Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1325 E. 2020/384 K. 08.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1325
KARAR NO: 2020/384
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2017
NUMARASI: 2015/2020 Esas 2017/418 Karar
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/04/2020
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı bankanın Ümraniye Şubesinden 29/08/2009, 29/04/2009, 31/05/2006 tarihinde ticari kredi olarak 25.000-TL kredi aldığını, krediyi veren banka dosya masrafı vb. adı altında kesintiler yaptığını, bu bedelin müzakeresinin kendisi ile yapılmadığını, banka tarafından tek taraflı olarak ve banka menfaatlerini koruyan, önceden hazırlanmış tüketici olarak içeriğine etki edemediğini, açıkça aleyhine olan ve kredi faizleri haricinde külfede sokan standart, matbu bir sözleşmeyi amir konumunda olan bankanın önüne koyması nedeniyle imzaladığını, bu durumun TKHKnun 6.maddesine aykırı olduğununu, iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olduğunu,bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edildiğini, bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona ait olduğunu,banka tarafından dosya masrafı adı altında yapılan kesinti tutarı 3.106,04 TL’ye yasal en yüksek faizin eklenerek toplamının tarafına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının tüketici olmadığını, tacir olduğunu ve dava konusu bedellerin de ticari krediler nedeniyle kredi sözleşmelerine dayanılarak tahsil edildiğini, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece; her ne kadar davacı ile davalı arasındaki sözleşmeler ticari nitelikteki sözleşmeler olsada davalı tarafından dosyaya 1 adet 75.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesi sunulduğu,davalı bankaca alınan masrafların sözleşmeye uygun olduğu ve sözleşme maddelerinin davacı ile birlikte tek tek görüşülmek ve davacıyı bilgilendirilmek suretiyle imzalandığı savunulsada davalı tarafın bir kısım sözleşmelerin sunulmadığı, sözleşme tarihi itibariyle 6098 sayılı TBK henüz yürürlükte bulunmadığından genel işlem koşullarına ilişkin emredici hükümlerinin doğrudan uygulanma olanağı bulunmadığı, sözleşme kapsamındaki masraflar konusunda davacının sözleşme öncesinde bilgilendirilmediği gibi davalı tarafça sunulan sözleşme bazında davacıdan masraf alınmasına ilişkin bir hüküm de bulunmadığı, dolayısıyla davalının böyle bir kesinti yapmasının sözleşme dayanaklarını sunamadığı ,bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen bedellerin davacıdan haksız olarak alındığı ve davacıya iadesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; davacının işyeri(ticari) kredi sözleşmesi ile ticari krediler kullandığını,taraflar arasında serbest irade beyanı ile düzenlenmiş olan sözleşme hükümlerinin geçerli olduğunu, komisyon oranı tespit etme serbestisini öngören maddeleri, masraf ve diğer hususlara dair maddeleri de kabul ettiğini, hesap işletim ücreti, masraf komisyon ve sair adlar altında talep ettikleri ücretlere ilişkin sınırlama getiren tali bir düzenleme bulunmadığından söz konusu ücretlerde sözleşme serbestisi ilkesinin geçerli olduğunu,bankanın faiz, masraf ve komisyon oranlarının serbestçe tespit etmesinin yasal dayanağının ‘‘Bakanlar kurulunun bu konudaki yetkisini TCMB’ye devretmesi sonucu TCMB’ye ait olduğu”nu,kredi kullanan davacının bankanın faiz, masraf ve komisyon oranlarını bilmeden kredi kullandığının kabulünün hayatın normal akışına ve TTK’ya göre aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin bilirkişi ve mahkemece yanlış nitelendirildiğini kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, kredi sözleşmeleri uyarınca tahsil edilen krediler nedeniyle ödenmiş bulunan masraf adı ile yapılan kesintilerin iadesine ilişkindir. Bir adet 75.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesine istinaden davacıya 31.5.2006 tarihinde 25.000-TL kredi için 210-TL,1.6.2006 tarihinde 25.000-TL krediden 105-TL,5.9.2008 tarihinde 1.837-TL masraf ,20.4.2009 tarihinde 745-TL erken kapama ücreti ,aynı tarihte 262,50-TL ipotek masrafı kesintileri yapıldığı bilirkişi incelemesinden anlaşılmıştır. Dosyaya sunulan çerçeve sözleşmesinin 4.maddesinde özetle; “yasal ve banka düzenlemelerine veya teamüllerine göre talep edilebilecek her türlü ücret, masraf, vergi ve sair giderler ve bunların gider vergilerini müşteri bankaya derhal ödemekle yükümlü olduğu” belirtilmiştir. Bankaların kredi müşterilerinden yaptıkları işlemlerin karşılığında faiz dışı menfaat ve komisyon talep etme konusundaki temel dayanakları TTK’na dayanmaktadır.TTK’nun “Ücret İsteme Hakkı” başlıklı 20. maddesi “Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıcatacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır.” hükmünü haizdir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144. maddesinin “Bakanlar Kurulu, bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulüne uygulanacak azami faiz oranlarını, katılma hesaplarında kar ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dahil bu maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak diğer menfaatlerin nitelikleri ile azami miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu, bu yetkilerini Merkez Bankasına devredebilir”hükmüne dayanarak 16.10.2006 tarih2006/11188 sayılı karar ile bu husustaki yetkileri Merkez Bankasına devredilmiştir. T.C. Merkez Bankası’nın 09.12.2006 tarih ve26371 sayılı Resmi Gazetede yayımla nan , 2006/1 sayılı tebliğ’in 4. maddesinin “Bankalarca reeskont kaynaklı krediler dışında ki kikredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir.” hükmü ile TCMB, bankalara kredi işlemlerinden faiz dışı elde edilecek menfaat ve komisyonların belirlenmesinde 03.10.2014 tarihine kadar herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Bu hüküm ile bankaların müşterilerinden vermiş oldukları hizmetler için ücret talep edebilecekleri açıktır.Bu hüküm uyarınca bankalarca tahsil edilecek masraf ve işlem ücretleri TCMB ne bildirilmektedir. Tacir olan banka sunduğu hizmet karşılığı ticari kredidelerden ücret talep edebilecek olup,sözleşmenin imzasından ve masraf kesintileri yapıldıktan sonra yürürlüğe giren genel işlem koşulları uyarınca denetlenemeyeceği yolunda ki tesbitinde isabetsizlik yoktur.Ancak mahkemece, tahsil edilen masrafların tahsil edileceği yönünden sözleşmede bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de; taraflar arasındaki imzalanan 30.05.2006 tarihli genel kredi sözleşmesinin vergi ve masraflar başlıklı 4.maddesinde yapılacak tüm masrafları ödemeyi kabul ettiği düzenlenmiştir. Bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak hangi kredi için ne kadar komisyon alındığı belirlenmiş olup , bu komisyon oranlarının kullanılan kredinin miktarı, genel kredi sözleşmesi şartlarına, bankacılık mevzuatına, bankacılık genel uygulamalarına göre yüksek olmadığı dosya kapsamıyla anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince bu hususlar değerlendirilmeksizin sözleşmede hüküm bulunmaması yorumuyla bilirkişi raporunun sonuç kısmında belirtilen 3.106,04- TL alacağın olduğu kabul edilerek hüküm kurulması yerinde olmamıştır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede komisyonun hangi oranlarda alınacağı veya hesap şekline dair bir düzenlemeye yer verilmemiş ise de bankaca kredi kullandırılırken alınan kredi tahsis ücreti masraf ve erken ödeme ücretinin ,ipotek fek ücreti toplamının 3.106,04- TL den ibaret olup minimum düzeyde olduğu , emsal uygulamalarına göre orantılı ve taraflar arasındaki menfaati bozacak şekilde fahiş olmadığı anlaşılmıştır.(Y,11.H.D 02.04.2020 tarih ve 2018/3971E-2020/884 K). Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru bulnmamıştır.Bununla birlikte dosyada yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)b-2 uyarınca hükmün kaldırılarak , davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/2020 Esas – 2017/418 Karar sayılı 25/04/2017 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Yerinde olmayan davanın REDDİNE” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 54,40-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 54,-TL harcın mahsubu ile bakiye 0,40-TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 3.106,04- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 53,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 38,85-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/04/2020