Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1419 E. 2019/1264 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1419
KARAR NO : 2019/1264
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2018
NUMARASI : 2014/1252 E.- 2018/269 K.
ASIL DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA : Tazminat (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 10/10/2019
Asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
ASIL DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında 2008 yılından beri mal satışına ilişkin cari hesap ilişkisi olduğunu ve bu alacağa ilişkin açılan İtirazın İptali davasının kabul edildiğini, temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, o davada davalının müvekkiline talep edilen tutarın üzerinde borçlu olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle müvekkilinin bakiye alacağının tahsili amacıyla dava konusu icra takibinin başlatıldığını, ancak davalının takas-mahsup definde bulunarak borca itiraz ettiğini, oysa davalının takas iddiasının gerçekte olmayan bir alacağa yönelik olduğunu, davalının 31.07.2010 tarihli sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart alacağı olduğunu ileri sürdüğünü, ancak sözleşme resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olup bu sözleşmeye dayalı cezai şart koşulunun da geçersiz olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVAYA CEVAP: Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen 31.07.2010 tarihli gayrimenkul karşılığı pencere aksesuarı satım sözleşmesi ve bu sözleşme ile birlikte imzalanan gayrimenkul devir protokolüne aykırı davranılmış olması nedeniyle müvekkilinin 230.000-TL cezai şart alacağının bulunduğunu, davacı sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de tarafların edimlerini yerine getirmelerinden sonra dürüstlük ve iyiniyet kuralı gereği bu yönde bir iddia ileri sürülemeyeceğini, müvekkilinin takasa konu alacağı nedeniyle davacının icra takibine konu borcunun sona erdiğini, takas-mahsup defini tekrarladıklarını, alacak davasının kabulü halinde bu davanın reddinin gerektiğini savunarak davanın reddini ve %20 kötüniyet tazminatıına hükmedilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı … Ltd. Şti. vekili, davalı tarafça taraflar arasında akdedilen 31.07.2010 tarihli gayrimenkul karşılığı pencere aksesuarı satım sözleşmesi ile devir protokolüne aykırı davranılmış olması nedeniyle müvekkilinin 230.000-TL cezai şart alacağının bulunduğunu ileri sürerek 230.000-TL cezai şart alacağının 22.06.2012 tarihindne itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP: Davalı vekili, davalının takas iddiasının gerçekte olmayan bir alacağa yönelik olduğunu, müvekkilince daha önce açılan davada da ileri sürüldüğünü ancak mahkemece kabul edilmediğini, ayrıca sözleşme resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olup bu sözleşmeye dayalı cezai şart koşulunun da geçersiz olduğunu, yine ifa ve cezai şartın birlikte talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, tarafların ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan bakiye 25.656,12- TL alacağının bulunduğu, dolayısıyla asıl davada davacının haklı olduğu, birleşen davada ise birleşen dava davalısının taraflar arasında düzenlenen protokolün 3 ve 4. maddelerine aykırı davrandığı, birleşen dava davacısı lehine cezai şart koşullarının oluştuğu, öte yandan davacı tarafça talep edilen 230.000- TL tutarındaki cezai şartın davalı şirketin ”ekonomik mahvına” sebebiyet vereceği sonucuna varılmakla cezai şart tutarında takdiren % 75 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile davalının icra takibine itirazının iptaline, birleşen davanın kısmen kabulü ile 57.500- TL tutarında cezai şartın sözleşmenin ihlal edildiği 22/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Asıl Dava Davacısı-Birleşen Dava Davalısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Birleşen davada, müvekkili aleyhine açılan menfi tespit davasında verilen kararın 443568 nolu 50.000-TL bedelli çekin, devir protokolü uyarınca verilmiş bir çek olduğuna karine teşkil etmediğini, ayrıca bu protokolün müvekkilini zarara uğratma kastı ile düzenlendiği iddiasıyla şikayetçi olunması üzerine ceza davası açıldığını, bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılmamasının doğru olmadığını, 2-Devir protokolü resmi şekilde düzenlenmediğinden geçersiz olup, dolayısıyla cezai şart koşulunun da geçersiz olduğunu,3-Protokolün geçerli olduğunun kabulü halinde dahi cezai şart koşullarının oluşmadığını, hem ifa hem cezai şart talep edilemeyeceğini, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere, cezai şart tutarında yapılan indirimin makul ve hakkaniyetli olmadığını, zira müvekkilinin ekonomik yıkım içinde olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, dava öncesi temerrüt söz konusu olmadığı halde 22.06.2012 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek birleşen davaya ilişkin hükmün kaldırılmasını ve birleşen davanın reddini istemiştir. Asıl Dava Davalısı-Birleşen Dava Davacısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Asıl davada takas definin dikkate alınmadığını, oysa takasa konu alacak nedeniyle asıl davadaki davacı alacağı sona erdiğinden asıl davanın reddinin, birleşen davanın ise takas-mahsuptan kalan kısım yönünden kabulünün gerektiğini,2-Birleşen davada cezai şart tutarında indirime gidilmesi doğru olmadığı gibi, indirim oranının da çok yüksek olduğunu, cezai şartın ancak davalının ekonomik mahvına neden olacağının tespiti halinde makul ve hakkaniyete uygun düzeyde indirilebileceğini, 3-Birleşen davada reddedilen kısım yönünden müvekkili aleyhine 16.300-TL vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını, asıl davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini, birleşen davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine; birleşen dava ise taşınmaz satım sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağının tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Asıl davada davacının 25.656,12-TL cari hesap alacağının olduğu hususu tarafların kabulünde olup; uyuşmazlık, birleşen davaya konu cezai şart isteminin haklı olup olmadığı, haklı ise asıl davada takas-mahsup def’ine konu edilip edilemeyeceği ve miktar olarak birleşen dava davalısının mahvına neden olup olmayacağı noktalarında toplanmaktadır.6098 sayılı TBK’nin 237.(818 sayılı mülga BK’nin 213.) maddesi ”Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi şarttır.” hükmünü içermektedir. Anılan hüküm bir geçerlilik şartıdır. Dolayısıyla düzenlenme anında resmi şekilde yapılmamış olan bir sözleşme geçerli kabul edilemez. (Aynı yönde HGK 01.07.2008 tarih 3589-8256 kararı) Somut olayda birleşen davaya konu 31.07.2010 tarihli taşınmaz satışına ilişkin sözleşme ve taşınmaz devir protokolü resmi şekilde yapılmadığı için geçerli değildir. Taşınmazın daha sonra tapuda resmi şekilde devrinin tamamlanmış olması da geçersiz olan sözleşmeye geçerlilik kazandırmaz. Öte yandan tapuda resmi şekilde yapılan devir sırasında da alıcı tarafından tapu siciline 31.07.2010 tarihli adi şekilde yapılan sözleşmeye ve protokole ilişkin bir şerh de konulmamıştır. Bu durumda adi şekilde yapılmış ve geçersiz olan 31.07.2010 tarihli Taşınmaz Devir Protokolünün 5. maddesi ile kararlaştırılan cezai şarta ilişkin hüküm de geçersizdir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18.12.2018 tarihli 2018/2972 E., 2018/6691 K. sayılı ve 24.10.2016 tarihli 2016/3141 E., 2016/13872 K. sayılı emsal kararları). O halde ilk derece mahkemesince geçersiz sözleşme ve geçersiz cezai şart koşuluna dayalı olarak açılan birleşen davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, HMK 353(1)b-1 m. uyarınca asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK 353(1)b-2 m. uyarınca asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile birleşen davaya ilişkin hükmün kaldırılmasına ve birleşen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 m. uyarınca ESASTAN REDDİNE,Asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1252 Esas- 2018/269 Karar sayılı ve 16/03/2018 tarihli birleşen davaya ilişkin hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Birleşen davanın REDDİNE,”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Birleşen davada alınması gereken 44,40-TL harcın, 3.927,85- TL peşin harçtan mahsubu ile 3.883,45- TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine,Birleşen davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Birleşen davada davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Birleşen davada davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 19.750- TL nispi vekalet ücretinin davacı …Ltd. Şti.’nden alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran asıl dava davalısı-birleşen dava davacısından asıl davaya ilişkin alınması gereken 1.752,56- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 438,20- TL harcın mahsubu ile bakiye 1.314,36- TL’nin, ayrıca birleşen davaya ilişkin alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın asıl dava davalısı-birleşen dava davacısından alınarak hazineye gelir kaydına,istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10-’ar TL’nin hazineye irad kaydına,İstinaf yoluna başvuran asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı tarafından yatırılan 982- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,Asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı tarafça yapılan 56-TL istinaf yargılama giderinin asıl dava davalısı-birleşen dava davacısından alınarak kendisine ödenmesine,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 10/10/2019