Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1148 E. 2020/1236 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1148
KARAR NO : 2020/1236
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2018
NUMARASI : 2016/743 Esas 2018/212 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ,dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili ; müvekkilinin davalı şirkette 6.401,681-değerinde paya sahip olduğunu, davalı şirketin 04.04.2016 tarihli 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 5.6. ve 10. gündem maddeleri ile alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmesi nedeniyle iptali gerektiğini, şöyle ki, davalı şirketin hakim ortağı olan … A.Ş.(%39,6) ile davalı şirketin bir takım YK üyelerinin aynı kişilerden oluştuğunu, her iki şirketin de aynı olan YK üyelerinin … …. olduğunu ve bu şahıslar hakkında devam eden ceza davaları olmasına rağmen ibra edilmelerinin ve TTK 395-396 m. kapsamında rekabet yasağı ve işlem yapma yasağına ilişkin ilişkin izinlerin verilmesi gündemin 5. ve 10.maddelerinin iptal edilmesini gerektirdiğini, yine kazanç payı dağıtımına ilişkin gündemin 6.m. MK 2 m. uyarınca dürütlük kuralına aykırı olup örtülü kâr dağıtımı yapılmış ve TTK 357.m. düzenlenen eşit işlem ilkesine aykırı olduğundan iptali gerektiğini, davalı şirkette hiçbir icrai görevi olmayan hakim ortaklıkları nedeniyle YKnda bulunan pay sahiplerine kâr payına ek olarak kazanç payı adı altında örtülü bir kâr dağıtımı yapıldığını ileri sürerek 04.04.2016 tarihli 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında 5.6. ve 10. nolu kararların butlanının tespitine, iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili,bir kısım kişiler hakkında açılan ceza davalarının davalı şirket YK üyesi sıfatıyla açılmadığını, kaldı ki aksi düşünülse dahi ceza davalarının genel kurulda pay sahiplerince alınan ibra kararlarının sıhhatini sakatlamayacağını, ayrıca ceza davalarından birinin sonuçlandığını ve sanıkların beraat ettiklerini, 5.nolu karar ile her bir yönetim kurulu üyesinin ayrı ayrı ve ciddi bir oy farkı ile ibra edildiklerini, ayrıca bağımsız YK üyesi olmayan ve şirket ve/veya diğer grup şirketlerinde icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı ödenmesine ilişkin 6 nolu gündem maddesi ile alınan kararın SPK; TTK ve Esas Sözleşme hükümlerine uygun olduğu müddetçe genel kurulun tasarruffu olduğunu ve bu takdir hakkının sorgulanamayacağını, şirket esas sözleşmesinim 25.m. uyarınca ise ilgili meblağlar düşüldükten sonra kalandan genel kurulun %2 oranında bir meblağın YK üyelerine dağıtılmak üzere ayrılmasına karar verebileceğini,ayrıca bu kararın şirketin ücret politikasına da uygun olduğunu,TTK 395 ve 396.m. istinaden verilen izin ve yetkilere ilişkin kararın da ceza davaları nedeniyle hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş ise de bu konuda hiçbir açıklama yapmadığını, hiçbir somut bilgiye dayanmadığını, YK üyelerinin bu görevleriyle ilgili olmayan ceza davalarının kendilerine verilen izin ve yetkilerin sıhhatini etkilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, Gündemin 5.ve 10.maddelerinin pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin oydan mahrumiyetleri dikkate alınarak oy kullanmamaları ile oy çokluğu ile alındığı, şirketin mali tablo ve raporlarının gerçekleri yansıtmadığına ilişkin herhangi bir iddia ve somut veriye rastlanmadığı, şirketin yüksek oranda kar sağladığı,YK üyelerinin yolsuzluk yaptığı ve şirketi kötü yönettiklerine dair kesinleşmiş ceza mahkemesi kararları bulunmadığı gerekçesiyle 5 ve 10.maddelerin iptali isteminin reddine; TTK.nun 511.maddesine göre yönetim kurulu üyelerine kazanç payları sadece net kardan ve ancak kanuni yedek akçe için belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin %5 i oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kar payı dağıtıldıktan sonra verilebileceği, TTK.nun 394.maddesinde de yönetim kurulu üyelerinin tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararı ile belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret , ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebileceğinin kararlaştırıldığı, Genel kurul toplantısında alınan 6.nolu kararın TTK.nun 511.maddesi hükmüne uygun olduğu, kazanç payının teşvik tedbiri olduğu, TTK.nun 511.maddesine ve TTK.nun 394.maddesine aykırı olmayan 6.maddenin iptali gerekmediği gerekçesiyle bu maddenin iptali isteminin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili; kazanç payının icra görevi bulunmayan YK üyelerine dağıtılmasının, TTK 511.m. ile öngörülen amaç ile çeliştiği, şirketin esas sözleşmesine de aykırılık teşkil ettiği, buradaki asıl amacın bahsi geçen hakim hissedar konumundaki şahıslara örtülü kâr dağıtmak olduğunu, bu ödeme ile pay sahibi olan şahıslara imtiyaz yaratıldığını, 6 nolu kararın iptalinin gerektiğini, gündemin 5.maddesi ile alınan ibra kararının ve 10.maddesi ile alınan yetki ve izin verilmesine ilişkin kararın oydan yoksunluk yanında dürüstlük kuralına ve kanuna aykırılık sebebiyle iptali gerektiğini, TTK 395 ve 396 maddesinde belirtilen izin ve yetkilerin yasak oylar ile alındığını, ancak paydaş şirketlerin TTK 436/1 m. hükmü gereği oydan yoksun olmaları gerektiğini, ayrıca TTK 395-396 m. uyarınca yetki verilen bu şahısların daha önceki dönemlerde … Holding’in grup şirketleri arasında yer alan diğer şirketlerde bu haklarını suistimal ettiklerine ilişkin kuvvetli emareler bulunduğunu, diğer yandan davalı şirketin bazı YK üyeleri hakkında devam eden sorumluluk davaları mevcut iken alınan ibra kararının ibra kurumunun niteliğine aykırı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE :Dava, davalı şirketin 04.04.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan bir kısım kararların butlanının tespiti, aksi halde iptali istemine ilişkindir. Somut olayda davacı 4.4.2016 tarihli genel kurul toplantısında, iptali istenen 5,6 ve 10 nolu gündem maddesi ile alınan kararlara muhalif kaldığı ve bu hususu zapta geçirdiğinin, dolayısıyla iptal istemi bakımından dava şartının mevcut olduğunun kabulü gerekmiştir. Uyuşmazlık konusu 6 nolu gündem maddesi ile alınan karar, davalı şirkette icra görevi olmayan YK üyelerine kazanç payı dağıtılmasına ilişkin olup, davacı bu şekilde bir dağıtımın TTK 511.madde ile öngörülen amaç ile çeliştiği ve şirketin esas sözleşmesine de aykırılık teşkil ettiğini, asıl amacın bahsi geçen hakim hissedar konumundaki şahıslara örtülü olarak kâr dağıtmak olduğunu, bu ödeme ile dolaylı yoldan davalı şirkette pay sahibi olan şahıslara imtiyaz yaratıldığını,ayrıca eşit işlem ilkesine de aykırı olduğunu ileri sürmektedir. TTK.nun 511.maddesinde yönetim kurulu üyelerine kazanç paylarının sadece net kardan ve ancak kanuni yedek akçe için belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin %5 i oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kar payı dağıtıldıktan sonra verilebileceği düzenleme konusu yapılmıştır.Davalı şirketin Esas Sözleşmesinin “Kar Dağıtımı ve Yedek Akçeler” başlıklı 25.maddesinde ise bir kısım meblağlar düşüldükten sonra kalandan genel kurulun %2 oranında bir meblağın yönetim kurulu üyelerine dağıtılmak üzere ayrılmasına karar verebileceği düzenlenmiş, yine davalı şirketin Yönetim Kurulu Üyeleri ve Üst Düzey Yöneticilere İlişkin Ücret Politikası metni incelendiğinde, şirket genel kurulunca şirket esas sözleşmesinin 25.m. uyarınca yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılmasına karar verildiği takdirde icrada da görevi bulunan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına karar verilen kazanç payından herhangi bir ödeme yapılmayacağının, bunlara yapılacak kazanç payı ödemesinin icrada görevi bulunmayan yönetim kurulu üyelerine ödeneceğinin düzenlendiği görülmüştür. Görüldüğü üzere icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılmasına ilişkin karar kanun, esas sözleşme ve şirketin ücret politikası kararına aykırı olmadığı gibi, icrada görevi olan olup maaş, ücret,ikramiye vs alan yönetim kurulu üyeleri ile icrada görevli olmayan yönetim kurulu üyelerinin eşit konumda olmadıkları, icrada görevli olmayan üyelere teşvik amaçlı böyle bir ödeme yapılabileceği dikkate alındığında TTK 357.m. uyarınca eşit işlem ilkesine de aykırı bir durumun bulunmadığı, dolayısıyla kararın esasında örtülü kâr dağıtımı mahiyetinde olmadığı ve iptalini veya butlanını gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı sonuç ve kanatine varılmıştır. Dairemizin 2017/333 esas ,2017/619 karar sayılı ilamında ;benzer bir ana sözleşme hüküm incelenmiş olup ” net kardan zarar düşüldükten sonra kalanın %5 inin ,ödenmiş sermayenin %20sini buluncaya kadar yedek akçe ayrılacağı ,1.temettü dağıtıldıktan sonra kalandan en fazla %10 unun YK üyelerine ,%10 unu da şirketin müdür ve müstahdemlerine dağıtılabileceği düzenlenmiş olup , ödenecek kazanç payı ana sözleşme gereği yeterli nisap ile alındığı anlaşılmaktadır. Ana sözleşme de YKna verilebileceği kararlaştırılmış ,icracı -icracı olmayan yönetim kurulu üyesi diye bir ayrım yapılmamıştır. 1.temettü ödendikten sonra kalanda ödenecek %10 tutar YK üyelerine ödenmesine karar verilmesi genel kurulun takdirinde olup ,ancak diğer yönetim kurulu üyeleri bakımından bir eşitsizlik düşünülebilirse de davacılardan başkaca bir itiraz olmadığı ,kararın ortakların hukukunu etkiler bir yanı bulunmadığı” denilerek benzer ana sözleşmedeki kazanç payı dağıtımına ilişkin karar alınabileceği gerekçesiyle başvurunun esastan reddine ilişkin hükme yönelik temyiz istemi Yargıtay 11.HD nin 2018/1327 esas-2019/8307 karar nolu 19.12.2019 tarihli ilamı ile temyiz istemi rededilmiştir.(yine Yargıtay 11.HD’nin 13/09/2018 tarihli 2016/12080 E., 2018/5297 K. sayılı kararı aynı yöndedir.)Uyuşmazlık konusu 5 nolu gündem maddesi ile alınan karar, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ve 10 nolu gündem maddesi ile alınan karar yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 m. uyarınca izin ilişkin ve yetki verilmesine ilişkin olup, davacı, bu şahıslar hakkında ceza davaları devam ederken bu yönde kararlar alınmasının doğru olmadığını, ayrıca oydan yoksunluğa ilişkin kanun hükümlerinin de dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüştür. Öncelikle dosya kapsamı incelendiğinde davacı tarafça sözü edilen tüm ceza davalarında şüpheliler hakkında beraat kararları verildiği görülmüştür.Öte yandan TTK’nın 436/2 m.” Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. ” hükmünü haizdir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanamayacakları gibi, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında da oy kullanamazlar. Genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli incelendiğinde de, ibrası oylanan yönetim kurulu üyesi yanında diğer yönetim kurulu üyelerinin de oy kullanmadıkları görülmüş olup, 5 nolu gündem maddesi ile alınan ibra kararının iptalini veya butlanını gerektirir bir durum olmadığı sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte davacı, TTK 436/1 m. uyarınca davalı şirketin hakim ortağı konumunda olan … A.Ş. ve …Tic. Ve San. A.Ş.’nin, 10 nolu gündem maddesi ile alınan TTK 395 ve 396 m. uyarınca yönetim kuruluna izin ve yetki verilmesine ilişkin karar yönünden oydan yoksun olmalarına rağmen oy kullandıklarını ileri sürmüştür.TTK 436/1 m. “’Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Ne var ki bu madde ile, oydan yoksun oldukları değerlendirilen anonim şirketlerin ne kendileri ile davalı şirket arasında, ne de yine bu anonim şirketlerin ortağı olduğu şahıs şirketi ile hakimiyetleri altındaki şirketler arasında kişisel nitelikte bir iş görüşülüp karara bağlanmış olmadığından, davacı tarafın bu yöndeki iptal ve butlan talebi de yerinde görülmemiştir.6102 sayılı TTK’nın ”Oydan Yoksunluk” başlıklı 436. maddesinde ”Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. ” hükmünün yer aldığı, görüşülüp karara bağlanan gündem maddesinde, mahkemece oydan yoksun oldukları değerlendirilen anonim şirketlerin ne kendileri ile davalı şirket arasında, ne de yine bu anonim şirketlerin ortağı olduğu şahıs şirketi ile hakimiyetleri altındaki şirketler arasında kişisel nitelikte bir iş görüşülüp karara bağlanmış olmadığı, TTK’da oydan yoksunluk haline ilişkin mevcut düzenleme, anonim şirketin pay sahiplerinin oy hakkına ve bunun doğumuna ilişkin 434. ve 435. maddeleri gözetildiğinde istisnai nitelikte olup istisna hükümlerinin yorum yoluyla kapsamının genişletilmesi kaçınılması gereken bir yöntem olduğu ,bu nedenlerle, TTK’nın 436. maddesinde hükme bağlanan oydan yoksunluk halinin uyuşmazlık konusu 10 nolu karar yönünden oluşmadığı nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığı”denilmiştir.(Yine davacı tarafından başkaca açılmış davada Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 19.12.2019 tarihli 2018/1327 E., 2019/8307 K. sayılı emsal kararı.)O halde ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönünde verdiği kararında bir isabetsizlik bulunmamakta olup, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 45,75-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020