Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1449 E. 2018/1099 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1449
KARAR NO : 2018/1099
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2018
NUMARASI : 2015/1138 Esas 2018/196 Karar
DAVA : Tazminat (Rekabet yasağından kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde;davalının, davacı şirket nezdinde satış görevlisi görev tanımı ile istifa ettiği 30/06/2014 tarihine kadar hizmet vermiş istifası ile iş akdinin feshini takiben davacı firma ile imzalamış olduğu iş akdinde mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek şekilde davacı ile aynı faaliyet, hatta aynı markalara ilişkin faaliyet gösteren kanunda tanımlı neredeyse tüm haksız rekabet hükümlerini ihlal eğiliminde bulunan davacının 10.000.000-TL’nin üzerinde kar eden bir firma iken haksız rekabet eylemleri ile zarar eden bir firma olmasına sebebiyet veren … A.Ş isimli firmada işe başladığını; davalı davacının nezdinde görev yaptığı süreçte davacının nezdinde bulunan müşteri portföy kayıt ve bilgileri, satış rakamları, fiyatlandırma ve satış süreçleri bakımından davacının ticari sırlarına haiz olmuş olmakla; istifasını takiben rakip firmada işbu ticari sır ve bilgileri ile işe başlayarak davacının zarara uğramasına katkıda bulunduğunu; davalının işbu eylemi diğer 66 çalışan ile beraber toplu olarak gerçekleştirdiğini; yaptığı eylem ve katılımda bulunduğu bu oluşum ile fesih edilen distribütörlük sözleşmelerine ilişkin davacı tarafından halihazırda elde bulunan mevcut mallar ve önceden satılmış mallara ilişkin müşterilere sunulmakta olan satış ve servis bölümünün işlemeyecek duruma geleceğini bilmesine rağmen istifa ederek davacıyı zor durumda bıraktığını; davalının bu fiili ile davacı ile arasında mevcut rekabet yasağına ilişkin hükümlere aykırı hareket ederek davacı zarara uğrattığını; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000-TL cezai şart alacağının davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH :Davacı vekili 1.12.2017 tarihli dilekçesi ile harcını ikmal ederek talebini 17.070,96-TL ye çıkartmıştır.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde;görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu; davacı şirketin mali ve finansal açıdan ciddi şekilde küçülme ve personeli azaltma yönüne gitmesini; bu süreçte özellikle distribütör firmaların davacı ile olan sözleşmeleri feshetmeleri, personel maaş ve primlerinin geç ödenmesi gibi nedenlerle; davalı lehine haklı fesih koşullarının oluştuğunu; bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki rekabet yasağının davalının çalıştığı Marmara ve Ege Bölgesi ile davacı işveren nezdinde yaptığı iş ile sınırlı bulunduğu kabulünün gerektiği; bu durumda, taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin yasal unsurları taşıdığı, davacıya ödemesi gereken hizmet akdinin 4/d maddesinde bulunan en son aylık net ücretinin (12) katına tekabül eden tutarın 17.070,96-TL olarak hesaplandığı; davanın sübut bulduğundan kısmen kabulü ile yarı oranında tenkis yapılarak 8.535,48- TL cezai şart alacağının, 23/11/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin tenkis nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili; davacı şirketin işleri hızla azalınca üçülme, işçi çıkarılması ve tasarruf ile ilgili kararlar aldığını, davalı işten ayrıldıktan sonra davacının satışlarının düştüğü gibi gerçeğe uygun olmayan tespitlerin hüküm gerekçesi yapıldığını, dava dışı … ile rekabet ortamının bulunmadığını, davalının şirkette asistan olarak çalıştığını, ticari sırra vakıf olmadığını, rekabet yasağı sözleşmesinin her zarar tehlikesini değil, ancak önemli bir zarara uğrama ihtimalini bertaraf etmek üzere kullanılabileceğini, mahkemece bu ihtimalin değerlendirilmediğini, rekabet yasağı düzenlenmesinde yer ve konu açısından bir sınır içermediğinden geçersiz olduğunu, her iki şirketin ürün segmentleri ve markalarının farklı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Temel uyuşmazlık konusu taraflar arasındaki iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, geçerli ise sözleşmenin sona erdirilmesindeki kusur bağlamında davacının sözleşmede öngörülen cezai şart tutarını talep edip edemeyeceği noktasındadır.
TBK. 444 maddesi uyarınca, işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başkaca bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir.
TBK 445. maddesi uyarınca rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun olmayan sınırlamalar içermesi halinde rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı TBK 445/2 maddesinde ise hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlendiği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle kapsam ve süre bakımından sınırlandırabileceği düzenlenmiştir. Sözleşmede bulunan rekabet yasağı sınırının geniş bir coğrafyayı kapsamasının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşüreceği ve bu sebeple geniş coğrafya için geçerli olmadığı, ancak bir sözleşme hükmünün, tarafların sözleşme yapma iradesine uygun olarak, makul bir coğrafi alan yönünden geçerli, makuliyet dışında kalan alan yönünden ise geçersiz sayılması gerektiği, başka bir deyişle taraflardan birinin borçlandığı edimin, kanuni miktarı aşırı ölçüde aşması halinde, sözleşmenin tümüyle batıl sayılmaması, bunun yerine uzun sürenin veya aşırı ceza koşulunun kanuni sınırlara indirilmesi,diğer kısımlar yönünden sözleşmenin geçerli sayılması gerekmektedir.
21/01/2013 tarihli hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin 4. maddesine göre, çalışan, çalışan, hizmet akdine ilişkin sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesine müteakip 2 yıl boyunca işverenin iştigal mevzuuna giren ve asıl işi sayılan konularda faaliyet gösteren resmi ya da özel müessese, şirket, ortaklık, şahıs ve sair iş yerlerinde her ne nam altında olursa olsun çalışmamayı, ortak olmamayı, bu alanlarda doğrudan ya da dolaylı olarak herhangi bir iş yapmayacağını söz konusu işleri faaliyet kendi namına ya da başkası hesabına yürütmemeyi kabul ve taahhüt etmiş olup;ancak iş sözleşmesinin personel tarafından haklı sebeple feshedilmesi ve işveren tarafından haksız ya da geçersiz sebeple feshedilmesi durumunda bu yükümlülüklerinin geçersizleşeceği, personelin yükümlerini herhangi bir şekilde ihlali halinde son aylık net ücretinin 12 katını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği anlaşılmaktadır.Davalının, davacı şirkette İzmir Bölge Temsilcisi asistanı olarak çalıştığı 30/06/2014 tarihinde istifa ile sonlandırması sonrasında davacı şirketle aynı işi yapan … şirketinde işe başladığı hususunda ihtilaf olmayıp davacı şirketin işten ayrılmalar öncesinde kar etmekte iken akabinde zarara geçtiği bilirkişilerce yapılan mali incelemelerde tesbit edilmiştir.
Davalı taraf, sözleşmenin davacıdan kaynaklanan nedenlerle feshedildiğini öne sürmekte ise de, istifa dilekçesinden bu durum anlaşılamamaktadır.Davalının işten ayrılmasında, şirketin daralmasından kaynaklanan işten çıkarma durumu olmadığına göre iş hacminin daralması nedeniyle işten çıkarmalar yapıldığına ilişkin savunmadan yola çıkılarak iş hacminin daralmasıyla, davalının istifası arasında hukuken geçerli bağlantı da kurulamadığından davacının kusuruyla sözleşmenin feshedilmediği kabul edilmek zorundadır.
Somut olayda, sözleşmede her ne kadar rekabet yasağı yer sınırlaması getirilmeksizin tüm Türkiye’de uygulanabilir şekilde öngörülmüş ise de, TBK 445/2 gereği ilk derece mahkemesince sözleşmedeki coğrafi sınırın, davacının çalıştığı vilayetler ve sözleşmenin davacı şirketin eski adresi bakımından geçerli sayılmasına ilişkin takdirinde isabetsizlik bulunmamaktadır.Elde ki davada davalının davacıya ait işyerinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra, davacı şirket ile aynı yerde bulunan aynı işi yapan …şirketinde işe, işe başlamış olması nedeniyle , sözleşmedeki rekabet yasağı kuralının ihlal edildiği, davacının davalı işçinin bölge temsilcisi (yönetici) asistanı pozisyonu nedeniyle önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı mevcut olduğu, davalının ekonomik kaygılarla şirketten istifa etmesinin haklı nedenle feshi için yeterli neden olamayacağı,davalının ödenmemiş ücret alacağı bulunmadığı gibi ,davacının işten çıkmayı teşvik ettiği savunmasının ispatlanamadığı , her şirkette muhtelif dönemlerde ekonomik sıkıntıların olabileceği yine davacı şirkette yer alan distribütörlüğü bulunan firmaların ayrılmasınında davalıyı haklı kılmayacağı göz önüne alındığında ilk derece mahkemesince 1/2 oranında tenkis yapılarak davanın kısmen kabulune karar verilmesinde iabetsizlik bulunmadığı,davalı vekilinin istinaf sebeblerinin yerinde olmadığı sonucuna varıldığından,davalı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Davalı tarafından yatırılan 583,06- TL peşin istinaf karar harcının mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 42,- TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362.a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/09/2018