Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/102 E. 2019/696 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/102
KARAR NO : 2019/696
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2017
NUMARASI : 2015/1002 E.- 2017/1220 K.
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/05/2019
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacının 2 ortaklı davalı şirketin %40 paydaşı olduğunu, diğer ortağın müvekkilinin eski eşi olduğunu,payın diğer ortağın oğlu … tarafından bila bedel bağışlandığını,şirket gayrimenkullerinden elde edilen gelirlerin ödemediğini,müvekkilinin haklarının engellenmesi amacıyla şirketin kasten borca sokulduğunu,genel kurulun yapılmadığını, müdür tayin edilmediğini şirketin uzun zaman önce faaliyetlerine fiilen son verildiğini,pasiflerinin aktiflerinden fazla olduğunu, tasfiye dışında bir çözüm bulunmadığını, bu nedenle TTK’ nın 636/4 maddesi uyarınca şirketin haklı nedenlerle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; ortaklar arasındaki dava nedeniyle şirketin iflasın eşiğine geldiğini, dava açma hakkının haklı sebebin oluşmasında kusuru bulunmayan ortaklara ait olduğunu, şirketin bu durumda olmasının sebebinin davacının kendisi olduğunu, davacının açtığı boşanma dava dosyasında müvekkilinin tüm mal varlığına koydurduğu ihtiyati tedbirler neticesinde piyasaya olan borçlarını ödeyemediği gibi iş yapamaz hale de geldiğini, şirkete kayyım atanmasını gerektirecek hiçbir haklı sebebin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece;ortakların boşandıkları süreçte aralarında husumet olduğunu, ticari ilişkiyi sürdürmelerinin beklenemeyeceği, karşılıklı güven ve iş birliği içinde hareketlerinin imkansız olduğunu, tarafların ortaklığı birlikte sürdürmek gibi bir iradelerinin de bulunmadığı,güven ilişkisinin zedelenmesinin tek başına davacının eylemlerinden kaynaklanmadığı, davacının boşanma sürecinde şirket mal varlığına tedbir koydurmasının şirketi mevcut durumuna getirdiği ileri sürüldüğü, ancak boşanma ve mal tasfiyesi davalarında diğer eşin mal varlığına ihtiyati tedbir talebinin yasal hakkı olduğu, genel kurulun 2008 yılından bu yana toplanmadığı, dava dışı ortağın 2002 yılında müdür olarak atandığı, görev süresi bittiği halde yeni seçimin yapılmadığı,hali hazırda müdürün … olduğu, şirketin kar payı dağıtmadığı, 2013 ten itibaren zarar ettiği, şirketin kasten borçlandırıldığına ilişkin bir emare mevcut olmamakla birlikte dava dışı ortağın şirketten 1.468.748,46- TL.alacağı ve davacının da şirkete 450.000 TL.borç kaydı var ise de dayanakları bulunmadığı, şirketin ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin amacının gerçekleşme ihtimali bulunmadığı,fesih yerine alternatif çözüme hükmedilebilmesi için şirketin yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olması da gerektiğini, limited şirket sermaye şirketi olduğundan ekonomik menfaatler kişisel menfaatlere göre öncelik taşıması gerektiğini, yine limited şirketler aynı zamanda şahıs şirketi özelliğini de taşıdığından kişisel menfaatlerin de dikkate alınması gerektiğini, şirketin devamında hem genel ekonomik menfaatler için yarar olması hem de çıkarılan ortağın ayrılma payını talep etmeye ilişkin menfaati aşırı şekilde zarar görmemesi gerektiğini, ekonomik yönden kötü durumda olan bir şirkette diğer pay sahibinin şirketin devamına ilişkin menfaatinin önemli görülmemesi gerektiği gerekçesiyle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili,davacının 450.000-TL davacı borcunun dayanağının Kartal 2. Aile Mahkemesinin 2008/974 E ve 2009/1466 K sayılı dosyası olduğunu bu dosya da davacının ikrarı ile sabit olduğunu,şirketin atıl duruma düşmesinin sebebinin davacı olduğunu, şirketin amacının gerçekleşmesinin ve konusunun imkansız hale gelmesinin sebebinin paydaş olduktan sonra konutu terk eden ve şirket faaliyetine katılmayan davacı olduğunu, şirketin kasten borca sokulduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, şirket kayıtlarına göre şirketin kar etmediğinden kar dağıtmadığını, şirketin faaliyetsiz kalmasının sebebinin davacı olduğunu tanık beyanları ile davacının şirketi zor duruma bıraktığının ortada olduğunu, davacının şirketten çıkarılmasına karar verilmesi gerekirken şirketin tasfiyesine karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davacının ortaklık payının ödenmesi kaydıyla şirketten çıkarılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Uyuşmazlık, davacı ile dava dışı … ortağı olduğu davalı şirketin kar dağıtmadığı, şirketin faaliyetinin olmadığı, şirketin ekonomik olarak zor durumda olduğu, amacının gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği, taraflar arasında güven ve itimatın kalmadığı iddiası ile açılan şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.Davalı … tic. San. Ltd. Şti. Nin bir aile şirketi olduğu davacının şirkette %40 paya sahip olduğu, ortakların evli iken 14.09.2011 tarihinde boşandıkları anlaşılmaktadır.Limited Şirketlerde feshi ve tasfiyeyi düzenleyen TTK nun 636/3. maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın mahkemeden şirketin feshini talep edebileceği mahkemece fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerininin hesaplanarak şirketten çıkarılmasına yada duruma uygun olabilecek bir çözüme hükmedebileceği belirtilmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, şirketin feshini isteyen ortağın fesih koşullarının oluşmasında kusursuz yada daha az kusurlu olması gerekmektedir.Ancak, ortaklar arasında meydana gelen ve güveni sarsan durumlar tamamen davacı ortağın eylemlerinden kaynaklanıyorsa bu durumda haklı sebeple fesih davası açması mümkün bulunmamaktadır. Somut olayda, tüm dosya kapsamına göre, ortakların boşandıkları süreçte aralarında husumet olduğu, ortaklık ilişkisini sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyeceği, her iki tarafın ortaklığı sürdürmek iradeleri bulunmadığı sabittir.Ancak davalı taraf şirketin gayrifaal hale gelmesin de kusurun davacı da olduğu ;boşanma davası sırasında mal rejimine ilişkin talepler nedeniyle davalı şirketin diğer ortağının mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulması nedeniyle işlerinin olumsuz yönde etkilendiğini ,şirketin fesih durumuna düşüren ortağın dava açma hakkı olmadığını ileri sürmektedir. Ancak mal ayrılığına ilişkin dava da davacı eşin diğer yanın malvarlığına ilişkin ihtiyati tedbir talep etmesi nedeniyle davacı eşi diğer ortaktan daha fazla kusurlu kabul etmek mümkün görülmemiştir.Malvarlığına ilişkin değerlerin korunmasını talep etmek davacının yasal hakkıdır.Ortaklığın fesih koşullarının gerçekleşmesinde davacının tek başına ve daha fazla kusurlu olmadığı, şirketin 2008 yılından ticaret sicil dosyasında hiç bir işlem bulunmadığı, hiç kar payı dağıtmadığı, 2013 yılından itibaren zarar ettiği, şirketin kayıtlarında diğer ortak adına belgesi sunulmayan yüksek miktarda alacak kaydı ,yine davacının belge sunulamayan 450.000-TL borcu kayıtlıdır…. tarafından davacıya devredilen hisselerin davacı bedelsiz olarak bağışlandığını ileri sürerken ,davalı da karşılığının şirket tarafından ödendiğini savunmaktadır. Davacı adına bu şekilde borç kaydedilmesi ve taraflar arasında varlığı ihtilaflı bu borcun davalı şirket kayıtlarında mevcut olması da davacıyı daha fazla kusurlu saymak için yeterli görülmemiştir.Şirket adına kayıtlı 3 adet gayrımenkul bulunduğu ,halihazırda bir ticari faaliyetinin bulunmadığı,şirketin amacının gerçekleşme ihtimali bulunmadığı ,esasen şirketin faaliyetsiz bulunduğu istinaf başvuru dilekçesindede açıkça kabul edildiğinden; davacının fesih ve tasfiye talep hakkı bulunduğu, şirketin haklı sebeble feshi ve tasfiyesi koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Haklı sebeple fesih yerine alternatif çözüme hükmedilebilmesi için bu çözümün ilgililerin menfaatine olması gerekmektedir. Elde davalı şirketin feshi yerine yaşatılmasını gerektirecek ekonomik ve rasyonel veriler mevcut değildir.Şirketin ticari faaliyetinin olmadığı ,şirketin devamında genel ekonomik menfaatler için yarar bulunduğunun tesbit edilemediği ,hiç kar dağıtmayan ve uzun zamandır zarar eden ekonomik yönden kötü durumda olan bir şirkette diğer pay sahibinin şirketin devamına ilişkin menfaatinin önemli görülemeyeceği sonucuna varılmaktadır.Ekonomik faaliyeti durmuş bulunan şirketin devamında genel ekonomik menfaatler açısından bir fayda bulunmadığı kabulüyle şirketin fesih ve tasfiyesine karar veren ilk derece mahkemesinin delilleri takdirinde isabetsizlik bulunmamaktadır.Davalı vekilinin hükme yönelik ileri sürdüğü istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 16/05/2019