Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1752 E. 2020/89 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1752
KARAR NO : 2020/89
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2018
NUMARASI: 2015/68 Esas- 2018/386 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/01/2020
Davanın kabulune yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin 28.02.2012 tarihli sözleşme ile davalıdan lazer cihazı satın aldığını, bedelinin peşin ödendiğini ve karşılığında 02.04.2012 tarihli faturanın düzenlendiğini, ancak cihazın ayıplı çıktığını ve kullanılamadığını, şöyle ki cihazın kullanılmaya başlandıktan kısa bir süre sonra arızalandığını, kullanım amacına uygun çalıştırılamadığını ve son derece zor şartlarda kapasitesinin %10’u ile iş üretmeye başladığını, zira her iki dakikada bir 3-4 dk süre ile durmakta, tekrar çalışması için soğumasının beklenmekte olduğunu, ayrıca safir oksitlenmesi sebebiyle ciltte yanıklara sebep olduğunu, müvekkilinin defalarca davalıyı aramasının ise sonuç vermediğini, teknik servislerin de cihazı onaramadığını, bunun üzerine davalıya gönderilen ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, ardından mahkemeden tespit talebinde bulunulduğunu ve tespit raporu ile cihazın ayıplı olduğunun ortaya çıktığını ileri sürerek cihazın davalıya iadesi ile 32.400-Euronun dava tarihindeki karşılığı olan 97.200-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsiline dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, cihazın ayıplı olmadığını, cihazın sorunsuz bir şekilde davacıya teslim edildiğini ve gerekli bilgi ve eğitimlerin verildiğini, cihazın sözleşme tarihinden önce davacıya teslim edildiğini, ancak davacının yasal sürede ayıp ihbarında bulunmadığını, ayıp kabul edilse bile açık ayıp niteliğinde olduğunu, dava konusu cihazın kullanımından kaynaklanan ve belirli parçaların sarf malzemesi olarak kullanım ömrü belirli bir süreyle sınırlı olan parçaların değişiminin ayıp olarak nitelendirilemeyeceğini, arızanın nedeninin tespitinin gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemece talimat yoluyla alınan 24/08/2015 tarihli bilirkişi raporunun kesin kanaat verici nitelikte olmadığı dikkate alınarak 19/12/2013 tarihli değişik iş sayılı dosyadaki bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, bu raporda yapılan değerlendirmeler doğrultusunda davaya konu makinedeki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu ve davalı yanca bu ayıbın tamirle giderilmediği, bu bakımdan davacının sözleşmeyi feshederek ödemiş olduğu bedeli iadesini talep etmesinin kanuni şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Cihaz her ne kadar 28.02.2012 tarihli sözleşme ile davacıya teslim edilmiş gibi görünse de sözleşme tarihinden önce teslim edildiğini, alıcı davacının ise yaklaşık 21 ay sonra ayıp ihbarında bulunduğunu, yasal sürede ihbarda bulunulmadığından müvekkilinin sorumluluğunun ortadan kalktığını, kaldı ki davacının ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğunu ileri sürdüğünü ve ayıp ihbar süresinin buna göre tespitinin gerektiğini, 2-Dava konusu cihazın kullanımından kaynaklanan ve belirli parçaların sarf malzemesi olarak kullanım ömrü belirli bir süreyle sınırlı olan parçaların değişiminin arıza olarak nitelendirilemeyeceğini, davacının da belirttiği gibi kullanımdan sonra periyodik olarak değiştirilmesi gereken parçaların değiştirildiğini, 3-Tespit maksatlı yapılmış, hata ve çelişkilerde dolu bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, herhangi bir somut gerekçe olmamasına rağmen dava konusu cihazın gizli ayıplı addedildiğini, karar tarihinden yaklaşık beş sene önce tanzim edilmiş olan bilirkişi raporunu hükme esas teşkil edilmesinin yargılama süreci boyunca mahkemenin gerekli özeni göstermediğinin, tarafları dinleme konusunda titiz davranmadığının, yeterli delil toplanmadan yargılamanın nihayete erdirildiğinin en büyük kanıtı olduğunu, eksik inceleme mahsulü bilirkişi raporunu dikkate almayıp yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme yaptırması gerekirken gerekli özeni göstermediğini, 4-İlk derece mahkemesi kararının gerekçeli olmadığını, bu şekilde müvekkil şirketin adil yargılanma hakkının elinden alındığını, sadece bilirkişi raporunun hükme esas alındığının ifade edildiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:Dava, ayıplı mal iddiasına dayalı olarak sözleşmeden dönme ve ödenen satış bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Davacı, dava konusu cihazın ayıplı olduğunu ileri sürmüş, davalı cihazın ayıplı olmadığını,yasal sürede ayıp ihbarının da yapılmadığını, cihazdaki parça değişimlerinin kullanıma bağlı periyodik değişimler olduğunu savunmuş, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki dosya kapsamında mevcut 19/12/2013 tarihli tespit bilirkişi raporunda cihazın uzun süreli çalışmadığı, arızanın kullanım hatasından kaynaklanmadığı, gizli ayıplı olduğu belirtilmiş ise de, bu sonuca nasıl varıldığı, ayıbın hangi parçadan kaynaklandığı ve ne şekilde ortaya çıktığı tespit edilmemiştir. Yine ilk derece mahkemesince talimat yoluyla aldırılan 24/08/2015 tarihli bilirkişi raporunda da cihazın halihazırda arızalı olduğu tespit edilmiş olmakla birlikte, arızanın kullanıcı hatasından mı yoksa üretimden mi kaynaklandığı net bir şekilde tespit edilememiş, kullanıcı hatası olmaması halinde gizli ayıbın kabul edilmesi gerektiği sonucuna ne şekilde varıldığı belirtilmemiştir. O halde gerek tespit raporu gerekse talimat yoluyla aldırılan bilirkişi raporu denetime açık olmadığı gibi, hükme esas alınabilecek nitelikte de olmayıp, bu durumda ilk derece mahkemesince, konusunda uzman 3’lü bilirkişi heyetinden, mümkünse cihaz bulunduğu yerden getirtilerek ve yine mümkünse teknik üniversite labaratuvarında incelettirilmek suretiyle ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise niteliği hususunda denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, talimat raporunun kanaat verici nitelikte olmadığından bahisle denetime açık olmayan tespit raporu hükme esas alınarak eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. İlk derece mahkemesinin kabulüne göre ise, ayıbın tespiti halinde TBK 227/4-5 m. şartlarının mevcut olup olmadığı (özellikle ayıba konu arızanın onarımının mümkün olup olmadığı hususunda) hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması da isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)a-6 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen delillerin toplanması, eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 15..Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/04/2018 tarihli 2015/68 Esas 2018/386 Karar sayılı hükmünün HMK 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye İADESİNE” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafça yatırılan 1.659,95- TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 23/01/2020