Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1068 E. 2020/36 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1068
KARAR NO : 2020/36
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2018
NUMARASI : 2016/1171 Esas-2018/269 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/01/2020
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, davalının müvekkili hakkında 4 adet senede dayalı olarak icra takibi başlattığını, ancak takibin haksız olduğunu, müvekkili ve eşinin sahibi oldukları evi satmak amacıyla dava dışı … gittiklerini, davalının müvekkilinin evine talip olduğunu ve emlakçı aracılığıyla 185.000-TL’ye anlaşma sağlandığını, tarafların tapuya gittiklerini ancak müvekkilinin eşinin koydurttuğu aile konutu şerhi ile karşılaştıklarını, dolayısıyla satış işleminin aynı gün gerçekleşmediğini, daha sonra müvekkilinin eşinin satış bedeli konusunda sorun çıkardığını, taraflar arasında güven ilişkisi sarsıldığı için müvekkiline Türkçe okuma yazmasının olmadığını bilerek irade fesadı oluşturup alım satım anlaşması ve ona ek olarak teminat senetleri imzalatıldığını, davalının daha sonra bu bedelsiz senetleri icra takibine konu ederek müvekkilini mağdur ettiğini ileri sürerek müvekkilinin icra takibi ve takibe konu senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin ve senetlerin iptaline, davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, irade fesadı iddiasına dayalı davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının Türk vatandaşı olduğunu, davacı Türkçe okuma yazma bilmiyor ise alım satım sözleşmesini nasıl imzaladığını, davacının senetlerin alım satım sözleşmesinin teminatı olarak verildiği yönündeki iddiasını kabul etmediklerini, kaldı ki senetlerin düzenlenme tarihinin sözleşme tarihinden önce olduğunu, kambiyo senetlerinin sebepten bağımsız olduğunu savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava konusu senetler üzerinde teminat olduğunu gösterir herhangi bir ibare bulunmadığı, davacının bu iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiği ancak ispatlayamadığı, davacının iradesinin fesada uğratıldığı yönündeki iddiasının dayanağı olarak ise dava dışı emlakçı … ile davalının eşi arasında imzalanan emlak alım satım sözleşmesini gösterdiği, dava konusu edilen senetlerin düzenlenme tarihinin emlak alım satım sözleşmesinden daha önce bir tarih olduğu, borcun ödendiğine dair sunulan makbuzların hiçbirinin davalı tarafından imza edilmemiş olduğu, davalının C.Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde davacının evini satın almak istediği ancak evin üzerindeki şerh nedeniyle satımın gerçekleşmediği, şerhin kaldırılması için geçecek bekleme süresinde davacıya 100.000 TL borç para verildiği, dava konusu senetlerin alındığı, şerhin kaldırılmadığı, taşınmaz satışının gerçekleştirilemediği, davacının senet bedelini de ödemediği yönünde savunmada bulunduğu, davacının bu savunmasnın aksini ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalının ceza soruşturmasında alınan beyanında, senetlerin emlak alım satım sözleşmesine istinaden alındığını kabul ettiğini, müvekkilinden irade fesadı ile alınan senetlerin davalı tarafından sonradan doldurulduğunu,2-İrade fesadı iddialarına ilişkin olarak delillerinin incelenmediğini, tanıklarının dinlenmediğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, teminat olarak ayrıca hile ile alındığı ve bedelsiz kaldığı ileri sürülen senetler ve senetlere dayalı icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Davacı, davalının kendisinin evini satın almak istediğini, ancak tapuda devir işlemlerinin geçici bir süre yapılamaması ve bedel konusunda anlaşmazlık yaşanması üzerine, kendisinin Türkçe okuma yazma bilmediğini bilen davalının kendisinin iradesini fesada uğratarak alım satım sözleşmesi ve senetler imzalattığını, daha sonra bedelsiz olan bu senetleri takibe konu ettiğini ileri sürmüş, davalı ise senetlerin illetten mücerret olduğunu, teminat ve hile iddiasının doğru olmadığını savunmuş, ceza soruşturması sırasında alınan beyanında ise senetlerin nakit olarak verilen borç para karşılığında alındığını belirtmiştir. Dava konusu senetler incelendiğinde keşidecisi davacı,lehdarı davalı olan, 01/08/2014 keşide tarihli, toplam 100.000- TL bedelli senetler olduğu görülmüştür. İspat yükü üzerinde olan davacının teminat iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerekir. Ne var ki 01/08/2014 keşide tarihli senetler üzerinde teminat senedi olduklarına dair bir ibare bulunmadığı gibi, 20/08/2014 tarihli alım satım sözleşmesinde de bu yönde bir ifadeye rastlanılmamış olup, davacının teminat iddiasını ispat edemediğinin kabulü gerekmiştir. Öte yandan davacının iradesinin fesada uğratıldığı yönündeki iddiasına gelince; davacı Türkçe okuma yazması olmadığı halde kendisinin kandırılarak alım satım sözleşmesinin ve dava konusu senetlerinin imzalatıldığını ileri sürmüş olup bu iddiasının hile(aldatma) iddiası olarak kabulü gerekmiştir. TBK 36.m. uyarınca taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Ancak aynı Yasanın 39.m. uyarınca aldatma sebebiyle aldatmayı öğrendiği andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Somut olaya döndüğümüze davalı dava konusu senetleri 01.10.2014 tarihinde icra takibine konu etmiş, ödeme emri 08.10.2014 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olup bu durumda davacının hile iddiasına dayalı talebinin hak düşürücü sürede ileri sürülmediğinin kabulü gerekmiştir. Davacı Türkçe okuma yazmayı 2016 yılında öğrenmesi nedeniyle tebligatın içeriğini de 2016 yılında anladığını ileri sürmekte ise de, bir kimsenin okuma yazma bilmemesi imza kullanması halinde kambiyo senedi düzenlemesine engel teşkil etmediğine göre, davacının imzaladığı senetlere ilişkin doğabilecek işlemlerden sorumlu olması, bu işlemlerin süresinde takipçisi olup mahiyetini araştırması gerekir. Bu nedenle davacının tanık dinletme talebi de yerinde görülmemiştir. Kaldı ki davacı teminat iddiası dışında, alım satım sözleşmesi ve senetleri ne zannederek imzadığını, okuma yazma bilmemesi dışında ne şekilde kandırıldığını da açıklamamıştır.O halde ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönünde vermiş olduğu kararında sonucu itibariyle bir isabetsizlik görülmemiş ise de, hükmün gerekçesinde değişiklik yapıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK 353(1)b-2 gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalının tazminat talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1171 Esas 2018/269 Karar sayılı ve 12/03/2018 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE,Davalının tazminat talebinin reddine,”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 54,40-TL harcın, toplam 1.707,75- TL harçtan mahsubu ile 1.653,35- TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine,Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 10.750- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 16/01/2020