Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1689 E. 2020/830 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1689
KARAR NO: 2020/830
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2018
NUMARASI: 2015/963 Esas- 2018/613 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/09/2020
İlk derece mahkemesince verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; oyun ve oyuncak emtia toptan ticareti alanında faaliyet gösteren müvekkilinin her iki davalıyla ticari ilişkisinin bulunduğunu, her iki davalının ortak ve yetkilileri akraba olup aralarında organik ilişki bulunduğunu, müvekkili şirket yetkilisinin 2014 yılında ciddi beyin ameliyatları geçirdiğini, bu süreçte davalı şirketlerin müvekkili firmanın güvene dayalı siparişleri karşılığı ödemelerde bulunduğunu, bu ödemeler için oyun kağıtları nedeniyle devlete ödenecek %20 tutarında ÖTV’den kaçınmak amacıyla fatura düzenlenmediğini, davalıların müvekkilinin ticari emtia karşılığı verdiği kıymetli evrakları tahsil ettiğini, ancak bu ödemeleri cari hesabına işlemediğini, bazen de fatura ve sevk irsaliyesi düzenlemediğini, bu nedenle cari hesaplarda farklılıklar oluştuğunu, müvekkili tarafından keşide edilen bu husustaki ihtarname sonrasında davalı … tarafından müvekkili hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, halen davalının elinde bulunan müvekkili şirkete ait 30.10.2015 keşide tarihli 50.000 TL tutarlı … Bankası Küçükçekmece şubesine ait bir çekin bulunduğunu, müvekkilinin bu kadar borcu bulunmadığını, ayrıca organik bağ bulunan diğer davalıdan alacaklı olduğunu belirterek, her bir davalı için 5.000,00 TL olmak üzere müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili ıslah dilekçesinde; davalılar arasında organik bağ bulunduğunun kabulü halinde müvekkilinin davalılara 210.041,72 TL borçlu olmadığının tespiti ile ödenen 190.000,00 TL tutarın istirdatına, davacının ayrıca 31.299,12 TL borçlu olmadığının tespitine; organik bağ ilişkisinin kabul edilmemesi halinde ise davacının … Aletlerine 178.742,60 TL borçlu olmadığının tespiti ile bu tutarın ödeme nedeniyle istirdatına, davacının davalı …’e 31.299,12 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davalılardan …’in icra takibinin tarafı olmadığını, bu nedenle husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, her iki davalının farklı tüzel kişiliklere sahip olduğunu, organik bağ iddiasının yerinde olmadığını, müvekkili şirketin davacı şirketten ayrı ayrı keşidecisi davacı olan … Bankası A.Ş Küçükçekmece İstanbul şubesinin 80.000,00 TL ve 60.000,00 TL tutarlı çekler nedeniyle alacaklı olduğunu, bu alacaklarla ilgili olarak davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … ve Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyalarından takip başlatıldığını, davacının henüz takibe konulmamış olan … Bankası Küçükçekmece şubesine ait 30/10/2015 tarihli 50.000,00 TL tutarındaki çekin takibe konulmaması için dava açtığını, davacının Bakırköy … Noterliğinin 01/09/2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesine konu yaptığı çeklerin ihtardan önce piyasaya sürülmüş olması sebebiyle iade edilemediğini, ancak müvekkilinin işbu üç adet çek yerine davacıya 03/06/2015 tarihli 125.000 TL bedelli, 07/06/2015 tarihli 135.000 TL bedelli ve 14/07/2015 tarihli 240.000 TL bedelli çekleri düzenleyerek teslim ettiğini, çek peşin ödeme vasıtası olup mal teslim edilmediğini ispat yükünün davacıda olduğunu belirterek, davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Dava konusu olan … Bankası Küçükçekmece Şubesine ait 24.11.2015 tarihli çeke ilişkin dosya borcunun dava tarihinden sonra ödendiği, bu çeke ilişkin tedbir kararı nedeniyle borçluya ödenmediği gerekçesiyle 30.10.2015 keşide tarihli ve 50.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacının davalı … Aletlerine borçlu olmadığının tespitine, davadan önce ödeme yapılması nedeniyle menfi tespite konu olamayacağı gerekçesiyle ıslah isteminin reddine, … Ltd Şti’nin dava konusu olan çekte cirosu bulunmadığından bu davalıya yönelik davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; davadan önce ödeme bulunmadığını, Bakırköy … İcra Müdürlüğü ve İstanbul … İcra Müdürlüğü dosyalarında müvekkilinin davadan sonra icra tehdidi altında dosya borçlarını ödediğini, ıslah isteminin reddine rağmen 50.000,00 TL üzerinden kabul kararı verildiğini, ıslahın reddine rağmen davalı … için 3.755,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, diğer davalı içinse 13.950,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, bu şekilde hükümde çelişki oluşturulduğunu, kötüniyet tazminatı istemleri hakkında karar verilmediğini belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İstinaf yoluna başvuran davalılar vekili; müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle keşidecisi davacı olan çeklere dayalı icra takipleri başlatıldığını, çek peşin ödeme vasıtası olduğundan malın teslim edilmediği iddiasını davacının ispatlaması gerektiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü dosyasındaki bedel davacı tarafından depo edilmiş olmasına rağmen müvekkiline ödenmediğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, mal alımına karşılık avans olarak verilen çekler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında verilen çekler karşılığında mal teslimi yapılmadığı iddiasıyla çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş, yargılama sırasında da çek bedellerinin ödenmesi nedeniyle davanın istirdat davasına dönüştüğünü ileri sürerek ödenen bedelin istirdatını talep etmiştir. Satış sözleşmesinde tarafların edimlerini aksine anlaşma olmadığı takdirde, aynı anda ifa etmeleri kural olduğundan, peşin satış karinesi uyarınca davacının nakit ödemenin ve çekin avans niteliğinde verildiğini ve karşılığında mal teslim edilmediğini yazılı delille kanıtlaması gerekir. Bu kapsamda mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporunda davacının davalı …’a 11.257,40 TL borçlu olduğu, …’den ise 31.299,12 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında da açıklandığı üzere; ıslah kavramı HMK.nın 176 ve devamı maddelerinde ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede davanın taraflarından her birinin yapmış oldukları usul işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiş; ayrıca 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı yasanın 18. maddesiyle eklenen fıkrada, Yargıtay bozma kararından veya Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesince tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde de tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceği hususu düzenlenmiştir. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Eş söyleyişle, ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur. Öğretide ise ıslah, yukarıdaki tanıma benzer, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanmıştır.Öte yandan, öğretide hukuk yargılamasının amacının adaletli karar vermek olduğu belirtildikten sonra, biçimselliğin maddi gerçeğin bir yana bırakılmasına neden olmaması ve ıslahın amacı bakımından “usul ekonomisi” ve “usuli hakkaniyet” ilkelerinden hareket edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Islahın konusunun tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu bir gerçek olduğuna göre, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay, davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini, aynı şekilde savunmanın da genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir.Islahın amacı yargılama sürecinde şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır ve bu sebeple bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi imkansızdır. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava her ne kadar menfi tespit davası olarak açılmış ise de; yargılama sırasında Bakırköy … İcra Müdürlüğü ve İstanbul … İcra Müdürlüğü dosyalarındaki borcun ödenmiş olması nedeniyle İİK.nın 72/6. maddesine göre dava istirdat davasına dönüşmüş ve davacı vekili ıslah dilekçesiyle de istirdat isteminde bulunmuş olmasına rağmen, mahkemece ıslah isteminin reddine karar verilmiştir. Kabule göre de ıslah istemi reddedilmiş olmasına rağmen, ıslahı da kapsayacak şekilde kabul hüküm kurulmak suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulmuş ve buna bağlı olarak red avukatlık ücreti de ıslah edilen tutar üzerinden hesaplanmıştır. Mahkemece bu kapsamda menfi tespit istemi ile istirdat istemi bakımından, dava tarihinden sonra ödeme yapılan icra takip dosyalarındaki ödeme tutarları tespit edilerek, bu hususta gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak ve davacının ıslah dilekçesi de değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, bu şekilde karar verilmesi isabetli değildir. Bu itibarla vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/05/2018 Tarih, 2015/963 Esas-2018/613 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 817,98- TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 353(1)-a maddesi kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.