Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1452 E. 2020/113 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1452
KARAR NO : 2020/113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2018
NUMARASI : 2016/1091 Esas-2018/298 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Distribütörlük Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/01/2020
Davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 01.01.2014 başlangıç, 03.03.2015 yenileme tarihli Distribütörlük Sözleşmesinin 31.03.2016 tarihinde feshedildiğini, 2016 yılı Nisan ayı başlarında da davalının müvekkili nezdinde bulunan tüm mallarını iade aldığını, ancak müvekkiline olan borcunu ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla 7.929.530,93-TL asıl alacak ve 18.502,24-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.948.033,17-TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının asıl alacağın 1.763.072,40-TL’lik kısmını ve buna ilişkin faiz vs. kabul ederek icra dairesine ödediğini ve bakiye kısma itiraz ettiğini, akabinde 13.06.2016 tarihinde 1.155.319,46-TL, 20.06.2016 tarihinde 2.737.538,42-TL ve son olarak 04.08.2016 tarihinde 895.502,75-TL müvekkili hesabına ödeme yaptığını, dosya borcunun bakiyesini de 01.09.2016 tarihine kadar kapatacağına söz verdiğini, ancak ödeme yapmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının itirazının iptaline, haricen yapılan ödemeler ödeme tarihlerine göre faiz ve karşı vekalet ücretleri de gözetilerek dosya borcundan düşüldükten sonra kalan bakiye için takibin devamına, davalının itiraz ettiği kısım üzerinden bunun mümkün olmaması halinde ise bakiye alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin takip tarihi itibariyle vadesi gelmiş olan 1.763.072,40-TL tutarındaki borcunu tüm ferileri ile birlikte toplam 1.906.411,30-TL olarak ödediğini, anapara 6.166.458-TL anapara borcuna ise itiraz ettiğini, zira itiraza konu bakiye alacak tutarı içerisinde itiraz tarihi itibariyle henüz vadesi gelmemiş olan borçları ile yine müvekkilinin davacıdan olan sözleşmesel alacaklarının bulunmakta olduğunu, müvekkilinin ödeme emrine itirazı sonrasında vadesi gelmiş olan borçlarını ödediğini, buna göre ödemeler sonrasında taraflar arasındaki mutabakatsızlığın 1.378.097,90-TL olduğunu, bu tutarın davacı tarafından müvekkili aleyhine düzenlenen hukuki dayanaktan yoksun faturalardan kaynaklanmakta olduğunu ve müvekkilinin bu faturalara karşılık davacıya faturalar düzenlediğini, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığının savunarak davanın reddini ve %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, alınan bilirkişi raporunun hesaplama şekli ve gerekçeleri kabule şayan bulunarak hükme esas alındığı, buna göre davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi itibariyle 7.928.816,72-TL alacaklı olduğu, bu borcun 1.763.072,40- TL’sine itiraz edilmediği, itiraza konu olan kısmın 6.166.458,53- TL olduğu, ancak takipten sonra ancak davadan önce 3 taksit halinde yapılan ödemeler ile dava tarihi itibariyle sadece 1.378.097,90 TL borcun kaldığı, bu miktar borcun takip tarihinde de dava tarihinde de mevcut olduğu, bu sebeple icra takibinin dava tarihi itibariyle bu miktar üzerinden yürümesi gerektiği, ayrıca takipten sonra ve dava tarihinden önce yapılan ödemeler içinde takip tarihi ile ödeme tarihleri arasında faiz alacağının doğduğu, bu faiz alacakları yönünden de takibin devam etmesi gerektiği ve buna göre hüküm oluşturulduğu, davacı tarafın 6.166.458,53- TL üzerinden inkar tazminatı isteyebilecekken dava dilekçesinde dava miktarını 1.400.000- TL olarak gösterdiği, ancak bu miktar üzerinden inkar tazminatına hükmedilebileceği, davalı tarafın ise kötü niyetli takip tazminatı şartlarının doğmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine itirazının kısmen iptali ile, takibin 1.378.097,90- TL asıl alacak üzerinden devamına, takibin devamı esnasında, takipten sonraki dönemde yapılan ödemelerin faiz alacağını doğurduğundan; 1.155.319,46 -TL için talep tarihi olan 18/05/2016 ile 07/06/2016 arasında; 2.737.538,42 TL için talep tarihi olan 18/05/2016 ile 23/06/2016 arasında;895.502,75- TL için talep tarihi olan 18/05/2016 ile 04/08/2016 arasında; takip talebindeki gibi faiz işletilmesine, takibin devamına karar verilen 1.378.097,90 TL’ye ise takip tarihinden itibaren tahsil edilecek tarihe kadar takip talebinde istenilen faiz oranı ile faiz işletilmesine, fazlaya dair talebin reddine, davacı tarafın inkar tazminatı talebinin 1.400.000- TL üzerinden kabulü ile 1.400.000-TL üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine, davalı tarafın kötü niyetli takip tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; 1-Haksız itirazdan kaynaklanan tazminat hesaplanırken dava değerini tüm takip tutarı üzerinden göstermemiş ve harcını yatırmamış olmaları nedeniyle sadece bakiye alacak miktarı üzerinden kötüniyet tazminatına karar verilmesinin isabetli olmadığını, çünkü kötüniyet tazminatının bir alacak olmadığını ve harca tabi de olmadığını, itiraz edilen değerin tamamı üzerinden hüküm verilmesi gerektiğini, 2-Hüküm kısmında ilam harcı hesaplanırken maddi hata yapıldığını, 71.316,00 TL olması gereken bakiye karar harcı 9.384,58 TL olarak yazılmış olup düzeltilmesi gerektiğini, ayrıca dava açılışında yatırmış oldukları peşin karar harcının ( 23.763,57 TL ) kararda açık olarak yazılması gerektiğini belirterek hükmün bu yönlerden düzeltilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu, eksik ve hatalı inceleme sonucu düzenlendiği gibi, davalı tarafından düzenlenen iade faturasının içerik ve esasına ilişkin hiçbir inceleme yapılmaksızın doğrudan faturanın reddi gerektiğinin belirtilmiş olması gereğince taraflı olarak düzenlenmiş bir rapor olduğunu ve Mahkemece söz konusu raporun hükme esas alınmasının eksik inceleme teşkil ettiğini, 2-Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de belirtildiği üzere, davalı tarafça takip tarihinden sonra gerçekleştirilen ödemeler, taraflarca kararlaştırılan ve uygulanan vade tarihleri gereğince, vade tarihlerinde yapılmış olmakla davalı bakımından temerrüt durumu söz konusu olmadığından mahkemece, işbu takip sonrası ödemeye, takip tarihinden ödeme tarihine kadar faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 3-Mahkemece hükme esas alınan Bilirkişi Raporunda, uyuşmazlığın konusunu teşkil eden 1.378.097,90 TL alacak bakımından, mutabakatsızlığın temelinin davalı …’in düzenlediği 28.04.2016 tarihli ve 1.298.000 TL mal hizmet bedeli faturasının olduğu, söz konusu faturanın davacı tarafça düzenlenen 25.03.2016 ve 30.03.2016 tarihlerinde kesilen beheri KDV dahil 118.000 TL olan 11 adet hizmet faturasının iadesine ilişkin düzenlenmiş olduğu, iadeye konu fatura tarihleri ile iade faturası tarihi arasında yaklaşık 1 aylık süre bulunduğu, bu haliyle iade faturası kapsamında davalı lehine delil kabul edilemeyeceğinin belirtildiğini, mahkemece, bilirkişinin söz konusu değerlendirmesine bağlı olarak davacının dava konusu alacağını ispatlaması gerektiği hususu göz ardı edilerek, kabulü mümkün görülmeyecek şekilde, davalının iade faturası düzenleyemeyeceğinin kabul edildiğini, iade faturasına konu alacağının esasına veya içeriğine ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve yapılacak yargılama sonucunda davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, cari hesaba dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki kısmi itirazın kısmen iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında davalıya ait ürünlerin davacı tarafından pazarlanması ve satışı işini konu olan Distribütörlük Sözleşmesi akdedildiği, 01.01.2014 tarihinde başladığı anlaşılan ticari ilişkinin 31.03.2016 tarihinde sözleşmenin karşılıklı olarak feshine kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalı itirazına konu toplam 6.166.458,53-TL bedelli faturadan 4.788.360,63-TL bedelli faturanın vadeleri dolmadan icra takibine konu edildiğini, 1.378.097,90-TL tutarındaki mutabakatsızlığın nedeninin ise kendisi tarafından düzenlenen iade faturasının davacı tarafça haksız olarak iade edilmesi olduğunu, oysa bu iade faturasının davacı tarafça haksız olarak düzenlenen bir takım faturalara karşılık düzenlendiğini savunmuştur. Fesih Protokolü incelendiğinde, tarafların karşılıklı doğmuş doğacak hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, imza tarihinden itibaren hüküm doğurmak üzere sözleşmeyi feshettikleri, cari hesaptan kaynaklı diğer alacaklar saklı kalmak üzere ekte yer alan mutabakatın imza altına alındığı, protokol ile sözleşme sona erdiğinden tarafların cari hesabı kontrol ederek gereğini yerine getirecekleri, davacı deposunda bedeli davacı tarafından ödenmiş ve cari borç karşılığı olan muhafaza edilen tüm davalı ürünlerinin 15 gün içerisinde davalı tarafından teslim alınacağı hususlarında anlaşma sağlandığı görülmüştür. Yine davacı tarafça sunulan ancak davalı kabulünde olmayan 31.03.2016 tarihli Mutabakat başlıklı belgede, davacının davalıdan 01.01.2016-31.03.2016 dönemine ait kalan 2.564.429,54-TL +KDV bütçe alacağı olduğu, bu alacağın belirtilen dönemde davalının, piyasaya fatura altında bastığı iskontolar, müşterilerden aldığı fiyat farkı ve hizmet bedeli faturaları, sözleşmede yazan dönem sonu primleri ve davalının davacıya karşılığını vermek üzere yaptırdığı harcamaları kapsadığı, ayrıca bu mutabakatın yapıldığı tarihten sonra davacının hizmet verdiği müşterilerden gelecek olan davalı ürünlerine ait yine davalının harcadığı bütçelere istinaden gelecek olan tüm fiyat farkı, hizmet bedeli ve iade faturalarını davalının karşılayacağı, bu bedellerin davacı tarafından davalıya dönüşünün fatura olarak yapılacağı hususları belirtilmiştir. Tarafların ticari defter ve kayıtları incelendiğinde, takip tarihi itibariyle davacının lehe delil vasfı olan defterlerine göre davalıdan 7.929.530,53-TL alacaklı olduğu, davalının lehe delil vasfı olan defterlerine göre davalının davacıdan 71.048,60-TL alacaklı olduğu,tarafların defter kayıtları arasındaki farkın işleme alınmayan 1.298.000-TL bedelli davalı faturası, 703,81-TL bedelli davacı iade faturaları, sonraki tarihlerde işleme alınan 6.994.771,85-TL bedelli davacı faturası ve ufak miktarda bir kısım hatalı fatura girişleri olmak üzere toplam 7.993.316,83-TL olduğu görülmüştür. Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde, taraflarca ödemelerin vadeli olarak yapılacağı yönünde bir düzenlemenin yer almadığı görülmüştür. Öte yandan davacı tarafça düzenlenen ve cari hesap alacağını oluşturan faturaların “hizmet bedeli” açıklamalı faturalar ile mal iade faturalarından oluştuğu, hizmet faturalarında vade açıklaması bulunmamakla birlikte mal iade faturalarının Ödeme Koşulu kısımlarında “60 gün vade” açıklamasının bulunduğu görülmüştür. Davacı tarafça cevaba cevap dilekçesinde bu açıklamanın sistemsel bir hatadan veya davalının sisteme müdahalesinde kaynaklandığı ileri sürülmüş ise de bu soyut bir iddia niteliğinde kalmıştır. Öyleyse davacının düzenlemiş olduğu mal iade faturalarının ödemeleri için davalıya 60 gün vade tanıdığının kabulü gerekir. Dosya kapsamında mevcut taraflara ait cari hesap kayıtları incelendiğinde, davalının savunmasına konu ettiği tutarda yani 4.788.360,63-TL tutarında mal iade faturasına konu alacağın takip tarihi itibariyle muaccel olmadığı, takipten sonra ve iş bu davadan önce muaccel olduğu anlaşılmıştır. İtirazın iptali davalarında haklılık durumu takip tarihi itibariyle değerlendirileceğinden, davacının takip tarihinden sonra ödenen bu tutara yönelik icra vekalet ücreti, ödeme tarihine kadar işlemiş faiz , icra masrafları vb. talebinde haksız olduğunun kabulü gerekmiştir. Davalının … nolu 28.04.2016 tarihli 1.298.000-TL bedelli iade faturasına gelince; fatura incelendiğinde bu faturanın davacı tarafından 25.03.2016-30.03.2016 tarihleri arasında “hizmet bedeli” açıklaması ile düzenlenen ve davalı defterlerinde kayıtlı olan 11 adet faturaya ilişkin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davalı bu 11 adet davacı faturasının haksız olarak düzenlendiğini, zira taraflar arasında peşin iskonto, fazla fatura edilen vade farkı, ekip araçlarının kira bedelleri, iade mallardan doğan bütçe alacağı, ofis kiraları, yanlış fatura edilen prim bedelleri, bir kısım iskontoların ödenmemesi gibi nedenlerle uyuşmazlık bulunduğunu savunmuştur. Ne var ki söz konusu davacı faturaları “hizmet bedeli” açıklamalı olup başka bir açıklama içermediğinden davalının savunmasına konu ettiği hususlarda düzenlenip düzenlenmediği anlaşılamadığı gibi, söz konusu davacı faturalarını ticari defterlerine kaydetmekle söz konusu faturaları kabul etmiş sayılan davalının savunmasına itibar edilmemiştir. Öte yandan mutabakatsızlık tutarı olan 1.378.097,90-TL’nin, davalının 1.298.000-TL tutarındaki iade faturası dışında kalan kısmının da davalı tarafça haksız olarak itiraz edilen bütçe(hizmet) faturası olduğu anlaşılmaktadır. O halde davacı icra takibinde 3.141.170,30-TL, iş bu davada ise 1.378.097,90-TL alacak talebinde haklıdır. Buna göre ilk derece mahkemesince verilen hüküm itirazın kabulüne dair kısım yönünden doğru olmakla birlikte, takipten sonra ödenen 4.788.360,63-TL yönünden ise davacı icra takibinde ve davasında haksız olduğundan bu tutarlara 18.05.2016(esasında takip 20.05.2016) tarihinden ödeme tarihlerine kadar faiz işletilmesi doğru olmadığı gibi, icra inkar tazminatına kabul edilen tutar üzerinden hükmedilmesi gerekirken dava değeri olan 1.400.000-TL üzerinden hükmedilmesi de doğru olmamıştır. Ayrıca icra inkar tazminatına itiraza konu edilen tutar değil, iş bu davaya konu edilen tutar üzerinden hükmedilebileceğinden davacı tarafın bu yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte, dava açılırken dava değeri 1.400.000-TL üzerinden yatırılması gereken harç 23.908,50-TL olup, bu tutarın icra dosyasına yatırılan 39.740,17-TL harçtan mahsubu talep edilmiş ve 29.20-TL maktu harç yatırılmıştır. İlk derece mahkemesince kabul edilen 1.378.097,90-TL üzerinden alınması gereken toplam harç tutarı 94.137,86-TL olup, bu durumda hükmedilmesi gereken eksik harç tutarı 70.200,16-TL’dir. İlk derece mahkemesince hükmedilen eksik harç tutarı hatalı olduğu gibi, davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesi gereken harç tutarı da açıkça belirtilmemiş olup, davacı istinafı bu yönüyle kısmen haklıdır. O halde ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan tüm hususlar dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulüne, HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KISMEN KABULÜNE; İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1091 Esas 2018/298 Karar sayılı 29/03/2018 tarihli hükmünün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki vâki kısmi itirazının KISMEN İPTALİNE; takibin itiraza konu 1.378.097,90- TL asıl alacak üzerinden de ve bu tutara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, Alacak likit olmakla, 1.378.097,90- TL alacağın %20’si oranındaki 275.619,58-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davalı tarafın şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 94.137,86-TL harçtan, icra dosyasına yatırılıp bu davada mahsubu istenen 23.908,50-TL ve mahkeme veznesine yatırılan 29.20-TL harcın mahsubu ile 70.200,16-TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, Davacı tarafça yatırılan toplam 23.937,70-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan 33,50-TL ilk masraf, 3.000-TL bilirkişi ücreti ve 113-TL posta ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 3.146,50-TL yargılama giderinin, kabul-red oranına göre 3.097,28-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 81.033,43- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 3.400- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL ve davalı tarafından yatırılan 23.534,47-TL peşin istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL ve 121,30-TL’nin hazineye irad kaydına, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 76,30-TL yargılama giderlerinin 75,10-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.30/01/2020