Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1197 E. 2020/558 K. 03.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1197
KARAR NO : 2020/558
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2016
NUMARASI : 2014/859 Esas – 2016/723 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/06/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı firmanın davalı bankaya bağlı Sincan Organize Sanayi Şubesinin 2010 yılı içinde davacı firmaya yönelik olarak yaptığı bankacılık tanıtım ve pazarlama faaliyeti sonucu, davacı firma ile aralarında bir takım genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, bu genel kredi sözleşmesi altında davacı firma yetkilisi olarak … ile … imzaları ve kefaletlerinin de bulunduğunu, bir kısım davacı firma çalışanları ile davalı banka şubesinin çalışanlarının karşılıklı oynadığı bazı işlemlerde ve talimatlarda, davacı firma yönetim kurulu üyesi … imzası taklit edilerek, davacı firmanın zararına ve bir kısım üçüncü kişilerin yararına, sahte ve zararlandırıcı işlemler yapıldığını, bu sahte imzaların … oluşturduğu senaryolar ve yönlendirmeler içinde ağırlıklı olarak … tarafından atıldığının öğrenildiğini, anılan GKS uygulamaları dışında interaktif bankacılık yetkilerinin tanınması, muhtelif kıymetli evrakın işleme konulması, davacı şirket adına bazı EFT/havalelerin de ayrı ayrı sahte imzalar ile davacı firmanın bilgisi ve onayı dışında, yine sahte imzalarla yapıldığının haricen anlaşıldığını beyanla, davalı bankanın yürüttüğü bankacılık faaliyetleri esnasında yaptığı işlemlerle davacıya verdiği zararın ve davacının alacağının şimdilik 1.000.000-TL’nin davalı bankadan en yüksek mevduat faizi ile birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; belirsiz alacak ve tespit davası olarak açılan davanın reddi gerektiğini, ayrıca mahkemenin yetkisiz olduğunu, dava konusu uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklandığından davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, talebe konu işlemlerin, şirketi temsile yetkili yönetim kurulu üyelerince müdür sorumluluğunda yürütülmesi gerektiğini, oysaki dava dilekçesinde açıklandığı üzere davacı şirket yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin bu işlerin yürütülmesini, şirketin finans ve muhasebe müdürü … terkettiklerini, bu kişinin 1999 senesinden 2011 yılına kadar şirketin personeli olarak çalıştığını, davacı şirket tarafından muhasebe ve finans müdürü … ve … hakkında suç duyurusunda bulunulduğunun haricen öğrenildiğini, bu soruşturmanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, geniş zamana yayılan bankacılık işlemlerinin niteliğine ve büyüklüğüne, uzun süreli yapılan hesap hareketlerinin davacı şirketin tabi olduğu denetimlerde ve genel kurulda şirket müdürü ve yönetim kurulunun ibra edilmiş olması gibi aşama ve unsurlarına birlikte bakıldığında 4.000.000-TL tutarlı bir işlem silsilesinin davacı şirketin haberi olmadan bu kadar uzun süreye yaygın yapılmasının hayatın gerçekleri karşısında mümkün olmadığını, banka tarafından … hesabına yapılan ödeme olmadığını, kredi geri ödemelerinin davacının diğer bankalardaki hesaplarından gönderilen havale ile yapıldığını, davacının başka bankalara olan borcunun davalı bankadan alınan krediler ile ödendiğini, kullandırılan kredilerin firmanın ortaklarınca imzalanan talimatlarla firma alacaklısına ödendiğini, banka teftiş raporunun davanın dayanıksızlığını gösterdiğini beyanla, haksız ve hukuksuz davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece; söz konusu işlemlerde davalı bankaya atfedilecek bir kusur bulunmadığı gibi, davacı şirket yöneticilerinin ağır ihmalinin bulunduğu, yine ceza dosyasında açılan davada mahkumiyet kararı verilmiş ise de, bu mahkumiyet kararının hukuk mahkemesini bağlamayacağı gibi, ceza mahkemesinde verilen mahkumiyetin davacı şirket hesaplarından yapılan bir kısım havalelerde şirket çalışanı Zeki Palancı’nın şirketine veya şahsi hesabına gönderilen havaleler sebebiyle mahkumiyet kararı verildiği, davacı şirket hesaplarından belirtilen dönemlerde hem kendi hesaplarına hem de başka şirket hesaplarına paraların gönderilmiş olması sebebiyle, bankanın hangi işlemde davacı şirketin gerçekten borcu olup olmadığını veya gönderilen havalelerin bir dayanağının bulunup bulunmadığının tespit etmek yükümlülüğünde bulunmadığı, tüm bu nedenlerle davalı bankaya izafet edilebilecek bir kusur bulunmadığı ve yapılan işlemlerin davacı şirket yetkililerinin bilgisi ve icazeti ile yapıldığı kanaati oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece,dosya kapsamıyla uyumlu olmayan,emsal Yargıtay kararlarıyla uyumsuz bir karar verildiğini,davalı bankanın huzurdaki davaya konu olan bazı belgelerin üzerindeki …. imzasının sahte olduğunu bilirkişi raporları ile de tespit edildiğini, mahkemenin temel üç gerekçeyle oluşturulan kararının yerinde olmadığını, davaya konu edilen havale, eft, talimatları ile İnternet Bankacılığı üzerinden yapılan elektronik transferlere olanak sağlayan talimatlardaki imzaların … eli ürünü olmadığını ve bilirkişi raporunda da tespit bulunmadığını, imzanın borçlu temsilcisinin eli ürünü olduğunu ispat külfeti olduğunu, ceza yargılamasında ortada sahte olduğu tespit edilmiş davalı banka evrakları olduğunu, imzaların sahibinden teyit alınmadığını, ceza dosyasının vardığı olguların göz ardı edildiğini, dosyaya sunulan ceza yargılaması adli garafoloji bilirkişi raporunun, her iki taraf tanık beyanlarının sağlıklı değerlendirilmediğini ve karar çıkan heyetin yeni oluşması ve dosyanın içeriğine tam hakim olamaması sonucu ortaya çıkan kararın yerinde olmadığını, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı banka ile imzalanan genel kredi sözleşmesi uyarınca davacının çalışanları tarafından ,şirket yetkililerinin bilgisi ve izni dışında yapılan işlemler sonucunda uğranıldığı iddia olunan maddi zararın davalı bankadan tahsil istemine ilişkindir. Bankacılık hizmetleri sözleşmeleri, hukuki nitelikleri itibariyle vekalet benzeri isimsiz sözleşme ya da vekalet sözleşmesi niteliğinde olup, TBK.md.506/2 maddesi gereği, vekil (banka) üstlendiği hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olup, bankalar gibi, devletten aldıkları imtiyazla hizmet veren kurumların, ortalama bir vekilin göstermesi gereken özenden, daha yüksek derecede özen göstermesi gerekmekte olup, bankalar hafif kusurlarından dahi sorumludur. Banka ancak, özen borcunu ihlali sayılan kusurlu fiili bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilecektir.Davacı şirket ile davalı banka arasında genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı, söz konusu genel kredi sözleşmesinin davacı şirket yetkilileri … ile … şirket yetkilisi ve kefil olarak imzalarının bulunduğu hususu ihtilafsızdır. Taraflar arasında imzalanan Genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi kullandırılması -ödeme işlemlerinin şirket yetkilisi’nın imzasını taşıyan faks talimatları ile yapıldığı, banka çalışanlarının müşterinin faksından gönderildiği konusunda teyitleri aldıktan sonra işlemlerin tamamlandığı anlaşılmaktadır. Davacı şirketin eski çalışanı tarafından 2007-2011 yılları arasında bu şekilde ticari ilişki yürütülmüş ve davacıya davalı banka tarafından toplam 4.476.050- TL kredi kullandırılmıştır. Davacı şirket eski çalışanı finans ve muhasebe müdürleri … tarafından yönetim kurulu üyesi … imzalarının taklit edilerek sahte talimatlar ile 11 adet sahte kredi işlemi krediler kullanıldığını, internet bankacılığı yetkilerinin kullanıldığı, tahsilat ve teminata verilen çeklerdeki imzaların sahte olduğunu rızası dışında işlemler yapıldığını iddia ederek yapılan işlemlere itiraz etmiştir. Davalı bankanın kullandırdığı krediler nakden ödenmemiş, davacı ve iştirakinin başka bankalardaki hesaplarına, davacının devamlı ilişkisi olan ve davacı nizamlarında yer alan şirketlere havale ve EFT yolu ile aktarılmış, bu şirketlerde ceza yargılaması sırasında yapılan bilirkişi incelemesinde aktarılan kredi miktarlarının bir kısmının davacı şirket hesabına geri ödendiği tespit edilmiş, davacının başka bankalardan kullandığı kredilerin davalı bankadan alınan bu kredilerle kapatıldığı, kredi geri ödemeleri de davacının diğer bankalardaki hesaplarından gönderilen havaleler ile yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirket müşteri ve teminat çeklerindeki imzaların sahte olduğunu ileri sürmüş ise de ceza yargılamasında imza incelemesine çek asılları sunulmadığı, yargılama sırasında incelemeye sunulan çekler asılları üzerinde yapılan imza incelemesi neticesinde imzaların şirket yetkilisine ait olduğu tespit edildiği gibi şirkette 10 yıla yakın çalışan finans ve muhasebe müdürünün şirket adına çek imzalaması veya şirket yetkilileri tarafından kullanılan krediler için şirket direktifleri doğrultusunda işlem yapması da ticari hayatın olağan akışına da uygundur. Davacı vekilli sahte imza ile internet bankacılığında şirket çalışanına tanınan yetkiler ile işlemler yapıldığını iddia etmiş ise de ATK fizik ihtisas dairesi ve Jandarma Kriminal laboratuvarı … ait 09/04/2010 tarihli İnternet Bakacılığı Kurumsal Şube Başvuru Formu üzerinde yaptığı inceleme sonucunda imzanın şirket yetkilisi eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediği, banka hakkında da sahte başvuru formu düzenlendiği yönünde herhangi bir şikayette bulunulmadığını ve ceza yargılamasında alınan grafolog bilirkişi raporunda da bu evraka yönünden yapılmış bir imza incelemesi de bulunmadığı da gözetildiğinde davacı tarafın bu iddiasını ispatlayamadığının kabulü gerekmiştir. Bankaya verilen internet bankacılığı talimatında şirket yetkililerinin, çalışanı … yetkili kıldığı, davalı banka nezdinde yapılan internet bankacılığı işlemlerinin davacı şirket çalışanlarının görevleri kapsamında kaldığı görülmüştür. Davacı şirketin işlemlerinin tamamına yakınını aynı yöntemle davacı şirketin antetli ve logolu kağıdı üzerinde yazılı, şirketin kaşesinin basılı ve şirket yetkilileri tarafından imzalananan ve üzerindeki imzaların çıplak gözle bakıldığında davacı şirketi temsil ve ilzama yetkililerinin imza sirkülerindeki örnek imzalara benzeyen talimatları ile gerçekleştirmiştir. Davacı şirketin kredileri kendi hesaplarından geri ödediği de gözetildiğinde bu miktarda yüklü ödeme tutarından haberdar olmaması basiretli bir iş adamından beklenemeyeceği gibi davalı banka tarafından kullanılan kredilere ilişkin hesap ekstrelerinin davacı şirkete gönderilmesine göre kullanılan kredilerden ve yapılan işlemlerden şirket yetkilisinin haberdar olduğunun kabulü gerekir. Davacı, bankanın talimat asılları olmadan işlem yaptığını ve teyit alınmadığını ileri sürmektedir. Dosyada talimat asılları mevcut olup, davalı bankanın kabulünde olduğu üzere talimat aslı olmayan 6 adet işlem yönünden ise davacı eski çalışanın aynı yöntemle yaptığı işlemlere sessiz kalarak zımnen (örtülü olarak) icazet verdiği ve ayrıca bu işlemlere itiraz etmeyerek yapılan işlemlere itiraz etmeyeceği hususunda davalı banka üzerinde haklı bir güven ve teamül oluşturulduğu sonuç ve kaatine varılmıştır. 6098 sayılı TBK nın 74. Maddesi uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de, mahkumiyet kararı ve tespit edilen maddi olgular ile bağlı olup, mahkemece davada karar verdikten sonra kesinleşen Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.10.2014 tarih ve 2011/ 327 E -2018/341 K sayılı kararı dosyasında sanık şirket çalışanları hakkında özel evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararı uyarınca sahte imzalar ile kredi çekilmesinde, imzaların dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasını gerektirecek şekilde hileyle elde edilmesi ve Adli Tıp Kurumu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı tarafından yapılan imza incelemelerinde dahi davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı tesbit edilemememiş olması karşısında sahte olduğu iddia olunan imzalardan dolayı davalı bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek kusurlu olduğunu kabule yetmeyeceği,davacının kendi çalışanlarının yapılan ceza yargılaması sonucunda mahkum oldukları gözetildiğinde ,davacı şirketin çalışanının ağır kusurlu hukuka aykırı davranışları nedeniyle uğranılan zarardan, dolayı zararın davalı bankadan tazmininin istenemeyeceği kanaatına varılmıştır.Banka çalışanlarının görevlerinin gerektirdiği özen ve dikkati gösterdikleri, kasıt ve ihmal şeklinde kusurlarının bulunmadığı ve davacı şirket ile davalı banka arasında süregelen talimatla havale yapılma işleminde, imza sirkülerindekilerle aynı imzayı taşıyan dava konusu talimatları işleme koyması nedeniyle davalı bankanın sorumlu tutulması ve hafif kusur dahi izafe edilmesi mümkün olmayıp, davacı şirket çalısanın ağır kusuru zararın oluşumunda davalı bankanın özen sorumluluğunda illiyet bağını kesecek ağırlıktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nin 12/03/2015 tarih 2014/11979 Esas 2015/3382 Karar, 05/04/2016 tarih 2015/7897 Esas ve 2016/3670K,01.03.2010 tarih 2008/10406E-2010/2306K)Bu durumda mahkemece davalı bankanın dava konusu usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinden dolayı davacının uğradığı zarardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle istinaf sebepleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 03/06/2020