Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1603 E. 2019/1497 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1603
KARAR NO : 2019/1497
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/02/2018-02/04/2018 (ek karar)
NUMARASI : 2016/748 E.- 2018/105 K.
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/11/2019
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün ve tavzih/tashih talebinin reddine ilişkin ek kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin… Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, müvekkilinin kardeşi …’in yetkilisi ve sahibi olduğu … Tic. Ltd. Şti’ne ait imza yetkilisinin kardeşi tarafından vekaletname ile müvekkiline verildiğini, … Tic. Ltd. Şti ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin 2012 yılı Mart ayında … Tic. Ltd. Şti adına iki adet çek keşide ederek davalı şirkete verdiğini, ancak davalının bu çeklere ilişkin olarak müvekkili hakkında dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunduğunu, ceza davasının halen derdest olduğunu, davalının bu çeklere dayalı olarak müvekkili hakkında icra takibi başlattığını, oysa müvekkilinin bu çekler nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek müvekkilinin dava konusu çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, dava konusu çeklerin dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin müvekkiline olan borcuna karşılık davacı tarafından keşide edilerek verildiğini, çekler bankaya ibraz edildiğinde karşılıklarının çıkmadığını ve keşideci imzası ile uyuşmadığının şerh düşüldüğünü, çeklere dayalı olarak keşideci şirket hakkında kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, ancak keşidecinin imzaya ve borca itiraz ettiğini, bunun üzerine davacı ile kardeşi hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ve davacının ceza yargılaması sırasında dava konusu çekleri şirket adına imzalayarak verdiğini kabul ettiğini, ancak davacının çeklerin keşide tarihlerinde keşideci şirketi temsile yetkili olmadığını, TTK’nın 818.m. atfıyla 678.m. uyarınca davacının şahsi sorumluluğunun söz konusu olduğunu, bu nedenle davalı hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığını savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı …’a …Ticaret Ltd. Şti.ne ilişkin imza yetkisi verildiği, ancak İstanbul …. Noterliğinin 08/05/2012 tarihli azilnamesi ile keşideci şirket yetkilisinin davacıyı vekaletten azlettiği, buna rağmen davacının dava konusu çekleri imzalayıp davalıya verdiği, bu hususta davacının resmi belgede sahtecilik suçundan yargılandığı ve ceza aldığı, TTK nun 818.maddesinde atıf yapılan TTK 678 maddesi uyarınca borçlu şirketi temsile yetkisi olmadığı halde çeki imzalayan davacı hakkında alacaklının takip yapabileceği gerekçesiyle davanın reddine, icra takibinin durdurulmuş olmasından dolayı davalı alacaklının alacağını geç almış bulunmasından doğan zararın karşılanması için dava değeri üzerinden hesaplanacak %20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.Davacı vekilinin 14.03.2018 tarihli tavzih/tashih talebi üzerine ise, ilk derece mahkemesinin 02.04.2018 tarihli ek kararı ile tavzih/tahsis talebinin reddine karar verilmiştir.
DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Ceza davasında verilen karara ilişkin olarak kanun yararına bozma yoluna gidildiğini, İdare Mahkemesince verilecek kararın bekletici mesele yapılması gerektiğini,2-Dava konusu çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenip verildiğini, 3-Dava kısmi menfi tespit davası olmayı tüm ferilerini de kapsadığı halde takipte talep edilen faize dair bir karar verilmediğini, oysa yabancı para takibine %10,50’den az olmamak üzere talep edilen faizin fahiş olduğunu, 4-Müvekkili aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını, zira tedbir taleplerinin reddedildiğini,5-Müvekkili aleyhine hükmedilen 25.636,41-TL vekalet ücretinin fazla hesaplandığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, şirket adına şirket yetkilisi sıfatıyla imzalandığı ileri sürülen çekler nedeniyle şahsi olarak borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı çeklerin kendisine verilen imza yetkisi ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. adına ileri tarihli olarak düzenlendiğini ve geçerli olduğunu ileri sürmüş, davalı ise davacının imza yetkisinin olmaması nedeniyle çek bedellerinden şahsi olarak sorumlu olduğunu savunmuştur. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.TTK’nun 678.m. “Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur; bu poliçeyi ödediği takdirde, temsil olunduğu kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip olur. Yetkisini aşan temsilci için de hüküm böyledir.” şeklinde düzenlenmiş olup, aynı yasanın 818/1-c m. atfıtla söz konusu hüküm çekler hakkında da geçerlidir.Somut olayda davacıya … Tic. Ltd. Şti. adına vekil sıfatıyla çek düzenleme yetkisi verildiği, ancak İstanbul ….Noterliğinin … yevmiye nolu 08.05.2012 tarihli azilnamesi ile vekillikten azledildiği tarafların kabulündedir. Dava konusu çeklerin 2013 keşide tarihli olduğu dikkate alındığında, çeklerin düzenlendiği tarihte davacının imza yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Her ne kadar davacı çeklerin 2012 yılı Mart ayında ileri tarihli olarak düzenlendiğini ileri sürmüş ise de, buna ilişkin bir delil(çek teslim makbuzu vs) sunamadığından bu yöndeki iddiasına itibar edilmemiştir. Öte yandan davacı hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan açılan ceza davasında da çeklerin ileri tarihli olduğunun sabit olmadığı, dolayısıyla davacının yetkisi olmadığı halde çek düzenlemek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği gerekçesiyle erteli hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, karar istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiş, davacı tarafça kanun yararına bozma yoluna gidilmiş ise de ,aksi yönde karar verilebilecek olsa dahi beraat kararı iş bu davada bağlayıcı olmayacağından bu başvurunun bekletici mesele yapılmasına da gerek görülmemiştir. O halde davacının bu çekler nedeniyle şahsen sorumlu olduğunun kabulü gerekmiştir. İİK 72.m. uyarınca açılan menfi tespit davasında mahkeme davacının iddiası ile bağlıdır, davacı dava dilekçesinde icra takibinde talep edilen faiz oranını dava konusu etmemiş olup ilk derece mahkemesince de inceleme konusu yapılmamıştır. Bu durumda davacının istinaf aşamasındaki faiz oranına yönelik itirazı dikkate alınmamıştır. Kaldı ki davacı icra takibiyle nedeniyle değil, çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Bununla birlikte İİK 72/4 m. “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır.” şeklinde düzenlenmiş olup, somut olayda ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir kararı nedeniyle icra takibinin durdurulması söz konusu olmadığından(ilamsız olan takip itiraz üzerine durmuş) davacı aleyhine tazminat koşulları oluşmamıştır. Davacı taraf 14.03.2018 tarihli dilekçesinde icra takibindeki faiz oranına ve aleyhine hükmedilen tazminata ilişkin kısımların tavzih/tashih yoluyla düzeltilmesini talep etmiş ise de, hükmün tavzihi/tashihi yoluyla taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar değiştirilemeyeceğinden ve sınırlandırılamayacağından, davacı vekilinin bu taleplerin reddine yönelik ek karara ilişkin istinaf istemi yerinde görülmemiştir.Yine dava değeri dikkate alındığında davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti tutarında ise bir isabetsizlik görülmemiştir. O halde ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ise de, davalının koşulları oluşmayan tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, asıl karara yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, davalının tazminat isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/748 Esas- 2018/105 Karar sayılı ve 01/02/2018 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE,Davalının şartları oluşmayan tazminat isteminin reddine,”Davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 m. uyarınca ESASTAN REDDİNE,İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 44,40-TL harcın, toplam 5.603,25- TL harçtan mahsubu ile 5.558,85- TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine,Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bir karar verilmesine yer olmadığına, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 25.636,41- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 28/11/2019