Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1507 E. 2019/1315 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1507
KARAR NO : 2019/1315
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2018
NUMARASI : 2016/1131 E.- 2018/251 K.
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/10/2019
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkili ile Libya Devleti’nde mukim dava dışı … (“…”) arasında mün’akit uluslararası satım sözleşmesi uyarınca müvekkilinin Amir’e inşaat malzemeleri satmak ve … de satın aldığı malların ücretini ödemek borcu altına girdiklerini, müvekkili ile dava dışı … satıma konu mallara karşılık yapılacak ödemenin akreditif yoluyla gerçekleştirilmesi konusunda mutabık kaldıklarını, böylece … yine Libya Devleti’nde mukim dava dışı …. (“…”) 19.11.2012 tarihinde başvurarak müvekkili lehine 13.02.2013 vadeli, 1.286.956,07-USD tutarında dönülemez akreditifi açtırdığını ve anılan akreditifin davalı tarafından 22.11.2012 tarihinde yazılı olarak teyit edildiğini, müvekkilinin lehine açılan akreditifte yer alan ve üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, 799.613,62-USD’lik mala ilişkin belgelerin bankaya ibraz edilmiş olduğu, bu tutarın 350.000- USD’lik kısmının ödenmesinin kabul edildiği, ancak bakiye 499.612,62-USD’nin dava dışı …’in onayına bağlı olduğu hususlarının ifade edildiğini, ancak …’den onay alınamamasından ötürü anılan meblağın müvekkiline ödenmediğini, müvekkili tarafından dava dışı …’e ihtarname gönderilmiş olmasına rağmen olumlu veya olumsuz herhangi bir dönüş yapılmadığını, davalı bankanın dava konusu akreditifi 22.11.2012 tarihinde teyit etmiş olmasından ötürü müvekkiline karşı akreditif ödenmesinden sorumlu olduğunu, davalının gönderilen ihtarnameye olumlu cevap vermemesi üzerine başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin ihracat akreditifine teyit ekleyerek uygun ibraz durumunda ödeme garantisi verdiğini, davacının bu teyitten yararlanabilmesi için akreditifin şartlarına uygun vesaiki müvekkiline ibraz etmesi gerektiğini, davacının 24.01.2013 tarihinde toplam 799.613,62-USD tutarında 3 set evrakı teslim ettiğini, evrakların incelendiğini ve 25.01.2013 tarihinde davacıya gözetim firmasının akreditifte belirtilenden farklı olduğunun dolayısıyla ibraz ettiği vesaikin akreditif şartlarına uygun olmadığının bildirildiğini ve müvekkilince vesaik üzerine rezerv konulduğunu, davacının müvekilinin rezerv bildiriminin akabinde verdiği 25.01.2013 tarihli yazısında sevk evraklarının muhabir bankaya rezerv tahtında gönderilmesini talep ettiğini ve müvekkili bankanın teyidinin geçersiz olduğunu, doğacak tüm sorumluluğun firmalarına ait olduğunu kabul ve beyan ettiğini, vesaik üzerine rezerv konulması teyidin düşmesi anlamına geldiğinden bu noktadan sonra müvekkilinin muhabir bankadan ödeme almadan hiçbir şekilde davacıya ödeme gerçekleştiremeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında yapılan alım satım ilişkisindeki ödeminin akreditif ile yapılması konusunda anlaşıldığı, ancak akreditif konusu bakiye 499.612,62 USD’nin ödemesinin dava dışı … onay vermemesi sebebiyle yapılamadığı, olayda UCB600 madde 16 .nin uygulanması gerektiği, teyit bankası olan davalı bankanın 25/01/2013 tarihinde davacı tarafa bildirdiği rezerv bildirimi mahiyetindeki elektronik postada “Inspection firmasının uyumsuzluğu ile rezev olunmuştur” ibaresinin yer aldığı, bu sebeple evrakların banka tarafından reddedildiğinin, tüm sorumluluğun davacı firmaya ait olduğunun ve evrakların banka nezdinde bekletilmekte olduğunun ifade edildiği, bu durumda rezerv bildiriminin davalı banka tarafından süresi içerisinde ibrazda bulunan tarafa gönderildiğinin kabulünün gerektiği, bu bildirime konu gözetim şirketinin değiştirilmesinin akreditif lehdarı olan davacının bilgisi dışında yapılmış olduğu iddiasının dinlenilebilir olmadığı, 11.12.2012 tarihli amir bankadan gelen değişiklik mesajının lehdara ihbar edildiğini gösteren ihbar mektubuna dosyada rastlanmamış ise de, söz konusu değişikliğin kabul ve reddine yönelik olarak lehdar tarafından davalı bankaya yapılmış bir bildiriye de rastlanmadığı, UCB 600 34,35 ve 37 maddeleri kapsamında gözetim şirketinin var olup olmadığını tespit etmenin ve doğrulamanın akreditif lehdarı olan davacı tarafın sorumluluğunda olduğu, davalı teyit bankasının gözetim şirketinin varlığını ve geçerliliğini tespit etmek gibi bir sorumluluğun bulunmadığı, dava dışı amir bankanın UCB 600 madde 16/ c kapsamında rezerv bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmasına bağlı olarak 16/f maddesi kapsamında lehtara ödeme yapmakla sorumlu olduğu, teyit bankası olan davalının ise lehtara ödeme yapma sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Gerek kök gerekse ek raporda bilirkişilerin, (i) davalı bankanın müvekkiline teknik bilgi ve birikim gerektiren akreditif ilişkisi sürecinde yeterli desteği sağlamadığını ve (ii) amir Banka’nın UCP 600 m.16/c’ye uyumlu hareket etmediğini açıkça bildirmiş olmasına rağmen, gözetim firmasının var olup olmadığının tespitinin müvekkilinin üzerinde bir külfet olduğuna yönelik irade ile karar kurularak davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu, zira tüm tarafların bildiği ve kabul ettiği gözetim firmasından temin edilen rapor süresi içerisinde ilgililer ile paylaşıldığından ötürü UCP 600’e de ayrılıklar teşkil eden rezerv beyanının bir geçerliliğinin bulunmadığını, amir bankanın 06.05.2013 tarihli değişiklik mesajından müvekkilinin halihazırda gözetim gerçekleştirdiği ve teyit bankasına sunmuş olduğu firmanın gözetim raporunun kabul edildiğinin, ancak firmanın sadece adresinin bildirildiğinin ve ticaret unvanın da ayrıca amir bankaca teyit edildiğinin anlaşılmakta olduğunu, dolayısıyla var olmayan bir firmaya gözetim yaptırılmadığından bahisle rezerv konulmasının ne derece hukuki himaye görebileceğini, gözetim firmasının seçimi ve tayininin müvekkilinin tasarrufunda bulunmadığını, müvekkilinin kendisine bildirilen firmadan gözetim raporu temin etmekle mükellef olduğunu,2-… bankanın evrakı inceleme, kabul ve red süresinin müvekkilinin 21.02.2013 tarihli beyanı ile dava dışı amir bankanın müşteri ile temasa geçmesi ve onay alınması için çaba göstermeye devam etmesine muvafakat etmesi ile uzatıldığını, ancak sürenin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen amir bankanın kendisine sunulan belgelerin uygunluğuna ilişkin herhangi bir beyanda bulunmaması sebebiyle UCP 600 m.8 uyarınca “uygun ibrazın bulunmadığı”nı iddia etme hakkının bulunmadığını, 3-Uyuşmazlığa konu akreditif ilişkisinde “teyit bankası” konumunda bulunan davalı bankanın UCP 600 m.8 hükmü uyarınca müteselsil sorumluluğunun bulunmakta olduğunu, teyidini müvekkiline bildirmiş olan ve rezerv kayıtları geçersiz olan davalı bankanın müvekkiline karşı amir banka ile beraber aynı koşullarda sorumlu olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, Libya Ülkesinde mukim dava dışı firma ile arasında var olan ticari ilişkide bu firmaya mal gönderdiğini, ödemenin akreditif yoluyla gerçekleştirilmesi konusunda mutabık kalındığını, ancak mal bedelinin eksik ödendiğini, bu tutardan ise teyit bankası olan davalının amir banka ile müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürmüş, davalı ise davacının akreditifin şartlarına uygun vesaiki ibraz etmemesi nedeniyle rezerv konulduğunu, dolayısıyla kendisinin teyidinin geçersiz olduğunu savunmuştur.Akreditif, uluslararası ticari ilişkilerde, bir bankanın verdiği şarta bağlı ödeme garantisi niteliğindeki bir kredi mektubu olup, akreditif kurumu ile ilgili olarak UCP 600 Akreditiflere İlişkin Bir Örnek Usuller ve Uygulama Kuralları düzenlenmiştir. Bu metnin “UCP’nin Uygulanması” başlıklı 1 .maddesi uyarınca, akreditif metni akreditifin bu kurallara tabi olduğunun açıkça belirtilmesi halinde akreditife uygulanır ve bu kurallar akreditif şartlarıyla açıkça değiştirilmedikleri veya uygulama dışı bırakılmadıkları sürece akreditifin bütün tarafları için bağlayıcıdır. Yine bu metnin “Tanımlar” kısmında “uygun ibraz” kavramı akreditifin şartlarına, bu kuralların uygulanabilir hükümlerine ve uluslararası standart bankacılık uygulamasına uygun bir ibraz olarak tanımlanmıştır. Bu metnin 7. ve 8. m. uyarınca amir banka ve teyit bankasının ibrazı karşılamakla dönülemez biçimde yükümlü oldukları açıklandıktan sonra, 16/c m. ise görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli bankanın, varsa bir teyit bankasının veya amir bankanın ibrazı karşılamayı reddetmeye karar verdiklerinde ibrazda bulunan tarafa tek bir bildiri göndermeleri gerektiği belirtilmiş ve bu bildirinin ne şekilde olması gerektiği açıklanmış, 16/d m. ise bu bildirinin ibraz gününü izleyen 5. banka iş gününün bitiminden geç olmamak üzere yapılması gerektiği belirtilmiştir. Dosya kapsamında mevcut belgeler incelendiğinde, akreditif açılışı tarihinin 14.11.2012, akreditif açan (amir) bankanın Bank Of Commerce and Development, akretidifi teyit eden bankanın davalı banka, akreditif amirinin Elhasa General Con. and Real Est. Inv. Co. , akreditif lehdarının davacı, tutarının 1.286.956,07-USD, uyuşmazlık konusu tutarın 449.613,02-USD olduğu görülmüştür. Davacı 24.01.2013 tarihinde davalıya vesaik ibrazında bulunmuş, davalı ise 25.01.2013 tarihinde davacıya gönderdiği rezerv bildirimi mahiyetinde “ 24.01.2013’te sunmuş olduğunuz 3 takım sevk vesaikinde inspection firmanın uyumsuzluğu ile rezerv oluşmuştur. Dolayısıyla evraklar bankamızca reddedilmiş olup, tüm sorumluluk firmanıza ait olmak üzere nezdimizde bekletilmektedir.” şeklindeki e-postayı göndermiştir. Davalı rezerv bildirimi usulüne uygun düzenlenmiş olup, ayrıca burada kastedilenin, davacı tarafça sunulan gözetim belgesinin akreditifte yazılı olan inspection şirketi tarafından değil, farklı bir şirket tarafından düzenlenmiş olduğu açıktır. Tarafların da kabulünde olduğu üzere akreditif taraflarınca kararlaştırılan gözetim şirketi(46A/5 m. uyarınca) SGS iken, amir bankanın 11.12.2012 tarihli değişiklik mesajıyla Marine and Consultancy Service olarak değiştirildiği bildirilmiştir. UCP 600 Akreditiflere İlişkin Bir Örnek Usuller ve Uygulama 10.m. uyarınca, 38.maddede belirtilen durumlar dışında bir akreditif, amir bankanın, varsa teyit bankasının ve lehdarın onayı olmadan değiştirilemez. Ne varki amir bankanın bu değişiklik talebinin lehdara ihbar edildiğine dair veya lehdarın değişikliği kabul ya da reddine ilişkin belgeye rastlanılmamıştır. Öte yandan bilirkişi raporunda Marine and Consultancy Service unvanlı bir şirket kaydına rastlanılmadığı tespit edilmiş ise de, davacı lehdar tarafından sunulan gözetim belgesi yukarıda ismi geçen her iki firma tarafından da düzenlenmemiş, …. Tic. Ltd. Şti. unvanlı 3. bir firma tarafından düzenlenmiştir. Bununla birlikte davacı taraf ilk kez 07.11.2017 havale tarihli kök rapora itiraz dilekçesinde, amir bankanın 06.05.2013 tarihli değişiklik mesajında, kendilerinin halihazırda gözetim gerçekleştirdiği ve teyit bankasına sunduğu firmanın gözetim raporunun kabul edildiği ve ancak firmanın sadece adresinin bildirildiği, ticaret unvanının da amir bankaca teyit edildiği belirtilmiş ise de, ek bilirkişi raporunda dosya kapsamında bu tarihli bir değişiklik mesajına rastlanılmadığı, görülmeyen bir belgeye dayalı inceleme yapılamayacağı belirtilmiş olmasına rağmen, davacı tarafça ek rapora itiraz dilekçesinde de aynı mesajdan söz edilmiş ancak söz konusu belge dosyaya sunulmamıştır. Dolayısıyla davacının ibraz etmiş olduğu gözetim belgesinin uygun olmayan rezervli bir belge olduğunun kabulü gerekmiştir. Kaldı ki amir bankanın böyle bir değişiklik mesajı gönderdiği kabul edilse dahi bu değişikliğin davalı teyit bankasınca kabul edildiği anlamına gelmez. Üstelik davacı aynı tarihte, davalı bankaya rezervin kabul edildiğine dair dilekçe vermiştir. Bu noktada davacı, amir bankanın talebi ile değiştirilen firmanın gerçekte var olmayan bir firma olması nedeniyle, davalı rezervinin de geçersiz olduğunu ileri sürmekte ise de, davacının bu itirazı ancak davacı tarafça sunulan raporun akreditifte yer alan ilk firma tarafından düzenlenmesi halinde dinlenebilirdi. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere davacının sunduğu rapor ne akreditifte ne de amir bankanın 11.12.2012 tarihli değişiklik mesajında yer alan bir firmaya aittir.O halde davalının davacıya karşı bir sorumluluğunun kalmadığının kabulü gerekmiştir. Akabinde davacı 21.02.2013 tarihinde, kendisine vadesinde ödenmeyen bakiye bedelin dava dışı ithalatçı onayından sonra ödenmesini ve tüm malın ithalatçıya teslimini kabul ettiğine dair yazı sunmuş ve yazı içeriği davacı talebi ile amir bankaya bildirilerek ithalatçıya tüm mal bu şekilde teslim edilmiş olup, bu durumda bakiye bedelin bugüne kadar ödenmemesinde davacının kusurunun olup olmadığı ve amir bankanın sorumluluğu hususları ayrı bir değerlendirme konusu olup, iş bu davanın esasına etkisi bulunmamaktadır.Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönünde vermiş olduğu kararında bir isabetsizlik görülmemiş olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddinegerektiği dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/10/2019