Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1581 E. 2020/484 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1581
KARAR NO: 2020/484
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/10/2017
NUMARASI: 2014/869 Esas 2017/903 Karar
DAVA: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/05/2020
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü; DAVA:Davacı dava dilekçesinde; davacı şirketin Bakırköy 3.ATM’nin 2008/975 esas 2009/284 karar sayılı ilamı ile iflas ettiğini, iflas işlemlerinin Bakırköy İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğünü, müflis şirketin ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda 05.10.2009 tarihli bilirkişi raporu ile davalı ortakların 196.144,97- TL borcu ve taahhüt edip ödemediği 985.000-TL tutarında ödenmemiş sermaye borçları bulunduğunu belirterek bu borçların toplamı 1.181.144,97 TL nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:1-Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin ikametgahının Beyoğlu ilçesi olduğunu,davada İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu ve öncelikle sermaye arttırım alacağın 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve 5 yıllık zamanaşımında dolduğunu, bu nedenlerle öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, ayrıca sermaye arttırım kararının ödemelerin süresinde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğundan davanın esas yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2- Davalı … süresinde olmayan cevap dilekçesinde: şirket hisselerini 6 yıl önce diğer davalı …’a devrettiğini bu nedenle ne şirkete ne de şirketin alacaklıları şirketin 3.kişilere karşı hukuken bir sorumluluğu ve borcu olmadığını,davanın yetkisiz mahkemede açıldığını,davada İst. Anadolu mahkemelerinin yetkili olduğunu, ayrıca davaya konu borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece sermaye taahhüdün de bulunan davalıların ortaklık ilişkisi devam ettiği, şirket ortakları olarak menfaat temin ettikleri dikkate alınarak sermaye borcunun zaman aşımına uğradığı yönündeki itirazın iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı , ortaklık süresince de zaman aşımı süresinin işlemeyeceği ve bu bağlamda bir kısım davalıların zaman aşımı itirazının yasal olmadığı , davalılar … ile …’ın herhangi bir sermaye borcu bulunmadığından bu davalılar yönünden açılan davanın reddine, diğer davalılar yönünden yapılan araştırma ve düzenlenen bilirkişi raporuna göre müflis şirkete taahhüt edilip ödenmeyen sermaye borçları bulunduğu, gerekçesiyle ödenmeyen sermaye borcunun tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:1- Davacı vekili; iflas masasında alınan bilirkişi raporu ile şirketin ortaklarının şirkete borcu ve taahüt edilmiş ödenmemiş sermaye borcu bulunduğunun tespit edildiğini, ,bu nedenle dava değeri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalılar … ve … vekili; dava değeri üzerinden eksik harcın tamamlatılmadan yargılama yapıldığını, maktu harca tabii davada müvekkilleri aleyhine nispi harç vekalet ücretine hükmedildiğini,sözlü yargılamaya geçildiğine ilişkin herhangi bir tebligat yapılmadan karar verilerek hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini,yetki itirazı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini ve yeni sermaye koyma taahhüdünün muaccel olduğu tarihe göre zaman aşımına uğradığını , sermaye koyma taahhüdü kararından sonra şirketin kısa süre içerisinde iflasına karar verildiğini, iflasa dayanak alacağın sermaye artırım tarihinden önceye dayandığını, bu nedenle ortakların sermaye artırım nedeniyle menfaat temin etmedikleri 3. kişileri zarara uğratmadıkları ve fiilen uygulanmayan sermaye taahhüdü kararının geçersiz olduğunu, müvekkillerinin kötüniyetli kabul edilmelerinin mümkün olmadığını, şirket müdürü yönünden iflas kararı ile görevinin sona erdiğini, TTK 553 maddesi uyarınca sorumluluğunu yerine getirdiği ve TTK 560. maddesi uyarınca buna ilişkin talebinde zaman aşımına uğradığı belirterek kararın kaldırılması talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava limited şirketin ortaklarından olan alacağın,bakiye sermaye borcunun ve yöneticinin verdiği zararının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davalılar … ve … hakkında sermaye taahhüdü bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, diğer davalıların sermaye koyma taahhüdü bulunduğu gerekçesiyle bu talep yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davanın açılması harca tabi usuli bir işlemdir. HMK. 120-(1) maddeye göre de davacı, yargılama harçlarını mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.Harçlarla ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkindir. Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden gözetilmesini ve harcın yatırılmaması halinde ise ne gibi işlemler yapılacağını 30 ve 32. maddelerinde hükme bağlanmıştır. Nispi harca tabii eldeki davada maktu harç yatırılarak yargılamaya devam olunarak karar verilmiştir. Davaya konu alacak miktarı üzerinden mahkemece işin esasına girilmeden önce 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/a ve 32. maddeleri uyarınca eksik peşin harç tamamlanmadan yargılamaya devam edilemez. Harcın tamamlanması halinde davanın kabul veya red durumuna göre dava değeri üzerinden tarafların yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumluluğu doğacaktır. Aksi halde harçlandırılmamış kısmı yönünden usulen açılmış bir davanın varlığından söz edilemeyecek ve harçlandırılmayan kısım yönünden kurulan hüküm; hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve fazlasına karar veremeyeceği düzenlemesini içeren HMK’ nın 26. maddesine aykırı olacaktır. Dava niteliği itibarıyla nispi harca tabii olup öncelikle dava değeri üzerinden eksik peşin harcın tamamlatılması gerektiği hususu gözetilmeden mahkemece davanın maktu harca tabii olduğu yanılgılı değerlendirmesiyle peşin harç olarak maktu alınmasına karar verildikten sonra hükümle birlikte nispi harcın tamamlatılması doğru bulunmamıştır. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kamu düzenine ilişkindir. HMK’nın 297. Maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Davalılar davada yetki itirazında bulunduğu halde mahkemece yetki itirazı konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği gibi yine davacı şirketin ortaklarından olan alacağına ilişkin talebine ilişkin davada mahkeme tarafından bu talep hakkında hüküm kurulmamamış ve gerekçede de tarafların tüm talepleriyle ilgili olarak herhangi bir değerlendirme yapılmamış, olumlu olumsuz bir karar verilmemiştir. Somut olayda, istinaf incelemesine elverişli bir ilk derece mahkemesi kararının varlığından söz edilemez. Belirtilen harç eksikliği giderilmek ve tüm talepler karara bağlanmak üzere HMK 353-(1)a-4 bendi uyarınca, işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin ve davalılar … -… vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/869 Esas-2017/903 Karar sayılı ve 25/10/2017 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)a-4 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalılar tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi14/05/2020