Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1742 E. 2020/881 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1742
KARAR NO: 2020/881
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2015/284 Esas 2018/537 Karar
BİRLEŞEN DOSYA: İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYADA
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/09/2020
Asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
ASIL DAVA: Davacı vekili ; müvekkili Şirketin,davalı ile 08/08/2007 tarihinde 5 yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve ona bağlı diğer sözleşme ve protokoller akdedildiğini, tarafların 09/08/2012 tarihinde 5 yıl süreli yeni bir protokol akdederek, İstasyonlu Bayilik sözleşmesi imzalandığını, ne var ki davalının istasyonu 14 Kasım 2014 tarihinde ortağı olduğu … Ltd. Şti.’ne devretmiş olduğunu ve bu şirketin de EPDK’ndan yeni bir bayilik lisansı alarak rakip bir dağıtım şirketinin bayiisi olarak istasyonda faaliyete başladığını, davalının, 17 Kasım 2014 tarihli ihtarname ile müvekkili şirket’e ait kurumsal kimlik ve malzemelerin istasyondan söküldüğünü bildirerek bayilik sözleşmesini süresinden evvel feshettiğini,sözleşmenin haksız feshi sebebiyle davalının; Protokol’ün 12. maddesi uyarınca;100.000- usd tutarındaki cezai şart yanında ,sözleşmenin uygulanmayan süresi için hesaplanacak yoksun kalınan kârın da ödenmesi gerektiğini belirterek, 100.000-usd tutarındaki cezai şart alacağının, hesaplanacak kâr mahrumiyeti için şimdilik 754.000-TL tutarındaki belirsiz alacağın, dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4.a ve değişen oranlarda avans faizi işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili; davacı alacaklının müvekkilinden kâr mahrumiyeti ve cezai şart talep edebilmesi için müvekkilinin bir kusuru olması veya taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız olarak fesih etmesi gerektiğini, ancak müvekkilinin davacı alacaklının tüm borçlarını ödediğini, davacının yakıt gönderimini durdurması nedeniyle aciz duruma düştüğünü, bu nedenle kiracı olarak bulunduğu işletmeyi tahliye etmek zorunda kaldığını, borçların yapılandırması için yeni bir protokol ve zeyilname silsilesi yapmayı kararlaştırdıklarını, bu protokol ve zeyilnameler yapılmadan önce bir de davacı tarafın 2007 yılında kendini güvence altına almak için müvekkilinden ipotek talep ettiğini, ipotekli gayrimenkulün satışı ile davacının borcu vadesinden önce ödenecek ve taraflar arasında imzalanan tüm protokollerin ortadan kaldırılacağını, müvekkilinin 20 Temmuz 2014 tarihine kadar davacıya protokol borcu olan faiz dahil 507.567- TL (446.227,00- TL ana para + 30 Ocak 2015 vadesi için tahakkuk ettirilen 61.340,00-TL faizi)’nin, 56.792,00-TL.sini prim alacaklarından ödediğini, İpotek fek evrakları bilinçli bir şekilde davacı tarafından geciktirilmesinin sonucunda 20 Temmuz 2014 tarihinde 446.227- TL(ana para)- 56.792,00 TL(prim alacağı ödemeler)= 389.435,00- TL’lik ana paradan kalan borcun ödeme şekli olarak: 380.000,00-TLsi ana paraya binaen artı 35.000-TL’lik kısmı da faiz farkına binaen müvekkilinden bloke çek olarak talep edildiğini, aksi halde davacı ipoteğin fekkine izin vermeyeceğini beyan ettiğini,davacı tarafından iddia edilen bayilik sözleşmesi, EPDK Lisans başvurusunun müvekkilinin bilgisi dahilinde olmadığını ticari acze düştüğünü belirterek, müvekkilinin davacıya hiçbir borcu olmaması ve sözleşmenin feshine davacının sebeb olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların davalının mevcut borçlarının ödenmesi için huzurdaki ihtilafa konu olan 12/05/2014 tarihinde 446.227-TL baliğ olmuş borcun belirtilen vadelerde anapara ile anaparanın faizine ve faizin kdvsine ilişkin borcun ödenmesi hususunda toplamda 507.567,28 TL üzerinden anlaştıklarını, 9 adet ödemeye ilişkin çeklerin davalıdan teslim alındığını, ancak 3 adet çekin davalının cari hesabındaki alacakların protokol borcundan mahsubu sebebiyle iade edildiğini, böylece protokol uyarınca yapılan ödeme planında yer alan ilk üç ödemenin karşılığı olan 56.792,28-TL mahsup edilerek protokol borcu bu tutarda itfa edildiğini, gelinen bu noktada davalı tarafından 56.792,28-TL, 415.000- TL ve 12.121,53 TL olmak üzere toplam 483.913,81-TL protokol borcunun ödendiğini ancak kalanın ödenmediğini, 23.653,47 TL.nin 30.01.2015 tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, istasyon yatırım bedeli olan 16.915,51 TL alacağın fatura vade tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacı tarafa hiçbir borcu bulunmadığını, davacı tarafından tahsis edilen protokol borcunu ödeyememesi üzerine bu hususun davacı şirkete bildirildiğini ve borçların yapılandırılması için yeni bir protokolün imzalandığını, buna ipotek olarak ise müvekkilinin bir gayrimenkul gösterdiğini, ancak davacı tarafın her seferinde ödeme koşullarını daha ağırlaştırarak önüne seçenekler koyduğunu, tek seferde vadesinden çok önce kapatılan borca vade farkı sanki borç devam ediyormuşçasına uygulanmaya çalışıldığını,16.915,51-TLtutarlı faturanın müvekkiline gönderilmediğini ve müvekkil şirket tarafından kabul edilmediğini,hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalının 2013 yılında sermayesini kaybederek borca batık hale geldiği, 2014 yılında borca batıklığının 3 kat arttığı,2013 ve 2014 yılında kar elde edemediğinden eylül 2014 tarihi itibariyle faaliyetinin durduğu, 19.4.2014 tarihinde bayilik lisansını sonlandırdığı,davalının sözleşmeyi sonlandırmasının, mücbir sebep nedeniyle olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, davacının davalıdan cari hesap alacağının bulunmadığı aksine davalıya borçlu olduğu gerekçesiyle birleşen davanın da reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; ticari aczin bir mücbir sebep olarak kabulünün mümkün olmadığını, mücbir sebebin önceden öngörülemeyen ve kaçınılmaz, olağanüstü bir durum olması gerektiğini,davalının, muvazaalı işlemlerin arkasına sığınarak ve istasyondaki tüm haklarını akrabasının sorumlu olduğu aynı isimli şirkete devrederek başta müvekkili olmak üzere tüm alacaklıların zararına olacak şekilde mal kaçırma gayesiyle hareket ettiğini, ayrıca davalının taraflar arasındaki ticari ilişkiyi mücbir sebeple haklı olarak feshetmesi ihtimalinde kar mahrumiyeti kaybının talep edilemeyeceği tespitinin de hatalı olduğunu, zira davalı taraflar arasındaki sözleşmeyi hiçbir mücbir sebep bulunmaksızın feshetmiş olup, davalının bu yönde bir iddiası bulunmadığını,bilirkişi raporunda kar mahrumiyeti kaybının 314.308-TL hesaplandığını, müvekkilinin tarafların üzerinde mutabık kaldıkları 12/05/2014 tarihli protokol uyarınca davalıdan 23.653,47-TL alacaklı olduğunu, Bilirkişi heyetinin müvekkilinin protokolde kararlaştırılan 446.227-TL tutarındaki ana alacağını, geçmiş cari hesabı sıfırlamadan aynen devam ettirdiğini belirterek davacıya borçlu gözüktüğü yönünde yaptığı tespit ve hesaplamanın hukuka aykırı olduğunu, zira davalının cevap dilekçesinde takas/mahsup defi ileri sürmediğini,alacakların re’sen takas/mahsubnunmümkün olmadığını, 12/04/2014 tarihli protokol uyarınca davalının borçlu olduğu tutar ve sonrasında yapılan ödemeler bu kapsamda münferiden incelenip bu yönde bir tespit yapılması gerekirken, aksi yönde hüküm tesis edildiğini bildirerek, kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, davacı ile davalının akdettikleri İstasyonlu Bayilik Sözleşmesinin süresinden evvel davalı tarafından feshi sonucu,protokolün 12.maddesi uyarınca 100.000-usd cezai şart ve 754.000-TL kar mahrumiyeti alacağının tahsiline talebine ilişkindir. Birleşen dava, davacı tarafından davalı aleyhine borç ödeme sözleşmesi tahtında ödenmesi gereken bakiye 23.653,47-TL ve İstasyon nakdi yatırım bedeli faturasının ödenmemesi sebebiyle fatura tutarı olan 16.915,51-TL nin tahsili talebine ilişkindir. Taraflar arasında 08/08/2007 tarihinde 5 yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve ona bağlı olarak diğer sözleşme ve protokoller akdedildiği, işbu sözleşmenin yenilenerek 09/08/2012 tarihinde 5 yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi imzalandığı ,davacı tarafça sözleşmenin davalı tarafından davalı tarafından haksız olarak feshedildiği ileri sürülmektedir. Davalı vekili; müvekkili şirketin davacı şirkete hiç bir borcu olmadığı gibi hiç bir zaman taraflar arasında imzalanan 09/08/2012 tarihli sözleşmeyi feshetmediğini, davacının haksız davranışı nedeniyle aciz duruma düştüğünü, bu nedenle kiracı olarak bulunduğu ticari işletmesini tahliye etmek zorunda kaldığını savunmaktadır. Taraflar arasında 09/08/2012 tarihinde akdedilen protokol ve yine aynı tarihte akdedilen Sözleşme 09/08/2017 tarihine kadar geçerli olup, Protokolün 12. Maddesinde Feshin Sonuçları a) bendi hükmüne göre; “…İşbu protokolün ve/veya taraflar arasında akdedilecek bayilik sözleşmesinin … tarafından protokolün “Fesih” başlıklı maddesinin a) bendi hükmüne göre feshi ya da bayi tarafından haksız surette feshi halinde bayii; ödeme tarihindeki TCMB döviz kuru üzerinden 100.000- usd tutarında cezai şartı …’ya ödemekle birlikte ayrıca …’nun … ve sözleşmenin vaktinden önce sona ermesi nedeniyle …’nun kar mahrumiyetini derhal tazmin etmeyi kabul ve taahhüt eder.” hükmünü haizdir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davalı işlettiği istasyonda ticari faaliyetini sona erdirerek bayiilik lisansını iptal ettirmiş, akabinde aynı adreste yine davalının adını taşıyan bir şirket bayilik lisansı alarak bir başka dağıtım şirketinin bayiisi olarak faaliyetine devam ettiği sabittir. Davalı 17.11.2014 tarihli ihtarname ile işletmesinin zarar ettiğini ,sözleşme şartlarında peşin satış öngörüldüğü, ancak vadeli alım yapabildiği ,işletmenin zararını engelleyemediğinden faaliyetini sürdüremez hale geldiğini bildirerek kurumsal malzemelerin 7 gün içinde teslim alınmasını bildirmiştir.Davalı sözleşmeyi feshetmediğini bildirse de ,bu bildirim süresinden evvel yapılmış bir fesih bildirimidir.Davalı tarafından mali durumun kötüleştiğini bildirerek yapılmış tek taraflı fesih bildirimidir.Sözleşmenin feshinin davalı tarafından ve davalının mali durumu gerekçe gösterilerek yapıldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince ; davalının sözleşmeyi sonlandırmasının mücbir sebebe dayandığı kabul edilmişse de sözleşmenin 27.maddesinde mücbir sebeb kabul edilecek haller sayılmıştır.Davalının mücbir sebebe dayalı olarak ticari ilişkiyi sonlandırdığına ilişkin beyanı yoktur.İşletmenin devamlı zarar ettiğinden ticari faaliyetini sürdürümez duruma geldiğini bildirilmiştir.Davalının borca batık durumda olduğu varsayılsa, bu durumda ticari acze düşmesine sebep olacak olağanüstü bir olay yaşanmadığı dosya kapsamı ile sabit olup, davalının ileri sürdüğü sebeb davacıdan kaynaklanan sebebler olmadığı gözetildiğinde sözleşmenin davalı tarafından süresinden evvel haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmaktadır.Davacının ticari faaliyetini fiilen durdurduğu ve cihazların sökümü için davacıya bildirimde bulunduğu, bunun sözleşmeyi fesih iradesi olarak kabulü gerektiğinden kural olarak, davacının süresinden evvel yapılan fesih nedeniyle cezai şart ve kar mahrumiyeti talebinde bulunma hakkı mevcuttur. Asıl dava yönünden ;bilirkişi raporunda 32 ay 24 günlük kar kaybı hesabı yapılmış ise de ,”fesihten sonra ki dönemde kar mahrumiyeti zararı hesaplanmasında ,davacının aynı bölgede aynı şartlarla yeni bir bayiilik ilişkisi kurabilmesi için gerekli olan makul süre belirlenerek” davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti hesaplanmalıdır.(Yargıtay 19.HD nin 2016/2825 -9158, 2015/11965-2016/6931 ,2015/11090 esas-2016/1858 sayılı kararları da aynı yöndedir.) Buna göre davacı vekilinden fesihten sonra aynı bölgede bayilik edinip edinmediği sorulup, bu hususta sektör bilirkişisinden ek rapor alınarak makul sürenin belirlenmesi ,daha evvel bayilik ihdas edilmişse yeni bayiliğin tesis edildiği tarihe kadar,aksi halde makul süre için kar kaybı hesabı yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Birleşen dava yönünden; ise bilirkişi raporuna davacı vekilinin kapsamlı itirazları bulunduğu halde bu itirazlar bir ek rapor ile giderilmemiştir. Davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları giderilmek suretiyle varılacak sonuca göre bir verilmelidir. Anlatılanlara göre; davalı taraflar arasındaki sözleşmeyi süresinden evvel feshettiği sabit olup mücbir sebep nedeniyle sözleşmenin davalı tarafından sona erdiğinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi ,birleşen dava da rapora itirazların giderilmeden davanın hükme bağlandığı anlaşılmakla hükme tesir edecek derecede delillerin toplanıp değerlendirilmediği sonucuna varıldığından; asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/04/2018 Tarih 2015/284 Esas 2018/537 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” İstinaf yoluna başvuran asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan 71,80-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/09/2020