Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1751 E. 2019/1587 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1751
KARAR NO : 2019/1587
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2018
NUMARASI : 2014/343 E.- 2018/401 K.
DAVA: Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/12/2019
Davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesi Rekabet Kurulu’nun Tebliğ ve kararları doğrultusunda öngörülen zamandan önce 18/09/2010 tarihi itibariyle geçersiz hale geldiğinden, aradaki dikey anlaşmanın intifa süresi sonuna kadar devam edeceğine inanılarak yapılan ödemelerin müvekkilinin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının ve bu nedenle davalının elde ettiği semerelerin, yine bu nedenle müvekkilinin yoksun kaldığı ekonomik kayıpların müvekkiline iadesi gerektiğini, bu kapsamda intifa terkin işlemi terkin harcı ile ilgili masrafların davalı nam ve hesabına müvekkilince ödenmiş olması nedeniyle de alacaklarının olduğunu,19.116,60-TL terkin harcı ve masrafı 18.09.2010 tarihinde ödenmek suretiyle terkin edildiğini, ayrıca davalının faaliyet gösterdiği akaryakıt istasyonuna müvekkilinin bayi iken, sözleşme ve protokoller gereğince aradaki dikey anlaşmanın intifa süresi sonuna kadar devam edeceğine inanılarak istasyon zemin betonu, istasyon bina inşaatı ve benzeri ayrılmaz parça niteliğinde yapılan inşaat giderlerinin müvekkilince karşılandığını, bu ödemenin geçersiz süreye tekabül eden kısmının 36.664,06-TL olduğunu ileri sürerek 19.116,60-TL intifa terkin harcı ve sair işlem masrafının dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline, istasyon zemin betonu, istasyon bina inşaatı ve benzeri ayrılmaz parça niteliğinde yapılan inşaat giderlerinden geçersiz süreye tekabül eden 36.664,06-TL’nin avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, intifanın süresinden önce terkininin müvekkilinden kaynaklanmadığını, sözleşmede sözleşmenin yenilenmemesi halinde bayinin ödeme ve iade yükümlülüğünün düzenlenmediğini, kaldı ki müvekkiline ödenen intifa veya yatırım bedeli bulunmadığını, davacının yaptığını iddia ettiği yatırımları müvekkili üzerinden para kazanmak için yaptığının da açık olduğunu, davacının ileri sürdüğü yatırımların davacı tarafından yapılmadığını, bir kısım tadilat veya inşaat yapmış olsa bile bu işlerin bayilik ilişkisinin gereği olduğunu, sadece kurumsal giydirmenin davacı tarafından yapıldığını ve belge karşılığında davacıya teslim edildiğini, davacının yapması gereken otomasyonun bedelinin dahi ödendiğini, istasyonda kalanın sadece … yer altı depo ve boru hattı olup bunların da davacıdan satın alındığını, market bölümü için gönderilen eski rafların ise hiç kullanılmadığını ve iade alınabilineceğinin davacıya bildirildiğini, ayrıca intifa terkin harcından da müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, zira intifa tesisi bir bedel karşılığında yapılmış olmasına rağmen terkin işlemi bedelsiz yapıldığından harç tutarlarının keyfi olarak çok yüksek olarak belirlendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu sabit yatırımları yaptığını belgelendiremediği, istasyonda yapılan binaların davalı tarafından karşılandığı, ayrıca davacı tarafça yaptırılan yatırımlar sabit yatırım olmayıp teknik yatırım olduğu, ayrıca intifa terkin bedeline ilişkin olarak sadece 5.280-TL istenebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 5.280-TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1)Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Talep konusu yatırımlara ilişkin bilirkişi incelemesinin, talep ve savunmalarını karşılayan denetime elverişli bir değerlendirme içermediğini, bu yatırımlar müvekkili tarafından yapılması zorunlu yatırımlar olmayıp, bayi tarafından yapılabilecekken müvekkilince karşılandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda sabit yatırımların davalıya satılarak mal edildiği belirtilmiş ise de bu hususun somut delillere dayanmadığını, buna ilişkin sunulan faturanın davalıya satışı kanıtlamadığını, müvekkili ticari defterlerinde bu faturaya rastlanılmadığını, 2-Terkin harcına ilişkin kurulan hükmün de hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, terkinin hangi şekilde yapılacağının talep sahibinin insiyatifine değil, yapılacak işlemin niteliğine göre belirlendiğini, dolayısıyla harç mükellefinin bedelli veya bedelsiz yapma konusunda takdir hakkının olmadığını, terkin işlemi karşılığında malik tarafından bir bedel ödenmemişse bedelsiz terkin işlemi yapılacağını ve müvekkiline ödenen bir bedelin olmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını davanın kabulünü istemiştir. 2)Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-İntifa terkin harcından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, zira intifanın süresinden önce terkinin müvekkilinden kaynaklanmadığını, ayrıca lehine intifa hakkı tesis edilen davacı olduğundan terkin hak ve yetkisin ile harç ve masrafların da ona ait olduğunu,2-Reddedilen kısım yönünden müvekkili lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, düşük hesaplandığını, toplam dava değerinin dikkate alınmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi uyarınca yapılan sabit yatırım ödemesinin Rekabet Kurulu’nun kararı gereği intifa hakkının terkin tarihinden sonraya isabet eden kullanılamayan kısmının istirdatı ve intifa terkin harcı ile masrafının taşınmaz malikinden istirdatı istemlerine ilişkindir.Taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin Rekabet Kurulu’nun 2009 tarihli kararlarına istinaden sona erdiği tarafların kabulünde olup, bu durumda davacının bayilik ilişkisinin intifa süresi sonuna kadar devam edeceğine inanarak yaptığı sabit yatırımlara ilişkin ödemelerin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının iadesinin, bu ödemelerle yapılan taşınmazların halen davalı bayinin kullanımında olması ve taşınmazına değer katması koşuluyla kabulü gerekir.Ne var ki davacı dava konusu ettiği “ istasyon zemin betonu, istasyon bina inşaatı ve benzeri ayrılmaz parça niteliğinde yapılan inşaat giderleri” ne ilişkin davalıya ödemede bulunduğuna dair bir delil sunmamıştır. Davacının bu giderlere ilişkin sunmuş olduğu belgeler incelendiğinde, “pompa, işçilik, pompa altyapı, pompa yazılım, otomasyon, ekipman, tanık otomasyonu, tank işçiliği” açıklamalı dava dışı … firması tarafından davacı adına düzenlenen faturalar olduğu, ayrıca davalı işyerine bu ekipmanların montajına ilişkin servis formlarının düzenlendiği görülmüştür. Yine bu deliller arasında 19.12.2008 tarihli İstasyın Otomasyon Sistemi Taahhütnamesi başlıklı belge incelendiğinde, davacı tarafından montaj ve kurulumu gerçekleştirilecek istasyon otomasyon sistemi katılım payı olarak 6.000-USD’nin uygulamanın sona ermesi ve kullanıma hazır şekilde davalıya teslimini müteakiben ödeme planına uygun olarak 5 ayda 6 taksitte davacıya ödenmesinin taahhüt edildiği görülmüş olup, davalı tarafça sunulan 28.11.2008 tarihli davacı tarafça davalı adına düzenlenen Otomasyon Altyapı ve İşçilik açıklamalı 11.137,55-TL bedelli fatura ve Ocak-Mayıs 2019 tarihli 5 adet ödeme dekontu incelendiğinde söz konusu fatura bedelinin davalı tarafça ödenmiş olduğu kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalının kullanımdaki istasyonda yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ile, istasyon binası ve ekleri şeklindeki tesislerin davacı tarafından yaptırıldığına veya bedellerinin ödendiğine dair delile rastlanılmadığı, davalının ise bir kısım 1995 tarihli faturalar ile 30.09.1995 tarihli inşaat sözleşmesi sunması nedeniyle davalı tarafından yaptırıldığı kanaatine varıldığı, davacı tarafın iddia ettiği gibi kendi dönemlerinde yapılan altyapı tesisatının kullanılmadığı, mevcut kiracının istasyonda tadilat yaptığı, kendi altyapısı ve buna ilişkin sistemleri kurduğu, davacıya ait cihaz ve ekipmanların kullanılmadığı, yer altı depolama tanklarının da mevcut kiracıya ait olduğu, eski depolama tanklarının kullanılmadığı tespit edilmiş, davalı tarafın 27.10.2014 tarihli dilekçesinde de otomasyon altyapı giderlerinin bedelinin ödenmiş olduğu, üstyapı yatırımına ilişkin ekipmanların ise ihtara rağmen teslim alınmadığı , bu nedenle taraflarınca sökülüp depolarına kaldırıldığı belirtilmiştir. O halde davacının , gideri kendisi tarafından ödenip halen davalı bayinin kullanımında olan ve taşınmazına değer katan bir sabit yatırım olduğunu ispat edemediğinin, dolayısıyla bu yöndeki talebinin haklı olmadığının kabulü gerekmiştir.Öte yandan, iş bu dava açılmadan önce intifa hakkının davacı tarafça davalı nam ve hesabına bedelsiz olarak terkin edildiği, toplam 19.116,60-TL terkin harcı ve masrafı ödendiği sabit olup, Harçlar Kanunu’nun 58/f m. uyarınca intifa terkin harcının mükellefi lehine terkin işlemi yapılan maliktir. İntifa hakkının bedelsiz terkini mümkün olup, davacının bu tercihi kendi insiyatifine bağlı olmayıp, tamamen terkin karşılığında bir bedel almamasının, yani bu hakkından feragat etmesinin sonucu olduğundan, bu nedenle terkin harcının daha yüksek oluşu davalı malikin katlanması gereken bir durumdur. Bu durumda davalının davacı tarafça ödenen 19.008-TL terkin harcı ve 108-TL masraf olmak üzere toplam 19.116-TL’den sorumlu olduğunun kabulü gerekmiştir.Bununla birlikte ilk derece mahkemesinin kabulüne göre ise, dava değerinin 55.780,66-TL olduğu ve reddedilen kısmın 50.500,66-TL olduğu dikkate alındığında,davalı lehine 5.905,07-TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 3.766,08-TL’ye hükmedilmesi de doğru görülmemiştir. O halde ilk derece mahkemesince sabit yatırımlara ilişkin talebin reddinde bir isabetsizlik görülmemiş ise de, intifa terkin harcı ve masraflarına ilişkin talebin tamamının kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bununla birlikte bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile, HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KISMEN KABULÜNE; İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/05/2018 Tarihli 2014/343 Esas 2018/401 Karar sayılı hükmünün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın KISMEN KABULÜ ile; 19.116-TL intifa terkin harcı ve masrafının dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla talebin reddine,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 1.305,81 TL nispi harçtan, toplam 828,40-TL peşin nisbi harcın mahsubu ile bakiye 477,41- TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından ödenen 828,40- TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,Davacı tarafından yapılan 6.595,80-TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre 2.260,37- TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafça yapılan 100-TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre 65,73- TL sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.725- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 4.383,11- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90 TL ve davalı tarafından yatırılan 90,16-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10’ar TL’nin hazineye irad kaydına,Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin takdiren üzerlerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362(1).a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 19/12/2019