Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1032 E. 2020/527 K. 22.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1032
KARAR NO: 2020/527
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2018
NUMARASI: 2014/991 Esas 2018/419 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/05/2020
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirketin ortağı olduğunu ve şirketin 50.000- TL’lik sermayesine tekabül eden 50.000 adet hissenin %10’u olan 5.000 adet hissenin müvekkiline ait olduğunu, TTK md. 531 ‘de haklı sebeplerle feshi düzenlediğini, ortaklığın feshini gerektirecek haklı sebeplerin en başında çoğunluğun gücünü kötüye kullandığı haller olarak ortaya çıktığını, bir anonim ortaklıkta uzun müddet hiç kâr dağıtılmaması, genel kurul toplantılarının zamanında yapılmaması hususlarının azınlığın ortaklıkta pay sahibi olmaktan umduğu faydaları daimi olarak ortadan kaldıracağı için haklı sebep teşkil ettiğini, şirketin 2006, 2007 ve 2008 yılı kârlarının 31.12.2010 tarihine kadar dağıtılmasına karar verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar kâr dağıtımı yapılmadığını, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait genel kurul toplantılarının zamanında yapılmadığını, görev süresi bitmiş olan ve imza yetkisi bulunmayan yönetim kurulu ile karar alınarak 10.02.2014 tarihine 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait genel kurul toplantısının yapıldığını, anonim ortaklığın kanuni organlarından birinin yokluğunun fesih sebebi olduğunu, 10.02.2014 tarihinde yapılan genel kurulda müvekkilinin aleyhte oylarının dikkate alınmadığını, tüm kararların müvekkili hariç tutularak oy çokluğu ile alındığını, toplantıya bakanlık temsilcisi katılması talepleri ile görev süresi dolan yönetim kurulunun imza yetkisi olmadığından yapılan genel kurulun usulüne aykırı olduğu ve şirketin gayrı faal olmasından ötürü tasfiyesi gerektiği yönündeki taleplerinin oyçokluğu ile reddedildiğini belirterek; TTK m.531 uyarınca davalı şirketin feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müvekkili davalı şirketin 10.09.1987 tarihinde kurulduğunu ve halen İstanbul Ticaret Sicilinin … sicil numarasında kayıtlı olduğunu, davacının şirketin fesih ve tasfiyesini talep hakkı bulunmadığı gibi, şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirecek haklı sebebin de mevcut olmadığını, davacının şirketi zarara uğratacak şekilde hareket ettiğini,şirkette satış görevlisi olarak sigortalı çalışırken davacıya 17.03.2008 tarihinde 500 adet hisse ile %10 hisse devri yapıldığını, davalının 2009 yılı sonlarına doğru müvekkilinin Almanya’daki en büyük iş ortağı ve cirosunun %60’ını yaptığı … şirketine giderek, müvekkili şirketten ayrılacağını ve mümessilliğin kendisine verilmesini talep ettiğini, davacının 30.01.2010 tarihinde müvekkili şirketten ayrılarak … şirketinin Türkiye’deki diğer mümessili … firmasında çalışmaya başladığını, davacının müvekkili şirketten kısa bir süre sonra 19.04.2010 tarihinde müvekkili şirketle aynı konuda faaliyet gösteren İstanbul Ticaret Odasında … sicil numarasında kayıtlı … ltd….ni kurduğu ve davacının haksız rekabetinin müvekkili şirketi zarara uğrattığının tartışmasız olduğunu, davacının dava dilekçesinde feshe gerekçe yaptığı vakıaların gerçeği yansıtmadığı gibi şirketin feshini gerektirecek nitelikte de olmadığını, bunun yanı sıra şirketin fesih ve tasfiyesinin davacı için son çare olmadığını, davacının şirket ortaklığından ayrılmasının da mümkün olduğunu, menfaatler dengesi dikkate alındığında davacının talebinin kabul edilmesi halinde şirketin tasfiyesine karar verilmesi halinde davacının sağlayacağı menfaat ile diğer ortakların kaybedeceği menfaatler karşılaştırıldığında şirketin yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru ve uygun olacağını,TTK 531.maddesi uyarınca davacının payının ödenmesi suretiyle şirket ortaklığından çıkarılması yönünde ihtilafa çözüm getirmesinin de mümkün olduğunu, mahkemece davacının ortaklıktan çıkarılması yönünde hüküm kurulduğu takdirde, müvekkili şirket zararının davacının ortaklık payına mahsubu için takas-mahsup taleplerinin bulunduğunu belirterek; öncelikle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, gerek görüldüğü taktirde, davacının şirket ortaklığından çıkarılması yönünde hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; alınan bilirkişi raporuyla şirketin faal olduğu, davalının şirket payının ödenerek davacının şirketten çıkartılmasını talep ettiği, TTK 531 maddesi değerlendirilerek şirketin faal olması nedeniyle davacının payının ödenerek şirketten çıkartılmasının dosya içeriğine uygun düşeceği kabul edilerek bilirkişi kurulunca güncel değer olarak tespit edilen davacıya ait şirket payının 123.365,59- TL olduğu kabul edilmek suretiyle davacının şirket payının ödenme suretiyle şirketten çıkarılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davalı vekili istinaf dilekçesinde; cevap dilekçesindeki delillerinde “her türlü yasal delil” ibaresinin yemin delilini de kapsadığı halde, mahkemece yemin teklifine ilişkin talebin reddinin HMK’na aykırı olduğunu, mahkemece davacının sahibi olduğu dava dışı … Ltd. Şti.’nin ticari defter kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması yönünde karar oluşturulmadığını, davacının haksız rekabetine ilişkin yazılı belge ve delillerin davacının haksız rekabetini ortaya koymasına rağmen bilirkişi kurulunca soyut gerekçelerle değerlendirilmediğini, mahkemece haksız rekabet yönünden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, 2010 yılından sonra davacının haksız rekabeti nedeniyle şirketin zarar etmeye başladığını, bilirkişilerce hesaplanan 123.365,59-TL çıkma payının fahiş olduğunu, davacının ortaklıktan çıkma payının davalı şirketin karar tarihine en yakın tarihteki mali durumuna göre hesaplanmamış olduğundan mahkeme kararının bu yönden de hukuka uygun olmadığını, bilirkişi incelemesinde şirketin vergi borcu ve şirketin ödemek zorunda kalacağı kıdem tazminatı ve işcilik alacaklarının hesaplamada değerlendirmeye esas alınmadığını yine araç bedelinin davacı tarafından ödenmediğinden şirket kayıtlarında adına borç kaydedildiği halde çıkma payından düşülmediğini bu haliyle bilirkişi rapor ve ek raporların hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığını,bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; TTK 531.maddesine göre mahkemece paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verilmesi gerektiğini, 10/08/2016 – 29/03/2018 tarihleri arası özsermayeye işleyecek faizin hesaplanmamış olması sebebi ile eksik ve hatalı karar verildiğini, bu sebeplerle hükmün 10/08/2016 – 29/03/2018 tarihleri arasındaki faiz yönünden bozulmasına talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; TTK 531. maddesi uyarınca A.Ş’nin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Mahkemece şirketin faal olduğu ve davalının şirket payının ödenerek davacının şirketten çıkarılmasını talep ettiği gerekçesiyle davacının payı ödenmek suretiyle şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmiştir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve… temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce takdir edilecektir. Pay sahibinin hakkını sürekli ve ciddi şekilde ihlal eden durumlar, şirketin ortak amacının gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı haller haklı sebep olarak kabul edilmelidir. Davacının davalı şirkette %10 oranında hissedarı olarak TTK 531.maddesi uyarınca dava açma hakkına sahip olduğu görülmüştür.Somut olayda davacı şirketin genel kurullarını süresinde yapmadığını yapılan genel kurulda da kararların kendi muhalefetine rağmen oy çokluğuyla alındığını ve şirketin kâr payı dağıtmadığını, faal olmayan şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep etmiş olup; Davacının ileri sürdüğü iddiaları anonim ortaklıkta uzun müddet hiç kâr dağıtılmaması, genel kurul toplantılarının zamanında yapılmaması hususlarının azınlığın ortaklıkta pay sahibi olmaktan umduğu faydaları daimi olarak ortadan kaldıracağı için haklı sebep teşkil ettiğinin şirketin feshi ve tasfiyesi için haklı sebep olduğunun kabul edilmesinde ancak faal olan şirketin tasfiyesi yerine davacının çıkma payı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi her iki yan arasında ki uyuşmazlık ayrılma akçesinin miktarına ilişkin olup istinaf nedenleri bu hususa yöneliktir. Davacının şirkete yönelik haksız rekabet iddiasına ilişkin gerekçede bir değerlendirme yapılmamıştır.TTK 396/1 maddesi uyarınca şirket YK üyeleri genel kuruldan izin almaksızın ticari işlem yapma yanı rekabet yasağı getirilmiştir.A.Ş’lerde rekabet yasağı YK üyelerine özel olup, bunun dışında şirket ortaklarının rekabet yasağı bulunmamaktadır.Davacı şirket ortağı,şirket YK üyesi olmayıp bu haliyle rekabet yasağına tabii olmadığından davalı vekilinin haksız rekabet iddiası yerinde görülmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda şirket kayıtlarında yer alan vergi ve sgk borçlarının şirket pasifinde değerlendirilerek yine şirket defterlerinde kayıtlı herhangi bir kıdem tazminat karşılığı bulunmadığından hesaplama dahil edilmeyerek çıkma payı belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı Şirket adına kayıtlı BMW marka araç için 10.02.2010 tarihinde davacı adına satış faturası düzenlemiş ve şirket ticari defterine borç olarak kaydedilmiş ,aynı gün aracın mülkiyeti 10.02.2010 tarihinde noter resmi satış sözleşmesinde bedelin peşin alındığı yazılı olarak araç satım sözleşmesi uyarınca davacıya devredilmiştir. Taraflar arasında satıma konu araç bedelinin peşin alınmadığı ve sonra ödeneceği konusunda herhangi bir protokol düzenlenmemiş olup,ispat külfeti üzerinde olan davalı şirket cevap dilekçesinde vs delil demekle yetinip açıkça yemin deliline dayanmadığından mahkemece bu hususun ispatı için yemin teklifini reddetmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı şirket noterde düzenlenen resmi araç satım sözleşmesi ile sattığı aracın bedelinin peşin olarak aldığını kabul etmiş olup,bu senedin aksini yazılı delillerle ispatlayamamıştır. Buna göre Şirket hesaplarına araç bedeline ilişkin herhangi bir ödeme de girmese de bilirkişi raporunda aracın satım bedeli şirket aktifine dahil edilerek ve satış tarihinden itibaren faiz de işletilerek hesaplanmasında isabetsizlik görülmemiştir. TTK 531.maddesi uyarınca çıkma payının karar tarihine en yakın en gerçek değer olarak hesaplanması gerekmekte olup, mahkemece 10.08.2016 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen çıkma payına göre 29.03.2018 tarihinde karar verilmiş olup, davacı vekilin talebinin aksine rapor tarihi ile karar tarihi arası faiz işletilerek çıkma payının gerçek değeri belirlenmesi şeklinde bir usul bulunmadığı gibi çıkma payının tespit edildiği tarihe göre kararın verildiği tarihin arasında uzun bir süre olmadığı ve makul olduğu görülmüştür. Bu durumda mahkemece şirketin fesih ve tasfiyesi yerine yukarıda açıklandığı üzere denetime elverişle konusunda da uzman bilirkişi raporu uyarınca belirlenen çıkma payına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır. Ancak davacının çıkma payının ödenmesi karşılığında hükümde şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesi gerektiği de gözetilmeden sadece çıkma payının ödenmesi yönünde karar verilmesi, dava şirketin feshi istemine ilişkin olup mahkemenin takdir ile uygun çözüm olarak şirketten ortaklığından çıkarılma ve ayrılma akçesine karar verildiğinden,harç hususu mahkemece resen gözetilmesi gereken hususlardan olup, davanın maktu harca tabii olduğu gözetilmeden nispi harca hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.Maktu harca tabii davada nispi vekalet ücretine hükmedilmiş ise de davalı vekilinin hükmedilen nisbi vekalet ücretine yönelik açık istinafı bulunmadığından incelenme konusu edilmemiştir. Bununla birlikte dosyada yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından,davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine , davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)b-2 uyarınca hükmün kaldırılmasına, davacının fesih istemi yerine davalı şirket ortaklığından çıkarılmasına ve ayrılma akçesinin davalı şirket tarafından davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, “Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2018 Tarih 2014/991 Esas 2018/419 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; hükmün kesinleşen kısımlarının tekrarı ile; “TTK.nun 636/3 maddesi gereğince davalı … SAN. VE TİC. A.Ş.’nin fesih ve tasfiyesi yerine davacı şirket ortağı …’nin şirket ortaklığından ÇIKARILMASINA, 123.365,59-TL ayrılma akçesinin davalı şirketten alınarak davacıya ÖDENMESİNE ” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gerekli 54,40- TL harcın, davacı tarafından yatırılan 25,20-TL peşin harç ve 1.975,64-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 2.000,84-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 1.946,44 -TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından ödenen 54,40-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 3.900,-TL bilirkişi ücreti ve 196,55-TL posta masrafı olmak üzere toplam 4.096,55-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı lehine taktir olunan 12.619-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Alınması gerekli 54,40 TL istinaf karar harcının; davalı tarafından peşin yatırılan 2.106,78-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 2.052,38-TL’nin davalıya iadesine, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 71,05-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 22/05/2020