Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1435 E. 2020/494 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1435
KARAR NO: 2020/494
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI: 2014/1532 Esas-2018/87 Karar
DAVA: Şirkete Kayyım Tayini
BİRLEŞEN İSTANBUL 1.ASLİYE TİCARET M. 2015/367 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Şirket Ortaklığından Çıkma-Çıkma Payının Ödenmesi
BİRLEŞEN İSTANBUL 11.ASLİYE TİCARET M. 2015/534 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Şirketin Feshi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/05/2020
Asıl ve birleşen davanın reddine, birleşen diğer davanın kabulüne yönelik verilen hükmün asıl ve birleşen dava davacısı-birleşen dava davalısı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
ASIL DAVA:Davacı vekili, tarafların dava dışı … Mali Müş. Ltd. Şti.’nin %50’şer hisse ile ortağı olduklarını, taraflar aynı zamanda evli olup devam eden bir boşanma davalarının olduğunu, tarafları boşanma durumuna getiren olaylar nedeniyle davalının müvekkilini 2013 yılı Temmuz ayından beri şirkete sokmadığını, şirketin davalının sevk ve idaresi altında yönetilmekte olduğunu, şirketin tüm mükelleflerinin gelirlerinin davalı tarafından tahsil edilmekte ve müvekkiline hesap verilmemekte olduğunu, ayrıca davalının müvekkilinin haberi olmaksızın şirket adresini sicil adresinden farklı bir adrese taşıdığını, davalının başka usulsüzlüklerde de bulunabileceğini ve boşanma sonrasında mal rejiminin tasfiyesi davasında kazançlarını gizleyebileceğini ileri sürerek şirkete kayyım tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 10.07.2015 tarihli dilekçesinde, yargılama sürecinde davalının kendi adına vergi mükellefiyeti tesis etmek suretiyle şirketin bütün mükellefleri ile olan sözleşmelerini feshederek, bu mükellefleri kendi şahsi mali müşavirlik firmasına yönlendirdiğini, bu suretle şirketin içini boşalttığını, şirketin kayıtlı mükellefi kalmaması nedeniyle kayyım tayininin de önemi ve faydasının kalmadığını ileri sürerek asıl davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı iddialarını gerçeği yansıtmadığını, her iki tarafın farklı mükellefleri ve geliri olup bu mükelleflerin gelirinin ortak büroda yürütülmekte olduğunu, davacı müşteri portföyünde yer alan şirketlerin muhasebelerini kendi bünyelerinde tutmasından dolayı ağırlıklı olarak dışarıda çalışmakta ise de her türlü muhasebesel yardımın bürodaki elemanlarca kendisine yapılmakta olduğunu, davacının ofise geliş sayısının çok az olduğunu, vergi dairesinin kendisine verdiği şifre ile davacının her türlü bilgisine ulaşma imkanı olduğunu, davacının kendi mükelleflerine ilişkin ücretleri kendisinin tahsil ettiğini, tarafların boşanma kararı almış olmalarına rağmen iş düzeninin bozulmadığını, tarafların daha büyük bir yere taşınmak konusunda anlaştıklarını ve davacının da rızası ile yeni kira sözleşmesinin imzalandığını, ancak davacının adres değişikliği için gerekli evrakları nedensiz yere imzalamadığını ve şirketin gayriresmi faaliyet göstermesine neden olduğunu, bu aşamada firma adresinin gayri resmi durumda olması, şirket ortaklarının şahsi ilişkilerinin şirket işleyişini olumsuz etkilemesi ve bir araya gelerek karar alamamaları, baştan beri ortakların isteği ile 2 ayrı mali müşavirin büro ortaklığı yapması şeklinde kurulan düzen gibi nedenlerle şirketin tasfiyesinin veya ortaklardan birinin çekilmesinin zorunluluk haline geldiğini savunmuştur.
BİRLEŞEN İST. 1.ATM 2015/367 E. SAYILI DAVASI: Davacı vekili, davalının asıl davada müvekkilinin şirketten çıkmasına izin verilmesini, aksi halde şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ettiğini, bu nedenle TTK 638.m. uyarınca müvekkilinin şirketten çıkmasına izin verilmesi için bu davayı açtıklarını ileri sürerek müvekkilinin şirket ortaklığından çıkmasına ve şirketin gerçek değerinin pay akçesinin hesaplanıp davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili davaya cevap vermemiştir.
BİRLEŞEN İST. 11.ATM 2015/534 E. SAYILI DAVASI: Davacı … vekili, her iki ortağı da mali müşavir olan … Mali Müş. Ltd. Şti.’nde her iki ortağın aynı çatı altında ayrı ayrı sorumluluk üstelendiklerini, her iki tarafın farklı mükellefleri ve geliri olup muhasebesinin ortak büroda yürütülmekte olduğunu, 2009 yılından itibaren evlilikleri bozulan tarafların boşanmaya karar verdiklerini, bu süreçte şirketteki işleyişin aynen devam ettiğini, bir süre sonra daha büyük bir yere taşınmak konusunda anlaştıklarını, kira sözleşmesinin davalının da rızası ile imzalandığını, ancak davalının adres değişikliği için gerekli evrakları nedensiz yere imzalamadığını ve şirketin gayriresmi faaliyet göstermesine neden olduğunu, ardından tarafların birbirlerine karşılıklı ihtarnameler gönderdiklerini, davalı tarafça açılan kayyım tayini ve ortaklıktan çıkma davalarında davalının şirketin tasfiyesi gerektiğini zımnen kabul ettiğini, ancak bunun için boşanma davasının sonuçlanması gerektiğini ileri sürdüğünü, ortaklar kurulunun imkansızlık nedeni ile toplanamaması, bir ana sözleşme değişikliği olan şirket adresinin değiştirilememesi nedenleriyle kayyım tayininin uzun vadede çözüm üretmeyeceğini, kaldı ki davalının bu süreçte mükelleflerinin şirket ile olan ilişkisinin sona ermesini sağlayarak … A.Ş. unvanlı şirket kurarak işlerini bu şirket üzerinden yürütmeye başladığını, ortaklar arası güven ve işbirliğini zedeleyen davranışların haklı nedenle fesih nedeni olduğunu ileri sürerek haklı nedenlerin varlığı nedeniyle şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin ortaklıktan çıkma davası açması üzerine davacının kendi adına vergi mükellefiyeti tesis ederek şirketin mükelleflerini kendi kurduğu firmaya aktardığını, bu suretle müvekkilini zarara sokan tasarruflarda bulunduğunu, davacının kötüniyetli olduğunu, davacı eylemlerinin aynı zamanda disiplin suçu oluşturması nedeniyle mali müşavirler odasına müvekkilince yapılan şikayet üzerine davacının şahsi kaydının silinmesine ve disiplin kuruluna sevkine karar verildiğini, davacının bu eylemlerinin müvekkilinin ortaklık payını ödememek amacıyla şirketin değerini azaltan kötüniyetli hareketler olduğunu, müvekkilince kurulan … A.Ş. ise denetim firması olup faaliyet alanının farklı olduğunu belirterek fesih davasının reddini, ortaklıktan çıkma davasının kabulünü istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, asıl davadan feragat edildiği, birleşen davalar yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, tarafların ortak olduğu şirketin borca batık olduğunun tespit edildiği, davacının davalıyla boşanma davası olması ortaklıktan ayrılmak için haklı bir sebep olarak nitelendirilse bile davacının hissesine isabet eden bir maddi değer olmadığından, aksine şirket borca batık olduğundan, davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesi halinde borçlar davacı üzerinde kalacağından bu sonucun hakkaniyetli olmayacağı, davacının ortaklıktan çıkma talebinin hakkaniyete uygun olmadığı, tarafların ortaklığın devamından yana olmadığı, şirketin feshi için haklı sebeplerin varlığına kanaat getirildiği gerekçesiyle asıl davanın feragat nedeniyle reddine, ortaklıktan çıkma talepli birleşen davanın reddine, şirketin feshi talepli birleşen davanın kabulü ile … Mali Müş. Ltd. Şti.’nin TTK 636/3 m. uyarınca feshine, tasfiye memuru olarak davacının atanmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen dava davacısı-birleşen dava davalısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Taraflar arasındaki evliliğin boşanma ile sonuçlandığını, geçimsizlik nedeni ile vekil edenin 2013 yılı Temmuz ayından itibaren şirkete sokulmadığı ve çalışamaz hale getirildiği, şirketin 2013 yılı Temmuz ayından itibaren ortak … tarafından sevk ve idare edildiği hususlarının tartışmasız olduğunu, şirketin 2013 yılına kadar kazanç elde etmekte iken 2013 Temmuzundan itibaren şirketi fiilen tek başına sevk ve idare eden ortak … tarafından 2013 yılından itibaren sistemli ve kasıtlı olarak zarar ettirildiğinin dosya içeriği ile sabit olduğunu, bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen kök ve ek raporlara itiraz edildiğini, şirket mali müşavirlik hizmeti veren bir şirket olup, şirketin borca batık olmasının sebebinin davalı tarafından suni olarak yaratılan gider kalemleri olduğunu, bu derecede yüklü borçlanmalar ve gider kayıtlarının niteliği dikkat çeken bir durum olduğunu, 2015 tarihli mizanlar incelendiğinde hesap kalemlerinden de görüldüğü üzere şirketin davalı tarafından kasıtlı olarak ortaklara borçlandırılmış olduğunu ve bu büyük borçlanmanın kaynağının ne olduğuna dair raporda hiçbir bilgiye yer verilmediğini, şirketin değerinin davalı tarafından bilinçli olarak düşük gösterildiğinin eldeki belgelerden dahi anlaşılabilmekte olduğunu, şirket ortaklarına olan borcun gerçek borç olmadığının ve şirketin muhasebesel olarak yanıltıcı hesaplar , giderler kullanılmak sureti ile 438.705,40 TL lik zarara uğratıldığının sabit olduğunu, 2-Şirketin asıl değeri şirketin kurulduğu yıldan itibaren portföyüne kattığı müşteri-mükellef sayısı olduğunu, şirket bir ticari işletme olmadığını, bu mükellef portföyü davalı tarafından kendi kurduğu firmaya aktarıldığını, ek raporda da bu hususun kabul edildiğini, mahkemece yeni bilirkişi incelemesi yapılması yönündeki taleplerinin reddedilerek noksan tahkikatla karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, şirkete kayyım tayini, birleşen dava TTK 638/2 m. uyarınca şirket ortaklığından çıkmaya izin ve çıkma payının ödenmesi, birleşen diğer dava ise TTK 636/3 m. uyarınca haklı nedenle şirketin feshi istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davanın feragat nedeniyle reddine, ortaklıktan çıkmaya izin talepli birleşen davanın reddine, şirketin feshi talepli birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, asıl davaya ilişkin karar istinaf edilmediğinden kesinleşmiştir. Şirket ortaklığından çıkma talepli birleşen davada davacı …, boşanma davaları devam eden davalı ile mali müşavirlik hizmeti veren dava dışı limited şirketin %50’şer hisse ile ortakları olduklarını, ancak boşanma sürecinde yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle kendisinin şirkete sokulmadığını ve şirket hakkında bilgi verilmediğini, kendisine danışılmadan şirket adresinin fiilen değiştirildiğini ileri sürerek ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiş, davalı bu davaya cevap vermemiş; şirketin feshi talepli birleşen davada ise davacı … ortaklar kurulunun imkansızlık nedeni ile toplanamadığını, bir ana sözleşme değişikliği gerektiren şirket adresinin davalının onay vermemesi nedeniyle değiştirilemediğini, davalının bu süreçte mükelleflerin şirket ile olan ilişkisinin sona ermesini sağlayarak başka bir şirket kurup işlerini bu şirket üzerinden yürütmeye başladığını, ortaklar arası güven ve işbirliğini zedeleyen davranışların haklı neden olduğunu ileri sürerek haklı nedenle şirketin feshini istemiş, davalı ise kendisinin ortaklıktan çıkma davası açması üzerine davacının kendi adına vergi mükellefiyeti tesis ederek şirketin mükelleflerini kendi kurduğu firmaya aktardığını, davacının bu eylemlerinin kendisinin ortaklık payını ödememek amacıyla şirketin değerini azaltan kötüniyetli hareketler olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı şirketin ticari sicil kayıtları incelendiğinde, tarafların %50’şer hisseye sahip oldukları 2 ortaklı şirket olduğu, tarafların şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili oldukları görülmüştür. TTK 638/2 m. “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. “ şeklinde, Aynı Yasanın 636/3 m “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. “ şeklinde düzenlenmiştir. TTK 636/3 m. uyarınca haklı nedenle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemli dava, kural olarak şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılması gerekir. Ancak, tüm ortakların taraf olduğu davalarda ayrıca tüzel kişiliğin hasım gösterilmemesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Özellikle, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi iki ortaklı limited şirketlerde ortakların davada taraf olması halinde, davanın şirkete karşı açıldığının, dava dilekçesinde diğer ortağın gösterilmesinin, şirketi temsilen olduğunun kabulü gerekir(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24.11.2014 tarihli 2014/6043 E., 2014/18201 K. sayılı emsal kararı). Aynı husus TTK 638/2 m. uyarınca açılan ortaklıktan çıkmaya izin davası için de geçerlidir. Dolayısıyla birleşen davalarda ortak olan davalıya husumet yöneltilebileceği kabul edilmiştir. Ortaklıktan çıkarılmaya izin verilmesi talepli birleşen davada davacı, şirket faaliyetlerinden kendisine bilgi verilmediğini, diğer ortağın şirketi bildiği gibi idare ettiğini, tüm gelirleri tahsil ettiğini ileri sürmüştür. TTK’nın 614. maddesi gereğince müdürün şirket işleri ve hesapları hakkında bilgi vermemesi halinde ortağın şirket genel kuruluna başvurması, genel kurulun karar vermemesi halinde de mahkemeden karar alması gerekir, kaldı ki her iki ortağın da münferit yetkili oldukları anlaşılmaktadır. Davacı 19.08.2013 tarihli ihtarında bu husustan söz etmekte ise de, bu tarihten dava tarihine kadar bilgi almak için genel kurula ya da mahkemeye başvurduğu yönünde bir iddiada bulunmamıştır. Ayrıca davalı, tarafların eskiden beri farklı mükellefleri ve buna ilişkin vergi dairesinden alınan şifreleri olduğunu, her bir ortağın ancak kendi mükelleflerine ilişkin tahsilat yapabildiğini savunmuş, davacı da buna itiraz etmemiştir. Dolayısıyla davacının, davalının şirketi bildiği gibi yönettiği iddiası soyut bir iddia olup yargılama sırasında bu iddia somut delillerle ispatlanamamıştır(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24.10.2018 tarihli 2018/4372 E., 2018/6663 K. sayılı emsal kararı). Öte yandan taraflar arasında boşanma süreci sonrasında ciddi anlaşmazlıklar olduğu tarafların kabulünde olduğu gibi, dosya kapsamından da anlaşılmaktadır. Yine her iki birleşen dava yönünden şirket kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen kök ve ek raporda, dava dışı şirketin 2012 yılından beri borca batık olduğu, şirketi bu durumdan çıkaracak satışa konu varlık bulunmadığı tespit edilmiştir. Ortak … şirketin borcunun önemli bir bölümünün ortaklara borç olduğunu, ancak gerçek olmadığını, dayanaklarının sunulması gerektiğini ileri sürmüş ise de somutlaştırılmayan bu iddiası yerinde görülmediği gibi, şirketin gerçek değerinin müşteri portföyü olduğu ve bunun değerinin tespiti gerektiği yönündeki itirazı da haklı görülmemiştir. Yine ortak … tarafından şirketin 149 mükellefinden 136’sının sözleşmesinin diğer ortak tarafından feshedildiği bildirilmiş ve sunulan kayıtlar incelendiğinde sözleşmelerin neredeyse tamamının birleşen davalar açılmadan önce feshedildiği görülmüştür, tarafların karşılıklı farklı şirketler kurdukları yönündeki iddiaları ile buna ilişkin kabul ve deliller de dikkate alındığında birleşen dava tarihleri itibariyle şirketin faaliyetsiz kaldığı da anlaşılmaktadır. O halde ilk derece mahkemesince, ortakları arasında ciddi anlaşmazlık bulunup bir araya gelmeleri mümkün olmayan, borca batık olan ve kuruluş amacının gerçekleşmesine imkân kalmayan şirketin feshine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Fesih koşulları gerçekleştiği ,tarafların da kabulünde olduğundan fesih sürecine girmiş şirketten çıkma talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Öte yandan ortakların diğer ortağın şirketi zararlandırıcı eylemlerde bulunduğu iddiasıyla yöneticinin sorumluluğuna ilişkin tazminat davası açma hakları saklıdır. Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dava davacısı-birleşen dava davalısı … vekilinin asıl ve birleşen davaya ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asıl ve birleşen dava davacısı-birleşen dava davalısı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken toplam 108,80-TL istinaf karar harcından asıl ve birleşen dava davacısı-birleşen dava davalısı tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 72,90- TL harcın asıl ve birleşen dava davacısı-birleşen dava davalısından alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 14/05/2020