Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1399 E. 2019/1214 K. 03.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1399
KARAR NO : 2019/1214
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2018
NUMARASI : 2016/413 E.- 2018/415 K.
DAVA : Genel Kurul Kararının Butlanı-İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/10/2019
Davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %35 hissedarı olduğunu, 01.02.2016 tarihli 2016/1 sayılı Genel Kurulda alınan dürüstlük kuralına ve iyiniyet kaidelerine aykırı kararlarla müvekkilinin şirketten uzaklaştırılmaya çalışıldığını, 2.,4. ve 5.maddeleri ile alınan kararların sözleşmeye ve TTK 589/1 m. hükmüne aykırı olup butlan ve yok hükmünde olduğunu, zira Şirket Ana Sözleşmesinin Şirket İlzamı başlığını taşyan 7.maddesinde şirket müdürleri … ve … şirketi müşterek imzaları ile temsile yetkili olduklarının kararlaştırıldığını, ancak oyçokluğu ile alınan genel kurul kararı ile şirket müdürü … münferit imza ile temsile yetkili kılındığını, bu şekilde müdür olan müvekkilinin görev süresi henüz dolmamışken rızası olmaksızın ve istifası bulunmaksızın müdürlük yetkisinin elinden alındığını, ancak %65 nisapla yapılan bu değişikliğin kanun hükümlerine aykırı olması nedeniyle butlanının gerektiğini, 7.maddeye ilişkin alınan karar da geçersiz olup TTK 627., 644. ve 391. m. hükümlerine aykırı olan bu kararın da butlan yaptırımına tabi olması gerektiğini, zira müvekkili ile dava dışı Kasım Turgut arasında müvekkilinin %10 hissesinin bu şahsa devri konusunda sözleşme akdedildiğini, ancak %65 çoğunluğa sahip ortakların bu devre icazet vermediklerini, buna karşılık …’ın hisse devrine ise icazet verildiğini, bu durumun Eşit İşlem İlkesine, ayrıca TTK 595. m. hükmüne aykırı olduğunu ileri sürerek 01.02.2016 tarihli 2016/1 sayılı Genel Kurul Kararı’nın 2,3,4,5 ve 7. maddelerinin butlanının tespitine, aksi halde iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, şirket müdürlerinin atanması kararının esas sözleşmenin değiştirilmesi niteliğinde olmadığını ve oy çokluğu ile alınması muhtemel karar olduğunu, TTK 630.m. uyarınca genel müdürü görevden alma yetkisinin genel kurula ait olduğunu, TTK 621.m. uyarınca ise bu hususun nitelikli nisap gerektiren hal olmadığını, davacının hisse devrine onay verilmemesi kararına ilişkin olarak ise davacının imzası bulunan 19.11.2015 tarih ve 2015/03 karar sayılı karar ile hisse devrinin oybirliği ile sınırlandırıldığını, oysa davacının …’dan onay almadan devir yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, TTK madde 623 gereği şirketin yönetim ve temsilinin esas sözleşme ile düzenleneceği, davalı şirketin esas sözleşmesinde ise çifte imza sisteminin benimsendiği, dolayısıyla genel kurul tarafından bu konuda değişikliğe gidilebilmesi için esas sözleşmenin ilgili maddesinin değiştirilmesinin gerektiği, TTK md. 589 esas sözleşme değişikliği için aksi öngörülmemişse üçte iki nisap aramakta olup, davalı şirket esas sözleşmesinde aksine bir düzenlemeye rastlanılmadığı, öte yandan limited şirketlerde müdürlerin azli ve yerine yenilerinin seçilmesi hususunda genel kurul yetkili olup TTK md. 630 da bunun için ayrıca bir nisap öngörülmediği, bu durumda müdürün azline ilişkin 2 nolu gündem maddesi ile yeni müdür atanmasına ilişkin 4 nolu gündem maddeleri TTK md. 630 a uygun nisapla alındıkları için geçerli olmakla birlikte 5 nolu gündem maddesinin TTK md. 589’a açıkça aykırı olduğundan iptalinin gerekeceği, öte yandan limited şirketlerde payın devri için TTK md. 595 uyarınca ortaklar kurulu kararı gerektiği, davalı şirket esas sözleşmesinde de aksine bir düzenlemeye yer verilmediği, davacın payının devrine ise davalı şirket genel kurulunda onay verilmediği anlaşılmakta olup karar nisabında da kanuna bir aykırılık olmadığı, bununla birlikte diğer pay sahibinin kendi payına ilişkin devri genel kurulda onaylayıp davacı pay sahibinin devrine aralarındaki sözleşmeye dayanarak onay verilmemesinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği, taraflar arasında payın devrine ilişkin olarak diğer ortağa teklif yapılması hususunda karar alınması ve bu karann pay defterine kaydedilmiş olması ise ön alım niteliğinde bir hukuki işlem olup buna istinaden payın devrinin reddedilemeyeceği, kaldı ki payın devrine ilişkin yazılı sözleşmenin söz konusu karardan önce yapıldığı, bu durumda davacının pay devrinin reddedilmesi ilişkin madde eşitlik ilkesine aykırı olup iptalinin gerektiği gerekçesiyle Genel Kurul 2, 3 ve 4. maddeleri yönünden davanın reddine, 5 ve 7.maddeleri yönünden davanın kabulü ile bu maddelerin iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı şirketin kuruluşundan bu yana ticaret sicil kayıtlarının celp edilmediğini ve eksik inceleme ile karar verildiğini, 14.11.2007 tarihli ticaret sicil gazetesinde şirketin 50.000-TL’ye kadar işlemleri için tek başına olmak üzere müdürün seçildiğinin görülmekte olduğunu, 30.04.2008 tarihli gazetede de benzer yetkiler verildiğinin görüldüğünü, dolayısıyla kuruluş sözleşmesinin ortaklar kurulu kararı ile değiştirildiğini, dolayısıyla 5 nolu karar yönünden iptal koşullarının oluşmadığını, 2-Genel kurulda pay devrine onay verilmemesine ilişkin 7 nolu kararda karar nisabına aykırılık olmadığının doğru olduğunu, ancak bu kararın eşitlik ilkesine aykırı olduğu yönündeki tespitin hatalı olduğunu, davacının kendi imzasını da içeren 19.11.2015 tarihli kararla hisse devrinin sınırlandırıldığını, davacının devrinin bu tarihten sonra olduğunu, oysa …’ın hisse devrinin karardan önce olduğunu, dolayısıyla her iki ortağın devir tarihindeki hukuki durumlarının farklı olduğunun gözden kaçırıldığını, ayrıca davacının hissesinin devrine rıza verilmemesine ilişkin kararın müdürlük kararı değil ortakların kararı olduğunu, dolayısıyla olayda TTK 627.maddesinin uygulama alanı olmadığını, 3-İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/413 Esas sayılı dosyası ile görülen davanın sonucu beklenmeden karar verilmesinin doğru olmadığını, zira davaların irtibatlı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 01.02.2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların butlanının tespiti, aksi halde TTK 445.m. uyarınca iptali istemine ilişkindir. Butlan istemine ilişkin dava hak düşürücü süreye tâbi olmamakla birlikte, iptal istemine ilişkin davanın TTK’nun 445.maddesi uyarınca 3 aylık hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır.Davalı şirketin sicil kayıtlarının incelenmesinden, davalı şirketin 25.05.1991 yılında kuruluşunun tescil ve ilan edildiği, Ana Sözleşmesinin 7.m. ile, şirket müdürlerinden…ın şirket kaşesi altındaki müşterek imzaları ile şirketi her hususta temsil ve ilzam edeceklerinin kararlaştırıldığı, 31.12.2016 itibariyle sermayesinin 4.000.000-TL olduğu ve sermayenin 8000 adet paydan oluştuğu, …’ın 4080 payı, davacının 2800 payı ve …k’ün 1120 payı olduğu, buna göre davacının payının %35 oranında olduğu,01.02.2016 tarihinden itibaren …’ın münferit imza yetkilisi olduğu görülmüştür. TTK’nun 447.m. “(1) Genel kurulun, özellikle;a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. “ şeklinde düzenlenmiştir.TTK 445.m. uyarınca genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için ise 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi uyarınca, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirtmesi gerekir, oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz( Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887; 2015/13122 E.K sayılı emsal ilamı)Somut olayda 01.02.2016 tarihli genel kurul toplantısında, 3 ortaklı olan limited şirkette kararların oyçokluğu ile alındığı belirtilmiş, ayrıca tutanağın alt kısmında davacı ismi altında “Kararın 2.maddesinde belirtilen müdürlük sıfatının sona erdirilmesi hususunda ve buna bağlı olarak devam eden 3,4,5 ve 6 maddelerine red oyu kullandığımı, bununla birlikte kararın 7.maddesinde belirtilen devrin şirket pay defterine kaydına onay verdiğimi belirtir muhalefet şerhidir.” yazılı olup, bu durumda davacının dava konusu kararlara muhalif kaldığının ve bu hususa zapta geçirdiğinin, dolayısıyla iptal istemi bakımından dava şartının mevcut olduğunun kabulü gerekmiştir. Uyuşmazlık konusu 5 nolu karar incelendiğinde, şirket müdürünün münferit imzası ile her konuda şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmasına ilişkin olduğu görülmüştür. Şirket ana sözleşmesinin 6.maddesinde Şirketin Temsili, 7. maddesinde ise Şirketin İlzamı hususu düzenlenmiş olup, bu hükümlerde şirketin ancak müşterek imza ile temsil edileceği yönünde bir hükme rastlanılmamıştır, sadece o tarihte müdür olan şahısların şirketi belirli süre ile müşterek imza ile temsil etmeleri kararlaştırılmıştır. O halde 5 nolu karar, şirket ana sözleşmesinin değiştirilmesi mahiyetinde olmayıp nitelikli çoğunluk aranmayacağından, iptal koşulların oluşmadığının kabulü gerekmiştir. Uyuşmazlık konusu 7 nolu karar ise, davacının bir kısım hissesinin dava dışı şahsa devrine icazet verilmemesine ilişkin olup, eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. TTK’nun 357.maddesinde, pay sahiplerinin eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulacağı düzenlenmiştir. İsviçre Federal Mahkemesince de kabul edildiği üzere, eşitlik ilkesi MK 2.maddesindeki dürüstlük kuralının ortaklık hukukundaki yansımasıdır. Örneğin bir kısım pay sahipleri için kısıtlamalar öngören kararlar ..(Moroğlu,Erdoğan, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 2017 Baskı , s.240-241) Öte yandan TTK’nun 595/4 m. uyarınca şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir. Aynı yasanın 621/1-c m. uyarınca esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılması, yasaklanması ya da kolaylaştırılması yönündeki genel kurul kararı, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabilir.Yine TTK 595/1.m. uyarınca limited şirketlerde davacının pay devrinin geçerli olması için sözleşmenin yazılı olması, imzaların noterce onanması ve ortaklar kurulunun buna onay vermesi gerekmekte olup, bu durumda davacının hisse devrinin 25.09.2015 tarihli adi yazılı sözleşme geçerlilik kazanması mümkün değildir. Öte yandan bu devre ilişkin noterde sözleşme yapılmadan önce, 18.11.2015 tarihinde …’ın bir kısım hissesinin yeni bir ortağa devrine onay verildiği, akabinde oybirliği ile alınan 19.11.2015 tarihli 2015/03 sayılı ortaklar kurulu kararı ile şirket ortağı … haricindeki ortakların şirketteki hak ve hisselerini devrederken noterden bildirimli öncelikle …’a sunularak kendisinin hisse devrini almaması halinde onay vereceği kişilere devir yapılabileceğinin kabul edildiği görülmüştür. Davacının hisse devrine ilişkin noter sözleşmesi ise 07.12.2015 tarihinde yani davacının da olumlu oyu ile hisse devri sınırlandırılması kararı alındıktan sonra düzenlenmiştir. Söz konusu 19.11.2015 tarihli genel kurul kararının ticaret sicil gazetesinde ilanına rastlanılmamış ise de, davacı tarafça iptal davasına da konu edilmeyen bu kararın ortakların iç ilişkilerinde bağlayıcı olduğu açıktır. Bu durumda …’ın pay devrine onay verilirken, aralarındaki 19.11.2015 tarihli karara dayanılarak davacının pay devrine onay verilmemesinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği kabul edilemez, zira her iki ortağın hisse devri sırasındaki şartlar aynı değildir, bu durumda 7 nolu kararın iptali de doğru olmamıştır. Ayrıca gerek 5 gerekse 7 nolu karar yönünden, şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan bir durum da söz konusu olmadığından butlan koşulları da oluşmamıştır. Öte yandan, … dava dilekçesinde davalı olarak değil, davalı şirket yetkilisi olarak gösterildiği halde, ilk derece mahkemesince karar başlığında davalı olarak gösterilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus maddi hata niteliğinde olup her zaman düzeltilmesi mümkündür. O halde ilk derece mahkemesince davanın reddi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bununla birlikte bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/413 Esas- 2018/415 Karar sayılı ve 29/03/2018 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE,”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 44,40-TL harçtan, 29,20- TL peşin harcın mahsubu ile 15,20-TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.725- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 03/10/2019