Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1747 E. 2020/885 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1747
KARAR NO: 2020/885
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2018
NUMARASI: 2014/928 E.-2018/233 K.
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/09/2020
Davanın reddine yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacının,19/12/2002 tarihinde … A.Ş.’ni kurduğunu, halen %49 paydaşı olduğunu, hakim ortak … ile 25/07/2007 tarihli hisse devir sözleşmesinin imzalandığını,…’ın hisselerin %51’ini 2.550.000- euro ödeyerek devir aldığını kalan %49 hisseyi sözleşme gereği almadığını,davacının 05/02/2008 tarihinde YK ndan istifa ettiğini, …’ın hakim ortağı olduğu …AŞ …’ya hizmet vermiş gibi 06/03/2008 tarihinden başlayarak yaklaşık 20.000.000-TL fatura kestiğini,faturaların içeriği araştırıldığında yeniden yapılandırma, faiz olarak kesildiğinin öğrenildiğini, …’nın kayıtları bilirkişi marifetiyle incelenince zararın ortaya çıkacağını, 2008 yılında her ay 600.000-TL ile 236.000-TL arasında, 2009 yılında her ay 236.000-TL, 2010 yılında her ay 236.000-TL ile 472.000-TL arasında, 2011 yılında her ay 472.000-TL lik faturaların kesildiğinin öğrenildiğini,şirketin kazancının … AŞ’ye aktarıldığını, 2011 yılında ise şirketin 5.678.477,97-TL zararda olduğunun öğrenildiğini, daha önce 2.752.059,78-TL karda görülen şirketin borca batık hale getirildiğini,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 100.000-TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile, … .. A.Ş.’ne verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesi ile;YK üyeleri ve denetçilerin her yıl genel kurul toplantılarında ibra edildiğini, davacının ibra yönünde oy kullandığını, bu nedenle işbu davayı açma hakkının bulunmadığını, davacı tarafın, …’ nın 06/03/2008 tarihinden itibaren zarara uğratıldığını iddia ettiğini, ancak …’ nın 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılı genel kurul toplantı tutanakları incelendiğinde yönetim kurulu faaliyet raporlarının, denetçi raporunun okunduğu, müzakere edildiği, bilanço ve kar zarar hesaplarının okunup müzakere edilip tasdik edildiğini, TTK 558. maddesi gereğince düştüğünü, dava açma hakkının düşmediği varsayılsa bile ibra lehine oy kullanıp sonrasında sorumluluk davası açmanın M.K.’ nın 2.ye aykırı olduğunu,dava dışı … şirkete ortak olduktan sonra bağımsız denetim kuruluşu tarafından denetlenmeye başlandığını, …’da ortaklığı devam ederken, ortaklık ilkelerine tamamen aykırı hareket eden bizzat davacı olduğunu,davacının hali hazırdaki müşteri portföyünü ve işbu müşterilere ait belgeleri gizlice edinerek yeni kurduğu … A.Ş.’ye aktardığını, belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece; Dosya kapsamı ve yapılan inceleme sonucunda … AŞ ile … AŞ arasında 03/2008-2011 arasında sonuç doğuran sözleşmelere konu hizmetlerin gerçekte verilmediği/alınmadığı, dolayısıyla bu sözleşmeler gereğince düzenlenen faturaların gerçeği yansıtmadığı, Vergi Dairesinin tespitlerinin yerinde olduğu, bu itibarla … AŞ nin zarara uğratıldığı, ancak davacının sorumluluk davası açamayacağı, … AŞ arasındaki ticari ilişkileri bilebilecek durumda olduğu, bu nedenle genel kurullarda davalı şirketin yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde bilinçli oy olduğu, 25/07/2007 tarihli hisse devir sözleşmesinde davacının tek hissedarı olduğu … AŞ deki hisselerinin tamamının dava dışı …” a satışının konu edildiği ve ödemelerin hisse miktarlarına göre vadelendirildiği, davacının … AŞ deki %51 hissesinin 2.500.000 euro karşılığında dava dışı …’ a devredildiği, ödeme planındaki diğer ödemeler gerçekleşmediğinden … AŞ nin %49 oranındaki hissesinin davacı üzerinde kaldığı, bu nedenle davacının yaptığı ibrayı bilinçli olarak yaptığı, TTK nun 424.maddesi bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın YK üyelerinin yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğuracağını belirtmiş olup, TTK nun 558 maddesinde ibranın etkisi belirtilmiş ibraya olumlu oy veren ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş pay sahiplerinin dava hakkını kaldıracağının düzenlendiği, davacının zarar talebine ilişkin olarak da her ne kadar dava dışı … AŞ nin zarara uğratıldığı dosyada tespit edilmiş ise de davacının olağan genel kurullarda yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde oy kullanması sebebiyle yönetici ve denetçilerin 2007-2008-2009-2010 yıllarındaki faaliyetlerinden dolayı davacının sorumluluk davası açamayacağı davanın reddine karar vermek gerektiği, “Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporu, dosyadaki belgeler ve tüm dosya kapsamı itibariyle anlaşılmış” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili; … A.Ş. …’ya hizmet vermiş gibi faturalar kesilerek …’nın zarara uğramasına neden olunduğunu, …’a ait şirketler ile … arasında bu şekilde usulsüz fatura alışverişleri, portföy geçişleri yapılarak müvekkilinin ortağı olduğu şirketin zarara uğramasına neden olunduğunu, kar eden dava konusu şirket ciddi zarar eder hale gelmişken … şirketinin karının arttığını,zira dosyada mevcut bütün belgelerden ve genel kurul tutanaklarından anlaşılacağı üzere işbu zarar verici sözleşmeler açısından yöneticilerin bilerek ve isteyerek, kasten saklamaları nedeniyle, ibra edilmiş sayılmalarının mümkün olmadığını bildirerek, istinaf yolu ile yerel Mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:Dava, davalı yönetim kurulu üyeleri ve denetçilere karşı yöneltilmiş sorumluluk davasıdır. Taraflar arasındaki ihtilaf, şirket yöneticilerinin ve denetçilerinin şirkete zarar verip vermedikleri ve sorumlu olup olmadıkları hususlarındadır. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da denetim sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. HMK’nın 297/1-c maddesi gereğince hükümde; taraflar arasındaki çekişmeli vakıalar, bu vakıalar hakkında toplanan delillerin neler olduğu, toplanan delillerin ne suretle tartışılıp değerlendirildiği, bunun sonucunda hangi vakıaların sabit görüldüğü, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin neler olduğunun gösterilmesi zorunludur. Bu itibarla, denetime elverişli nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. Kararın gerekçesiz olması, kısa karar gerekçeli karar çelişkisi, gerekçe ile hüküm çelişkisi olması kamu düzenine ilişkin bir aykırılık olup delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğu derecesinde yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığının kabulü gerekmektedir. Zira HMK’nın 355. maddesi gereği de Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. İstinaf incelemesine konu hükümde gerekçeli karar 31 sayfa olup,içeriği itibariyle gerekçe ihtiva etmediği ,gerekçeli kararın neredeyse tamamının bilirkişi raporlarının ( “Nihai Takdir Sayın Mahkemenindir. “ibareleri de dahil olmak üzere )scan edilmiş halinden ibarettir. Bilirkişi raporu gereğince davanın reddine karar verildiği belirtilse de ;esasen Yargıtay 11 .HD nin bir kısım ilamlarına atıf yapılarak seçenekli rapor hazırlanmıştır. Bilirkişi raporunda ;”Davacının her üç genel kurulda (19.06.2009 tarihinde yapılan 2007-2008- yılları olağan, 08.06.2010 tarihinde yapılan 2009 yılı olağan, 30.06.2011 tarihinde yapılan 2010 yılı olağan) verdiği ibra yönündeki oylar sebebiyle TTK m.558/2 hükmü uyarınca sorumluluk davası açamaması gerekir.”denildikten sonra ,bununla beraber TTK m.558/2’deki “Şirket genel kurulunun sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak …. dava hakkını kaldırır.” şeklindeki ifade dikkate alındığında, maddenin lafzı gereği ibranın genel kurulun bilgisine sunulmuş, yönetim kurulu ve denetçi faaliyet raporlarında, finansal belgelerde yer almış, genel kurulda açıklanmış, müzakere edilmiş konular için geçerli olduğu…sorumluluk davası açılabileceği sonucuna varılabilir. “şeklindeki görüşe de yer verilerek ,hukuki durumun mahkemece takdiri gerektiği bildirilmiş ise de bu yolda bir değerlendirme yapılmamıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında bu haliyle delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğu derecesinde yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığı anlaşıldığından kararın istinaf denetimini yapma olanağı bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince yapılacak iş; tüm deliller, iddia ve savunma birlikte değerlendirilerek, özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 27 ve 297. maddeleri kapsamında vardığı yargıyı içerir ve denetlenebilir gerekçe ve hüküm oluşturmak olmalıdır.Açıklanan nedenlerle,davacının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, dosyanın, kanuna ve denetime uygun şekilde karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2018 Tarih 2014/928 Esas 2018/233 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.24/09/2020