Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1300 E. 2019/905 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1300
KARAR NO : 2019/905
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2017
NUMARASI : 2016/455 E.-2017/337 K.
DAVA : Tazminat (Kayyımların Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/06/2019
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, iflas erteleme davası halen devam eden dava dışı … A.Ş.’nin mal tedarik istemi üzerine, müvekkilinin bu şirkete kayyım olarak tayin edilen davalıların anlaşmayı uygun görmelerine güvenerek 150.000-TL tutarında malzeme teslim ettiğini, 28.08.2013 tarihli sözleşme uyarınca mal bedeli 90 gün içinde ödenmesi gerekirken 1 yıla yakın ödeme yapılmadığını, 2014 yılının son aylarında davalılarla iletişime geçilmesi üzerine ise 40.000-TL ödeme yapıldığını, akabinde yine talepleri üzerine 37.000-TL ödeme daha yapıldığını, ancak bakiye 73.000-TL asıl alacak ve 10.000-TL işlemiş faiz alacaklarının ödenmediğini, şirketin tüm ödemelerinin kayyımların imzası ile yapıldığını ve müvekkilinin kayyımlara güvenerek mal verdiğini, ancak kayyımların görevlerini ihmal etmeleri nedeniyle bakiye alacağını tahsil edemediğini, oysa davalıların şirketin diğer borçlarının ödenmesine onay vermekte olduklarını ileri sürerek 83.000-TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, uyuşmazlık davacı ile dava dışı … A.Ş. arasında olup müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkillerinin iflas erteleme davasında şirket denetimine kayyım olarak atandıklarını, mahkemenin denetiminde görevlerini itina ile sürdürmekte olduklarını, sözleşmede her iki şirket yetkilisinin de imzaları bulunmakta olup müvekkillerinin dava konusu sözleşmeyi sözleşmenin denetlendiği anlamında imzaladıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, bilirkişi incelemesi ile davacının dava dışı … A.Ş.’den bakiye 70.000-TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, satım akdine esas teşkil eden tedarik protokolünün … A.Ş. ve davacı şirket arasında imzalandığı, kayyım heyetinin sadece bu sözleşmenin uygun olduğunu onaylamakla yetindiği, yasada kayyımın sorumluluğu konusunda açık düzenleme olmadığı, ancak kayyımların işlemleri sebebiyle şahsen sorumlu olmamalarının esas olduğu, öte yandan kayyımların yönetim kurulu gibi sorumlu tutulmasının doğru olacağı, dolayısıyla davalıların sorumluluklarının kusura bağlı olduğu, ödemenin gecikmesinde kayyımların şahsi kusurları bulunduğunun ispat edilemediği, davacı tarafın kayyım onayına güvenerek mal vermiş olmasının basiret kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Kayyım imzalarına güvenilerek sözleşmenin imzalandığını, ancak kusurlu davrandıklarını, zira durumlarına göre kayyımların diğer alacaklılara büyük meblağların ödenmesi yolunda imza attıklarını, ancak müvekkiline ödeme yapılmadığını,tasfiye memuru gibi sorumlu olduklarını, ancak görevlerini gereği gibi yapmadıklarını, 2-Hukuk profesörlerinden rapor alınması taleplerinin haksız olarak reddedildiğini,3-Mahkemenin öncelikle davayı husumetten reddetmesi gerekirken esastan reddederek müvekkili aleyhine yüklü bir vekalet ücreti takdir ettiğini belirterek hükmün öncelikle husumet yönünden incelenerek kaldırılmasını, bu olmadığı takdirde kayyımların sorumlu olacağı kabul edilerek kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:Dava, iflas erteleme sürecindeki anonim şirkete İİK 179/1-a maddesi(atama tarihinde yürürlükte olan) uyarınca atanmış olan kayyımların sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.İİK 179/1-a maddesi “İflasın ertelenmesine karar veren mahkeme, şirketin veya kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli her türlü tedbiri iyileştirme projesini de göz önünde tutarak alır. Mahkeme erteleme kararı ile birlikte kayyım atanmasına karar verir. Mahkeme, yönetim organının yetkilerini tümüyle elinden alıp kayyıma verebileceği gibi yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğini kayyımın onayına bağlı kılmakla da yetinebilir. İflasın ertelenmesi kararında kayyımın görev ve yetkileri ayrıntılı olarak gösterilir…”şeklindedir.Somut olayda, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/640 Esas sayılı dosyasında yürütülen İflas Erteleme davasında mahkemenin 02.01.2013 tarihli 10.j ve 11 nolu ara kararları ile davacı … Tic. A.Ş. ‘ne “derhal envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarının onaylanması” için davalıların kayyım olarak atanmalarına, şirketin faaliyetlerinin kayyımların genel denetimleri altında yürütülmesine, şirket yönetim kurulu ile genel kurulun tüm kararlarının ve kararların yerine getirilmesinin, yapacağı işlemlerin kayyımların onayına tabi tutulmasına karar verildiği, yine mahkemenin 21.11.2013 tarihli 2012/640 E., 2013/393 K. sayılı kararıyla iflasın 1 yıl süreyle ertelenmesine, kayyımların görevlerinin aynen devamına karar verildiği görülmüştür. Kayyımın hukuki durumu konusunda İİK ve TTK’da açık bir hüküm bulunmamaktadır. Doktrinde farklı görüşler ileri sürülmüş olmakla birlikte kayyımın hukuki durumunun kendisine verilen yetkiye göre değerlendirilmesi gerekir. Bu durumda yönetim organının yetkileri tümüyle elinden alınıp kayyıma verilmiş ise TMK 427/4 maddesinde düzenlenen yönetim kayyımı niteliğinde olduğu, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılınmakla yetinilmesi halinde ise denetim kayyımı niteliğinde olduğu kabul edilebilir. Öte yandan kayyımın temel sorumluluğu, iflası ertelenen şirketin borçlarını ödemek, alacaklıların alacağını almasını sağlamaktır. Bu sorumluluğun yerine getirilebilmesi için de kayyımın şirketin yönetiminde söz sahibi olması gerekir. Yönetim kayyımlığının hukuki sorumluluğu denetim kayyımlığına göre çok daha fazladır. Zira yönetici kayyımlıkta kayyım şirketin yöneticisi konumundadır, denetçi kayyımlıkta ise kayyım şirketin aldığı kararları sadece hukuki bakımdan denetlemektedir. O halde kayyımın kayyımlık faaliyeti çerçevesinde yaptığı işlemlerden dolayı meydana gelen zararlardan şirkete veya alacaklılarına karşı hukuki anlamda sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekirse, yönetim kayyımlığı söz konusu ise TTK 553 maddesi uyarınca şirket yöneticileri gibi tam sorumlu olduğu,denetim kayyımlığı söz konusu ise yine aynı madde uyarınca sorumlu olduğunun ancak bu sorumluluğun yönetim kurulu ile kayyım arasında paylaşılması gerektiği kabul edilmelidir(Doç. Dr. Özen,Mustafa; İflasın Ertelenmesi Sürecinde Atanan Kayyımın Cezai ve Hukuki Sorumluluğu, s.25-27) .Somut olayda döndüğümüzde davalı kayyımların şirket yönetiminin aldıkları kararları hukuki bakımdan denetlemekle yetkili kılındıkları, dolayısıyla davalıların kusurları nedeniyle şirket alacaklısı olduğunu ileri süren davacının bir zararı oluşmuşsa bu zarardan davalıların da şirket yönetimi ile birlikte sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Dolayısıyla davalıların iş bu davada taraf sıfatları bulunmaktadır.TTK 553/1 maddesi uyarınca ispat yükü zarara uğradığını iddia eden davacı taraftadır. Yargıtay 11.HD’nin 2016/3725 E- 2017/5626 K.sayılı, 23/10/2017 tarihli kararında da belirtildiği üzere, TTK’nın 553.maddesindeki sorumluluk kusur sorumluluğu olup, salt zararın kanıtlanması sorumluluk için yeterli olmayıp, ayrıca davalıların kusurlarıyla şirket alacaklısına (veya şirkete) zarar vermiş olduklarının kanıtlanması gerekir. Ne var ki davacı, iflas erteleme sürecinde olan şirkete satılan mal bedelinin tam olarak ödenmemesinde davalıların kusurlu olduklarını ispata yönelik somut bir iddia ve delil ileri sürmemiş, diğer alacaklılara ödeme yapılırken kendilerine ödeme yapılmadığı yönündeki duyumlarından söz etmiştir. Davacı, kayyımların verdikleri onaya güvenerek sözleşme akdedildiğini ileri sürmüş ise de, bu iddiası da inandırıcı olmadığı gibi tacir olmanın sorumlulukları ile çelişmektedir. O halde ilk derece mahkemesince ispatlanamayan davanın reddi yönündeki kararda bir isabetsizlik bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.27.06.2019