Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1731 E. 2018/1393 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1731
KARAR NO : 2018/1393
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2018 (Ara Karar)
NUMARASI : 2017/1136 Esas
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
TALEP : İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/11/2018
İlk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı süresi içinde davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA: Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili, “…” isimli işyerinin işletmecisi olan müvekkili ile davalı arasında 03/12/2013 tarihinde kredi ve ipotek sözleşmeleri akdedildiğini, ancak 01/01/2017 tarihinde …’da hain bir terör saldırısının meydana geldiğini, işletmedeki tüm tesislerin ve malzemelerin tamamı tahrip edildiğinden işletmenin fiilen kapatıldığını ve bu nedenle herhangi bir gelir elde edilemediğini, “…” markasının ciddi bir şekilde değer kaybına uğradığını, ceza yargılamasının devam etmekte olduğunu, 23/03/2017 tarihinde idareye başvurularak işletmenin açılması yönünde izin verilmesinin talep edildiğini, ancak olumlu sonuç alınamadığını, bunun üzerine İdare mahkemesinde yürütmeyi durdurma talepli dava açıldığını, ancak yürütmeyi durdurma taleplerinin reddedildiğini, müvekkilinin bu nedenle davalı bankadan aldığı kredinin 2017 yılında ödenmesi gereken 23.154.603,63 TL’sini faizsiz olarak 2018 yılına ertelemeyi talep etmek zorunda kaldığını, davalının 2017 yılında ödenmesi gereken anaparayı %15 faiz ve %1 komisyon işleterek 29.163.253,18 TL olarak 2018 yılına ertelendiğini, ancak söz konusu vahim terör saldırısının ödeme imkansızlığı yaratan mücbir sebep niteliğinde olduğunu, müvekkilinin kredi borçlarını ödeme imkanının iradesi dışında tamamen ortadan kalktığını, anaparaya %15 faiz işletilmesi nedeniyle müvekkilinin 2018 yılında ödeme güçlüğüne düşeceğinin muhakkak olduğunu, kamu bankası olan davalı bankanın terör olaylarında doğrudan zarar gören kişilerin kredi borçlarını ertelemek zorunda olduğu gibi faiz de almayabileceğini, alsa bile en fazla %3 oranında alabileceğini, TBK’nun 138.maddesi uyarınca sözleşmenin kredi süresi ve kredi bedeli kısımlarının günün şartlarına uyarlanması gerektiğini ileri sürerek taraflar arasında 06/12/2013 tarihinde yapılan Bankacılık İşlemleri Protokolü 3.maddesindeki yıllık %12,96 faizin ve 2017 tarihli Yapılandırma Sözleşmesindeki yıllık %15 faizin 2017 yılı için iptal edilmesine ve 2018 yılı için azami %3 olarak sabitlenmesine, 2017 yılına ait olup ertelenen kredinin 2018 yılının 12 .ayından itibaren taksitler halinde ödenmeye başlanmasına, 2017 yılına ait ödenecek ve 2018 yılına ertelenen kredi için belirlenen yıllık %15 faizin dava sonuna kadar tahsil edilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, TBK’nun 138. maddesinin dava konusu ticari kredi sözleşmesine uygulanmasının mümkün olmadığını, TTK hükümlerine göre faizin tacirler arasında serbestçe kararlaştırılacağını ve tacirin verdiği hizmet karşılığında uygun bir ücret isteme hakkı olduğunu, davacının 06/12/2013-11/07/2017 tarihleri arasında toplam 23.154.603,63 TL kredi kullandığını, ancak bu kredilerin 5.829.603,63 TL’lik kısmını söz konusu saldırıdan sonra kullandığını, henüz kullandığı kredilerin vadesi gelmeden 16/08/2017 tarihinde yapılandırma talebinde bulunduğunu, krediler yapılandırıldıktan sonra ise ilk taksit tarihi olan 16/08/2018 tarihinden çok önce 26/12/2017 tarihinde iş bu davayı açtığını, yasada ifade edilen uyarlama koşulları oluşmadığı gibi talebin samimiyet ve iyiniyetten uzak olduğunu, davacının asıl maksadının yaşanan elim hadiseyi bahane ederek daha fazla zaman kazanmak ve yüklü miktardaki kredi borcunu ödemekten kurtulmak olduğunu, davacının krediyi yalnızca … için kullanmadığını, davacının… dışında başkaca işletmelerinin de olduğunu, gruba bağlı firma ve ortakların yeterli malvarlığının da olduğunu, bankaların kullandırdıkları kredileri yapılandırırken ilgili yönetmelik hükümlerine riayet etmek zorunda olduklarını, belirlenen %15 yapılandırma faizinin kullandırılan kredi tutarı da dikkate alındığında bankacılık piyasasına göre uygun olduğunu, davacı tarafça sözü edilen geçmişte yaşanan bazı afet ve hadiselere ilişkin kredi borçlarının ertelenmesi ve faiz indirimi yapılması konusunda alınmış Bakanlar Kurulu kararları ile BDDK düzenlemeleri yürürlükte olmayıp müvekkili açısından hiçbir bağlayıcılığının olmadığını, bahsi geçen düzenlemelerde devletin zararın bir kısmını üstlenmekte olduğunu, davacının olaydan kaynaklı zararlarını idari yoldan tazmin etmesi mümkün iken henüz bu süreç neticelenmeden doğrudan bankaya dava açmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hakimin sözleşmeye mühadalesinin ancak istisnai hallerde mümkün olabileceğini, ayrıca davacının olayın meydana gelmesinde ihmal veya kusurunun olup olmadığının henüz belirsiz olduğunu savunarak davanın ve ihtiyati tedbir talebinin reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesinin 03/01/2017 tarihli ara kararı ile, davanın vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, konunun yargılamayı gerektirmesi, davacı şirketin yaptığı işler, iş hacmi, bilançosu açısından henüz yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı, ayrıca kesin hükümle elde edilmesi amaçlanan hükmün ihtiyati tedbir yoluyla verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı/ihtiyati tedbir talep eden vekili 23/04/2018 tarihli dilekçesi ile ihtiyati tedbir talebini yinelemiştir.
Bu kez ilk derece mahkemesinin 11/06/2018 tarihli ara kararı ile, davacının ihtiyati tedbir talebinin daha önce değerlendirildiği ve reddine karar verildiği, bu karara karşı istinaf yoluna gidilmediği, bu aşamada dosya kapsamında herhangi bir değişiklik olmadığı, yaklaşık ispat şartının da gerçekleşmediği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından 11/06/2018 tarihli ara karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;
1-Davanın konusunun sözleşmenin uyarlanması değil, sadece kredi faizinin uyarlanması olduğunu, anaparanın tartışma konusu yapılmadığını, verilecek olan ihtiyati tedbir kararının anaparanın tahsil edilmesini engellemeyeceğini, sadece faiz miktarını dava sonuna kadar erteleyeceğini, yani çözümlenmesi gereken uyuşmazlığı çözümler nitelikte olmadığını,
2-Müvekkilinin sözleşmede belirlenen faizin hukuka aykırılığını ileri sürmediğini, sözleşme kurulduktan sonra meydane gelen olağanüstü olay nedeniyle hal ve şartların tamamen müvekkili aleyhine geliştiğini ileri sürerek taraflarca serbestçe belirlenen faiz oranının düşürülmesini talep ettiğini, TTK’nda uyarlama ile ilgili hüküm olmadığını, dolayısıyla müvekkilinin faizin uyarlanmasını TBK hükümlerine göre talep edebileceğini,
3-Bir kamu bankası olan davalının diğer kamu bankaları gibi terör olaylarında doğrudan zarar gören kişilerin kredi borçlarının ertelemek zorunda olduğu gibi erteleme süresince faiz de almayabileceğini, alsa bile en fazla %3 oranında alabileceğini, bu konuda birçok düzenlemenin uygulamasının yapıldığını,
4-Müvekkilinin tamamen iyiniyetle hareket etmekte olduğunu, edimler arasındaki denge terör olayı nedeniyle aşırı şekilde bozulduğunda ve sözleşmenin bu şekilde devamı müvekkili için tahammül edilemez hale geldiğinde sözleşmeyle bağlı kalmanın iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağını,
5-Müvekkilinin hem …Clup’ı hem de … A.Ş. ile birlikte…işletmesini işletmekte olduklarını, her iki işletmenin de tahrip olmasının her iki şirketi de ekonomik olarak çökerttiğini, müvekkilinin bilinçli olarak ekonomik bakımdan çökertilmeye çalışıldığını, Galatasaray adasının bulunduğu bölgedeki taşınmazların önemli bir bölümünün kaçak olduğunu, ancak bu taşınmazların hiçbirisine dokunulmazken müvekkil işletmesinin yıktırılıp yok edildiğini,
6-Mahkemece tedbir talebinin daha önce reddedildiği hususunun gerekçe olarak gösterilmesinin doğru olmadığını, zira dava dilekçesi ekinde bir çok delilin sunulamamış olduğunu,
7-Yeni bir durum meydana geldiğini, Galatasaray Spor Kulübü Derneğinin, müvekkilinin kredi ile modernize edip işlettiği …yıkım işleminin yapıldığı 28.05.2017 tarihinden 2017 yılı sonuna kadar olan kira bedelini ve bağış bedelini aldığını, 2018 yılına ait kira bedelinin tamamını almak için icra takibi başlattığını, ayrıca tahliye davası açtığını, müvekkilinin aciz duruma düşme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu, ayrıca … işletmesinin tahrip edilmesi nedeniyle de müvekkili aleyhine yüzlerce dava açıldığını ve müvekkilinin ekonomik olarak çökertildiğini, personel ücretlerini ve iş akdini feshedenlerin tazminatlarını dahi ödeyemez durumda olduğunu, müvekkilinin iflas tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu, durum ve koşulların tamamen müvekkili aleyhine değiştiğini, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi durumunda sözleşmedeki fahiş faizlerin tamamının asıl alacak ile birlikte müvekkilinden tahsil edileceğini,
8-BDDK’nun Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelikte yeni bir düzenleme yaptığını, 4/3-ç fıkrasında “Anapara, faiz, temerrüt faizi ve kar payları ile kredi ilişkisinden doğan diğer her türlü alacağı indirmek veya bunlardan vazgeçmek” şeklinde düzenleme yapıldığını, müvekkilinin buna dayanarak davalı banka ile görüşmeler yaptığını, davalının yönetmelik kapsamında olmadıklarını belirttiğini, ancak kamu bankalarının istisna edilmediğini belirterek ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen kararın kaldırılarak tedbir talebinin kabulünü istemiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
1- İstinaf isteminin süresinde olmadığını, zira tedbir talebinin ilk olarak 03.01.2017 tarihli ara kararla reddedildiğini, ancak istinaf konu edilmediğini ve 24.04.2018 tarihli dilekçe ile talebin yinelendiğini, bu kez 11.06.2018 tarihli ara kararla talebin bir kez daha reddedildiğini, davacı taraf ilk ara karara karşı istinaf yoluna başvurmadığından başvurusunun süresinden sonra olduğunun kabulünün gerektiğini, ayrıca mükerrer başvuru olması nedeniyle de reddi gerektiğini,
2- Davacının tedbir istemi muhteva itibariyle davaya konu talepleriyle aynı olup bu talebinin yargılamayı gerektirdiğini, davacı taraf dava ile ulaşmak istedikleri neticeyi tedbir kararı ile elde etme çabasında olduğunu, davacının tedbir talebi ile kredi tahsilat işleminin durdurulmasını talep etmekte olduğunu, ancak talebin haklı olup olmadığının bilirkişi incelemesi ile anlaşılabileceğini,
3- Kredi sözleşmesinin uyarlanması için gerekli koşulların mevcut olmadığını, bu hususun davaya yönelik savunmalarında ayrıntlın olarak açıklandığını, yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığını belirterek istinaf isteminin reddini istemiştir.
GEREKÇE: Talep, beklenmeyen olağanüstü durumdan dolayı oluşan aşırı ifa güçlüğü nedeniyle kredi sözleşmesinin faiz oranları yönünden uyarlanması istemiyle açılan davada, ödenmesi gerekli olan faizin dava sonuna kadar tahsil edilmemesi yönünde ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Davacı, işletmekte olduğu işyerinde meydana gelen terör olayı nedeniyle maddi manevi ciddi zarar gördüğünü, davalı ile akdedilen yapılandırma sözleşmesi uyarınca 2017 yılında ödenmesi gereken anaparaya %15 faiz ve %1 komisyon işletilerek 2018 yılına ertelendiğini, ancak anaparaya %15 faiz işletilmesi nedeniyle müvekkilinin 2018 yılında ödeme güçlüğüne düşeceğinin muhakkak olduğunu, kamu bankası olan davalının terör olaylarında doğrudan zarar gören kişilerin kredi borçlarını ertelemek zorunda olduğu gibi faiz de almayabileceğini, alsa bile en fazla %3 oranında alabileceğini, TBK’nun 138.maddesi uyarınca sözleşmenin uyarlanması koşullarının oluştuğunu ileri sürmüş, davalı ise TBK’nun 138.maddesinin dava konusu ticari kredi sözleşmesine uygulanmasının mümkün olmadığını, uyarlama koşullarının oluşmadığını, davacının söz konusu saldırıdan sonra da önmeli miktarda kredi kullandığını, henüz kullandığı kredilerin vadesi gelmeden yapılandırma talebinde bulunduğunu, krediler yapılandırıldıktan sonra ise ilk taksit tarihinden çok önce iş bu davayı açtığını, dolayısıyla talebinin samimiyet ve iyiniyetten uzak olduğunu, ayrıca davacının ciddi miktarda malvarlığı olduğunu, yine müvekkilinin bankacılık mevzuat hükümlerine uygun hareket etmek zorunda olduğunu savunmuş, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
HMK 389/1.maddesinde” (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir… ”; 390/3. maddesinde “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır”; 391/1.maddesinde” Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Somut olayda iddia, savunma, dosyaya sunulan deliller dikkate alındığında sözleşmenin uyarlanması koşulları yönünden bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı, ayrıca davanın niteliği itibariyle başlangıçta davanın sonucunu elde eder mahiyette ifayı sağlayan tedbir kararı verilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmış olup, açıklanan bu nedenlerle davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 08/11/2018