Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1480 E. 2020/532 K. 28.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1480
KARAR NO : 2020/532
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/03/2018
NUMARASI : 2016/183 Esas- 2018/267 Karar
DAVA: Tazminat (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/05/2020
Davanın kısmen kabulüne yönelik hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili, bir Kentsel Dönüşüm Projesi için müvekkillerince kurulan Adi Ortaklık ile davalı … şirketi arasında müvekkillerinin sigorta ettireni, dava dışı TOKİ’nin sigortalısı olduğu İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesi akdedildiğini, inşaat projesine gerek başlanılmadan önce gerekse devamında hem ilgili kamu kurumlarınca hem de müvekkilerince tüm tespit ve tetkik süreçlerinin titizlikle izlendiğini, birden fazla zemin etüt raporu alındığını, ihale için tüm gerekliliklerin yerine getirildiğini, davalının da bu zemin etüt raporlarını görerek poliçeyi düzenlediğini, ancak 12.07.2015 tarihinde Hamamdere Bölgesinde meydana gelen yağış sebebiyle yapımının büyük kısmı tamamlanan R2/7 blok ve çevresinde kayma ve deformasyonlar oluştuğunu, riziko adresinde meydana gelen bu hasarın 14.07.2015 tarihinde davalı … şirketine bildirildiğini,davalının ihbarı müteakip eksper gönderdiğini ve inceleme yaptırdığını, ancak davalının incelemenin sonucunu paylaşmadığını, haksız ve keyfi bir şekilde TBK 31/5 ve TTK 1445/1 m. uyarınca 01.09.2015 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedildiğini bildirdiğini, akabinde davalının müvekkillerine TOK’inin ihale şartnamesinde aradığı asgari gereklilikleri taşımayan, kabul edilemez ön şartlar, muafiyetler ve primler içeren Endikatif Poliçe teklifinde bulunduğunu ve teklifin reddedildiğini, davalı tarafından atanan ve ne yaptığı anlaşılamayan eksper incelemesine karşılık, müvekkillerinin de bir eksper atadığını ve durumu davalı şirkete bildirdiğini ve raporun davalı ile paylaşıldığını, davalının hasar red bildiriminde bulunduğunu, ancak davalının kararının dayanağı olan raporun halen müvekkillerine tebliğ edilmediğini, daha sonra müvekkillerinin feshin haksızlığı ve hasarın tespiti için mahkemeden tespit talebinde bulunduğunu ve raporun davalıya tebliğ edildiğini, davalının sözleşmeyi feshinin, TTK ile Poliçe Genel-Özel şartlarına aykırı, haksız ve keyfi olduğunu, sigorta sözleşmesinin feshine ilişkin hükümlerin TTK’nda özel olarak düzenlenmiş olması nedeniyle 6098 sayılı TBK’nun 31/5 maddesinde yer alan fesih hakkının kullanılmasının mümkün olmadığını, ayrıca sigorta sözleşmesinin rizikonun gerçekleşmesinin ardından TTK 1445/1 m. uyarınca feshedilemeyeceğini, kaldı ki davalı fesih hakkını 1 aylık sürede kullanmadığından fesih ve prim isteme hakkını kaybettiğini, ayrıca feshin hatalı bir şekilde geriye dönük olarak yapıldığını, müvekkilinin projenin hazırlanmasında ve uygulanmasında kusurunun olmadığını, ancak aşırı yağış nedeniyle oluşan durumun ani ve beklenmedik bir durum olduğunu, sözleşmenin haksız feshin nedeniyle uğranılan zararlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan 2.212.511,32-TL’nin ve 63.870,09-TL poliçe priminin haksız fesih tarihi olan 03.09.2015 tarihindne itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline, munzam zarar dahil fazlaya ilişkjin hakları saklı kalmak kaydıyla poliçe çerçevesinde haksız olarak reddedilen hasarlar için 12.07.2015 tarihinde meydana gelen riziko sebebiyle doğan zarar için 1.962.000-TL’nin, TTK 1426/1 m. uyarınca hasar önleme ve tespit çalışmalarından kaynaklanan 635.912,90-TL’nin TTK 1427.m. uyarınca temerrüt tarihi olan 28.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, sözleşmenin feshinin TBK’nın 138.maddesine dayandırılmakta olduğunu, olayda işlemin temelinden çöktüğünü, zira Haziran-Temmuz ayında doğal afet niteliğinde yaşanan yağmur sonrasında yaşanan kaymaya bağlı olarak inşaatın TOKİ tarafından durdurulduğunu, sahada yeni bir etüd, proje çalışması yapılması gerekliliğinin ortaya konulduğunu, heyelenın devam ettiğinin tespit edildiğini ve inşaatın bu haliyle müvekkili dışında hiçbir sigorta şirketi tarafından sigortalanmak istenmediğini, müvekkilinin değişen şartlarla sözleşmeye devam etmesinin mümkün olmadığını, öte yandan müvekkilinin sözleşmenin değişen koşullara göre uyarlanmasını sağlayarak ve karşı tarafı da sigortasız bırakmayarak taraflar arasındaki menfaatler dengesinin korunmasına yönelik girişimlerde bulunduğunu, bir diğer fesih nedeninin ise sigortalının müvekkilinde yarattığı güven eksikliği olduğunu, zira risk gerçekleşmeden önce sahada sürekli değişiklik yapma ihtiyacının duyulmasının inşaatın projeye uygun ilerlemediğine karine oluşturduğunu, bu durum ve yapılanların müvekkiline bildirilmemesinin ise güven kaybına neden olduğunu, feshin TTK 1445.m. uyarınca yapılmadığını, TBK 138.m. uyarınca işlemin temelinden çökmesini gerektiren durum devam ettiği sürece ilgili tarafın sözleşmeyi feshedebileceğini, zararın sigorta sözleşmesi kapsamında tazmin edilmemesinin haksız olduğu iddiasının da doğru olmadığını, zira poliçe genel şartlarına göre, plan,proje ve hesap hatasından dolayı sigırtalı mallarda meydana gelecek fiziksel ziya ve hasarların teminat dışı olduğunu, somut olayda inşaatta projeye aykırı davranıldığının anlaşıldığını, bu durumun raporlarda da ortaya konulduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, talep edilen zarar miktarının fahiş olduğunu ve kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, işinin uzmanı ve tacir olan davacı yüklenicilerin adi ortaklığın eser sözlemesi kapsamındaki işi ifa ederken inşaat sahasına aşırı yağmur suyu girişini engellenmediği, bu hususta gerekli tedbirlerin işin niteliğine ve tekniğine uygun olarak özenle almadığı, yağış yükünün zemini ağırlaştırdığı ve daha önce kaya olarak tanımlanan seviyelerin bilinen toprak yapısından ötürü hızla killeşmesini engelleyecek önlemlerin alınmasında yeterli özenin göstermemiş olması nedeniyle davacının asli kusurlu bulunduğu, davacı yüklenicilerin TBK.m.472/3 maddesine göre işin ifası sırasında yöre için öngörülebilir tehlikeyi ortadan kaldıracak tedbirleri aşama aşama alarak ve gerekirse durumu dava dışı iş sahibi Toki’ye bildirmek suretiyle gerekli çözümleri üretmeksizin işe devam etmemesinde asli kusurlu bulunduğu, teknik bilirkişilerin hasarın oluşumu noktasında davacıların kusurlu bulunmadığına yönelik görüşlerinin mahkemece kabul görmediği, bölgenin her mevsim aşırı yağışlı bulunması karşısında ve teknik değerlendirmeler kapsamında kusura yönelik değerlendirmenin mahkemenin yetkisi kapsamında kaldığı, İnşaat Sigortası Genel Şartlarının A.4 maddesinin (ı) bendi ile kusurlu işçilik/imalat hatasından dolayı sigortalı mallarda/binada meydana gelecek fiziksel ziya ve hasarlar sigorta teminatı dışında bırakıldığı, dava konusu R2/7 blokta oluşan hasarın tazmini ile buna bağlı oluştuğu iddia olunan zarar tazmini taleplerinin dava dışı iş sahibi Toki tarafından inşaatın durdurulduğu, inşaat için yeni projelendirme yapılmadığı, bu noktadan sonra, davalı … şirketi yönünden sigortaya konu riskin üstlenilmeyecek şekilde ağırlaşmış bulunduğu, bu nedenlerle davalı … şirketinin sigorta sözleşmesini feshetmekte ve buna bağlı olarak da poliçeyi iptal etmekte haklı bulunduğu, davacıların zararlarının tazminine yönelik taleplerinin sigorta poliçesi teminat kapsamı dışında kaldığı, davalı … şirketince taraflar arasında düzenlenen İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesi’ni iptali nedeniyle sigorta sözleşmesinin feshi ve poliçenin iptali sebebiyle TTK.1419.maddesine göre sigorta sözleşmesi sona erdiği takdirde kanunda aksi öngörülmemişse, işlemeyen günlere ait ödenmiş sigorta primlerinin sigortalıya iadesinin gerektiği, 63.870,09 TL iadesi gereken prim tutarının bulunduğu ve bu tutarın karşılıksız kaldığı gerekçesiyle kısmen kabulü ile 68.870,09 TL iade prim tutarının 18/09/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;1-Dava konusu olayda kazı başlangıç ve süresince toplam 5 adet teknik rapor alındığını, buna göre müvekkillerinin işi ifa ederken kontrol ve uyarı görevini yerine getirmediği yönünde bir kanaatin oluşmasının mümkün olmadığını,2-Sigorta sözleşmesinin feshine ilişkin hükümler TTK’nda özel olarak düzenlenmiş olduğundan TBK 31/5 maddesinde yer alan fesih hakkının kullanılamayacağını, ayrıca sigorta sözleşmesi hukukunda, TTK kapsamında öncelikle sigorta ettiren, sigortalının korunması hedef alınmakta ve bunu sağlamak amaçlanmakta iken, mahkeme kararı ile tam tersine, adeta sigorta şirketinin menfaatlerini korumaya yönelik, kanunun ruhu ve amacına aykırı değerlendirme ve sonuçlara ulaşıldığını, davalının sözleşmeyi feshinin her koşulda hatalı olduğunu, rizikonun gerçekleşmesinden sonra TTK 1445/1.m. uyarınca feshin zaten mümkün olmadığını, ayrıca Hazine Müsteşarlığının 24.12.2015 tarihli yazısında ise TTK 1428/2 m. uyarınca feshin ancak tazminat ödendikten sonra ve geleceğe yönelik olarak yapılabileceğinin ifade edildiğini, 3-Bilirkişi heyetinden teknik inceleme talep eden mahkemenin, inceleme raporuna itibar etmediğini, ek rapor almadığını ve gerekçesiz olarak takdir hakkı ve illiyet bağı teorisine atıf yaparak davayı reddettiğini, oysa illiyet bağı teorisi illiyetin arandığı maddeler ve bu maddelere göre tanına sonuçların keyfi ve hatalı yorumlandığını, hakimin takdir yetkisini aşacak şekilde değerlendirmeler yaptığını, oysa hasara sebep olan yağışın tüm bölede etkili olduğunu, ancak hasarın sadece bir blokta oluştuğunu, şayet teknik inceleme yapılmaksızın işe girilmiş olsa idi hasarın tüm inşaatta oluşmasının bekleneceğini, müvekkilinin kazı öncesi ve inşaat devam ederken ODTÜ İnşaat Müh. Fakültesinden teknik görüş ve destek aldığını, mahkeme tespit raporunda da teminat durumunun değerlendirildiğini ve önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan aşırı yağışın etkisiyle olayın olacağı bilinemeyeceğinden poliçe iptalinin haksız olduğunun tespit edildiğini, müvekkillerinin tüm önlemleri aldıklarını, kusurlarının olmadıklarını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacı tarafça 63.870,09-TL prim iadesi talep edilmişken, mahkemece 68.870,09-TL’ye hükmedilmesinin doğru olmadığını, buna bağlı olarak davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin de hatalı hesaplandığını, 2-Reddedilen tutar 4.810.424,42-TL olup buna göre davalı lehine 113.344,23-TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 97.005,42-TL’ye hükmedildiğini belirterek hükmün bu yönlerden düzeltilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesi kapsamında oluşan hasar bedelinin tazmini ile Poliçenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini ve ödenen prim tutarının iadesi istemine ilişkindir.Davacılar, sigorta konusu inşaat devam ederken bölgede meydana gelen aşırı yağışların neden olduğu hasar teminat kapsamında olmasına rağmen ödeme yapılmadığını, ayrıca davalı tarafça, teknik hususlara uygun davranılmadığı ve gerekli önlemlerin alınmadığı, bu şekilde rizikonun ağırlaştırıldığı gerekçesiyle TBK 31/5 ve TTK 1445/1 maddeleri uyarınca poliçenin feshedildiğini, oysa tüm gerekliliklerin yerine getirildiğini, kendilerinin bir kusurlarının olmadığını, kaldı ki riziko gerçekleştikten sonra fesih mümkün olmadığı gibi, aksi kabul edilse dahi hak düşürücü sürede fesih hakkının kullanılmadığını, hasar bedeli ile sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan zararlardan davalının sorumlu olduğunu, ayrıca ödenen primlerin TTK 1419.m. hükmüne uygun olarak iadesinin gerektiğini ileri sürmüş; davalı ise sözleşmenin TBK’nun 138.maddesi uyarınca feshedildiğini, dava öncesi ihtarda hukuki nitelendirmenin hatalı yapıldığını, değişen şartlar nedeniyle sigortalanamaz hale gelen riski müvekkilinin üstlenmesine devam etmesinin beklenilmesinin hakkaniyetle bağdaştırılamayacağını, kaldı ki poliçe genel şartlarına göre, plan,proje ve hesap hatasından dolayı sigortalı mallarda meydana gelecek hasarların teminat dışı olduğunu, somut olayda inşaatta projeye aykırı davranıldığının anlaşıldığını savunarak davanın reddini istemiş; ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya kapsamında mevcut olup hasar öncesi ve sonrasında düzenlenen teknik raporlar, delil tespiti raporu ve bilirkişi heyeti raporu ile tarafların bilirkişi raporuna yönelik beyan ve itirazları dikkate alındığında, bilirkişi heyeti raporunun tarafların iddia ve savunmalarını tamamen karşılamadığı, önceki raporlarda yer alan tespitleri yeterince irdelemediği, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.Kabule göre ise, uyuşmazlık konusu hususlar hakimlik bilgisi ile çözülemeyecek nitelikte teknik hususlar olup, ilk derece mahkemesince yeni bir bilirkişi raporu almak yerine mevcut bilirkişi heyet raporundaki tespitlerin aksine karar verilmesi ve üstelik mahkemece kabul edilen hususların gerekçelendirilmemiş ve yeterince açıklanmamış olması doğru görülmemiştir. O halde ilk derece mahkemesince, sigortacı bir bilirkişinin de yer alacağı konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden, tarafların kusuru, hasarın teminat dahilinde olup olmadığı, ayrıca hasar sonrası oluşan durumun TBK 138.m. uyarınca davalı yönünden aşırı ifa güçlüğü yaratıp yaratmadığı hususunda rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)a-6 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/03/2018 tarihli 2016/183 Esas 2018/267 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,”Davalı vekilinin istinaf başvurusunun şimdilik İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan35,90-TL peşin istinaf karar harcının kendilerine iadesine,İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 1.176,13-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile, HMK.’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi.28/05/2020