Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1002 E. 2020/516 K. 21.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1002
KARAR NO : 2020/516
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2017
NUMARASI : 2014/829 Esas 2017/1033 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/05/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 18/10/2006 tarihli toptan dağıtım ve lojistik sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin konusunun davalı … tarafından belirlenen üreticilerden temin edilen ürünlerin cep shoplara, tüketicilere veya … gösterdiği satış noktalarına, satış, pazarlama ve dağıtımı ile teknik servis verilmesi işinin müvekkili tarafından yapılması olduğunu, sözleşmeye konu ürün paketlerinin hazırlanması amacıyla davalının sim kart temini ve teslimini üstlendiğini, hangi markalı ürünler ile bayilik sözleşmesi yapılacağını, telefon temin edileceğini, ürünlerin nasıl pazarlanacağını, hangi kâr ile satılacağını, davacının deposunda kaç adet ürün bulundurulması gerektiğini sözleşme hükümleri ile davalının karar verip uyguladığını, bu konuda müvekkiline sözleşmenin feshi ile baskı uygulandığını, davacının zarara uğramasına sebep olduğunu, davalının sonradan … ile yaptığı sözleşmelerde sadece … değil tüm kanallarda satış yapmaya onay verdiğini, eş zamanlı olarakta müvekkili ile birlikte toptan dağıtım sözleşmesi olan … ve … unvanlı toptancı firmalarının sözleşmelerini iptal ettiğini, … ile münhasıran dağıtıcılık sözleşmesi imzalandığını, yeni dağıtıcı olarak atanan firma lehine bayilerden talimatla yazılı ferağ aldığını ve kendi saha personeli ile denetlediğini belirterek, davalı tarafından sözleşmenin haksız feshi ve sözleşme şartlarına aykırı davranılması sebebiyle uğranılan zararların (kâr mahrumiyeti, yatırım ve diğer zararlar) fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 4.000.000,-TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 25/02/2014 tarihli dilekçesi ile; bilirkişi raporu alındıktan sonra zararlarının içine portföy tazminatının da dahil olduğunu ve bilirkişi raporundaki eksikliğin tamamlanması gerektiğini belirterek talebini açıklamıştır.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili şirketin sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle zarar iddiasının doğru olmadığını, sözleşmeye bağlılık ilkesi gereğince taraflar arasında imzalanan sözleşmenin tüm hükümlerinin geçerli olup aykırılık iddiasının doğru olmadığını, TTK.nun 18/1.maddesinde anonim şirketin tacir olduğunun açıklandığını, ayrıca BK.nun sözleşme serbestliği ilkesinin Anayasa tarafından teminat altına alındığını, iki tacir arasında yapılan sözleşmenin hükümlerinin de yasaya uygun olduğunu, basiretli tacir olan davacının sözleşme hükümleri ile bağlı olacağını, haksız fesih iddiasının doğru olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 2.4.maddesine göre müvekkilinin sözleşmeye konu hizmet ve işler konusunda üçüncü kişiden alım yapma hakkının bulunduğunu, sözleşmenin 9/1.maddesine göre davacının teminat mektubunu yenilemesi gerektiğini, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmediğini, haksız davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmediği, davacı tarafça fiilen askıya alındığı, sözleşmenin askıya alınmasının davacının kendi kusuru ile gerçekleştiği, Sözleşmenin 18/5.maddesinde davalı …’a “7 gün önceden bildirimde bulunmak kaydı ile haklı bir nedene dayanmaya gerek olmadan sözleşmeyi tek taraflı fesih” imkanı tanındığı, ancak davalı tarafça fesih bildiriminde de bulunulmadığı, bu nedenle davalının TMK.2/2.maddesi gereğince hakkını kötüye kullandığı ve sözleşmenin genel işlem şartları nedeniyle geçersizliğinden de bahsedilemeyeceği, davacının sözleşme koşullarına uymayarak işlevsiz hale getirmesi, distribütörlük çalışmasına katılmaması sonucu davalının da mal tedarikinde bulunmaması ile oluşan kâr mahrumiyeti zararından, davalının sorumlu olmayacağı, davacının tazminat talebinin mahkemece haklı bulunmadığı, davacının portföy tazminatı talebi yönünden ise; Portföy tazminatı için dava şartı olan, sözleşmenin haksız feshi, fesihten itibaren bir (1) yıllık süre içinde dava açılmış olması (Dava tarihinin 14/12/2010 olduğu gözetilerek) taraflar arasındaki sözleşmenin tek satıcı-tekel hakkı veriyor olması koşulları da mevcut olayda gerçekleşmediği, bu nedenle davacının portföy tazminatı talebinin de yasal koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili; davanın 7 yıl sürdüğünü, mahkemece delillerin değerlendirilmediğini, bilirkişi raporlarının tartışılmadığını, davanın zamanaşımına uğrama riskinin olduğunu, mahkemece hatalı şekilde dava konusu sözleşmenin feshedildiğinin müvekkili şirketçe kabul edildiğini, işbu sebeple süresi dolan teminat mektubunun müvekkili şirketçe yenilenmediğini, sözleşmenin taraflar arasında fiilen askıya alındığını, davalı tarafın dava konusu sözleşmenin 18.maddesini dikkate alarak hareket ettiğinin anlaşıldığını hatalı şekilde tespit ederek haklı davanın reddine karar verdiğini, oysa dava konusu sözleşmenin davalı şirket tarafından usulsüz ve haksız şekilde sona erdirilmiş olduğunun dosya kapsamında tartışmasız olduğunu, davalı tarafın da dava konusu sözleşmenin 18.5.maddesine dayanarak sözleşmeyi feshettiğini öne sürdüğünü, sözleşmenin 18.5.maddesi kapsamında “yazılı olarak bildirilmek kaydı ile” şeklinde ifadesi bulunduğunu, ancak davalı tarafından fesih bildirimi bulunmadığını, sözleşmenin beş yıl süre ile yürürlükte kalacağının kabul edilmesinin hakkaniyet gereği olduğunu,davalının sözleşme hükümlerini hiçe sayarak herhangi bir şekilde yazılı veya sözlü bildirim yapmaksızın yabancı sermayeli bir firma ile tek distribütör olarak çalışacağını ilan ederek müvekkili şirketin GSM sektöründeki çalışma hayatını tamamen kötü niyetli bir şekilde sona erdirdiğini, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava toptan dağıtım ve tedarik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan kâr mahrumiyeti, yatırımsal zararların tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında 18.10.2006 tarihli toptan dağıtım ve lojistik sözleşmesi imzalandığı hususu ihtilafsızdır. Sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürülükte olan 818 sayılı BK’ya ilişkin ilişkin hükümleri uygulanacak olup somut olayda sözleşme hükümleri 6098 sayılı yasa ile düzenlenen genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemeye tabi değildir. Davacı davalının tek satıcılık sözleşmesi imzalanması ve bunun ilan edildiği 01.02.2009 tarihi itibarıyla sözleşmenin fiilen uygulanmaması nedeniyle davalı tarafından sözleşmenin haksız feshi edildiğini ,davalı ise sözleşmenin fesih edilmediğini davacının teminat yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin fiilen uygulanamadığını ileri sürmektedir. Davacının davalıya verdiği 24.11.2008 tarihli teminat mektubu süresi bittikten sonra sözleşme 9. Maddesi uyarınca vermekle yükümlü olduğu teminat mektubunun yenilenmediği tarafların kabulündedir. Sözleşmenin 18. Maddesi uyarınca davacının sözleşme hükümlerine aykırı davranması veya uymaması halinde davalının sözleşmeyi askıya alma hakkı bulunmakta ise de davalı bu yönde bir girişimde bulunmadığı gibi sözleşmeyi de feshetmemiş ve öncesinde de davacıyı münhasıran tek satıcılık sözleşmesi imzalayacağı konusunda bilgilendirmesi karşısında sözleşme için yeni dönemde teminat mektubu verilmemesi nedeniyle sözleşmeninin fiilen sona erdiği söylenemeyecektir.Sözleşmenin 2.4 maddesinde davalının aynı konuda dava dışı 3. kişilerle sözleşme yapma hakkı düzenlenmiş ise de davalının münhasıran tek satıcılık sözleşmesi imzalayacağı yönünde açık bir hüküm bulunmamaktadır. Davalının dava dışı …isimli şirket ile 01.02.2009 tarihinde imzaladığı münhasıran tek satıcılık sözleşmesi uyarınca, davacının davalı distribütörü olarak fiilen çalışma imkanını kalmamıştır. Buna göre münhasıran tek satıcılık sözleşmesinin imzalanması ,davalı tarafından davacı ile imzaladığı toptan dağıtım ve lojistik sözleşmenin haksız feshi niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Portföy tazminatı yönünden taraflar arasındaki sözleşmenin, açıkça tedarik sözleşmesi olarak kabul edildiği, tek satıcılık sözleşmesi hükümlerinin somut olayda uygulanamayacağı, davacının, davalı şirket tarafından oluşturulan ve kendisine bildirilen bir bayii ağına satış yapma yükümlülüğü altında olduğu, yeni bir müşteri çevresi yaratılmış olmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, portföy tazminatı taleplerinin de yasal dayanağı bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece portföy tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır. Ancak;Dava kâr mahrumiyeti, yatırımsal zararlar ve diğer zararlar olmak üzere, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla açılmıştır. Davacı tarafından yargılama boyunca HMK 176 vd. maddeleri uyarınca davanın tam ıslahına dair bir dilekçe verilmemiştir. Ancak 15.03.2012 tarihli dilekçe ile ekinde Ek-7 olarak zarar beyanları açıklaması ile; Dava dilekçesinde saklı tuttuğu “diğer zararlar” kapsamında maddi tazminat olarak; mahrum kalınan kazanç kaybı, geçmiş yıllar faaliyet zararları, yatırım harcamaları, icra takibi yapılmış tahsilatı şüpheli alacaklar, devam eden sorumluluklar, stoklarda bekleyen … markalı cihazların fırsat maliyeti, olarak talep edildiği belirtilmiş (toplam 105.445.617,79 -TL zarar olduğu beyan edilerek,) 4.000.000-TL üzerinden açılan alacak talepleri somutlaştırılmadan davaya devam edilmiş ,davacı 15.03.2012 tarihli dilekçesi ile manevi tazminat talep etmiş ise de mahkemece davanın reddine karar verilmekle yetinilip, bu talepler hakkında gerekçede de herhangi bir değerlendirme yapılması doğru olmadığı gibi bu talepler yönünden istinaf incelemesine konu bir kararın varlığından da söz edilemeyecektir. Kâr mahrumiyeti talep edilebilmesi için borca aykırı davranılması ve bu borca aykırı davranış nedeniyle sözleşmenin feshedilmiş olması ya da haklı sebep olmadan sözleşmenin feshedilmiş olması gerekmektedir. Sözleşmede davalıya tek taraflı fesih hakkı varsa da bu düzenleme TMK 2 ve 23 maddesi uygun şekilde kullanılması ve feshin haklı olması gerekliliğini ortadan kaldırmayacaktır.Aynı nitelikteki sözleşmeye ilişkin emsalY.11. Hukuk Dairesinin 17/11/2016 tarih ve 2015/12027 E-2016/8889 K sayılı kararında da kabul edildiği üzere davacı ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, davalının haksız feshi tarihinden itibaren tazminat isteyebilir. Ancak, bu durumda dahi davacının haksız fesih tarihinden itibaren aynı nitelikte yeni bir işi bulabileceği süre belirlenmeli ve bu süre için tazminata hükmedilmelidir. Ne var ki, kâr kaybına ilişkin hesaplamanın 5 yıllık sözleşme süresinin sona erdiği tarih değil, sözleşmenin anılan açık hükmü nazara alınarak, davalının sözleşmenin 01.02.2009 tarihinde fiilen sona erdirmesi karşısında sözleşmenin 12 aylık dönemlerle uzayacağının kabulü ile 18.10.2008 tarihinden başlayan dönem sonuna kadar yapılması gerekir.Bu durumda mahkemece aralarında sektörden bir uzmanın da yer alacağı yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, davaya konu tedarik sözleşmesinin feshi halinde öncelikle davacının emsal bir iş bulup bulamayacağının tespit edilmesi, bulabileceğinin kabul edilmesi halinde hangi sürede bulabileceğinin belirlenmesi, fesih tarihinden itibaren belirlenecek bu makul süre için zararını oluşturan kazanç kaybının hesaplanması, aynı nitelikte ve şartlarda emsal bir iş bulamayacağının kabul edilmesi halinde ise bu kez özel olarak kendisinin çalışması halinde 12 aylık bakiye dönem sonuna kadar ne miktarda kazanç elde edebileceği ile davalı şirketin tedarikçisi olarak çalışması sonucunda ne miktarda kazanç elde edebileceğinin belirlenmesi, davalının yetkili tedarikçisi olarak çalışması halinde kazancının daha fazla olacağının anlaşılması halinde, 818 sayılı BK’nın 325. maddesi uyarınca, özel olarak çalışması halinde elde edeceği miktarın davalının yetkili tedarikçi olarak çalışması halinde elde edeceği miktardan mahsubunun yapılarak aradaki kazanç farkının davacının uğradığı kâr kaybına ilişkin zarar olarak hüküm altına alınması gerektiği ve davaya konu tüm talepler hakkında karar verilmesi ve gerekçede değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle,davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına , davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/12/2017 Tarih 2014/829 Esas 2017/1033 Karar sayılı hükmün HMK ‘nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/05/2020