Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/812 E. 2018/1122 K. 01.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/812
KARAR NO : 2018/1122
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/07/2017
NUMARASI : 2014/412 Esas 2017/767 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/10/2018 (14/10/2018 yazım tarihli )
Davanın reddine ilişkin hükmün ve davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile müvekkili şirketin uluslararası taşıma alanında çalıştığını, davalı şirketin davacının eski çalışanlarını bünyesine katarak müvekkilinin rekabet gücünü zayıflatmayı amaçladığını, davalının eski çalışanlarının ise davalı şirketin kendilerine sunduğu yüksek ücret ve bunun gibi kişisel menfaatleri uğruna davacı şirketin ticari sırlarını davalıya sunarak haksız rekabette bulunduklarını beyanla davalıların haksız rekabete konu eylemlerinin tespitini, men’ini, davalıların davacıyı haksız rekabet nedeniyle uğrattıkları ve uğratacakları muhtemel maddi kayıplarının dava sırasında belirlenecek bedel ile giderilmesini, bu yönden davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına yönelik taleplerinin HMK 107 maddeye uygunluğunun kabulünü, dava sırasında belirlenecek bedellerle, davalıların kusurları nedeniyle davacının zarar ve ziyanlarının tazminini, ortaya çıkan zararın davalılardan mütesilsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH : Davacı vekili 17/07/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle tazminata ilişkin dava miktarını 182.729,43 -TL’ye çıkarmış ve eksik harcını ikmal etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili ; davacının haksız rekabeti en geç 06/06/2011 tarihinde öğrenmiş olduğu ve dava tarihi olan 24.12.2012 göre aradan bir yıldan fazla sürenin geçmiş bulunduğundan zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı şirketin işten ayrılma nedenleri ile ilgili kendinde kusur bulması gerekirken kendi kötü yönetimi sayesinde işten ayrılmak zorunda bırakılan personele yönelik davranışlarını saklamak için asılsız iddialarla dava açtığını müvekkilince hiçbir şekilde ticari sır, bilgi verilmesinin söz konusu olmadığı gibi yüksek kazanç elde etmek amacıyla iş değiştirilmesi ve karşılığında ticari sırların kullanılmasının söz konusu olmadığını, personel yönetmeliğinin çalışma prosedürleri ve disiplin yönetmeliğinin davacı … tarafından manevi baskı altında imzalatıldığını, imzalanan belgelerin geçersiz olduğunu, müvekkilini bağlamadığını beyanla davanın öncelikle husumet ve zamanaşımı yönünden ve ayrıca esas yönünden reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı şirketin davacıya rakip olarak ortaya çıkması yine davacı şirkette çalışan davalı elemanların davacı şirketten ayrıldıktan sonra davalı şirkete geçiş yapması Anayasanın 48. Maddesinde yazılı çalışma ve sözleşme hürriyeti kapsamında anayasal bir hak olduğu, yine davalı personelin davacı firmada çalışmakta iken edinmiş olduğu tecrübe ve bilgileri davalı şirkete aktarması ve şirketin faaliyet alanında kullanması ticari hayatın bir gereği olup davalı personelin davacıya ait ticari sırları ifşa ettiği anlamını taşımadığı, davacı şirketten ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya başlayan personel sayısının az oluşu da dikkate alındığında bu sayının davacı şirketin mahfına veya ekonomik olarak ağır duruma düşmesine sebebiyet vermeyeceği, davacıyı ticari olarak yıkmak veya yıpratmak amacını taşımadığı, aksi yönde bir delillin de bulunmadığı ayrıca davalı personelin anayasal hakkını kullandığı dikkate alındığında bu yönü itibariyle haksız rekabetten söz edilemeyeceği, bunun yanı sıra davacının çalışmakta olduğu bazı müşterilerin davalı şirket kurulduktan sonra davalı ile çalışmaya başlamış olması, davalı firmanın faaliyetini geliştirmesi dolayısıyla piyasanın da gelişmesinin bir gereği olduğu, davalının söz konusu müşterileri kazanmak için haksız eylemde bulunduğuna, davacıyı doğrudan doğruya zarara uğratmak amacıyla hareket ettiğine dair delil sunulmadığı gibi davalı ile çalışmaya başlayan davacının önceki müşterilerinin sayısının az oluşu da dikkate alındığında davalının TTK’nun 54/2 maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecek herhangi bir hukuka aykırılığın, dolayısıyla haksız rekabetin mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : 1-Davacı vekili; bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu, bu çelişkinin giderilmediği, davalı şirketin eleman alt yapısını müvekkili şirket içinden sağlamayı kendisine yol seçtiğini, davalının DSV çalışanı olarak 6 kişiyi bünyesine kattığını, 4 kişiyi de katmak için uğraştığını,davalının delil listesindeki e-maillerde de dava sırasında müvekkili şirkette çalıştığı belli olan çalışanın şirketi kötülediğini ve bu sayede bir müşterinin davalı firma ile çalışmak istediğini itiraf ettiğini, davalı firmanın eylemleri hakkında zararın muhasebesel olarak kanıtlanmasına rağmen değerlendirme yapılmadığını, eksik inceleme ile oluşturulan rapor ve delillere dayanak alınarak verilen kararın kaldırılarak; bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilerek ve delillerin değerlendirilmesi ile esastan yapılan itirazlar doğrultusunda yeniden incelenerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalılar vekili ; davacı tarafın 17/07/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle dava miktarını 182.729,43 TL’ye çıkarmış olmasına rağmen, nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yönünden hükmü istinaf ederek davalılar lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Davacının istemi işyerinden davalı şirket tarafından diğer davalı çalışanların ayartılarak işten ayrılmalarının akabinde davalı şirkette işe başladıkları bu suretle bazı müşterilerinin davacı şirket ile iş yapmayı bıraktıkları bu sebeble maddi zarara uğradığı iddiasıyla açtığı haksız rekabetin tesbiti ve engellenmesi ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı çalışanları gerçek kişi davalılardan beşi ,davalı şirketin 2011 yılı mayıs ayında kuruluşundan hemen sonra birisi de 15.10.2012 tarihinde işe başlamıştır.
TTK 54.maddesinde haksız rekabet hükümlerinin amacı ,bütün katılanların menfaatine ,dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olup rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasında ki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı olduğu” düzenlenmiştir.
Mahkemece alınan her iki bilirkişi kurulu raporunda ;Davacının müşteri kayıplarına ilişkin yapılan inceleme de 2012 yılı itibariyle ; 6 ayrı firma ile çalışmayı bıraktığı veya azalttığı ,bir kısmı firmalarla ise düşüş yaşamasına rağmen ticari faaliyeti devam ettiği, satışlarını artırabilmek için bir kısım hamleler yapma imkanına sahip olduğu zira müşterilerin sadece firma çalışanlarına bağlı olmadığı ,müşterilerin hizmet aldığı tacirin kimliği hizmet kalitesi ve hizmetin fiyatı gibi diğer özelliklerin müşteri tercihinde rol aldığı, sonuçta davalının davacı şirketten 6 adet müşterisini aldığı,davalı şirketin deniz taşımacılığı alanında 2011 yılında kurulmuş bir şirket olduğu ,bu şirketin alacağı persnelin denizcilik sektöründe tecrübeye sahip olmasının gerektiği ve bu tecrübenin aranmasının ticari hayatın olağan akısşına uygun olduğu, Uluslarası deniz taşımacılığının önemli bir organizasyon ve teknik bilgi gerektirdiği,davalı ticaret hayatına girdiğinde davacının rakibi olarak işe başladığı ,Piyasada ki müşterilerin sayısını piyasa koşulları belirlediği ,davalının bulunduğu sektörde rakiplerin müşteriyi paylaşmak zorunda oldukları ,bu itibarla davalının elde edeceği her müşterinin doğal olarak rakiplerinden elde edeceği müşterileri olduğu,bir kısım personelin davalıya geçtiği ve müşteri kaybedildiği doğru olmakla birlikte davalıların ayrıca hukuka aykırı eylemlerine rastlanılmadığı örneğin davalının uygun departmanda ihtiyacı olmayan bir elemanı sırf davacıya zarar verme amacıyla işe alması gibi kısa süreside geçiş yapan 5-6 personelin rakip firmaya geçmesinin davacının kendi beyanlarına göre 2012 yılında 180 milyon cirosu ,8 ofis ve 130 personeli bulunduğu ,bulunduğu ölçek itibariyle davalı şirketin davacı … mahvetme gayreti içinde bulunduğunun kabul edilemeyeecği ,çalışanın birinin ofis çalışanı olduğu ,ilk işe başlayanın müdür … olup diğer çalışanların da müdürlerinin bulunduğu şirkete geçmiş olduğu ,
Dolayısıyla bir şirkette hizmet sözleşmesiyle çalışan kimsenin rakip şirket kurması veya ona geçiş yapması hukuken korunmaktadır.Davalıların geçişini yeni bir rakip şirketin doğması olarak değerlendirmeye yarar verilerin mevcut olmadığı ,davalı rakip şirketin kurulması ve davacı da çalışanların işe alınmış olmasının davacıyı ticari olarak yıkmak veya ağır biçimde yıpratma amaçlı yapıldığının belirlenemediği ,piyasaya yeni giren davalının ,diğer firmaların müşterilerini kazanmaya çalışması kendisinin faaliyetini geliştirmesi için gerekli olduğundan hukuka aykırılık olmadığı, 6 adet personelin geldiği yeni şirketin bazı müşterileri kazanmış olmasının hukuka aykırı olmadığı, 6.000 civarında müşterisinin 5 tanesini veya cirosunun %2-3 lük kısmını müdürünü ve bazı çalışanlarını alan davalı lehine kaybeden davacının kayıplarını ticari risk olduğu,Deniz taşımacılığında faaliyet gösteren firmaların isimleri ,aleni olan ticari bilgiler sektörel bilgi ve yayınlardan ,fiyatlarını da aynı şekilde müşterileriyle müzakere eden tacirlerin müşterilerinden kendi rakipleriyle ilgili fiyatları öğrenebilmesinin mümkün olduğu ,bir firmanın rakiplerinin fiyat politikasını bilmesi ,ticari hayatın olağan akışına uygun olduğu ancak salt rakibin fiyat bilgisini bilmenin sayesinde müşteri kazanılabileceği iddiasının kabulünün mümkün olmadığı,Davacı şirketin ;davalı şirket kurulduktan sonra 3 ayrı firma ile çalışmanın sonlandırıldığı 2 ayrı firma ile %1 seviyesine gerilediği bir firma ile %78 ,bir firma ile %97 gerileme var iken bir firma ile %100 ün üzerinde bir artış sağlandığı tesbitlerine yer verilerek davacının iddialarının doğruluğunun kabulü halinde 182.729,43-TL zararın tazminini talep edebileceği yolunda kanaat belirtilmiştir.
Mahkemece davacı tarafça kaybedilen müşterilerinin bulunduğu iddia edilmekle bu firmalardan mahkemece bilgi istenmiş olup ; Davalılar vekili tarafından dosyaya sunulun müşteri … AŞ 3.4.2013 tarihli yazısında satınalma politikası gereğince her ay başında alternatifli tekliflerin DSV de dahil olmak üzere 4 ayrı firmadan alındığı ,maddi ve operasyonel menfaatleri gözetilerek davalı şirket ile çalışmaya başlandığı bilgisi verilmiştir.
Her iki bilirkişi kurulu tarafından maddi olayın tesbiti ve delillerin değerlendirilmesi benzer yapılmış iken ilk bilirkişi kurulu raporun sonuç kısmın da dava tarihinden sonra da işe almaların devam ettiği davalının dava açıldıktan sonra 2 çalışanı daha istihdam etmesi nedeniyle haksız rekabetin gerçekleştiği davalının davacıdan arda arda istikrarlı şekilde işçi almasınının davacıya zararlandırma kastı ile hareket ettiği sonucuna varması, davadan sonra gerçekleşen olguları gerekçe göstererek haksız rekabetin gerçekleştiği yolunda ki sonuç kanaatleri ,rapor içeriğinde ki tesbitleriyle de örtüşmediği anlaşılmakla sonuç kanaatın bir çelişki olarak kabul edilemeyeecği açıktır.Her dava ; dava tarihinde ki durum ve koşullara göre değerlendirilir. Davalı şirketin davacı şirketten kazandığı müşterileri sektöre ilk defa giren ,ihracat yapan şirketler olmadığı , daha evvel de taşımalarını davacıya yaptırdıkları , davacının fiyatını bildikleri ,sektöre yeni giren bir firma alternatif olduğunda yapacakları pazarlıkta davacının fiyatını da kulllanacakları tabiidir.
Müşteri teminin de sadece fiyat bilgisine de ihtiyaç olmadığı, zikredildiği üzere sektörde her ay başında en az 4 ayrı firmadan teklif aldığını beyan eden şirkette olduğu gibi müşterilerin daima alternatif bilgileri araştıracakları izahtan uzaktır.Taşıyıcının sorumlulukları gözetildiğinde müşterinin malını en güvenli şekilde göndermek ve en ucuza işi yaptırmak istemesi de ticari hayata uygun bir davranıştır.Davalı gerçek kişilerin iş sözleşmelerinde geçerli bir rekabet yasağı hükmü bulunmadığı her iki bilirkişi kurulu tarafından tesbit edilmiştir.Davacı şirketin personel sayısı ve iş hacmi gözetildiğinde davacı açısından vazgeçilemez personel nitelikte ve sayıda olmadıkları esasen bilirkişi raporları arasında bir çelişki mevcut olmadığı ,bilirkişi raporunun takdiri delil olduğu gözetildiğinde davanın reddine ilişkin hükümde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin hükme yönelik ileri sürdüğü istinaf sebebleri yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin 17.7.2017 tarihli dilekçesi ile harcını ikmal ederek talebini 182.729,43-TL ye çıkarttığı, karar tarihindeki AAÜT esas alınarak bu tutar üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olmadığından; kararın bu yönden kaldırılarak düzeltilmesi gerektiğinden davalılar yararına vekalet ücreti takdirine ilişkin kısım kaldırılarak davalılar yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/07/2017 Tarih 2014/412 Esas 2017/767 Karar sayılı hükmün davalılar yararına vekalet ücreti takdirine ilişkin (5) nolu bendinin HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA,
“Davalılar vekili için takdir olunan 16.913,76- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,”
Davacıdan alınması gereken 35,90- TL istinaf arar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL nin mahsubu ile bakiye 4,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan 31,40- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde davalılara iadesine,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davalılar gider avansından karşılanan 50,-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 01/10/2018