Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1183 E. 2019/726 K. 23.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1183
KARAR NO : 2019/726
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2017
NUMARASI : 2016/1081 E.- 2017/872 K.
DAVA : Yöneticinin Azli-Kayyım Atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2019
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %20 oranında, davalı …’ın ise %79 oranında hissedarı olduklarını, davalı aynı zamanda şirket yönetim kurulu başkanı olup münferiden temsil yetkisini haiz olduğunu, davalı şirketin uzun süredir davalı hakim pay sahibinin istekleri doğrultusunda şirket menfaatlerine aykırı davranışlarla yönetildiğini, ayrıca eşit işlem ilkesine aykırı hareketlerle müvekkilinin pay sahibi olmasından kaynaklı haklarının da engellenmekte olduğunu, davalının yetkilerini de suistimal ederek şirket malvarlığına ve ticari unvanına zarar verdiğini, şirketin içinin boşaltıldığını ve hileli bir şekilde şirketin iflas ettirilmeye çalışıldığını, şirketin son 5 yıldır genel kurul toplantılarının yapılmadığını, şirkette çalışan tüm personellerin iş akitleri sonlandırılarak şirketin çalışamaz hale getirildiğini, şirketin sürekli borçlandırıldığını ileri sürerek davalı …’ın davalı şirket yönetiminden ve müdürlüğünden azli ile şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili, davacı iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının 2008 yılından bu yana yönetim kurulu üyesi olduğunu, toplantılara katıldığını ve şirket yönetiminde aktif rol aldığını, alınan her kararda imzasının olduğunu, müvekkilinin şirketin içini boşaltması söz konusu olmayıp aksine şirkete finansör olduğunu, ancak şirketin yıllar içinde biriken borçları ve zarar etmesi nedeniyle borca batık olduğunu ve bu nedenle iflasının istenildiğini, hileli bir durumun söz konusu olmadığını, ayrıca 27.02.2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde görüleceği üzere şirketin olağan genel kurul toplantılarının yapıldığını, şirketin yönetiminden kaynaklanan ve kayyım atanmasını gerektirecek bir problemin de bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava tarihi itibariye yönetim kurulunun ve yönetim kurulu başkanının görev süresinin dolmadığı, davacı da yönetim kurulu üyesi ve başkan yardımcısı olup görevi süresinin halen devam ettiği, dava tarihinden 2 yıl evvel 2014 yılında olağan genel kurul toplantısı ve dava tarihinden sonra 06/09/2016 tarihinde de 2016 yılı olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmış olup genel kurulun toplanamadığından bahsedilemeyeceğinden TTK’nun 530.maddesi şartları oluşmadığı gibi, davalı şirketin yönetim kurulunda istifa, kısıtlılık, ölüm vs gibi sebeplerle üye eksikliği bulunmadığı ve yönetim kurulunun görevine devam ettiği anlaşılmakla TMK’nun 427/4. maddesi uyarınca organ yoksunluğu halinin de gerçekleşmediği, öte yandan TTK’nun 364. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyesinin görevden alınması genel kurulun mutlak yetkileri arasında olup madde metninde aynı konuda mahkemeye müracaat hakkı tanınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi tarafından uyuşmazlığın esası bakımından önem arzeden hususların hiçbirinin değerlendirilmediğini, dosyada mevcut delil ve açıklamaları yok sayılarak karar verildiğini, oysa 2011-2015 yıllarına ait genel kurul toplantıları hiçbir surette yapılmadığı gibi müvekkiline hiçbir bilgi verilmeden şirket çalışanlarının tümünün işten çıkarıldığını, şirket kayıtlarında bulunan demirbaşlarla müşterilere ait kalıpların şirket merkezinden başka bir yere taşındığını, ayrıca ilk derece mahkemesinin dava konusu iddialarının esasını oluşturan hususlarda müzekkere cevaplarını beklemeden eksik inceleme ile karar verdiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava anonim şirket yönetim kurulu başkanının görevden azli ve şirkete yönetici kayyım atanmasına ilişkindir.Ne var ki, azil yetkisi 6102 sayılı TTK’nun anonim şirketlere ilişkin 364 ve 408. maddeleri gereği münhasıran genel kurula hasredilmiştir. Bu durumun tek istisnası TTK 334/2 hükmü olup, şirket ortaklarının yöneticilerin azli veya yetkilerinin sınırlandırılması amacıyla mahkemeye başvuru hakkı tanıyan bir hükmü bulunmamaktadır. Davacının kayyım atanması talebinin ise TMK 427 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi gerektiği düşünülebilir ise de, halihazırda mevcut yönetim kurulu başkanının olması karşısında onun yetkilerini sınırlandırır biçimde kayyım tayininin mümkün olmadığı da açıktır(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 15.01.2019 tarihli 2017/3136 E., 2019/338 K. sayılı emsal kararı].O halde, ilk derece mahkemesince davanın reddi yönünde verilmiş olan kararda bir isabetsizlik bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi . 23.05.2018