Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1030 E. 2020/513 K. 21.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1030
KARAR NO: 2020/513
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2017
NUMARASI: 2016/881 Esas 2017/1260 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/05/2020
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı … A.Ş.nin müvekkili banka bünyesinde devren birleştirilen … Bankası T.A.Ş.’nin devir öncesi kredili müşterisi olup, imzaladığı Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden kredi kullandığını, davalılardan …., ilgili kredilerin teminatı olarak Genel Kredi Sözleşmelerini müşterek borçlu-müteselsil kefil olarak imzalamış olup, borçtan ve fer’ilerinden sorumlu olduğunu, Genel Kredi Sözleşmeleri gereği kullandırılan kredilerden dolayı 6111 Sayılı Yasa kapsamında doğan müeyyide borcunun müvekkili banka tarafından cezaları ile birlikte ilgili vergi dairesine yatırıldığını, iş bu müeyyide borcu ve sair alacakların tahsili için, davalı/borçlular aleyhine başlatılan takibe haksız olarak itiraz edildiğini, yasa, usul ve Genel Kredi Sözleşmeleri hükümleri kapsamında, davalıların dava konusu borcu ödemekle yükümlü olduğunu, açıklanan hususlar uyarınca, itirazların iptali ile takibin devamına, davalı borçluların aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketlerin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetimi ve denetimi Fon tarafından devralınmış olup, müvekkili şirketlerin halen Fon’un yönetimi ve denetimi altında bulunduğunu, Müvekkili şirketin böyle bir borcunun bulunmadığını, zira, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan araştırma ve inceleme neticesinde takibe konu borcunun bulunmadığının tespit edildiğini, ayrıca, takip dayanağı borç müvekkili şirketlerin kusurundan kaynaklanmadığını, 6111 sayılı Yasa’dan kaynaklı müvekkili şirketlerin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, söz konusu sorumluluk veya müeyyide, davacı bankanın ihmal veya eksikliğinden kaynaklandığını, davacı tarafından icra dosyasına sunulan belgelerden de açıkça görüldüğünü, diğer taraftan, Bayrampaşa Vergi Dairesi karşı olan söz konusu yükümlülüğün tamamen davacı bankaya ait olduğunu, müvekkili şirketlere rücu etmesinin hukuken mümkün olmadığını, söz konusu alacağın 1 ve 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğundan bu süre içerisinde dava ve talep edilmediğinden zamanaşımına uğradığını, diğer taraftan, takip konusu edilen ana para ve temerrüt faizlerinin nasıl hesaplandığının belli olmadığı gibi, fahiş olduğunu, asıl alacağı aşan miktarda komisyon ve faiz talep edilmesinin hukuk kurallarına ve genel teamüle aykırı bulunduğunu, ayrıca yürürlüğe giren, TBK’nun ilgili hükümleri uyarınca söz konusu alacağın öncelikle teminat mektubu borçlusundan (müvekkil ; … A.Ş’den) talep edilmesi gerektiğini, öncelikle, asıl borçluya başvurulmadan kefile (…’ye) doğrudan gidilmesinin yeni yasal düzenlemelere göre mümkün olmadığını, söz konusu kural davacı/alacaklı tarafından yerine getirilmediğinden işbu davanın müvekkili … yönünden reddinin gerektiğini, takip ve dava konusu alacak likit olmayıp, yargılamaya muhtaç olduğundan davacının icra inkar tazminatı yönündeki talebinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, yapılan takip haksız ve kötü niyetli olduğundan davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etiğini, davanın öncelikle zamanaşımı defi yönünden reddine, bu talebin kabul edilmediği takdirde yapılacak yargılama sonucunda, diğer savunmaları doğrultusunda davanın reddine, davacı tarafından yapılan takip açıkça kötü niyetli olduğundan % 20’den aşağı olmamak üzere davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; devir öncesi … Bankası A.Ş. tarafından 2000 yılında kredili müşterisi … A.Ş.’ye kullandırılan ihracat kredilerinin nakit risklerinin kapatıldığı, ancak ihracat taahhütlerinin süresinde kapatılmadığı, 26/02/2011 tarih 6111 Sayılı Yasa kapsamında davacı banka tarafından ihracat taahhütlerinin kapatılmaması nedeniyle toplam 4.200,34 TL bedelin 27/05/2011 tarihinde vergi dairesine ödendiği, takip tarihi itibariyle davacının 4.200,34 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 8.766,04 TL talep edebileceği, davalılardan ….’nin kefalet limitinin yeterli olduğu, sözleşme kapsamında davacının %44 temerrüt faizi yürütülmesi talep edebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkili şirketlerin böyle bir borcunun bulunmadığını,ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme neticesinde takibe konu borcunun bulunmadığının tespit edildiğini, borcun müvekkillerinin kusurundan kaynaklanmadığını, diğer taraftan Bayrampaşa Vergi Dairesine olan söz konusu yükümlülüğün tamamen davacı bankaya ait olup, müvekkili şirkete rücu etmesinin hukuken mümkün olmadığını, takip ve dava konusu borcun kaynağının vergi olup, 213 sayılı Vergi Usulü Kanunu’na göre 1 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olduğunu, TBK ilgili hükümleri uyarınca alacağın öncelikle müeyyide borçlusundan talebi gerektiğini, asıl borçluya başvurulmadan kefile doğrudan gidilmesinin yeni yasal düzenlemelere göre mümkün olmadığını, bilirkişi raporundaki, asıl alacak tutarı üzerinden (talep gibi) tamamen ödeninceye kadar yıllık %44 oranında temerrüt faizi ve gider vergisinin davalıdan istenebileceği yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, TTK ve TBK’nun tacirlerin birbirlerinden isteyebileceği faiz oranına ilişkin düzenlemelerine aykırı olduğunu, dava konusu alacak likit olmayıp, yargılamaya muhtaç olduğundan icra inkar tazminatına karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, … ile davalı borçlu … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi uyarınca, ihracat kapatma taahhüdünü yerine getirilmesinden dolayı ödenmesi gereken gereken vergilerin davacı banka tarafından ödenmesi nedeniyle ödenen miktarların davalılar asıl borçlu ve kefilden tahsili istemine tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalılar; davacının takibe konu müeyyide borcunun vergi dairesine VUK’nun 114. maddesindeki zamanaşımı süreleri dolduktan sonra ödeme yapıldığı için talep edilemeyeceğini, ileri sürmektedir, Somut olayda takibe konu alacak 5411 sayılı Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin olup,bu durumda özel bir kanun ile belirlenen 20 yıllık zamanaşım süresine tabiidir. Vergiyi doğuran olay, davacı tarafından yatırımı teşvik belgesi kapsamında alınan kredinin kullanıldığı 2000 yılında doğmasına göre dava tarihi itibarıyla zamanaşımı süresinin dolmadığı görülmüştür. Mahkemece zamanaşımı dolmadığı gerekçesiyle zamanaşımı defiinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Kefalet sözleşmesi alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir Asıl borçlu şirketin ihraacat taahhüt yerine getirilememesi ödemesi gereken müeyyideleri yönünden yasal olarak ödeme yükümlülüğü altında bulunmayan davacı ödeme yapması halinde yapılan ödeme borçlunun vergi borcunun BK’nın 67. maddesi anlamında üçüncü şahıs tarafından ifası niteliğinde olup, davacının ödediği bu miktar için sözleşmeye hükümlerine dayanarak borçludan rücu edebilecektir. Davacı bankaya devredilen banka ile davalı … arasında imzalanan ve diğer davalının müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesi uyarınca 2000 yılında kullanılan döviz endeksli kredi nedeniyle davacı bankanın 4.200 TL vergi borcunu 14.06.2011 tarihinde borcunu ödemiştir. Davalılara borçtan sorumlu olmadıklarını ve uygulanan temmerrüt faizi oranının fahiş olduğunu ve asıl borçluya başvurmadan kefil başvurulamayacağının ileri sürmektedir.TBK nun 586/1. maddesi; alacaklı, ancak borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkca ödeme güçsüzlüğü içinde olması halinde borçluyu takip etmeden kefili takip edebilecek olup,davacı banka takip talebinden önce borçluya gönderdiği ihtar sonuçsuz kalmış olup bu durumda asıl borçlu ile kefile ayın anda takip başlatılmasında hukuken bir engel bulunmamaktadır. Tacir olan taraflar yönünden akdi ve temerrüt faizin tespitinde 6098 sayılı yasanın TBK’nın 88. ve 120. maddesi uygulanma yeri olmayıp, düzenlenen sözleşme hükümlerinin uygulanmalıdır. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde 39/2. maddesi uyarınca vergi borcunun ve cezasının banka tarafından ödenmesi halinde borçlu tarafından ödenmesi ve ödenme tarihine kadar sözleşmede 38.maddesinde belirlenen temerrüt faizi oranın uygulanmasının kabul edilmiştir. Sözleşme uyarınca davacı %44 oranında temerrüt faizi talep edilecektir. Takibe konu alacak ödenen vergi borcundan kaynaklanan likit ve belirlenebilir olup, icra inkar tazminatına hükmedilmesi için takipte itiraz edenin kötü niyetli olmasıda şarta bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece denetime elverişli bilirkişi raporuna göre banka tarafından ödenen borç ve takip tarihine kadar taraflar arasındaki sözleşmede belirlenen akdi faiz oranı üzerinden hesaplanan işlemiş faiz alacağı yönünden itirazın iptali ile %44 oranında temerrüt faizi talep edilen takibin bu haliyle devamı ile davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 598,80- TL istinaf karar harcından davalılar tarafından peşin yatırılan 263,50- TL harcın mahsubu ile bakiye 335,30- TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davalılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 61,35-TL posta masrafının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/05/2020