Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1190 E. 2020/219 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1190
KARAR NO : 2020/219
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2018
NUMARASI : 2015/218 Esas 2018/40 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/02/2020
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı … A.Ş. aleyhine vekil eden adına İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatılmış olup söz konusu takip gereğince davalı yana örnek 7 numaralı ödeme emri tebliğ edildiğini, davalı şirket 06/06/2014 tarihinde borca, ferilerine ve takibe itiraz etmiş ve işbu itiraz üzerine de takibin durdurulduğunu, davalı yan tarafından yapılan itiraz haksız ve kötü niyetli olup iptali gerektiğini, 16/09/2013 tarihinde, vekil eden Sigorta Şirketi nezdinde inşaat tüm riskleri sigorta poliçesi kapsamında sigortalı bulunan …A.Ş.’ne ait …İstanbul şantiyesinin -3. katındaki malzeme deposunda sigortalı şirket ile arasındaki güvenlik sözleşmesine göre sigortalı mahallin güvenlik ve koruma hizmetini veren davalı şirketin gerek sözleşmeden gerek mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesinden ötürü bir hırsızlık olayı gerçekleştiğini, müvekkilinin sigortalı şirkete 3.748 USD tazminat ödediğini, TTK 1472.maddesine göre sigortalısının yerine halef olduğunu, davalı şirketin kusurlu olduğunu, davalı şirketin rücuen talep edilen tazminatı ödemediğini, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, davalı şirketin alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu çalındığı iddia edilen bir kısım emtianın, davalı müvekkil şirkete öncelikle zimmet edilmediğini, … İstanbul şantiyesinden çalındığı iddia edilen malzemenin kablo olduğu ve o dönemde şantiye halinde olunduğundan, farklı şirketlerin iş yaptığının anlaşıldığını, şantiyede bulunan çeşitli firmaların şantiyeye koyduklarını iddia ettikleri malzemenin güvenliği ile de ilgili bir özel güvenlik sözleşmesi olmadığını, kendi sahip çıkmaları gereken malzemelerinin, davalı müvekkil şirketten beklemelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı şirkete benzer talepler ile davalar açıldığını, dava dosyalarını celp ve tetkik edilerek davanın birleştirilmesini, zamanaşımı itirazlarının olduğunu, zamanaşımı defi ve hak düşürücü süreye ilişkin defi yönünden, pasif husumet yokluğu yönünden davanın reddi gerektiğini ve HMK gereği tüm belgelerin, usulüne uygun okunaklı olarak tebliğ edilmesini ve cevap süresi verilmesini, davacı şirketin hangi şirketlerin hasar talebini karşıladığının sorulmasının gerektiğini ve davalı şirket ile mallarının çalındığını iddia eden şirket arasında özel güvenlik sözleşmesi yapılıp yapılmadığını, yapılmış ise çalındığı iddia edilen malzemenin zimmet formu olup olmadığını, giriş çıkışlarda yazılı bilgi verilip verilmediğini, çalındığı iddia edilen malzemenin faturası olup olmadığını, bu sayılan hususların araştırılması gerektiğini, bu nedenlerle davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece; davacının sigortalısı ile davalı arasındaki sözleşmeye göre davalının üstlenilen hizmeti gereği gibi yerine getirmediği, davacının sigortalısına gerekli önlemlerin alınması hususunda bilgi vermediği, bu nedenle gerçekleşen olayda tam kusurlu olduğu, davacı her ne kadar sigortalısının taşeronuna ödemede bulunmuş ise de davacının sigortalısı ile davalı arasındaki sözleşme kapsamında bu ödemenin sigortalısına yapılmış kabul edildiği, davacının yaptığı ödeme nedeniyle davalısının kanuni halefi olduğu ve davalının gerçekleşen zararın tamamından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne; kusur oranı ve zarardan sorumlu tarafın belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Savcılık ve ceza dosyasının, risk raporunun celp ve tetkikinin gerektiğini, davalı müvekkil şirketin, mağazaların depolarına mal giriş çıkışı konusunda bir sorumluluğunun bulunmadığını, davanın usul ve esas yönünden talebinin reddinin gerektiğini, bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, bunun gerekçeli kararda dahi belirtilmediğini, usulen temerrüde düşürülmeden faiz işletilemeyeceğini bu yönden bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, birleştirme talep edilen dosyaların gerekli şekilde dahi incelenmediğini, zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davanın müvekkili şirkete yönlendirilemeyeceğini, dava dilekçesi eklerinin okunaksız olduğunu, çalındığı iddia edilen, faturası dahi dosyaya sunulmayan bir kısım emtianın davalı müvekkil şirkete zimmetlenmediğini, adam çalıştıranın da sorumluluğu olduğunu, davanın ihbar edilmediğini ve ihbar olunanın da cevabının beklenmediğini, bu nedenlerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir
GEREKÇE: Dava, İnşaat All Risk sigortası kapsamında teminat altına alınan hırsızlık rizikosuna dayalı olarak sigortalıya ödenen bedelin rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK.’nun 1472. maddesi uyarınca; sigortacının, sigortalısının haklarına halefiyet hakkının gerçekleşebilmesi için sigortacının hukuken geçerli bir sigorta poliçesi teminatı kapsamında sigortacısına tazminat ödemiş olması ve sigortalının zarar sorumlusuna karşı dava hakkına sahip olması gerekir.TTK 1472. Maddesi uyarınca sigortacının sigortalısının haklarına halefiyet hakkının gerçekleşebilmesi için sigortacının hukuken geçerli bir sigorta poliçesi teminatı kapsamında sigortacısına tazminat ödemiş olması ve sigortalının zarar sorumlusuna karşı dava hakkına sahip olması gerekir. Sigortacı; ancak sigortalısının meydana gelen zarardan dolayı üçüncü kişilere karşı dava hakkı varsa bu hakka ödediği bedel oranında halef olacaktır.Davalı vekili davanın hakdüşürücü sürede açılmadığını ileri sürmektedir. İİK.’nun 67. maddesinde düzenlenen (1) yıllık dava açma süresi hakdüşürücü süredir. Bu süre itirazın alacaklıya tebliği ile başlar ve davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenmesi sürenin başlamasına etkili olmaz ve başlatmaz. Davalının icra takibine yapmış olduğu itiraz davacıya tebliğ edilmemiş , itirazın iptali davası 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmıştır.TTK.nun 1472’nci maddesine göre rücuan alacak istemine ilişkindir. Anılan maddede düzenlenen halefiyet yasal, sınırlı ve cüzi halefiyet niteliğindedir. Halefiyete dayalı rücu davası esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının onun halefi olarak sigortacı tarafından açılması olduğundan, sigortalı ile ona zarar veren arasındaki yasal hükümlere göre görülüp sonuçlandırılır. Yargıtay’ın 17.01.1972 gün 1970/2 Esas 1972/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre sigorta tazminatını ödeyen sigortacının zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı davada zamanaşımı sigorta ettirenin aynı şahıs aleyhinde açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlar. Dava konusu olayda zararı doğuran hırsızlık 14.09.2013 tarihinde meydana gelmiş olup davacı sigorta şirketi 15.05.2014 davalı hakkında icra takibi başlatmakla zamanaşımı kesilmiş olup somut olayda zamanaşımı süresi dolmamışşştır,6100 sayılı HMK 166 maddesi uyarınca aynı aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılan bağlantılı davalar hakkında birleştirme kararı verilebilecek olup ,HMK 167 maddesi uyarınca aynı yargı çevresindeki davalar ile ilgili verilen birleştirme kararlarına esas hükümle birlikte istinaf yasa yoluna başvurulabilir ve bu husus tek başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme sebebi teşkil etmeyecetir. Somut olayda ortada verilmiş bir birleştirme kararı bulunmadığından bu yönde bir inceleme yapılmamıştır. Somut olayda davacının güvenlik hizmeti vermiş olduğu dava dışı sigortalının … şantiyesinde hırsızlık olayı meydana geldiği tarafların kabulünde olup bu konuda kolluğa şikayette bulunulduğu sabittir. Davalı vekili bu hırsızlık olayı ile ilgili ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasını gerektiğini ileri sürmektedir.Bu hırsızlık olayı ile ilgili ceza davası açılıp açılmadığı yargılama sırasında tespit edilmemiş ise de hırsızlık olayı sonucunda ceza davasında yapılan yargılama sonucunda sanıklar hakkında verilecek hüküm davalı güvenlik şirketinin bu dava yönünden sorumluluğunu etkilemeyeceği gibi ortadan kaldırmayacak ve ceza dosyasının bekletici mesele yapılmaması eldeki davanın sonucuna etkili olmayacaktır. Davalı Güvenlik Şirketi malzemeleri çalınan ve zarara uğrayan … Ltd. Şti.ile arasında herhangi bir güvenlik hizmet sözleşmesi bulunmadığı bu nedenle bu davada taraf sıfatı bulunmadığı ve zarardan sorumlu olmadığını iddia etmektedir. …. Ltd. Şti …. sigortaya konu inşaatın elektrik işlerini yapan taşeron olup,İnşaat Tüm Riskler Sigortası poliçesi uyarınca sigorta ettiren … ve taşeronları sigortalı konumunda olup, hırsızlık olayı ve çalınan mallar sigorta teminatı kapsamındadır. Davadışı sigortalı ile davalı arasında imzalanan özel güvenlik sözleşmesi uyarınca; sigortalanan ve sorumlu olduğu şantiye alanında meydana gelen her türlü emtia, araç ve ekipmanın güvenliğinin sağlanması ve gerekli her türlü giriş çıkıştaki kontrollerin sağlanması, her türlü hırsızlık olayının tespiti ve önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve meydana gelen herhangi bir olay nedeni ile sigortalının ödemek zorunda kaldığı tazminat ve cezalardan davalı sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Buna göre davalı güvenlik şirketinin sorumlu olduğu saha içerisinde depo kapı kilidi kırılmak sureti ile çalınan malzemenin güvenlik görevlilerinin kontrolünde olan kapı haricinde dışarı çıkarılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle böyle bir malzemenin inşaat sahasından çıkarılmasından, güvenlik hizmetleri sözleşmesi kapsamında davalı şirketin kusurlu ve meydana gelen hırsızlık olayı sonucunda oluşan zarardan sorumlu olduğuve yine davadışı sigortalının deposunda kullanılan kilidin basit ve bozuk olmasından dolayı saklama, kilit altına alma gibi dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle kusurlu olduğunun kabulü gerekmiştir. Sigortalıların davalı şirkete dava hakkı bulunup, davacı sigorta şirketi yönünden de sigorta poliçesi teminatı kapsamında sigortalısına yaptığı ödemenin TTK 1472. Maddesinde düzenlenen sigortalının haklarına halef olarak rücu edebilmenin yasal koşulları oluşmuştur. Mahkemece expertiz raporu ile uyumlu, muafiyet düşülerek tespit edilen sigorta zararından davalının tam kusurlu olarak sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak 20.03.2017 tarihli güvenlik uzmanı bilirkişi dava dışı sigortalının saklama, kilit altına alma gibi dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle %20 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş, davacı da bu kusur oranını açıkça itiraz etmemiştir. Buna göre davalı yönünden raporda belirlenen %80 kusur oranı lehine usulü kazanılmış hak teşkil edecek olup mahkemece bu husus göz ardı edilerek davalının itirazı üzerine alınan bilirkişi raporu uyarınca olayda davalının tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Bununla birlikte dosyada yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, davalı güvenlik şirketinin hırsızlık olayında %80 oranında kusur durumuna göre sorumlu olduğu 5.768,10 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/01/2018 Tarih 2015/218 Esas 2018/40 Karar sayılı hükmün HMK ‘nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA, “Davanın KISMEN KABULÜ ile ; İstanbul …. İcra Dairesi’nin … E sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 5.768,10 TL asıl alacak yönünden İİK 67 Maddesi uyarınca İTİRAZIN İPTALİ ile takibin bu miktar üzerinden %10,5 oranını geçmemek kaydıyla değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, İcra inkar tazminatı talebinin REDDİNE, “İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 394,01 TL. karar harcından peşin yatırılan 123,14-TLnin mahsubu ile bakiye 270,87- TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 154,94-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 1.700,-TL bilirkişi ücreti ile 140, TL teb.-müz. gideri olmak üzere toplam 1.840-TL yargı giderinden kabul oranına göre 1.471- TL.nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 21,50-TL yargı giderinden ret oranına göre 4,31-TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili için takdir olunan 2.180-TL Vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı lehine davanın reddolunan kısmı üzerinden hesaplanan 1.442,03-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”Davalı tarafından yatırılan 159,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde iadesine,Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 5-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 3,99-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 74,-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 14,81-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/02/2020