Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/116 E. 2018/296 K. 22.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/116
KARAR NO : 2018/296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2016
NUMARASI : 2015/104 E.-2016/788 K.
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/03/2018
Davanın reddine ilişkin verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini sözleşmenin süresinden önce feshini sebebiyet verdiğini bu sebeple müvekkili şirketin 10.000-USD tutarında kar mahrumiyeti alacağının oluştuğunu beyanla, alacağın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap dilekçesi sunmamıştır. Bu itibarla H.M.K.’nın 128. maddesi gereğince davayı inkar etme konumundadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, sözleşmenin, tarafların örtülü irade beyanlarıyla sözleşme kurulduktan sonra sona erdirildiği, davalıya atfı kabil kusur bulunmadığı, sözleşmenin haklı sebeple feshinden kaynaklı davacının tazminat ve kar kaybı alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, taraflar arasında 5 yıl süreli akaryakıt dağıtım bayilik sözleşmesi aktedildiğini, davalının istasyonda bulunan otomasyon sistem istasyonu elektriklerinin kesik olmasından dolayı kapalı olduğunu, bunun düzeltilmesi için defalarca ikazda bulunulduğunu, yükümlülüğün yerine getirilmediğini, davalının mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği istasyondaki ticari faaliyetlerini sonlandırdığı ve davacıya ait borçlarını ödemediği, bu nedenle sözleşmenin süre bitiminden önce feshedildiği, bu nedenle davacının uğradığı zararı tazmin etmesi gerektiği, sözleşmenin tarafların örtülü iradesi ile sonlandırıldığı şeklindeki gerekçenin usul ve yasaya aykırı olduğu, davalının sözleşme boyunca sözleşmede belirtildiği şekilde alımda bulunmadığı, böylelikle sözleşmeye aykırı davranıldığı, istasyonun bulunduğu bölgedeki bayiliklerin ortalama ürün alım satım belirlenerek, davacının mahrum kaldığı karın belirlenmesi gerektiği öne sürülmüş ve kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi istenmiştir.
GEREKÇE: Taraflar arasında 20/07/2011 tarihli akaryakıt istasyonu bayilik sözleşmesi bulunmaktadır.
Sözleşmenin süresi 5 yıldır. Bu durumda 20/07/2016 da sözleşmenin sona ermesi gerekmektedir.Davacı, 24/02/2014 tarih ve Beyoğlu .. Noterliğinin .. no.lu ihtarnamesiyle davalının EPDK kararına riayet etmesi ( kaçak akaryakıt satışının önlenmesini temin için öngörülen otomasyon sistemini kurup aktif halde tutması) hususunda ihtar etmiştir. İhtarname davalıya tebliğ edilememiş,Davacı, Beyoğlu … Noterliğinin 26 Eylül 2014 tarih ve .. no.lu ihtarnamesiyle sözleşmeyi otomasyon sisteminin kapalı bulunduğu ,veri alınamadığı ,muaccel hale gelmiş 4.389-TL borcun ödenemediği ,otomasyon yükümlülüğüne aykırı davranılması ,davalının istasyondaki ticari faaliyetine son vermesi ve muaccel borçların ödenmemesi nedeniyle sözleşme 26 eylül 2014 tarihinde feshedilmiş ve 27 ekim 2014 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir.
Bilirkişi incelemesinde davalının hiç akaryakıt almadığı anlaşılmakla sözleşmenin esasen hiç işlemediği bu durumda davacının feshinin haklı olmadığı ve kar kaybı olduğuna ilişkin bir belge ve ispat aracının da olmadığı belirtilmiş, mahkemece de bilirkişi raporu benimsenerek bu doğrultuda davanın reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK 126. maddesinde ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde borçlunun temerrüdü halinde alacaklının sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği ifade edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede davacının ediminin davalının talep edeceği akaryakıt ve bu minvaldeki malları temin etmek olduğu, ve davalı bayii talep etmese de davacının edimini ifaya hazır olduğu, anlaşılmaktadır.
Feshin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında değerlendirilmesi gerekirse: Sözleşmenin 4. Maddesinde bayinin borçlarını ödememe, eksik veya geç ödeme halinde …’in sözleşmeyi feshetmesi ihtiyarına bırakılmıştır. 26. Maddede de benzer bir inisiyatif AKPET’e tanınmıştır. 27. Maddede ise bayinin sözleşmenin herhangi bir hükmüne uymaması halinde c bendinde sözleşmeyi derhal ve süresinden önce feshetmek, b bendinde ise satış kaybından dolayı maruz kaldığı kar kaybını talep etmek haklarına sahip olduğu kararlaştırılmıştır. Bu madde hükümleri karşısında davalının hiç akaryakıt almamasından yola çıkarak sözleşmenin zımnen taraflarca feshedildiğini kabul etmenin sözleşmeye ve hukuka uygun bir yorum olmadığı kabul edilmelidir.
Davalının hiç akaryakıt almaması ve istasyonu işletmeden terk ettiği iddiası karşısında tebliğ edilemeyen ihtarname de gözetildiğinde TBK 124. Maddesinde belirtildiği üzere: karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüdüne ilişkin olarak içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa bu durumda süre verilmeden sözleşmenin feshedilmesi geçerlidir. Davalı istasyonu işletme ve davacıdan mal alma ,bir zorunluluk olan otomasyon sistemini kurmamak suretiyle akdi ihlal etmiş bulunmaktadır.
Davacı tarafça sözleşme esasen davalının hiç akaryakıt almaması nedeniyle değil, bayinin EPDK nın getirdiği otomasyon sistemi yükümlülüğünü yerine getirmemesi, istasyonu faal tutmadan terketmesi ve borcun ödenmemesi nedeniyle feshedilmiştir. Bu gerekçelerle feshedilen sözleşmenin (öncesinde hiç akaryakıt alımı olmaması nedeniyle) feshinin geçersizliğine hükmedilmesi hukuka ve taraflar arasındaki sözleşmeye uygun görülmemektedir.
Bu durumda sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenlerle feshi dolayısıyla sözleşmenin feshi tarihinden, normal bitmesi gereken sürenin sonuna kadarki süre için ,”fesihten sonra ki dönemde kar mahrumiyeti zararı hesaplanmasında ,davacının aynı bölgede aynı şartlarla yeni bir bayilik ilişkisi kurabilmesi için gerekli olan makul süre belirlenerek” davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti hesaplanmalıdır.(Yargıtay 19.HD nin 2016/2825 -9158, 2015/11965-2016/6931 ,2015/11090 esas-2016/1858 sayılı kararları da aynı yöndedir.)
Buna göre davacı vekilinden fesihten sonra aynı bölgede bayilik edinip edinmediği sorulup, davalının işletmeyi taahhüt ettiği istasyonun bulunduğu ya da emsal niteliği taşıyabilecek nitelikte yakın lokasyonlarda davacının edindiği başka bayiler varsa bunların tespiti ve kar kaybı hesabı yapılabilecek davalının satışı yok ise de emsallere göre tesbit edilebileceği , yeni tesis edilmiş akayakıt istasyonlarının alım- satım ortalaması belirlenerek davacının elde edebileceği muhtemel kar mahrumiyetinin belirlenerek buna hükmedilmesi gerekirken; bu hususlarda araştırma yapılmadan ve uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden buna uygun rapor alınmadan hüküm verilmesi , HMK 353/1/a/6 kapsamında tarafların (davacının) davanın esasıyla ilgili olarak gösterdiği delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması anlamını taşımakla, söz konusu eksikliğin giderilmesi için kararın kaldırılması ve dosyanın mahkemesine iadesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/12/2016 tarih 2015/104 Esas 2016/788 Karar sayılı hükmün HMK’nun 353(1)a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA;
“Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine,”
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353-(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/03/2018