Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1142 E. 2020/203 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1142
KARAR NO : 2020/203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMES: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2017
NUMARASI : 2016/637 Esas- 2017/938 Karar
DAVA: Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/02/2020
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin 2001 yılında davalı şirketin bayiliğini yapmaya başladığını, 4 dükkanda … bayiliği yaptığını, ancak bir yerden sonra davalının müvekkiline borçlarını ödememeye başladığını, davalının 19.10.2006 tarihli ihtarnamesi ile müvekkilinin Fatih/İstanbul adresindeki bayinin kurumsal imaja uygun olmadığından bahisle kurumsal imaja uygun lokasyon temin edilerek 31.12.2006 tarihinde kadar taşınmasının ihtar edildiğinini, müvekkili baskı sonucu bu işyerini taşımaya çalışırken davalının müvekkilinin bayi adresinden 10 metre uzaklıkta tamamen aynı fiziki şartlara sahip başka bir dükkanda yeni bir bayilik açtırdığını, esasında davalının müvekkiline olan prim borcunu ödememek veya geciktirmek için bu yolu kullandığını, müvekkili alacağını tahsil etmeye çalışırken davalının gönderdiği 13.07.2009 tarihli ihtarname ile taraflar arasındaki ilişkinin 01.08.2006 tarihinde sona erdiğini vurgulamakta olduğunu, oysa 08.04.2009 tarihli e-postada ticari ilişkinin devam ettiğinin açık bir şekilde görülmekte olduğunu, davalının ödemeden imtina etmeye devam etmesi üzerine davalı aleyhine alacak davaları açıldığını ve davaların müvekkili lehine sonuçlandığını, davalının kötüniyetli faaliyeti ile müvekkili bayiliğini sona erdirmeye çalıştığını ve işyerinden tahliye ettirdiğini, daha sonra aynı lokasyonda başka bir bayilik açtırdığını, bu şekilde müvekkilinin zarara uğratıldığını ileri sürerek müvekkili bayiliğinin haksız olarak sona erdirilmeye çalışıldığının, işyerinden haksız olarak tahliye edilmeye zorlandığının, fesih sebeplerinin gerçekleşmediğinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000-TL maddi ve 25.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin 14.07.2009 tarihli ihtarname ile taraflar arasında zaten fiili olarak devam etmeyen ticari ilişkinin sona erdiğinin bildirildiğini, kaldı ki bayilik ilişkinin 2009 yılı itibariyle sona erdiği kabul edilse dahi 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, taraflar arasında 15.06.2005 tarihli Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, ancak sözleşmenin davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve kullanmayı taahhüt ettiği işyerlerini kapatması nedeniyle fiilen uygulanamaz hale geldiğini, zira davacının gönderdiği 2007 tarihli ihtarnameler ile şube kapatma taleplerine bulunduğunu, ilişkinin sona erdiğinin 14.07.2009 tarihli ihtarname ile davacıya bildirildiğini, kaldı ki müvekkilinin sebep göstermeksizin fesih hakkının da mevcut olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sözleşmesel dayanağının 15.06.2005 tarihli bayilik sözleşmesi olduğu, davalı tarafça davacı tarafa gönderilen 13.07.2009 tarihli ihtarname ile ticari ilişkinin 01.08.2006 günü itibariyle bittiğinin açıkça belirtildiği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 35.md.ile davalı tarafın 30 takvim günü öncesinden yazılı olarak bildirilmek suretiyle her zaman sözleşmenin feshedebileceğinin kararlaştırıldığı, bu haliyle taraflar arasındaki sözleşmenin davacı firmanın işyeri ile bayiliğini davacı ….Ltd Şti.ne 01/08/2006 tarihinde devretmesi neticesinde feshedilmiş olduğunun açık olduğu, taraflar arasındaki Acentelik Sözleşmesinin 818 Sayılı Kanunun 126.md ve 6098 Sayılı Kanunun 147.md uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, buna göre dava tarihi itibariyle davacı tarafın taraflar arasındaki sözleşmeye dayanan taleplerinin zamanaşımına uğradığı, davalı tarafın süresi içinde zamanaşımı itirazında bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece zamanaşımının başladığı tarihin hatalı tespit edildiğini, daha önce davalı hakkında prim alacağına ilişkin açılan davalarda 08.04.2009 tarihine kadar bilfiil ticari ilişki olduğunun, hatta bu tarihten sonra müvekkilinin prim alacağı faturası kesmemiş olmasının nedeninin davalının bu yönde bilgilendirme mesajı atmaması olduğunun tespit edildiğini, mahkemenin kesinleşmiş mahkeme kararını yok sayarak sözleşmenin 01.08.2006 tarihinde sona erdiğini benimsemesinin doğru olmadığını, yine mahkeme kararlarının cari kayıtlı ilişkinin 25.08.2009 tarihine kadar devam ettiğini ispatlamakta olduğunu, davalının 19.10.2006 tarihli ihtarının da dikkate alınmadığını, ilişkiyi kesin olarak bitiren bir ihtarnamenin mevcut olmadığını, esasen zamanaşımı süresinin başlamadığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, sözleşmeden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Davalının yasal sürede ileri sürülen zamanaşımı def’inin değerlendirilebilmesi için, öncelikle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetinin ne olduğunun tespiti gerekir. Davalı, taraflar arasında acentelik ilişkisi olduğunu savunmuş, davacı da bu nitelendirmeye açıkça itiraz etmemiş, ancak alacağın genel zamanaşımına tâbi olduğunu belirtmiştir. 6762 sayılı TTK’nun 116. maddesinde (6102 sayılı TTK. m.102) Acentelik “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tabi bir sıfat olmaksızın bir mukaveleye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimi bir surette ticari bir işletmeyi ilgilendiren akitlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tarif edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 15.06.2005 tarihli sözleşme incelendiğinde, “Bayinin Yetkisi” başlıklı 7.1. maddesinde, bayinin, iş bu sözleşme konusu faaliyetler içerisinde yer alan sözleşmeleri … adına ve hesabına akdedeceği ve bu iş ve işlemlerde …’ya aracılık hizmeti vereceği, 7.2.maddesinde ise bayinin, yukarıda belirtilen hususlar dışında, iş bu sözleşmenin 4.maddesindeki konu kapsamında olan sair hususlarda, … ürünleri ile … tarafından izin verilen ürünlerin,…kendi nam ve hesabına satış, dağıtım ve pazarlamasını yapacağı, 7.3 maddesinde 7.1 fıkrada belirlenen konu dışında Bayinin, ….nın temsilcisi olmadığı, bu sebeple birinci fıkrada belirlenen konu dışındaki tüm yazışma ve alışverişlerde Bayinin kendi adına ve hesabına hareket edeceği hususlarının düzenlendiği görülmüş olup, buna göre taraflar arasındaki ilişkinin 7.1.maddesi uyarınca acentelik ilişkisi olduğu kabul edilebilir ise de, bayinin 7.2 maddesinde belirtilen kendi adına ve hesabına satış ve dağıtım yetkisi yönünden bayilik ilişkisi olduğu, dolayısıyla sözleşmenin karma nitelikte bir sözleşme olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda somut olayda dikkate alınması gereken 818 sayılı BK 125. ve 126.m. uyarınca zamanaşımı süresi acentelik ilişkilerinde 5 yıl ve bayilik ilişkilerinde 10 yıl olup, dava konusu karma nitelikli sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkta uzun süre olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin dikkate alınması gerektiği kanaatine varılmıştır. Öte yandan dosya kapsamındaki mevcut delillerden taraflar arasındaki ticari ilişkinin tam olarak hangi tarihte sona erdiği anlaşılamamakta ise de, davalı tarafça iddia edildiği gibi 01.08.2006 tarihinde sona erdiği kabul edilse dahi dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. O halde ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak işin esasına girilip deliller toplanarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353(1)-a-4-6 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2017 tarihli 2016/637 Esas 2017/938 Karar sayılı hükmünün HMK 353(1)a-4-6 m. gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye İADESİNE”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yatırılan 35,90- TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 13/02/2020