Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1436 E. 2019/1364 K. 04.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1436
KARAR NO : 2019/1364
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2017
NUMARASI : 2015/580 E.- 2017/1151 K.
DAVA : Menfi Tespit-İstirdat(Genel Kredi ve Rehin Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2019
Davanın kısmen açılmamış sayılmasına, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde mevcut 4 ayrı hesabından haksız olarak toplam 4.266.162,47-TL para çekildiğini, davalı bankadan işlemlere ilişkin bilgi ve belgeler temin edilip incelendiğinde müvekkilinin müteselsil borçlu/kefil/rehin veren sıfatı ile sorumlu olmadığı kanaatine varıldığını, dava dışı ….Ltd. Şti. ve …Ltd. Şti. borçlarından dolayı müvekkili hesaplarından kesinti yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin davalı bankaya rehin verme yönünde bir talimat da vermediğini, ayrıca müvekkilinin SPK’na tabi olduğunu bilen/bilmesi gereken davalı bankanın müvekkilinin istisnai haller dışında üçüncü kişiler lehine teminat, rehin, ipotek ve kefalet veremeyeceğini bilmesi gerektiği halde hukuka aykırı işlem yaptığını, bu şekilde hem müvekkilinin hem de yatırımcıların zarar görmesine neden olduğunu ileri sürerek rehin sözleşmesi ve genel kredi sözleşmeleri kapsamında müvekkilinin müteselsil borçlu/kefil/rehin veren sıfatları ile sorumlu olmadığının tespiti ile, müvekkilinden haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen tutardan şimdilik 10.000-TL’nin kesintinin yapıldığı tarihten itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 14.03.2016 tarihli dilekçesinde, hakları atiye kalmak kaydıyla menfi tespit taleplerinden şimdilik vazgeçtiklerini belirtmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava konusu işlemlerin davacının yazılı talep ve talimatları doğrultusunda, sözleşmeler ve taahhütlere dayalı olarak, yasa, sözleşme ve bankacılık uygulamalarına uygun olarak gerçekleştirildiğini, şöyle ki davacının imzalamış olduğu rehin sözleşmelerini genel kurullarında ilan ettiğini, bağımsız denetim raporlarında açıkladığını, internet yoluyla ve ticaret sicil gazetesinde de ilan ettiğini, ayrıca rehnettiği hesaplarından borçlar için tahsilat yapılması yönünde talimat verdiğini, bu tahsilatları da aynı şekilde bildirip ilan ettiğini, hesaplarına ilişkin süreçlerden her zaman haberdar olan, tahsilatı borçları için verdiği şirketlere borç-alacak kayıtlarında muhasebeleştiren ve rehin verdiği şirketlerde oluşan alacağı için bu şirketlerden senet ve teminat alan, işlemlerin üzerinden yıllarca ve son tahsilatların üzerinden 1 yıldan fazla süre geçmesine karşılık itirazda bulunmayan davacının, anlaşılamayan bir nedenle ihtilaf yaratmaya çalıştığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı vekili bila tarihli dilekçesinde, davacı tarafın menfi tespit davasını geri almasına muvafakat etmediklerini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının menfi tespit talebine ilişkin olarak eksik harcın tamamlatılması yönünde verilen süreye rağmen harç eksikliğinin giderilmemiş olması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, yenileme talebinde de bulunulmadığı, davacının SPK ile düzenlenmiş halka açık anonim şirket olmasının bir şirketin ticari faaliyetlerine ve ticari işlemlerine doğrudan bir etkisinin olmadığı, dava dışı….Ltd. Şti. ve….Ltd. Şti. ile davalı arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmelerinde davacı şirketin rehin veren sıfatıyla kaşe ve imzasının bulunduğu, ayrıca dava dışı … Ltd. Şti. borçlarına ilişkin düzenlenen Rehin Sözleşmesinde de davacının rehin veren olarak yer aldığı, yine davacı şirketin davalı bankaya hitaben yazdığı 28/05/2014 tarihli yazılardan da davacı şirket tarafından davalı bankaya dava konusu rehin haklarının verildiğinin ve kredi borçlularının borçlarını ödememesi üzerine davalı bankanın davacı şirkete ait mevduat hesaplarındaki varlıklardan tahsil ettiğinin anlaşıldığı, öte yandan davanın taraflarının her ikisinin de tacir olması nedeniyle davacının genel işlem koşullarına ilişkin itirazının dikkate alınmadığı gerekçesiyle menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına, haksız tahsilat nedeniyle alacak istemli davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-…Ltd. Şti. için rehin sözleşmesi sunulamadığını, çekilen tutarın ne kadarının bu firma borcuna mahsup edildiğinin araştırılmadığını,2-Davalı banka teyit yazılarında rehne ilişkin bir ibare bulunmadığını, çek teslim bordroları ve döküm şemasından da görüleceği üzere müvekkili adına verilen çekler tahsile verilmiş olmasına rağmen çeklerin niteliği değiştirilip çeklerin ödemelerini rehin/teminata alarak hukuka aykırı tahsil yoluna gidildiğini, bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda bu hususa değinilmediğini, SPK’na tabi bir şirketin rehin veremeyeceğini davalının bilmesi gerektiğini, 3-Genel kredi sözleşmesinin hiçbir sayfasında müvekkilinin imzasının bulunmadığını, sadece 19.sayfasında olduğunu, dolayısıyla teminat, rehin ve kefaletle ilgili hükümlerden dolayı sorumluluğu olmadığını,ne kadarlık tutar için rehin verildiğinin de belirsiz olduğunu, kredi limitinin belirtildiği sayfada ise imzasının olmadığını, 4-Genel kredi sözleşmelerinin TBK döneminde imzalandığını, genel işlem koşullarının ise taciler yönünden de değerlendirilmesi gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve haksız tahsil edilen tutarların istirdatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına, istirdat davasının reddine karar verilmiş, davacı vekilince menfi tespit davasına ilişkin açık bir istinaf nedeni ileri sürülmemiş olmakla menfi tespit davasına ilişkin hüküm kesinleşmiştir.Dosya kapsamında mevcut delillerden, davacı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında 12.03.2009 tarihli 5.000.000-TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi, dava dışı … Ltd. Şti arasında 15.05.2012 tarihli 3.000.000-TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacının her iki sözleşmeyi de rehin veren sıfatıyla imzaladığı, sözleşmelerin Rehne ilişkin 38.1.1. m. ile rehnin müşterinin asaleten ve kefaleten doğmuş doğacak borçlarını kapsadığının, 38.2.1.m. ile rehin hakkının borcun ferileriyle birlikte tamamen ödeninceye kadar devam edeceğinin hüküm altına alındığı, ayrıca davalı banka, … A.Ş. ve davacı arasında Rehin Sözleşmesi akdedildiği görülmüş olup, sözleşmelerde rehin limiti belirtilmemiş olduğundan 38.2.1.m. uyarınca borcun ferileriyle birlikte ödenmesine kadar rehnin devam ettiğinin kabulü gerekmiştir (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 15.03.2016 tarihli 2015/16648 E., 2016/4575 K. sayılı emsal kararı).Yine dosya kapsamında mevcut, davacının 10.04.2014 tarihli yazısı üzerine bankanın verdiği cevabi yazıda 31.03.2014 itibariyle davacı hesaplarındaki faizsiz bakiyenin ve blokajlı tutarın bildirildiği görülmüş, 28.05.2014 tarihli iki ayrı talimat yazısı incelendiğinde ise, davacının, dava dışı asıl borçluların davalı bankaya olan borçlarının 20.06.2014 tarihine kadar ödeyememeleri halinde kendisinin banka nezdindeki rehinli hesabından tahsil edilmesini talep ettiği görülmüştür. Davacı şirket 10.06.2015 tarihli 2014 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağında, … ve …’ın kredileri için davalı banka tarafından bloke edilen vadeli mevduatın 4266.146,48-TL’nin bu şirketlerin davalıya olan kredi bakiyelerinden mahsup edildiğinin ve bu işlemle ilgili olarak bu firmalara toplam 702.717,93-TL vade farkı tahakkuk ettirilerek şirketin kaybının önlendiği yönünde karar alındığı, bu tutanağın 23.06.2014 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, ayrıca davacının SPK’na tabi olması nedeniyle 6 aylık dönemlerle internet sitesinde duyurular yaptığı, bu kapsamda 31.12.2013 tarihli ve 30.06.2014 tarihli finansal tabloları açıklayıcı notlarında, blokeli vadeli mevduatına ilişkin bilgiler verdiği görülmüştür. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının dava dışı …. A.Ş. ile …Ltd. Şti.’nin borçları için banka lehine vermiş olduğu rehnin TMK 954 vd m. uyarınca geçerli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.Bilirkişi kök raporunda, tarafların ilişkisinin takip edildiği açık hesapta 19.06.2014 itibariyle 1,01-TL olduğu, davacının davalı banka nezdindeki 3 ayrı katılım hesabındaki 4.266.162,48-TL’nin davacının…cari hesabına virman edildiği, bu tutarın 1.021.416,13-TL’sinin davacı ile grup şirketi olan … , 3.244.746,35-TL’sinin … adına tahsil edildiği, … adına yapılan bu tahsilat ile, aynı gün davacının …hesabına virman yaparak aynı tutarda alacak kaydettiği, aynı şekilde … adına yapılan tahsilatın da alacak kaydedildiği belirtilmiş olup, bu durumda davacının, tahsilatın ne kadarının … adına yapıldığının incelenmediği yönündeki iddiasına itibar edilmediği gibi; 28.05.2014 tarihli talimat yazısı ile rehinli hesabından tahsilat yetkisi veren davacının iş bu davada “bir kısım çekler tahsile verilmiş olmasına rağmen çeklerin niteliği değiştirilip çeklerin ödemeleri rehin/teminata alınarak hukuka aykırı tahsil edildiği” yönündeki iddiası da haklı görülmemiştir. Öte yandan davacı dilekçeler teatisi aşamasında Genel İşlem Koşullarına ilişkin bir iddiada bulunmadığından, 16.03.2017 tarihli dilekçesinde dile getirdiği ve karşı tarafça açıkça muvafakat edilmeyen bu itirazı dikkate alınamaz. Kaldı ki her iki kredi sözleşmesi de 818 sayılı BK döneminde düzenlenmiş olduğundan, daha sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın Genel İşlem Koşullarına ilişkin hükümlerinin somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.O halde davacı haksız tahsilat iddiasını ispat edememiş olup, ilk derece mahkemesince istirdat davasının reddi yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2019