Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1134 E. 2020/547 K. 03.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1134
KARAR NO: 2020/547
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2018
NUMARASI: 2017/372 Esas 2018/296 Karar
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3 ATM.nin 2017/568 /E 2017/521 /K SAYILI DOSYASI
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
ASIL-BİRLEŞEN DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/06/2020
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
ASIL DAVA: Davacı vekili ; müvekkilinin davalı şirketin 26.1.2017 tarihli 2017/05 sayılı YK kararı ile, esas sermayesi ile kanuni yedek akçelerinin bir bölümünün karşılıksız kalıp kalmadığının tespiti zımmında … AŞ.’den alınan 25/01/2017 tarihli özel tespit raporuna göre şirketin öz varlığının ¨9.693.270-TL olduğunu,esas sermaye ve yedek akçeleri toplamının ¨26.892.861-TL olduğu bu miktarın ¨17.199.590-TL kısmının karşılıksız olduğu, TTK 376/2 uyarınca yaklaşık 2/3 oranında sermaye kaybı eşiğine ulaşıldığı,sermaye azaltımı yapılması gerektiğine karar alındığını ,sermaye kaybının tam 2/3 e ulaşmadığı halde sermaye azaltımına gidilmesi yönünde karar alınmasının batıl bir karar olduğunu, aksine TTK mad.376/1’de yazılı olan 1/2 ve daha fazlası oranına ulaşıldığını, 376/1’de yazılı tedbirlerin uygulanmasının gerektiğini, özkaynak toplamının ¨9.693.270-TL olarak tespit edildiğini, 1/2 ile 2/3 oranı arasında kaldığını bu nedenle sermaye azaltımı yapılamayacağını, bu şekilde yapılan sermaye azaltımının küçük hissedarların payının düşürülmesine neden olduğunu, eşitlik ilkesine ve azlığın payına tecavüz edildiğini , 26/01/2017 tarih ve 2017/05 sayılı YK kararı ve 01/02/2017 tarihli YK raporunun batıl olduğunun tespitini, zarar tutarınca sermaye azaltımı yapılan 28/02/2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararının yokluğunun ve butlanının tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP:Davalı vekili;sermaye azaltımına ilişkin YK Raporu’nun TTK uyarınca hazırlanan zorunlu/usulü işlem olduğunu ve butlan yaptırımına tabi olmadığını, sermaye azaltımı kararının bilanço zararının (açığının) kapatılması amacıyla alındığını,sermaye azaltımı ve artırımı sürecinde tüm pay sahiplerinin eşit işleme tabi tutulduğunu, 2012 yılında … AŞ nin , … AŞ’ye ortak olma kararı aldığını, hisse devir işlemleri tamamlandığında davacının … ile birlikte “B Grubu” paydaş olarak ortak olduğunu,şirketin hisselerinin %55’i …’e, %10’u davacıya devredildiğini ve bakiye %35’in ise mevcut paydaşlarda kaldığını, şirketin 2013 yılında ¨ 56.181,22-TL, 2014 yılında ¨ 5.121.326,80-TL, 2015 yılında ¨ 6.976.973,90-TLve 2016 yılında ¨14.790.044,15-TL olmak üzere sürekli zarar ettiğini, … tarafından tanzim edilen Özel Tespit Raporunun YK’nun 26/01/2017 tarihli toplantısında müzakere edilerek bilanço zararının kapatılması için genel kurulun toplantıya çağrılmasına karar verildiğini,davacının karar alınmasına engel olmaya çalıştığını,karar metnine şerh koyduğunu, davalı şirketin, 15/02/2017 tarihinde kredi borç faizini ödeyemediğini ve mevcut kredisini yeniden yapılandırdığı, … A.Ş. tarafından nakit sermaye ihtiyaç raporu düzenlendiğini, şirket YK’nun 15/03/2017 tarihli 2017/20 sayılı toplantısında; … tarafından tanzim edilen 13/03/2017 tarihli Nakit Sermaye İhtiyaç Raporu dikkate alınarak; genel kurulun sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme tadilini görüşmek üzere toplantıya çağrılmasına karar verildiğini, söz konusu kararı da, davacının”sermaye azaltım kararına karşı her türlü itiraz ve yasal hakları saklı kalmak kaydıyla” oybirliği ile imzalandığını, davacının,şirketin sermaye ihtiyacının ne kadar elzem olduğunu bilmesine rağmen sermaye artırımı sürecinde kötü niyetli hareket ettiğini ,davanın dava şartı yokluğu nedeniyle ve esas bakımından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin kanunun emredici hükümlerine aykırı,müvekkilinin %10 azınlık paylarını bertaraf edecek şekilde kötüniyetle önce 28/02/2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul kararı ile sermaye azaltımına gidildiğini, bu karara karşı Bakırköy 3.ATM ‘nin 2017/372 esas sayılı dosyası ile belirtilen gerekçelerle yokluğu, butlanının tespiti ve iptali için dava açıldığını, sermaye azaltımı sonrasında oluşan toplam ¨9.693,270-TL”tutarındaki mevcut sermayenin ¨27.500.000-TL” nakdi sermaye artırımı yapılarak ¨37.193.270-TL”ye çıkarılması için 07/04/2017 tarihinde sermaye artışına dair olağanüstü genel kurul kararı üzerine, aynı gün saat 12:00’da şirket yönetim taahütnamesi gündemi ile toplanan davalı şirket YK ndan istifa ettiğini, buna rağmen müvekkilinin imzalamış gibi karar alınıp ilan edilmesinin kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğunu, bu nedenlerle 07/04/2017 tarihli YK kararının batıl ve geçersiz olduğunun tespitine veya iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde;davacının 17/04/2017 tarihli dava dilekçesi ile sermaye azaltımına ilişkin alınan kararların (28/02/2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ve 26/01/2017 tarihli YK kararı) iptali ve butlanını talep ettiğini , bu kez sermaye arttırımına ilişkin kararların (07/04/2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ve 07/04/2017 tarihli YK kararı) iptali ve butlanını talep ettiğini, davalı şirket’in sermaye azaltımına ve sermaye artırımına ilişkin olağanüstü genel kurul kararları küçük pay sahipleri de dahil olmak üzere davacı dışındaki diğer tüm pay sahiplerinin olumlu oyu (%90) ile alınmış ve YK kararlarında da davacının (o dönemde) muhalefet şerhi dışında diğer tüm YK üyelerinin olumlu oyları bulunduğunu,alınan sermaye azaltımı ve 07/04/2017 tarihli genel kurulda sermaye artımı kararları nedeniyle , davalı şirketin ve yahut diğer küçük pay sahiplerinin de dahil olmak üzere davalı şirket pay sahiplerinin zarara uğratıldığı yönünde, davacının iddiası dışında,bir itiraz bulunmadığını, gerek genel kurul gerekse yönetim kurulu kararlarının butlanı veya iptali isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece, TTK md. 376 f. 2 YK nun genel kurulu toplantıya çağırabilmesi için kesin biçimde sermayenin 2/3 ünün kaybını aramadığı,genel kurulun sermaye artırımı veya azaltımı konusunda münhasıran yetkili olduğu; ancak icra edilebilir kararların butlanının söz konusu olabileceğini ve 01/02/2017 tarihli YK raporunun da butlanından söz edilemeyeceği;butlan koşulları oluşmadığından davacının asıl ve birleşen davada YK kararları ile raporunun batıl olduğunun tespitine ilişkin açtığı davanın reddine ;davalı şirketin (28/02/2017 tarihli )sermaye azaltım kararı ve akabinde yaklaşık bir ay sonra alınan sermaye artırımı kararı(07/04/2017 tarihli genel kurul) ile davalı şirketin hakkın sakınılarak kullanımı yasağını ihlâl ettiği, “sermaye azaltımı” sonrasında şirketin ortaklık yapısının değişmediği, alınan “sermaye arttırım” kararında ¨27.500.000-nakdi sermaye artışının tamamının Ortaklardan …A.Ş. tarafından karşılandığı ve sermaye arttırım sonrasında şirketin ortaklık yapısı %88,3 oranında … A.Ş.’nin, davacının %2,61 oranında gerçekleştiği,sermaye azaltımı yapılmadan alınan sermaye arttırım kararında ¨27.500.000-TL artışın tamamı … tarafından karşılansa dahi, ortaklık yapısı %78,8 oranında … A.Ş., davacının payının %4,93 oranında olacağını, şirket yine amacına ulaşmış olacağını alınan kararların iptali gerektiği gerekçesiyle asıl davada; YK nun 26/01/2017 tarih ve 2017/05 sayılı YK kararı ile YK nun 01/02/2017 tarihli raporunun batıl olduğunun tespiti isteminin reddine, olağanüstü genel kurulda alınan kararların iptali istemi ile açtığı davanın kabulü ile davalı şirketin 28/02/2017 tarihli olağan üstü genel kurulda 2 nolu gündem maddesi ile alınan sermaye azaltımına ilişkin kararın iptaline; birleşen davada YK nun 07/04/2017 tarih ve 2017/23 sayılı YK kararının batıl olduğunun tespiti isteminin reddine, davacının , olağanüstü genel kurulda alınan kararların iptali isteminin kabulü ile 07/04/2017 tarihli genel kurulda gündemin 3 nolu maddesi ile alınan sermaye artırımına ilişkin kararın iptaline karar verilmiştr.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili ; TTK md. 376/1,2’de yer alan oranların emredici mahiyette olduğunu, davalı şirketin gerek YK kararlarında gerek dayanak raporlarda ve gerekse genel kurul kararlarında TTK mad.376/2 uyarınca sermaye azaltımına gidildiğini, hatta sermaye azaltımı yapılmaz ise şirketin 376/2 sebebiyle kendiliğinden sona ereceğine dair beyanlarda bulunduğunu, bu hususun tartışmasız olduğunu, TTK 376/1 maddesinde bahsedilen iyileştirici önlemlerden neler anlaşılması gerektiğinin madde gerekçesinde açıklandığını, kanun gerekçesinde bahsedilen iyileştirici önlemlerin, zararların sebeplerini ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu, birleşen davada 07/04/2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararının mahkemece iptal edilirken iptal gerekçesinde TTK md.462/3 emredici hükmüne aykırılığın varlığının da tespit edilip bu yönüyle de anılan olağanüstü genel kurul kararının batıl olduğunun tespiti gerektiğini, TTK md. 462/3 emredici hükmünde yer alan sermayeye ilave edilebilecek fonlar mevcut olduğu halde sermayeye eklenmeden sermaye artırımına gidildiğinin bu durumun emredici hükmüne aykırılık teşkil ettiğini,TTK mad. 391’de ve TBK md.27’deki genel hükümlere aykırı olan YK kararlarının batıl olduğunu,kararın kaldırılarak asıl ve birleşen davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının iptal edilen genel kurul kararlarına usulüne uygun muhalefet şerhi koymamış olmasına rağmen mahkeme tarafından bu yöndeki itirazlarının nazara alınmadığını,hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme neticesinde tanzim edildiğini, dosyanın finans alanında da uzman bir bilirkişi tarafından incelettirilerek yeni bir rapor tanzimi gerektiğini, müvekkili şirketin bulunduğu koşullar altında, sermaye azaltımı yapılmasının gerekli olduğunu, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının gerekçeli kararda değerlendirilmemesinin hatalı olduğunu, hukuki mütalaa ile bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmeksizin hüküm tesisinin hukuka aykırı olduğunu, davacının müvekkili şirketi ekonomik olarak zor bir duruma sokarak hisselerini fahiş bir bedel ile diğer hissedarlara devretme gayreti içerisinde olduğunu,kararın aleyhe olan kısımlarının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Asıl ve birleşen dava; Yönetim Kurulu kararlarının butlanı ile YK nun aldığı 01.02.2017 tarihli raporun geçersizliğinin tespiti , sermaye azaltımına ve bilahare artırımına ilişkin genel kurul kararlarınin butlanı ve iptali istemine ilişkindir. Davacı asıl davaya konu 26.01.2017 tarihli 2017/05 sayılı Y.K kararına iştirak etmiş ve YK farklı çözüm önerileri içeren şerh koymak suretiyle karara muhalefet ettiği birleşen davaya konu 07.04.2017 tarihli 2017/23 sayılı Y.K toplantısından önce 07.04.2017 tarihinde davacını yönetim kurul başkan vekilliği ve üyeliğinden istifa ettiği ve anılan kararın davacı imzası olmaksızın hazır bulunanlar tarafından oybirliği ile alındığı anlaşılmıştır. TTK 390 maddesi uyarınca YK kurulu kararları özel nisap gerektirmeyen ve oy çokluğu ile alınabilecek kararlardan olup, davacı YK kararına muhalefet etmesi veya istifa ettikten sonra davacının katılımı olmaksızın diğer üyelerin oybirliğiyle alınan YK kararlarının şeklen batıl olmasının gerektirir bir eksiklik olmadığı gibi 2017/23 sayılı yönetim kurulu kararının davacının imzası varmış gibi ilan edilmesi de kararı şeklen batıl hale getirmeyecektir. İlanın bu şekilde yapılması düzeltilebilecek maddi bir hata olup, dava devam ederken de bu maddi hata düzeltilip ilan edilmiştir.Davaya konu YK kararlarından 26.01.2017 tarihli 2017/05 sayılı karar şirketin mali durumunun bozulması nedeniyle durumun genel kurulda görüşülmesini teminen genel kurulun toplantıya çağrılması içeriklidir.Yönetim Kurulunun mali durumun görüşülmesi için genel kurulu toplantıya çağrı yapması için sermayenin 2/3 kaybı şartı bulunmamaktadır. 07/04/2017 tarihli 2017/ 23 sayılı karar ise genel kurulda alınan sermaye artırım kararı uyarınca tüm paydaşların rüçhan haklarını kullanmaya davete ilişkin olup, içerik itibarıyla eşit işlem ilkesine aykırı, şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, ya da diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin TTK 391.ve TBK 27. maddesi kapsamında batıl olan kararlardan da değildir. Buna göre YK kararlarının butlanını gerektiren bir usulsüzlük bulunmadığından ,Mahkemece;YK kararları ve icrai niteliği olmayıp mevcut durumun tespiti niteliğinde olan 01.02.2017 tarihli raporun butlanının tespitine ilişkin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş,davacı vekilinin bu kısma ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Genel kurul kararları Yönünden: TTK 447 maddesi uyarınca Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlar batıldır. Nispi emredici kuralların genel ve sürekli şekilde ihlaline ilişkin olmadığı sürece bir defalık ihlal eden genel kurul kararları da iptal edilebilir kararlardandır. (Prof.Dr.Erdoğan Moroğlu -Anonim Ortaklıkta GK Kararlarının Hükümsüzlüğü ,Güncellenmiş ve Genişletilmiş 7.Baskı, 2014 -sayfa 154) Doktrinde emredici hukuk kuralının koruduğu menfaate göre bir ayrım yapılarak bir sonuca varılması baskın olarak kabul edilmektedir. Buna göre; eğer emredici kanun hükmü kamu düzenine ilişkinse burada bir yokluk ya da butlan hali bulunacak; ancak kanun hükmü pay sahibinin menfaati korumaya yönelikse iptal edilebilirlik gündeme gelecektir. Doktrinde bazı yazarlar tarafından, kamu düzenine ilişkin olan emredici hükümler mutlak emredici hükümler, pay sahiplerinin çıkarlarına yönelik hükümlerse nispî emredici hükümler olarak tanımlanmaktadır. Bu yazarlara göre, nisbî emredici hükümlere aykırılık iptal sebebi oluşturacaktır. Davacı vekili sermaye azaltımı ve artırımına ilişkin genel kurul kararlarının şirketin sermayesinin 2/3 karşılıksız kalma durumu gerçekleşmediği ve TTK 376/1 maddesi uyarınca gerekli tedbirler alınması gerekirken sermaye azaltımı yapılmasının TTKnun emredici 376/2 maddesi ve iyiniyet kurallarına aykırı olması olması ,sermaye azaltımı yapılmadan TTK sermaye artırımı kararı alınması halinde müvekkilinin daha fazla pay sahibi olacakken bu hakkın çoğunluk tarafından elinden alındığını ileri sürerek sermaye artırımı yapılmasının kanunun emredici hükmüne aykırı olması nedeniyle butlan ile sakat olduğunu ileri sürmektedir. İstinaf dilekçesinde TTK 462/3 hükmünün mahkemece değerlendirilmediğini ileri sürmüş ise de ,dava basit yargılama usulüne tabii olup ,dava dilekçesinde şirketin iç kaynaklarında sermayeye eklenebilecek fonlar var iken bu fonlar kullanılmadan nakit sermaye artışına gidildiği vakıasına dayanılmadığı ,davanın ıslah da edilmediği gözetildiğinde bu hususa yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sermaye azaltımı ve artırımı kararları anonim şirkette sermayenin korunmasına ilişkin kararlar olup sermaye kaybının sınırına ilişkin TTK 376/2 maddesi haricinde ve bu madde uyarınca alınacak diğer önlemler emredici nitelikte değildir.Sermayenin kaybı dolayısıyla uğranılan zarar kadar sermaye azaltımına karar verilmiş şirketin sermaye tutarı ile özvarlık tutarları birbirine eşitlenmiş ;davacının pay oranında azalma olsa dahi özvarlık değerinin aynı kaldığı anlaşılmaktadır. Davacının butlan sebebi olarak gösterdiği sebeb emredici nitelikte olan TTK 376/2 maddesinde öngörülen oranda yani 2/3 ü aşan bir sermaye kaybı olmadığı ,şirketin durumunun 376/1 maddesinde öngörülen durumun gerçekleştiği ,sermaye artırımının değil tasarruf tedbirleri alınabileceğini ileri sürmektedir. Ayrıca sermaye azaltımı yapılmadan sermaye artırımına gidilmesi halinde şirketin sermaye ihtiyacını karşılayacağı ,azınlık paylarının azalmayacağı bu seçeneğin tercih edilmesi halinde payının sermaye artırımına katılmasa dahi %2.61 yerine %4,98 oranında olacağı,bunun da pay sahipliği haklarının ihlali olduğunu ileri sürmektedir. TTK nın 376/2 maddesinde şirketin sermayesi ile kanuni yedek akçeleri toplamının 2/3 ünün zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı hallerde sermayenin 1/3 ü ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar verme hakkı tanımaktadır.Bu durumda bu seçeneklerden birine karar verilmesi zorunludur. Burada ki düzenleme kanunda öngörülen tedbirlerin alınmaması durumunda karşılaşılacak yaptırımlar düzenlenmiştir. Ancak bu seçenekleri kullanma hakkı sadece sermayenin 2/3 ünün kaybı haline mahsus olmayıp ,şirket genel kurulu kanuni sınırları gözeterek her zaman sermaye artırımına veya azaltımına karar verebilecektir.Davalı şirketin ana sözleşmesinde sermaye artırımı veya azaltımına ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır. Davaya konu genel kurul kararları şeklen ve içerik olarak pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı; TTK 447 maddesi ve kanun ana sözleşme ve genel ahlaka aykırı batıl bir genel kurul kararı ve butlan sebepleri olmadığı anlaşılmıştır. Buna göre şirketin mali durumunun iyileştirilmesi için önlemler almaya yetkili genel kurulca ; şirketin kaybedilen sermayesi kadar sermaye azaltılması yoluna gidilmesi genel kurulun takdirindedir. Şirketin finansal durumunun kötülüğü davacının da kabulündedir.Yapılan sermaye azaltımı nedeniyle pay oranlarında bir azalma olmayıp ,sermaye azaltımı yoluyla gerçek duruma uygun hale getirilmesinde ve sermaye azaltımından sonra sermaye artırımına gidilmesi nedeniyle davacının rüçhan hakkını kullanmaması nedeniyle payının azalması sonucunun doğması butlanı gerektirir bir hal olmadığından alınan kararın butlan ile malul olmayıp iptal edilebilir bir karar olduğunun kabulü gerekmiştir. Dava; 6102 sayılı TTK’nun 446. maddesinde düzenlenen iptal davasının koşullarına tabi olmakla sözkonusu karar yönünden iptal koşullarının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir. Kararların iptalini düzenleyen anılan madde hükmüne göre toplantıda hazır bulunup da alınan karara muhalif kalan ve bu durumu toplantı tutanağına geçiren ortağın söz konusu kararlara karşı iptal davası açma hakkının olduğu belirtilmiştir. Toplantıda hazır bulunan bir ortağın şirket genel kurulunda alınan kararın veya kararlarının iptalini talep edebilmesi için; karara olumsuz oy vermesi ve muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi şarttır. Davalı şirket davaya konu genel kurul kararlarına karşı davacının muhalefet şerhinin bulunmadığını ileri sürmüştür.Esasında genel kurul kararlarına usulüne uygun muhalefet şerhinin bulunması HMK 114/2 maddesi uyarınca iptal davasına özgü özel dava şartıdır. Mahkeme tarafından dava şartlarının bulunup bulunmadığı, taraflarca ileri sürülmeside davanın her aşamasında re’sen araştırılır. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin veya ret oyu kullanılmasının, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımadığı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarındadır (Y.11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887E- 2015/13122 .K ,Y11.H.D, 01.03.2012 tarih 2010/3337 E-: 2012/2965 K ). Toplantıda hazır bulunan bir ortağın şirket genel kurulunda alınan kararın veya kararlarının iptalini talep edebilmesi için; karara olumsuz oy vermesi ve muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi şarttır. Somut olayda, davacı ortağın genel kurulda kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirmiş, vekil iptali istenen maddelere yönelik olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkarak, bu şekilde muhalefet durumunu öneriye karşı yapmış olup,karara karşı olumsuz oy kullanmış ancak kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkma (muhalefet) bulunmamaktadır. Bu durumda iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulunun yerine getirilmediği anlaşıldığından davaya konu genel kurul kararları yönünden yapılan iptal isteminin dava koşulu yerine getirilmediğinden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bununla birlikte dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve butlan ve iptal koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/372 Esas-2018/296 Karar sayılı ve 22/03/2018 tarihli kararının asıl ve birleşen davada hükmün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “1)Asıl davada; YK kararı (26/01/2017 tarih ve 2017/05 sayılı) ve 01/02/2017 tarihli YK raporunun butlanı ve 28/02/2017 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan (2 nolu) sermaye azaltımına ilişkin kararın iptali isteminin dava şartı yokluğundan REDDİNE, 2)Birleşen davada; 07/04/2017 tarih ve 2017/23 sayılı YK kararının batıl olduğunun tesbiti isteminin reddine, 07/04/2017 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan sermaye arttırımına ilişkin kararın(3 nolu) iptali isteminin dava şartı yokluğundan REDDİNE,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ; Asıl davada; alınması gereken 54,40-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 23-TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 3.400-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Birleşen davada; alınması gereken 54,40-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 23,-TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 3.400,-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Asıl ve birleşen davada; davacıdan alınması gereken 54,40- TL şer istinaf karar harcından peşin yatan 35,90’er – TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- şer TL(x2)nin davacıdan ayrı ayrı alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran asıl ve birleşen davada davalı tarafından yatırılan 71,80-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 51,83-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.03/06/2020