Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/893 E. 2018/579 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/893
KARAR NO : 2018/579
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2017
NUMARASI : 2016/12 E.- 2017/660 K.
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/05/2018 (19/06/2018 yazım tarihli )
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, dava dışı B …Sanayi Tic. Ltd Şti’ne ait hisselerin önceleri % 95 inin davacıya ait olduğunu, 30/03/2009 tarihinde …’a emanetçi olarak hisse devri yapıldığını, %50 hissenin 09/12/2009 tarihinde sözleşme ile .. .ye devrederek satıldığını, 30/01/2011 tarihinde %45 hissenin …’ye hisse verilmesi hususunda karar alındığını, emanetçi olarak hissesini davalı …’a devrettiğini, bu devirden de herhangi bir bedel almadığını, daha sonra ailesi, kardeşleri ve Beyler’in de dahil olduğu yıllar boyu süren ticari çekişmeler sonucu bu yeri protokolle …’a satarak devrettiğini, protokol gereği şirketin toplam değerinin 4.655.238- TL olduğunu, %50’sinin 2.327.619- TL olduğunu, bu durumda davalıların her birinin 2.327.619 -TL olarak mesul olduklarını, tehdit ve oyalamalar nedeniyle satış ve devir bedelini bugüne kadar alamadığı gibi, yasal bir borç belgesi de alınamadığını, davalıların bu nedenle sebepsiz yere zenginleştiklerini, fazlaya dair haklarını ıslah yolu ile artırma hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik her bir davalıdan ayrı ayrı 10.000’er TL olmak üzere toplam 20.000- TL alacak bedelinin Mehmet Koyunci için 09/12/2009, … için 30/01/2011 tarihinden itibaren en yüksek banka ticari faiziyle birlikte tahsiline, karar verilmesini talep etmiş ıslah dilekçesiyle her iki davalı yönünden taleplerini 147.619- TL ye yükseltmiştir.
CEVAP:1-Davalı … vekili , davacının mezkur hisse devrine ait bedelleri noterden düzenleme şeklinde yapılan 07482 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesinde eksiksiz olarak müvekkilden nakden aldığını beyan ettiğini, anılan hisse devrine ilişkin bedellerini alamadığı ya da eksik aldığı yönündeki idddiasını ancak aynı kuvvetteki bir yazılı delil ile kanıtlaması gerektiğini, davacının dosyaya belirtilen nitelikte ve kuvvette yazılı delil sunamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, anılan iki adet sözleşmenin esasen davacının müvekkile olan borçlarının tasfiyesi amacıyla düzenlenmiş olup bu sözleşmelerin işbu davada belirtilen noterden düzenleme şeklinde yapılan hisse devri sözleşmesinin aksini kanıtlar nitelikte ve kuvvette yazılı bir delil olarak kabulünün hukuken mümkün olmadığını, davacının dava dilekçesinde tanık deliline başvurmuş olup niteliği itibari ile işbu davada tanık dinlenemeyeceğini,davacının tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımı ve esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
2-Davalı … vekili, HMK.m.120 ve m.114/1-g gereği dava şartı yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımı, hakdüşürücü süre ve husumet yönünden de reddedilmesinin gerektiğini, resmi şekilde yapılmış hisse devir sözleşmesinin aksinin tanıkla ispatının mümkün olmadığını, noter huzurunda resmi şekilde yapılmış olan hisse devir sözleşmesinin aksinin açıklamalarda belirtildiği üzere hisse devir sözleşmesinde devir bedelini tam olarak müvekkilden nakden ve tam olarak aldığını beyan ettiğinden anılan hisse devirine ilişkin emanet yönündeki iddiasını kanun gereği ancak aynı kuvvetteki bir yazılı belge ile ispatlama yükümlülüğünün davacıda olduğunu, davacının tanık deliline başvurmuşsa da tanık dinletme talebine muvafakat etmediklerini , noter huzurunda düzenleme şeklinde yapılmış olan gerçek hisse satım işlemi ile hisse devir sözleşmesindeki hisselerin bedellerini nakden ve eksiksiz aldığını davacının tevsik ettiğini, davacının bu şekilde açık ve net bir şekildeki gerçek resmi devir sözleşmesinin aksini veya farklı olduğu iddiasını yine aynı şekilde düzenlenmiş bir başka resmi belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının dava dosyası ve delillerinde buna ilişkin bir belgesi bulunmadığı açıkça anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hisse devir sözleşmesinden kaynaklandığı, sözleşme ve yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 818 Sayılı BK.’nın 126. Maddesinde ise, hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulduğunu, somut olayda 23/03/2009 ve 02/02/2011 tarihli hisse devir sözleşmelerinde devir bedelinin, nakden ve tamamen alındığının yazıldığı, hisse devrinin inançlı işlem mahiyetinde olduğunun öne sürülmesine rağmen devir sözleşmelerinin aksine dayanılan 09/12/2009 ve 30/01/2011 tarihli protokollerde davalı …’ın imzasının bulunmadığı, protokollerin her ikisinde de hisse devir sözleşmelerine atıf bulunmadığı, 2009 tarihli protokolün … soyadlı kişilerin arasındaki mal paylaşımına yönelik olduğu, 2011 tarihli protokolün ise, işletme yönetimine ilişkin hususlar içerdiği, zamanaşımı başlangıcında hisse devir sözleşmelerinin pay defterine kayıt tarihlerinin esas alınmalarının gerektiği, 23/03/2009 ve 02/02/2011 tarihli hisse devirlerinin aynı tarihte ortaklar kurulu kararı ile pay defterine tescil edildikleri ve dava tarihi ile tescil tarihi arasında her iki davalı yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanşımı yönünden reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, taraflar arasındaki 2009 ve 2011 tarihli sözleşmelerin birbirini tamamlayan sözleşmeler olduğu, 30/01/2011 tarihli protokolde davalı …’ın imzasının bulunduğu, anlaşmada yer alan beyanlardan davalı …’ın emanetçi olduğu ve daha sonra …ile ortaklığa devam etme iradesini göstererek inançlı işlemi yerine getirmekten caydığı, inançlı işlem kapsamında davacının, işlem konusu hakkın kendisine temlik edilmesini istemek yolunda alınacak hakkı inançlı işlem konusunu alan kimsenin ise işlem konusunu kimseye satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda bir borcu kaldığını, inanç sözleşmesinin her türlü yazılı belgeyle ispat edilebileceğini, ayrıca, inançlı işlem yapılan belgenin akit tarihinden önce ya da sonra düzenlenmesinin sonuca etkili olmadığını, davalının kendisine duyulan inanç gereği devir aldığı hisse bedellerinin karşılığını ödemekle yükümlü olduğunu, …’ın … devam edeceğini beyan ettiğini, bu durumda inançlı işlemin hisse alım satım işlemine dönüştüğünü, davacı ile …arasındaki 2009 tarihli protokolünde hatalı ve eksik nitelendirildiğini, 2011 tarihli anlaşmanın 2009 tarihli anlaşmanın devamı olduğunu, bu kapsamda …’ye şirketin %50 hissesinin devredildiğini, davada tanık ve yemin deliline dayanıldığını, fakat bu konuda bir hatırlatma yapılmadığını, davanın zamanaşımına uğramadığını, 5 yıllık dava zamanaşımının sınırlı olarak düzenlendiği, taraflar arasındaki ilişki de zamanaşımı 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zira … ile aralarındaki 2009 tarihli anlaşmanın ortaklar arasında gerçekleştirilen bir işlem olmadığını, şirket hisse alım satımına ilişkin davaların 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, … hakkındaki davanın ise inançlı işlem nedeniyle 10 yıl olduğunu öne sürerek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davanın limited şirket hisse devrinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin bulunduğu ;Yerleşik Yargıtay uygulaması gereği davanın mülga BK nun 126.maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı ,bu sebeble davacı tarafın zamanaşımının 10 yıl olduğuna ilişkin istinaf sebebleri yerinde olmayıp ;istinafa konu hükümde ;elde ki dava da 5 yıllık zamanaşımı süresinin ne zaman işlemeye başlayacağı ,kesilip kesilmediği ,zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı hususlarının incelenmesi gerekmektedir.
Davanın açılış tarihi ; 06/01/2016 tarihidir.Limited şirket hisse devir sözleşmelerinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan eTTK 520/son maddesine göre payın devri veya devir vaadi hakkında ki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmez.Bu sebeble hisse devrinden kaynaklanan alacağın muaccel olacağı tarih geçerli olarak hisse devrinin yapıldığı tarihtir.
Sicil kayıtlarına göre; davacının 5.2.2009 tarihinde devren iktisap ettiği 380.000-TL bedelli hisselerden 200.000-TL lik kısmını 23.3.2009 tarihli hisse devir sözleşmesiyle davalı …’a ,geri kalan 180.000-TL lik kısmını ise Büyükçekmece 6. Noterliğinin 02/Şubat 2011 tarih 7482 no.lu limited şirket hisse devri sözleşmesi ortak dışı olarak…nin (vekili …aracılığıyla) şirketteki (… Şirketinde) 180.000 -TL hissesini aynı bedelle …’ya devrettiği, 23.3.2009 tarihli hisse devrinin 27.3.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile kabul edilerek 3.4.2009 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği ,2.2.2011 tarihli hisse devrinin ise aynı tarihli ortaklar kurulu kararıyla kabul edilerek 14.2.2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği sabittir.Ortaklar Kurul Kararlarında pay defterine kayıt için de karar alındığından muacceliyetin ortaklar kurulu karar tarihlerinden itibaren işlemeye başlayacağının kabulünde isabetsizlik yoktur.
Dosyada davacı tarafça dayanılan 2 ayrı anlaşma tutanağı başlıklı,adi yazılı şekilde düzenlenmiş belge bulunmaktadır.09/12/2009 tarihli el yazılı belgede; davacıya ait bir kısım menkul ve gayrımenkul mal paylaşımı yapıldıktan sonra ; “% 50 şirket hissesinin karşılığı 2.000.000-TL ,sermayenin yarısı 307.357-TL ve market sermayesinin 20.262-TL tamamını …’ya devrettim.Hakkında fazla alınan paranın yarısı … yarısı … tarafından karşılanacaktır” ibaresini havi olduğu bu belgenin…. tarafından imzalandığı diğer davalının taraf olmadığı diğer ortaktan ve hissesinden bahsedilmediği anlaşılmaktadır.
İkinci olarak her iki davalı ve davacının imzaladığı 30/01/2011 tarihli anlaşma tutanağı başlıklı el yazılı belgede ise “şubat ayı içerisinde … adına olan hissenin …vasıtasıyla devir edilecektir….ve …ın’ın 1 yıl içinde anlaşamazlarsa 31.1.2012 tarihinde ne yapacaklarına karar vereceklerdir…. şirketi devraldıktan sonra hiç bir suretle …’dan bir hak talebinde bulunamaz.(Iğdırda ki ev ve dükkanlar dahil.)Bugün itibariyle kar-zarar ve sorumluluklar … ve … ‘yı bağlar.” ibaresi mevcuttur.Buna göre davacının kalan şirket hissesinin davalı …’ya devrinde mutabık kalındığı ve akabinde de yazıya dökülen bu anlaşmadan sonra 2.2.2011 tarihinde noterde yapılan sözleşme ile davacının 180.000 hissesinin vekili … aracılığıyla davalı …’ya devredildiği anlaşılmaktadır.
Davalı … yönünden yapılan inceleme de; 23.3.2009 tarihli hisse devrinin 27.3.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile kabul edilerek 3.4.2009 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği ;hisse devir alacağına ilişkin 5 yıllık zamanaşımı 27.3.2009 tarihinde işlemeye başladığı ,ikrah nedeniyle akit ile bağlı olunmadığının eBK 31/1 gereği 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde bildirilmediği veya ileri sürülmediği , davacı her ne kadar hisse devir sözleşmesinin gerçek bir devir olmadığı ,davalının emanetçi (inançlı işlem yapıldığı ) olduğunu ileri sürmekte ise de davalının inançlı işlem gereği payları temlik aldığına ilişkin yazılı belge sunulmamıştır. Devir sözleşmesi yazılı şekilde yapıldığından inançlı işlem iddiasının da aynı şekilde yazılı belge ile ispatı gerekir.Davacının dava dilekçesinde yemin delili var ise de ; Davacı asil mahkemeye verdiği 6.8.2017 tarihli dilekçesi ile “delillerimiz arasında yemin delili bulunmamaktadır.”beyanı dikkate alındığında yemin delilinin hatırlatılmadığına ve ispat kurallarına aykırı bulunan tanık deliline ilişkin istinaf sebebleri yerinde görülmemiş,davalı … yönünden davanın hisse devrinden kaynaklanan alacak hükümlerine ve 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ,davanın açıldığı tarih itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır.Davacı davalı … yönünden zamanaşımının 31.1.2011 tarihinden itibaren başlayacağını ileri sürmekte ise de ,davalı yönünden diğer ortak ile olan ortaklık ilişkilerinin düzenlendiği ,31.1.2011 tarihli harici sözleşmede davalının hissedarlığı ,ödeyeceği bedel vs.ile ilgili zamanaşımını kesecek bir hüküm (ikrar) bulunmadığından zamanaşımına herhangi bir etkisi bulunmayan bu sözleşme tarihinden itibaren zamanaşımının işlemeye başladığı iddiası kabul edilebilir değildir.
Geçersiz de olsa harici bir sözleşme ile devir bedelinin ne şekilde ne miktarda ödeneceğiayrıca kararlaştırılmışsa bu hükümlerin tarafları bağlayacağı kuşkusuzdur.Zamanaşımı bakımından elde ki davada davacı davalıya limited şirket hissesini devretmesi sebebiyle ödenmeyen devir bedelini talep ettiğinden ve kanunun emredici hükmüne göre taraflar arasında dahi hüküm ifade etmeyen ,ancak tarafların verdiğini sebebsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebileceği geçersiz bir sözleşmeye dayalı olarak hisse devir bedeli alacağının muaccel olduğunu kabul mümkün olmadığından ,zamanaşımının işlemeye başladığı tarih davalı … . ‘ya yapılmış geçerli bir devir sözleşmesinin yapıldığı ve alacağın muaccel olduğu 2.2.2011 tarihidir.Zamanaşımı bu tarihten itibaren işlemeye başlar.Buna göre dava 06.01.2016 tarihinde açılmış olmakla devir tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan(2.2.2016 tarihinde dolmaktadır.)dava açıldığı anlaşılmakla davalı … . bakımından 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Zamanaşımı süresi içerisinde dava açıldığı halde davanın zamanaşımından reddi kararı 353(1)a-4 de yazılı diğer dava şartlarına aykırılık içerdiğinden ve bu bağlamda deliller esasa dair incelenip değerlendirilmediği anlamına geldiğinden a-bendinde yazılı olduğu üzere esasın incelenmeden kararın kaldırılmasını gerektirdiğinden davanın yeniden görülmek üzere kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.Davalı … bakımından zamanaşımı defii reddedilmek suretiyle resmi şekilde yapılan hisse devir sözleşmesi ve taraflar arasında adi şekilde düzenlenmiş bulunan belgelerde ki hisse devri ve bedeline ilişkin hükümler ,tarafların bu yolda ki delilleri incelenip değerlendirilmek suretiyle bir hüküm verilmesi gerekmektedir. Davanın bulunduğu aşama itibariyle her iki davalı yönünden birlikte görülmesinde yarar olduğundan hükmün bütünüyle kaldırılarak dosyanın davanın yeniden görülmek üzere kararı veren mahkemeye iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/12 Esas- 2017/660 Karar sayılı 26/09/2017 tarihli hükmün HMK 353(1)a-4 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine”
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40- TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nun 353(1)a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/05/2018