Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1160 E. 2020/182 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1160
KARAR NO : 2020/182
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2017
NUMARASI : 2014/446 Esas-2017/799 Karar
DAVA : Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/02/2020
Davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalı adına kayıtlı taşınmazın 14.09.2005 tarihinden itibaren başlamak üzere 15 yıl süreyle intifa hakkını resmi senetle aldığını, ayrıca davalı ile 21.10.2015 tarihli Bayilik ve İşleticilik Sözleşmesi imzalandığını, Rekabet Kurumu’nun 12.03.2009 tarihli duyurusu nedeniyle sözleşmenin 18.09.2010 tarihinde sona erdiğini, intifa hakkının ve dikey ilişkiye ilişkin sözleşmelerin sona ermesi nedeniyle müvekkilinin davalıya ihtarname göndererek durumu bildirdiğini ve intifa terkini için gerekli vekaletnameyi gönderdiğini, müvekkilinin intifa hakkı süresi sonuna kadar işleticilik ilişkisinin sona ereceğine güvenerek saha işleri, idari bina yapımı, akaryakıt tankı ve elektrik işleri için olmak üzere toplam 204.650-TL+KDV ödediğini, sözleşmenin 18.09.2010 tarihi itibariyle son bulması nedeniyle ödenen yatırım bedellerinin sözleşmenin kalan süresine ait kısmının 169.370-TL olduğunu, ancak bu tutarın güncellenmesi gerekmekte olup %24 oranında güncellenmesi sonucunda 338.737-TL+KDV’nin iadesi gerektiğini ileri sürerek 338.737-TL+KDV’nin 18.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, sözleşmenin süresinin 5 ile sınırlandırılmasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin bu sınırlandırma nedeniyle 31.12.2010 tarihinde akaryakıt istasyonu işletme işini bırakmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı şirketin, davalının işletmekte olduğu akaryakıt istasyonuna 15 yıl süreli intifa hakkına istinaden kalıcı yatırım niteliğinde yapılan tesislerin inşasını sağlayarak sübvansiyon desteğinde bulunduğu, ancak taraflar arasındaki sözleşmenin Rekabet Kurulu Tebliğleri uyarınca (5) yılın sonunda 18.09.2010 tarihi itibariyle sonlandırıldığı, bu durumda davacı … şirketinin davalı tarafından işletilmekte bulunan akaryakıt istasyonuna yapmış olduğu kalıcı nitelikteki yatırımlardan iadesi mümkün olmayan kısım yönünden davalının sebepsiz zenginleşmiş olduğunun kabulünün gerektiği, bu kapsamda bilirkişi kurulunca davacı yanın talep edebileceği kalıcı yatırım bedeli toplamının 150.040,80-TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 150.040,80- TL’nin 18/09/2010 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taleplerinin kalan süreye ait iadesi gereken kısmının denkleştirici adalet ilkesi gereğince alım gücü denkleştirilmiş tutarda iadesinin gerektiğini, talimat raporunda bu tutarın 249.304,95-Tl olarak hesaplandığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı kendisini vekille temsil ettirmesine rağmen, istinafa konu karar haricinde hiçbir kararın ve bilirkişi raporunun taraflarına tebliğ edilmediğini, 2-Yerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu dava konusu bir takım alet ve edevatın ekonomik değerlerini devam ettirdiğinin anlaşılmasına ve taraflarında bunları davacıya teslime hazır olunduğunun belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece bu alet ve edevatın da fiyatlandırıldığını, 3-Müvekkilinin ekonomik olarak zor durumda kalması nedeniyle işyerini kardeşi …’e devrettiğini ve onun da … firması ile yeni sözleşme akdettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin devam ettiğinin kabulü halinde yatırımların iadesini istemenin mümkün olmadığını, sözleşmenin sona erdiğinin kabulü halinde ise müvekkili ticarete devam etmediğinden yine iadesini isteminin mümkün olmayacağını, davanın sözleşme devam ederken açıldığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi uyarınca yapılan kalıcı yatırım ödemesinin Rekabet Kurulu’nun kararı gereği sözleşmenin geçersiz kalan süresine isabet eden kısmının istirdatı istemine ilişkindir. Taraflar arasında 21.10.2005 tarihli sözleşme ile başlayan bayilik ilişkisinin Rekabet Kurulu’nun 2009 tarihli kararlarına istinaden 18.09.2010 tarihi itibariyle sona erdiği açık olup, bu durumda davacının bayilik ilişkisinin intifa süresi sonuna kadar devam edeceğine inanarak yaptığı kalıcı yatırımlara ilişkin ödemelerin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının iadesinin, bu ödemelerle yapılan yatırımların halen davalı bayinin kullanımında olması ve taşınmazına değer katması koşuluyla kabulü gerekir (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 17/10/2019 tarihli 2018/2253 E., 2019/4818 K. sayılı emsal kararı). İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 12.08.2015 tarihli talimat ek raporunda, davacı tarafından yaptırılan konopi-tonoz ve ana bina şeklindeki bu kalıcı yatırımların halen istasyonda işletmeyi devralan ve farklı bir firma ile bayilik sözleşmesi akdeden şahıs tarafından kullanılmakta olduğu, 18.09.2010 tarihi itibariyle amorti edilmiş toplam değerinin 150.040,80-TL olduğu tespit edilmiş olup, davacının bu tutarda alacak talebinde haklı olduğu kabul edilmiştir. Bu tutar içerisinde kalıcı olmayan yatırımlar yani ariyet olarak verilip sökülüp alınabilen ekipmanların değeri yer almadığından, davalı tarafın ekipmanların teslime hazır olunduğu belirtildiği halde hesaplamada dikkate alındığı yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir. Yine davacı tarafça, iadesi gereken bu tutarın hesabında denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncelleştirilmiş tutarın dikkate alınması gerektiği ileri sürülmüş ise de ,Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin bu konudaki yerleşik içtihatları da dikkate alınarak davacı tarafın istinafı da haklı bulunmamıştır. Öte yandan davalı adına dosyaya 21.10.2013 tarihinde vekaletname sunulduğu halde, bilirkişi raporları davalı vekili yerine davalı asile tebliğ edilmiş ise de, davalı vekilinin 21.09.2016 tarihli dilekçesi ile ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 12.08.2015 ek rapora yönelik itirazlar(anabinanın ve elektrik tesisatının davalı tarafından … firmasına yaptırıldığı yönünde) sunulmuş ve 27.03.2017 tarihli ek raporda bu itirazlar karşılanmış olduğundan davalının savunma hakkının kısıtlandığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla bu eksikliğin davanın esasına bir etkisinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Dava konusu alacağa işletilecek faiz oranı ve faiz başlangıç tarihi istinaf konusu edilmediğinden, bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır. O halde ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE, Davacıdan alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, davalıdan alınması gereken 10.249,30-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 2.562-TL’nin mahsubu ile 7.687,30-TL bakiye harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf aşamasında taraflarca yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.13/02/2020