Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1071 E. 2019/628 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1071
KARAR NO : 2019/628
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/02/2018
NUMARASI : 2017/356 E.-2018/217 K.
DAVA : Şirket Hisse Devrinin İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/05/2019
İlk derece mahkemesince davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, daha önce Limited Şirket olan davalı şirketin hissedarı … 22.05.2002 tarihinde bir kısım hissesini müvekkiline ve bir kısmını davalı …’e devrettiğini, daha sonra sermaya artırımı yapıldığını, müvekkilinin inançlı temlik kapsamında İstanbul ….Noterliği’nin 11.05.2009 tarihli …. yevmiye nolu Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile şirketteki hissesini davalıya devrettiğini ve bu devrin Ticaret Sicil Gazetesi’nin 07.10.2011 tarihli sayısında ilan edildiğini, müvekkilinin bu hisse devri karşılığında herhangi bir bedel almadığını, bu inançlı işlemin müvekkili hakkında başlatılan ve devam edden ceza soruşturmaları sonucunda müvekkilinin bir süre cezaevinde yatmış olmasının doğuracağı olumsuzlukların ortağı olduğu şirkete yansımaması için yapıldığını, gerçek bir hisse devri yapılmadığı gibi hisse devrinin pay defterine işlenmesi ve ticaret sicil kayıtlarına tescil ve ilanının da zamanında ve hukuka uygun yapılmadığını, zira TTK 595.maddesi uyarınca limited şirketlerde pay devrinin yazılı şekilde yapılıp noter tarafından onaylanması ve devre ortaklar genel kurulunca da onay verilmesi şartına bağlandığını ileri sürerek hisse devrinin iptali ile müvekkiline aidiyetinin tespitine, davalı şirket pay defteri ile ticaret siciline tescil ve ilanına, aksi halde hissenin güncel bedelinin tespiti ve davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili, davacı şirkette bulunan hisselerini bedeli karşılığında müvekkiline devretmiş olup devir bedelini almadığı ve inançlı temlik şeklindeki iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, hisse devir sözleşmesinde devir bedelinin peşinen alındığının yazılı olduğunu, davacı iddiasının ancak yazılı delille ispat edilebileceğini, ancak davacının bu yönde delil sunmadığını, tanık dinletilmesine muvafakat etmediklerini, devirden yaklaşık 8 yıl sonra açılan bu davada davacının kötüniyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, hisse devrinin yazılı olarak yapıldığı ve bu devrin şirket defterlerine işlenip kayıt altına alındığı, devri gösteren bu kayıtların hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıran inançlı işlem iddiasının da yazılı delille kanıtlanması gerektiği, davacı tarafça inanç ilişkisinin ispatı için yazılı delil sunulamadığı gibi dayanılan delillerin yazılı delil başlangıcı niteliğinde de olmadığı, davacı tanık deliline dayanmış ise de iş bu davada tanık dinlenemeyeceği, davacı yemin deliline dayanmış olup davalının hisse devrinin hukuka uygun yapıldığına ve danışıklı yapılmadığına dair yemin ettiği, dolayısıyla davacı tarafça inanç ilişkisinin varlığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince hisse devrinin şirket defterine işlenip kayıt altına alındığı kabul edilmiş ise de, taleplerine rağmen davalı şirket defter ve kayıtlarının incelenmediğini, dolayısıyla bu inceleme yapılmadan pay devrinin defterlere işlenip işlenmediğinin bilinemeyeceğini, TTK 520.maddesi uyarınca pay devrinin şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek kaydıyla şirket hakkında hüküm ifade edeceğini, mahkemece bu şartların yerine getirilip getirilmediğinin irdelenmediğini, devrin ticaret sicili gazetesinde yaklaşık 2,5 yıl sonra tescil edilmiş olmasının dahi devrin gerçek olmadığını gösterdiğini, defter ve kayıtlar incelendiğinde devir karşılığında bir bedel ödenmediğinin de görüleceğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, inançlı işlemle yapıldığı ve şirket pay defterine kaydının usulüne uygun yapılmadığı ileri sürülen şirket hisse devir işleminin iptali ile hisselerin davacı adına tescili, bunun mümkün olmaması halinde ise belirsiz alacak niteliğindeki hisse devir bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamında mevcut İstanbul ….Noterliği’nin 11.05.2009 tarihli …. yevmiye nolu Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi incelendiğinde, davacının davalı şirketteki hissesini davalıya devrettiği, devir bedelinin nakden ve peşin alındığı hususlarının belirtildiği görülmüştür.Davalı şirketin sicil kayıtları ve eklerinin incelenmesinden, davalı şirket Ortaklar Kurulunun 16.09.2011 tarihli 2011/06 sayılı kararı ile dava konusu hisse devrinin kabulüne karar verildiği, bu devrin 07.10.2011 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edildiği görülmüştür.İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.İnançlı işlem kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir.Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere “İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK’nın 292. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir. Böyle bir durum söz konusu değilse, taraflar yakın akraba olsalar dahi inanç ilişkisinin varlığı tanıkla kanıtlanamaz. Yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı yoksa inançlı işlem iddiasının ikrar (HUMK’nın 236. maddesi), yemin (HUMK’nın 344. maddesi) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır”. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 28.03.2014 tarihli 2012/16473 E.,2016/6087 K. sayılı emsal kararındaki atıfla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/11-376 E, 2014/49 K sayılı ilamı ve Yargıtay 14. HD 04.04.2011 tarih, 2011/2131 E, 2011/4330 K. sayılı ilamı). Somut olayda davacı inançlı işlem iddiasını ispata yönelik yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir delil sunamamış, devir bedelinin ödenmediğini ve bu hususun inançlı işlem iddiasını doğruladığını ileri sürmüş ise de resmi şekilde düzenlenen devir sözleşmesindeki aksi yöndeki kayıt karşısında bu iddiasına da itibar edilmemiş, yemin deliline dayanması ve yemin teklif hakkını kullanması üzerine davalı, hisse devrinin gerçek olduğu ve bedelinin ödendiği yönünde yeminli beyanda bulunmuştur. Dolayısıyla davacının inançlı işlem iddiasını ispat edemediğinin kabulü gerekir. Öte yandan devir ve tescil işlemlerinin yapıldığı tarihte geçerli olan 6762 sayılı TTK 520.maddesi “ (1)Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartiyle hüküm ifade eder.(2) Devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı hisse devrinin pay defterine işlenmesi ile ticaret sicil kayıtlarına tescil ve ilanının da zamanında ve hukuka uygun yapılmadığını ileri sürmüş olup, taraflar arasında 11.05.2009 tarihinde limited şirket hisse devir sözleşmesi yapıldığı, hisse devrine yönelik olarak 16.09.2011 tarihinde şirket ortaklar kurulu kararı alındığı, bilahare hisse devrinin 07.10.2011 tarihinde ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı tarafça devrin ortaklar kurulu kararı alınmasından sonra pay defterine kaydedilip edilmediğinin incelenmediği ileri sürülmüş ise de, devrin ticaret siciline tescil ve ilanından yaklaşık 6 yıl sonra ileri sürülen bu iddianın MK 2 ve 3 maddeleri gereği iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, dolayısıyla dinlenemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmış olup(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 20.10.2014 tarihli 2014/8772 E., 2014/15965 K. sayılı emsal kararı), ilk derece mahkemesinin sübuta ermeyen davanın reddi yönündeki kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 02.05.2019