Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1079 E. 2020/78 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1079
KARAR NO : 2020/78
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/03/2018
NUMARASI : 2016/226 Esas- 2018/168 Karar
DAVA : Haksız Rekabetin Tespiti-Men’i-Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/01/2020
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin geliştirdiği özellikle … ve … yazılımları ile kurumsal firmalara İş Sağlığı ve Güvenliği alanında hizmet veren ve sektöründe lider konumunda olan bir bilişim şirketi olduğunu, davalının 23.08.2008-15.11.2012 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştığını, askerlik hizmetini ifa edeceği gerekçesiyle işinden ayrılan davalının daha sonra … unvanlı bir işletme açtığının öğrenildiğini, ancak davalının işletmesine ilişkin web sayfasının incelenmesinin ve müvekkili müşterilerinden alınan duyumların, davalının müvekkilinin geliştirdiği yazılımların birebir aynısını pazarladığını ve müvekkiline ait bir çok materyali izinsiz kullandığını ortaya koyduğunu, şöyle ki davalının web sitesinin müvekkilinin web sitesinden iktibas edilerek hazırlandığını, davalının bu web sitesinde müvekkilinin müşterilerini kendi müşterisi gibi göstermekte olduğunu, davalının geliştirdiğini iddia ettiği … isimli yazılımın müvekkilinin geliştirdiği … yazılımının aynısı olduğunu, davalının müvekkili şirkette çalıştığı dönemde elde ettiği bir kısım verileri reklam ve tanıtımlarında kullanmakta olduğunu, davalının bu eylemlerinin TTK 55/1-c-d m. uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, ayrıca davalının sektörde tanınabilir hale gelmek adına geliştirdiğini iddia ettiği yazılımı son derece cüzi bedelle pazarlamaya çalıştığını ve bu eyleminin ise gerek TTK 55/1-a maddesine gerekse 4054 sayılı Yasa hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, davalının bu eylemlerinin müvekkilinin olası müşterileri ile sözleşme yapma olanağını elinden almakta olduğunu ileri sürerek haksız rekabetin tespitine, haksız rekabetin sonlandırılmasına, davalının bu eylemleri yapmaktan men edilmesine, verilecek hükmün ilanına, yargılama sırasında ortaya çıkacak gerçek zarar miktarına ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, zira davacı tarafça sözü edilen web sitesi faaliyetleri … ticari işletmesi altında yürütülmekte olduğunu, ayrıca müvekkilinin askerlik dönüşü bu şirketi kurmadığını, bu süreçte bir bankada iki yıla yakın bir süre yazılım mühendisi olarak çalıştığını, şirketin 3 yıla yakın bir süre sonra kurulduğunu, dolayısıyla müvekkilinin iş deneyiminin davacının tahmin ettiğinden farklı derinlikte ve davacının iş ilişkisiyle doğrudan alakalı olmadığını, müvekkili işletme yetkililerinin iş güvenliği uzmanı olduklarını, aynı zamanda yazılım mühendisleri olmaları nedeniyle kendi becerileri ve çalışmaları sonucunda … yazılımını oluşturduklarını, müvekkilinin internet sitesinde davacının sitesindeki birebir aynı olduğu iddia edilen ifadelerin her internet sitesinde bulunan başlıklar olduğunu, müvekkilinin yalnızca çalıştığı müşterilere yer verecek şekilde kendi faaliyetleri kapsamında bir internet sitesi hazırladığını, davacı iddialarının asılsız olduğunu, müvekkilinin haksız rekabet teşkil edecek bir eyleminin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının davacı ile aynı sektörde benzer bir işletme çalıştırdığı, ancak üretimi ve geliştirmesi aynı olmayan bir program üzerinden piyasaya hitap ettiği, taraflar arasında birlikte çalıştıkları dönemde şirket bünyesinde çalıştığı süre zarfında öğrenmiş olduğu sır niteliğindeki bilgileri başkalarına açıklamaması ya da başka bir firmada çalışması durumunda müeyyide uygulanacağına dair bir akit imzalamadıkları, davacının üretimini yaptığı program üzerinde davalının işten ayrıldığı tarihte hak sahipliğinin de bulunmadığı, aradan geçen uzun zamanda davalının tecrübelerini kendi işine aktarmasında hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı, hukuka aykırılık ve rekabet ihlaline ilişkin inandırıcı bir delilin de dosyaya sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Bilirkişi raporunun geneli ile sonuç kısmının çelişkili olduğunu, raporda iddialarını destekler bir çok tespit olduğunu, raporda öz olarak davalı yazılımının özgün olmadığının, müvekkili şirkette çalıştığı süreçte elde ettiği verileri yazılımında kullandığının teyit edildiğini, ancak sonuç kısmının bu tespitlere aykırı olduğunu, bilirkişilerin sonuç ve kanaat kısmında farklı sonuca ulaşmalarının nedeninin sadece kaynak kodları özelinde hukuksal değerlendirme yapma çabalarının bir ürünü olduğunu, ayrıca raporda davalının verilerin bir kısmının birebir aynen kullanmakla birlikte bir kısım verileri değiştirdiğinin ifade edildiğini ki esasen doğal olanın da bu olduğunu, zira gelişen tekonoloji, artan ihtiyaçlar vs hususları nazara alındığında birebir iktibasın mantıklı olmayacağını, 2-Bilirkişi heyetince veritabanı yapılarının incelenmediğini, anlaşıldığı kadarıyla sadece arayüzler ve kaynak kodları üzerinden değerlendirme yapıldığını, oysa veritabanlarının incelenmesi sonucu davalının yaptığı iktibasın hem niteliksel hem niceliksel boyutunun kolaylıkla görülebileceğini, 3-Davalının … projesinde çalıştığı hususunun tanık beyanı ile sabit olduğunu, kaldı ki davalının aksi yönde bir itirazının da olmadığını, buna rağmen bilirkişi heyetince aksi bir sonuca varıldığını, oysa davalının her iki projede de çalıştığını, davalının … projesinde çalıştığına dair … Sözleşmesini sunduklarını, sözleşmenin 3.sayfası 3.7 maddesinde davalının bu projede yazılım mühendisi sıfatıyla görevlendirildiğinin belirtildiğini, 4-Bir kısım iddialarının ise bilirkişi raporunda tartışılmadığı gibi mahkemece de dikkate alınmadığını, zira davalı web sitesinde hazihazırda müvekkili müşterisi …, … gibi bir kısım şirketlerin isimlerini zikretmekte ve kendi müşterisiymiş gibi algı yaratmakta olduğunu, yine müvekkilinin müşterisi olan … firmasına ait bir kısım özel bilgileri internet sitesinde ve tanıtım videosunda kullanmakta olduğunu, 5-Müvekkilinin davalı ile rekabet etmeme ve elde ettiği ilgileri 3. kişilerle paylaşmama sözleşmesi imzalamamış olmasının taleplerinin kabulü için olmazsa olmaz bir unsur olmadığını, işçinin üretim ve iş sırlarını saklama yükümlülüğünü TBK 396/son m. düzenlendiğini, ayrıca müvekkili yazılımlarının patentlerinin alınmamış olmasının da davalının elde ettiği verileri mutlak şekilde kullanabileceği anlamına gelmediğini, davalı eylemlerinin TTK 55/1-c-d m. uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve talepleri gibi davanın kabulünü veya mahkemesine iadesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK 54 vd m. uyarınca haksız rekabetin tespiti, sonlandırılması, önlenmesi ve uğranılan zararın tazmini istemlerine ilişkindir. Davacı, 23.08.2008-15.11.2012 tarihleri arasında kendi bünyesinde yazılım mühendisi olarak çalışan davalının, işten ayrıldıktan birkaç yıl sonra kendi şahıs firmasını kurduğunu, bu şahıs firması aracılığıyla kendisinin geliştirdiği yazılımların birebir aynısını pazarladığını ve müvekkiline ait bir çok materyali izinsiz kullandığını, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüş, davalı ise davacı iddialarının asılsız olduğunu, davacı şirketten ayrıldıktan yaklaşık 3 yıl sonra kendisi gibi yazılım mühendisi olan kişilerle firmasını kurduğunu, kendi becerileri ve çalışmaları sonucu bir yazılım geliştirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, davalı eylemlerinin TTK’nun 55/1c-d maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüştür. TTK 55/1-c maddesi “Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle; (1) Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak, (2) Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği halde yararlanmak,(3) Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak,” şeklinde, 55/1-d maddesi ise “Üretim veya iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.” şeklinde düzenlenmiştir. Davacı iddialarının doğru olduğu kabul edilse dahi, davalıya isnat edilen eylemlerin TTK 55/1-c-d m. kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır. Zira davalının kendisine emanet edilmiş bir iş ürününden yetkisiz yararlandığı veya iş ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp yararlandığı ileri sürülmediği gibi, davacı iddiaları doğrultusunda üretim veya iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmesi, gizlice ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmesi de söz konusu değildir. (Davalının, yaklaşık 4,5 yıl süreyle davacı işyerinde çalıştığı tarafların kabulünde olup, TBK 396/son m. uyarınca hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra da sır saklama yükümlülüğünün devam etmesinin ise doğrudan bu davanın esasına bir etkisi bulunmamaktadır.)Ancak davacı iddiası, davalının davacı işyerinde çalıştığı sürede elde ettiği bir takım bilgileri kendi yazılımda kullandığı ve davacı yazılımı ile birebir aynı yazılımı oluşturduğu, bu şekilde iktibas yaratılarak haksız rekabet edildiği yönündedir. Bu durumda hukuki nitelendirme hakime ait olduğuna göre davacı iddiası doğrultusunda davalı eyleminin TTK 55/1-a-4 m. uyarınca haksız rekabet teşkil edip etmeyeceği üzerinde durulmalıdır. TTK 55. maddesinin “a) dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar” kategorisinin (4) numaralı alt bendinde, yanıltıcı duruma( karışıklığa veya karıştırılmaya) yol açma(iltibas ve iktibas) fiili, “başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklinde ifade edilmiştir. Dosya kapsamında mevcut bilirkişi heyet raporu incelendiğinde, davalı ve davacının programlarının işleyişi, genel algoritması ve modülleri çok benzer olmakla birlikte, programların özünü oluşturan ve kopyacılığın sınırlarını belirleyen kodların tamamen aynı olmadığı, fikir ve akış diyagramlarının aynı olduğu ancak davalının ilgili projeyi farklı bir kod mantığı ile tekrar yazmış olduğu, çalışma mantığı ve arayüzler ile kullanılan ifadelerin aynı olsa bile farklı programlama tekniği ile elde edilen sonuçlar oldukları, davalı yazılımının hem iş güvenliği uzmanları ile OSGB’lere hem de işyeri hekimlerine bir arada hizmet verebilmekte olduğu, davacının ise uzman ve hekimler için iki ayrı ayrı yazılım programlarının olduğu, ayrıca davalı web sitesinde davacının kendi müşterisi olduğunu belirttiği firmalara verilen hizmetten söz edilirken ekip üyelerinin hizmetinden söz edildiği, davalı firmanın hizmetinden söz edilmediği hususlarının tespit edildiği görülmüştür. Salt davalının davacı şirkette çalıştığı dönemde elde ettiği bir kısım verileri kendi yazılımlarında, internet sitesinde ve reklam broşürlerinde kullanmış olması haksız rekabet eylemine neden olmayacaktır, zira davacı işi gereği bu teknik bilgilere sahip bir mühendis olup bu bilgileri kullanmaması düşünülemez. Davalı yazılımının, davacı yazılımları ile karışıklığa veya karıştırılmaya yol açması da söz konusu olmadığına göre, somut olayda bu maddenin koşullarının da oluşmadığı anlaşılmaktadır. O halde ilk derece mahkemesince davanın reddi yönünde verilen kararda sonucu itibariyle bir isabetsizlik görülmemiş ise de, hükmün gerekçesinde değişiklik yapıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; Kocaeli 2..Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/226 Esas 2018/168 Karar sayılı ve 15/03/2018 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 54,40-TL harçtan, toplam 29,20 -TL harcın mahsubu ile 25,20- TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafça yapılan 79,90- TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.180- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 23/01/2020