oluşturulup oluşturulmadığı, fiyat oluşumunda nakliye bedelinin hariç tutulup tutulmadığı yönünde şüpheleri oluştuğunu, zarara uğradığını ileri sürmüş, davalı ise davacının bayilik sözleşmesi devam ederken hiçbir şekilde alacak iddiasında bulunmamasına rağmen, var olmayan bir alacaktan dolayı haklarına halel geldiği veya geleceği iddiasıyla müvekkiline dava açmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu savunmuştur. 20.01.2003 tarihli Otogaz Bayilik Sözleşmesinin 10.maddesi “Bayiye satılacak LPG’nin bedeli, yasal mevzuata göre belirlenmiş perakende satış fiyatından, 124 USD/ton (KDV hariç) bayi kârı düşüldükten sonra bulunacak ton başına bedeldir. Bayi … veya yetkili makamlarca yasal mevzuata göre saptanan perakende satış fiyatlarının üzerinde fiyatlarla LPG satışı yapamaz.132 USD olarak resmi olarak tespit edilen dağıtım payı taraflar arasında aşağıdaki şekilde paylaşılacaktır: … %6,1 BAYİ %93,9 Toplam %100 Dağıtım payının resmi olarak azaltılıp çoğaltılması halinde yukarıdaki paylaşım oranları değişmeyecektir. Bayiye düşen dağıtım payı, İstanbul Anadolu yakası perakende (KDV’siz) pompa satış fiyatı ile ….’ın fatura edeceği fiyat arasındaki fark 124 USD/ton olacaktır. LPG teslim yeri bayinin…adresindeki otogaz tanklarına yapılacağından, teslim edilene kadar tüm giderler(nakliye) ….’a aittir….” şeklinde düzenlenmiştir.Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları ile, asıl uyuşmazlığın dağıtıcı olan davalının kendisine alacağı %6,1 kâr oranı içerisinden nakliye giderlerini de ödemeyi kabul edip etmediği noktasında toplanmakta olduğu kabul edilmiştir. Bu hususu düzenleyen yukarıda belirtilen sözleşme hükmü incelendiğinde ise, davalıya ait olacağı belirtilen nakliye giderlerinin davalıya düşen dağıtım payı içinde sayılması gerekip gerekmediği hususunun açık bir şekilde düzenlenmediği görülmüştür.Ne var ki bu sözleşme hükmü davacı tarafın iddia ettiği gibi, “davalıya düşen dağıtım payı içinde nakliye giderlerinin de yer aldığı” şeklinde yorumlansa dahi, davacı 2003 yılında başlayan ticari ilişkide, davalının dava dışı … A.Ş. ile birleşme kararı sonrası, 2012 yılına kadar kendisi adına düzenlenen faturaların içeriğine-otogaz satış fiyatının içinde nakliye giderinin de olduğundan bahisle itiraz etmemiş, kendisine verilen dağıtım payını alarak herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmemiştir. Davacı, ticari ilişki boyunca satış fiyatlarının açık ve net bir şekilde belirtilmediğini, kendisine herhangi bir denetleme ve kontrol etme imkânının oluşturulmadığını, kendisinin davalıya olan güveni nedeniyle ilişkinin bu şekilde devam ettiğini ileri sürmüş ise de, bir tacir olarak basiretli davranması, gerekli bilgi ve belgeleri temin etmek suretiyle ticari ilişkisine devam etmesi gereken davacının bu savunması yerinde görülmemiştir. Taraflar arasındaki ilişki yaklaşık 9 yıl gibi uzun bir süre sorunsuz bir şekilde devam etmişken, davalının birleşme kararı ve ibralaşma talebi üzerine, davacının geçmişe dönük fazla ödeme iddiası hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup kabulü mümkün görülmemiştir. O halde ilk derece mahkemesince davanın reddi yönünde verilen kararda sonucu itibariyle isabetsizlik olmamakla birlikte, hükmün gerekçesi değiştirilmiş olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/11/2017 Tarihli 2014/606 Esas- 2017/965 Karar sayılı hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 44,40-TL harcın, 2.970- TL peşin harçtan mahsubu ile 2.925,60- TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine,Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 17.950- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 19/12/2019