Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1282 E. 2020/433 K. 20.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1282
KARAR NO: 2020/433
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2018
NUMARASI: 2015/258 Esas 2018/369 Karar
DAVA: Tazminat (Rekabet Etmeme Yasağından Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/04/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin finansal şirketlere tahsili gecikmiş alacakların tahsilinde yardımcı olmakta ve tahsilat süreçlerinde sistem yönetimi konularında danışmanlık hizmeti sunmakta olduğunu, davalının müvekkili şirkette 23.07.2013 tarihinde 02.06.2014 tarihine kadar şirketin analiz bölümünde Analist pozisyonunda çalıştığını, şirket içi ve dışı gizliliğin devamı için müvekkili ile kapsamlı iş sözleşmesi imzaladığını, sözleşme uyarınca çalışanların şirket hakkında elde ettikleri her türlü bilgiyi sır olarak saklamaları gerektiğini, ayrıca çalışanların sözleşme süresince ve sözleşmenin sona ermesinden itibaren 6 ay boyunca İstanbul il sınırları içinde doğrudan veya dolaylı olarak kendi hesabına veya herhangi bir kişi veya şirketle bağlantılı olarak bunların hesabına veya bunların yöneticisi, müdürü, acentası, çalışanı, danışmanı veya müşaviri olarak şirketin işiyle rekabet halinde olan herhangi bir iş veya faaliyetle uğraşmayacağını, iştigal etmeyeceğini veya ilgilenmeyeceğini, bu hükümlere aykırı davranılması halinde üç aylık tutarında ceza ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davalının işten ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirkette çalıştığı dönemde ilgili çalışanların çeşitli paylaşım klasörlerine erişim yetkisi bulunduğundan şirket bilgileri kapsamında olan ve ticari sır niteliğindeki pek çok bilgiye ulaşma yetkisine sahip olduğunu, bu durumdaki çalışanların belli bir süre beklemeden başka bir şirkette çalışmaya başlamasının müvekkili için büyük bir risk ve tehlike oluşturduğunu, kaldı ki davalının şirketten ayrıldıktan sonra müvekkilinin tahsilatı için uğraştığı özellikle aktif olarak kullanılan telefon numaraları başta olmak üzere tahsilat bakımından borçlulara ulaşılmaya yarar ticari sır niteliğindeki bilgilerin şirket dışına çıkarıldığının anlaşıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının üç aylık ücret tutarı 18.750-TL’nin davalının iş akdinin sonlandığı tarihten itibaren ticari temerrüt faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının iddia ve taleplerinin haksız olduğunu, zira iş sözleşmesinin müvekkiline iş ilişkisinin başladığı tarihten sonraki bir tarihte baskı ile imzalatıldığını, müvekkilinin 16.06.2014 tarihinden bu yana … A.Ş.’de çalışmaya başladığını, her iki şirketin iştigal alanlarının farklı olduğunu, ayrıca davacının ticari sır niteliğinde olduğunu iddia ettiği bilgileri somutlaştırması ve müvekkilinin bu sırları ifşa ettiğini ispat etmesi gerektiğini, davacı şirket finansal danışmanlık şirketi olup tahsili gecikmiş alacakların tahsiline yardımcı olduklarını iddia etmekte olduğunu, tahsili gecikmiş alacağın alacaklısı, borçlusu ve var ise dosya numarasının belli olduğunu, bu bilgilere ulaşmak kolaylıkla mümkün olduğu gibi bu bilgiler aleni olup sınırlı bir çevreye matuf bilgiler olmadığını, kaldı ki bu bilgiler muhataplarını ilgilendirmekte olup müvekkilinin çalıştığı şirket tarafından bilinmesinin bir faydası ve gerekliliği olmadığını, iddia doğru kabul edilse bile davacının bundan dolayı ne şekilde önemli bir zarara uğrayacağının ve nasıl bir risk ile karşı karşıya kaldığının belirsiz olduğunu, ayrıca sözleşmenin 13.maddesinin Anayasa’nın çalışma ve sözleşme özgürlüğü ilkelerine aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı, davacı şirketten 02/06/2014 tarihinde ayrıldıktan sonra … A.Ş. de 16/06/2014 tarihinde çalışmaya başlamış olup davacı şirket ve …’in sicil kayıtları ve iştigal ettikleri faaliyet konuları incelendiğinde iş sahaları ve faaliyet alanlarının farklı olduğunun anlaşıldığı, davacı tanıklarınca davalının …ta çalıştığına ilişkin duyum alındığı ve …ın … bünyesinde bulunduğu beyan edilmiş ise de … A.Ş. İle … A.Ş. arasındaki bağlantıyı veya iştiraki somut olarak belgeleyen bir delil sunulamadığı gibi, davalı işçinin rekabet yasağına aykırı olarak … bünyesinde çalıştığının da ispatlanamadığı, sunulan emsal kararda işçinin Linkedin hesabı delil gösterilerek dava kabul edilmiş ise de huzurdaki davada böyle bir delil veya olgunun da olmadığı,davalının sözleşmenin 13.maddesine aykırı olarak hareket ettiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 1- … şirketinin …in iştiraki olduğu hususunun taraflarınca dosyaya sunulan deliller çerçevesinde açıkça ortaya koyulduğunu, 2- Davalının müvekkil şirketten ayrıldıktan sonra işe başladığı … bünyesindeki … A.Ş.’nin Türkiye’de az sayıda olan ve sektörde oldukça bilinen varlık yönetim şirketlerinden biri olduğunu, nitekim bu şirket ile müvekkil şirketin faaliyet alanının aynı olduğunu, müvekkil şirketin bağlı olduğu … A.Ş. ve … A.Ş. aynı sektörde rakip firmalar olduğunu, müvekkilinin … A.Ş.’nın bir iştiraki olarak tahsili gecikmiş alacak portföylerinin hizmetini gerçekleştirmekte olduğunu ve dolayısıyla … A.Ş. ile sektör de rakip firmalar olduğunu, dolayısıyla farklı NACE kodları taşısalar dahi bu iki firmanın aynı sektörde birbirine rakip olarak faaliyet gösterdiklerini, 3-Davalının müvekkil şirketten ayrıldıktan hemen sonra yani sözleşmede belirtilen 6 aylık süreci beklemeden rakip firmada çalışması ve pozisyonunun gereği kendisine verilen yetkiye dayanarak ulaşabildiği gizli dataları da paylaşmasından dolayı, sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin 13.maddeye bağlı olarak, aynı sözleşmenin 15. maddesi gereği tazminat ödemesi gerekmekte iken, yerel mahkemece aksi kanaate varılmış olmasının hukuken kabulünün mümkün olmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet akdinde yer alan rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ihlali nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında akdedilen Hizmet Akdi 23.07.2013 tarihli olup, somut olayda 6098 sayılı TBK hükümleri uygulama alanı bulacaktır. 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi “(1)Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. (2) Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmünü haizdir. Dava konusu Sözleşme incelendiğinde ise, 10. maddesi ile çalışanın şirket hakkında elde ettiği her türlü bilgiyi sır olarak saklayacağı, 12.maddesi ile sır saklamaya ilişkin hükmün tüm kredi kartları, müşteri listeleri, formları ve katalogları, dokümanları, taslakları ve veri tabanlarını da kapsadığı, 13.maddesi ile çalışanın işbu sözleşme süresince ve işbu sözleşmenin feshinden itibaren altı ay boyunca İstanbul ili sınırları içinde, doğrudan veya dolaylı olarak kendi hesabına veya bir kişi veya şirketle bağlantılı olarak bunların hesabına veya bunların yöneticisi, müdürü, acentası, çalışanı, danışmanı veya müşaviri olarak Şirket’in işiyle rekabet halinde olan herhangi bir iş veya faaliyetle uğraşmayacağı, iştigal etmeyeceği veya ilgilenmeyeceği, 15.maddesi ile çalışanın bu sözleşmenin, madde 12 veya madde 13 hükümlerine aykırı davranması halinde şirketin talebi üzerin derhal, ihlal ettiği her hüküm için Türk Borçlar Kanununun 158. maddesi 2. fıkra hükmü uyarınca Şirket’e vereceği zarar ziyan hariç olmak üzere kendisinin 5 aylık ücret tutarında ceza ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiği hususlarının kararlaştırıldığı görülmüştür. Dosya kapsamında mevcut SGK kayıtlarına göre davalının finans analisti olarak çalıştığı davacı şirketten 02.06.2014 tarihinde ayrıldığı, 16.06.2014 tarihinde … A.Ş.’de çalışmaya başladığı görülmüştür. Yine dosya kapsamında mevcut davacı şirket ile dava dışı … A.Ş.’nin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, davacının ve … A.Ş.’nin Meslek Grubu, Nace Kodu ve İş Konularının farklı olduğu görülmüştür. Davacı, davalının esasında … A.Ş.’nin bir iştiraki olan … A.Ş.’de çalışmakta olduğunu ileri sürmüş, iştirak iddiasına ilişkin olarak … A.Ş.’nin internet sayfası suretini sunmuştur. Söz konusu sayfada … A.Ş.’nin iştiraki olduğu ifade edilen … A.Ş.’nin hem alacakların tahsili için finansman sağlama hem de finansal konularda danışmanlık hizmeti sunma görevlerinin bulunduğu anlaşılmıştır. Yine davacı kendisinin de … A.Ş.’nin bir iştiraki olduğunu ileri sürmüş ise de, davacı internet sayfasındaki bilgiler incelendiğinde kendisini … A.Ş.’nin bir iştiraki olarak tanıttığı görülmüştür. Davacının sicil kaydındaki iş konusu dikkate alındığında, davacı ile … A.Ş.’nin finansal konularda danışmanlık faaliyet konularının ortak olduğu kabul edilebilir. Ne var ki öncelikle davalının … A.Ş. bünyesinde … A.Ş.’de çalıştığının ispatı gerekmekte olup, davacı tanıklarının bu konudaki beyanları yeterli görülmemiş, bu husus davacı tarafça ispat edilememiştir. Kaldı ki, TBK 444/2 m. hükmü uyarınca, ayrılan işçinin söz konusu gizli bilgileri kullanmış olması ve kullanılan gizli bilgilerin fiilen önceki işverene zarar vermesi ihtimalinin bulunması gerekli olup, davacı tarafça davalının davacı şirkete ait sır mahiyetindeki bilgileri çalışmaya başladığı şirkete aktardığı yönündeki iddia ispat edilemediği gibi, bir kısım tahsil edilmeye çalışılan alacakların borçlularına ait telefon numaralarının davalının yeni çalışmaya başladığı şirkete aktarılmasının davacının ne gibi bir zararına veya riskine neden olacağı anlaşılamamış, davacı tarafça zarar verme ihtimali de ispatlanamamıştır. Yukarıda açıklanan hususlar dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince ispatlanamayan davanın reddi yönünde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/04/2020