Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1503 E. 2019/1316 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1503
KARAR NO : 2019/1316
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2017
NUMARASI : 2016/1035 E.- 2017/944 K.
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/10/2019
Davanın kabulune yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı …San. Tic.Ltd. Şti. arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, sözleşme uyarınca kullandırılan kredilere ilişkin borcun ödenmemesi üzerine hesap kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, öncelikle bu davanın itirazdan itibaren 6 aylık süre içinde açılmamış olması nedeniyle reddi gerektiğini, ayrıca icra takibinin müvekkilinin kefil olarak imzaladığı araç kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, krediye konu araçlardaki rehnin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipte araçların satılmasıyla elde edilen satış bedelinin müvekkilinin kefalet limitinin üzerinde olduğunu, kaldı ki müvekkilinin kefaleti için eş rızasının alınmadığını, talep edilen temerrüt faiz oranının ise fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı bankanın dava dışı asıl borçlu şirketten takip tarihi itibariyle 324.937,83- TL asıl alacak olmak üzere toplam 342.030,87- TL alacaklı olduğu, davalının ise borcun kefalet limiti olan 250.000-TL’lik kısmından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davanın itirazdan itibaren 6 aylık sürede açılmadığını,2-Dava konusu icra takibinin müvekkilinin kefil olarak imzaladığı araç kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, krediye konu araçlardaki rehnin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipte araçların satılmasıyla elde edilen satış bedelinin müvekkilinin kefalet limitinin üzerinde olduğunu,3-Müvekkilinin kefaleti için eş rızasının alınmadığını,4-Talep edilen temerrüt faiz oranının fahiş olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan nakdi alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. İİK 67.m. uyarınca iş bu davanın, itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllk hak düşürücü sürede açılması gerekmekte olup, icra dosyası kapsamında itirazın tebliğine ilişkin belgeye rastlanılmadığından davanın hak düşürücü sürede açıldığı kabul edilmiştir. Dosya kapsamında mevcut delillerden, davacı banka ile dava dışı …San. Tic.Ltd. Şti. arasında akdedilen 20.06.2013 tarihli 250.000-TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, sözleşmedeki limit artışında ise davalının imzasının bulunmadığı, 20.07.2015 tarihi itibariyle hesap kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiği, tüm borçluların 04.08.2015 tarihi itibariyle temerrüde düşürüldükleri ve 28.08.2015 tarihi itibariyle ilamsız icra takibi başlatıldığı tespit edilmiştir.TBK’nun 584/1 m. uyarınca kefalet için eş rızası aranmış ise de, 28/03/2013 tarihli 6455 sayılı yasanın 77.m. ile yapılan değişiklik ile anılan maddeye bir fıkra(584/3) eklenerek, ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler için eşin rızasının aranmayacağı kabul edilmiş olup, o halde kefalet tarihinde asıl borçlu şirket ortağı olduğu anlaşılan davalının eş rızasının alınmamış olmasının kefaletinin geçerliliğine bir etkisi bulunmadığı gibi, kefil olduğu tarihten sonra asıl borçlu şirketteki hisselerini devretmiş olmasının da bir etkisi bulunmamaktadır. Konusunda uzman bankacı bilirkişi tarafından banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davacı bankanın fiilen uyguladığı ve Merkez Bankasına gönderdiği yazıda bildirdiği akdi faiz oranının %27 olması nedeniyle sözleşme hükmü uyarınca %54 temerrüt faiz oranının uygun olduğu, buna göre takip tarihi itibariyle davacı bankanın asıl borçludan 324.937,83-TL asıl alacak olmak üzere toplam 342.030,87-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.Öte yandan, TBK’nun “Müteselsil Kefalet” başlıklı 586.m. “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.Somut olayda, bilirkişi incelemesi ile asıl borçluya taksitli ticari araç kredisi kullandırıldığı ve çek karnesi verildiği, takibe konu borcun bu kredilerden kaynaklandığı tespit edilmiş, dava konusu icra takip dosyasında yer alan ödeme emrinde, bu alacağın 212.748-TL’lik kısmı için İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilmiş olması nedeniyle asıl borçlunun kalan 140.703,24-’den sorumlu olduğu, davalı kefilin ise kefalet limiti olan 250.000-TL’den sorumlu olduğu belirtilmiş ve tahsilde tekerrür etmeme kaydıyla ödeme talebinde bulunulmuştur. Araç üzerindeki rehin teslime bağlı taşınır rehni niteliğinde olmadığından (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 02.11.2015 tarihli 2015/10002 E., 2015/11357 K. sayılı emsal kararı), davacı bankanın aynı anda tahsilde tekerrür etmeme kaydıyla hem rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi, hem de kefil hakkında ilamsız icra takibi yapmasına engel bir durum söz konusu değildir. Öte yandan iş bu davaya konu icra takibinde “tahsilde tekerrür etmeme” kaydı bulunmakta ise de ilk derece mahkemesince hüküm verilmeden önce, rehinli takibe konu araçların satıldığı tarafların kabulünde olup, bu durumda satış bedellerinin banka alacağını tamamen karşılamaya yeterli olup olmadığının, buna bağlı olarak davalı kefilin sorumlu olduğu bir borcun kalıp kalmadığının tespiti gerekir(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 27.02.2018 tarihli 2016/19814 E., 2018/1011 K. sayılı emsal kararı).Söz konusu rehinli icra takip dosyası incelendiğinde ise, 05.08.2015 tarihinde, toplam 334.622,49-TL alacağın şimdilik 212.748-TL’sinin tahsili amacıyla 2 adet rehinli araç üzerinden icra takibi başlatıldığı, dosya kapsamında mevcut İst. Anad. ….İcra Dairesi’nin … Tlmt. Sayılı 22.03.2016 tarihli yazısında, 18.02.2016 tarihinde araçlardan birinin 34.050-TL ve diğerinin 132.000-TL bedelle satıldığının, ihalenin kesinleştiğinin belirtildiği, 18.04.2016 tarihli icra kapak hesabına göre tahsil edilen(ele geçen) 162.744,89-TL mahsup edildiğinde bakiye borcun 176.428,34-TL olduğunun belirtildiği görülmüştür.O halde iş bu dava tarihi itibariyle tahsil edilen tutarın dava konusu alacağın tamamını karşılamaya yetmediği açıktır, bu tahsilat davamıza konu icra takibinden sonra yapılan bir tahsilat olduğu için, tahsil edilen tutarın doğrudan bu takip tutarından düşülmesi mümkün değildir, ödeme tarihi olan 18.02.2016 tarihi itibariyle ilamsız icra dosyasında kapak hesabı yapıldığında ise davalının kefalet limitine yakın bir rakamın bulunacağı ortadadır. Bu durumda ödemenin borcun tamamını karşılamaya yetmediği, ayrıca icra takibinin de tahsilde tekerrür etmeme kaydıyla yapıldığı dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 17.077,50- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 4.269,37- TL harcın mahsubu ile bakiye 12.808,13- TLnin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı gider avansından karşılanan 56-TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/10/2019