Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/738 E. 2018/117 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/738
KARAR NO : 2018/117
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2017
NUMARASI : 2015/1152 Esas 2017/665 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/02/2018
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkil şirketin 60 yılından beri inşaat ve iş makineleri sektöründe ticari faaliyetine devam ettiğini, 2014 yılı başında müvekkilinin distribütörlüğünü yaptığı, …, .. .. ve …firmalarının, müvekkil şirket arasındaki distribütörlüğünü anlaşmalarını sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdiğini, davalının müvekkil şirkette 06.04.2006 tarihli hizmet akdine istinaden Yedek Parça Satış görevlisi görev tanımı ile istifa ettiği 24.10.2014 tarihine kadar hizmet verdiğini, istifası ile iş akdinin feshini takiben müvekkil firma ile İmzalamış olduğu iş akdine mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek şekilde müvekkil şirket ile aynı faaliyet ve hatta aynı markalara ilişkin faaliyet gösteren … A.Ş isimli firmada işe başladığı gibi firmanın ticari sırlarını rakip firmaya taşıdığını, davalının işbu eylemini, diğer 66 çalışan ile beraber toplu olarak gerçekleştirdiğini, müvekkil nezdinde görev yaptığı süre içinde vakıf olduğu ticari sırları ve bilgileri rakip firma ile paylaştığını ve bu dava dışı firmanın haksız rekabet eyleminde bulunmasına katkı sağladığını, davalının bu fiili ile müvekkil şirketle arasında mevcut rekabet yasağına ilişkin hükümlere aykırı hareket ederek müvekkilinin zararına yol açtığını, 06.04.2006 tarihli hizmet akdinin, “Madde 4 Diğer Şartlar” bölümünde TTK ve TBK hüküm ve şartlarım içeren rekabet etmeme maddesi mevcut olup davalının söz konusu maddeye aykırılık teşkil edecek şekilde bir fiilde bulunması halinde sözleşmede belirtilen cezai şartı ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini öne sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmede belirtilen 5.000- USD cezai şarttan, şimdilik 10.000- TL cezai şartın, eylemin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilim talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin mali ve fînansal açıdan durumunun son yıllarda hızla düşüş gösterdiğini, bu kötü gidişe müvekkilinin sebebiyet vermediğini, davacının, kötüye giden malî durum karşısında küçülme kararı aldığını ve operasyon faaliyetlerinin kapasitelerini düşürme yönünde adımlar attığını, bu çerçevede küçülme yolunda işçi ve personel azalımı yoluna gittiğini, birçok çalışanın iş akdini, “yurtdışı markalarında yaşanan azalma sebep gösterilerek feshettiğini, davacının müvekkil ile olan hizmet sözleşmesi 06.04.2006 tarihli olup, yedek parça satış temsilcisi olarak kayıtlı olduğunu, Hizmet Sözleşmesinin “Diğer şartlar” adı altında (d) bendinde, rekabet yasağına dair düzenlemeler yer aldığını, davalının görev, pozisyon ve unvanının tek başına yeterli olmayıp görev ve yetkilerinin işverenin önemli bîr zararına sebep olması koşulunun da arandığını, müvekkilinin davacı şirketteki görevinin satış temsilcisi bu nedenle müvekkilinin, davacı şirketin sırlarını bilme, stratejik bilgilere ulaşması gibi bir durumunun söz konusu olmadığını, davalının satış fiyat listesi oluşturma konusunda yetkisinin bulunmadığım, ürünlerin satış fiyatının İstanbul merkez ofis tarafından belirlendiğini, müvekkilinin 2013 yılı sonunda davacı şirketten istifa ettiğini, istifa nedeninin, davacı şirkette yaşanan finansal sıkıntılar, ücret, prim v.s. gecikmeli ödenmesi ve davacı şirket üzerindeki finansal baskının ve mali durumunun kötüye gidişinin, işyerinde çalışanlar arasında huzursuzluk yaratması ve güvenli çalışma ortamının yitirilme durumunun olduğunu, bu duruma davacı şirketin sebebiyet verdiğini, müvekkilinin davacı şirketle yollarını haklı sebeplere dayalı olarak ayırdığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi taraflar arasındaki sözleşmede rekabet yasağının geçerli olduğu coğrafi alana ilişkin bir sınırlama olmadığından yasağın bütün Türkiye’yi kapsadığının kabul edilmesi gerektiğini, bu durumunda 12 ay boyunca bir işçinin tüm Türkiye’deki ekonomik özgürlüğünü sınırlamak anlamına geleceğinden bunun Anayasal Çalışma Hürriyetine ve ahlaka aykırılık teşkil edeceğinden, serbest iradeyle yapılan sözleşmeye müdahale edilmeksizin rekabet şartının geçerli olmadığını, cezai şartın asıl borcun geçerliliğine bağlı feri bir borç olduğunu, somut olayda rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle ona bağlı olarak kararlaştırılan cezai şartında geçersiz olduğunu belirterek davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; mahkemece benzer davalara ilişkin verilmiş Yargıtay kararlarının dikkate alınmadan karar verilmiş olduğunu, davalının müvekkili firmada çalışırken 24.10.2014 tarihinde istifa etmek suretiyle iş akdini feshettiğini ve Ticaret Odası kayıtları ve SGK kayıtlarına göre,…..San. Şirketinde aynı görev aynı iş tanımı aynı faaliyet adresinde(müvekkilinin eski adresi ….Kartal İstanbul) bulunan şirkette hemen işe başladığını, bu firmanın müvekkili firma müşterilerine İstanbul 8. ATM 2015/1870 esas sayılı dosyasında yapılan tesbite göre 44 milyon TL satış yaptığının tespit edildiğini, davalının müvekkili şirket nezdinde çalıştığı dönemde tüm haklarının ödendiğini, taraflar arasındaki rekabet sözleşmesinin amacı işçinin çalışma özgürlüğünün güvence altına alınması ve şirketin ekonomik geleceğini güvence altına almak olduğunu, herkesin haklarını kullanırken MK 2’de düzenlenen dürüstlük kuralına uygun hareket etmesi gerektiğini davalının hareketinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, somut olaya TBK 445. maddesinin uygulanması gerektiğini hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağını bütün durum ve koşulları değerlendirmek suretiyle işverenin üstlendiği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önüne alarak kapsam ve süre bakımından sınırlama getireceğini mahkemenin bunu yapmadığını, rekabet yasağı sözleşmesinde “yer” ibaresi olmamasının sözleşmenin geçersiz olduğu sonucuna varılması için yeterli olmadığını, belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulünü talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağı ihlalinden kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağına ilişkin 4. maddesinde rekabet yasağı sınırlarının tüm Türkiye sınırlarını öngörmesi ve tüm faaliyet alanlarını kapsaması nedeniyle anılan sözleşme hükmünün Anayasa’nın çalışma özgürlüğü ilkesine aykırı olması ve 6098 sayılı TBK’nın 444. ve 445. maddelerindeki koşulların gerçekleşmemiş bulunması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
6101 Sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesi, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır hükmünü haiz olup, her ne kadar taraflar arasındaki iş akdi ve buna ekli rekabet yasağı hükmü 06.04.2006 başlangıç tarihli olsa da, sözleşmede iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 24.10.2014 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 Sayılı TBK’nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve 445. maddelerinin tatbik edilmesi gerekmektedir.
TBK 444 maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir.Her ne kadar mahkemenin, rekabet yasağının tüm Ülke sınırlarını kapsaması nedeniyle aşırı nitelikte olduğu tespiti doğru ise de, TBK’nın 445/2 maddesi hükmünün dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. TBK 445/2 maddesinde yer alan “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” şeklindeki düzenlemede, rekabet yasağına ilişkin hüküm karşısında şayet işverenin de bir karşı edim yüklenmiş olması halinde, rekabet yasağının aşırı hükümlerinin süre ve coğrafi alan bakımından sınırlanmasında sadece hakime takdir yetkisi verilmiş olup, işveren tarafından böyle bir karşı edimin yüklenilmemiş olması halinde rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olacağı anlamına gelmeyecektir.
06.04.2006 tarihli hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin 4. maddeye göre, çalışan, hizmet akdine ilişkin sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesine müteakip 12 ay boyunca ister kendi işini kurmak şeklinde olsun isterse aynı işi yapan rakip bir firmada işe girme şeklinde olsun,rakip firmalarda faaliyette bulunamayacağı aksi halde 5.000-USD cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmıştır.Davalının 2006 yılından istifa ettiği 24.10.2014 tarihine kadar davacı şirkete çalıştığı anlaşılmaktadır.Yine davalının 28.10.2014 tarihinde davacı şirkette aynı işi yapan TSM Global şirketinde işe başladığı SGK kayıtlarından anlaşılmaktadır. Davacı şirketin 2011,2012,2013 yıllarında kar ettiği 2014 yılında toptan işten ayrılmalar nedeniyle zarara geçtiği bilirkişilerce yapılan mali inceleme ile sabittir.
TBK 445. maddesi uyarınca rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun olmayan sınırlamalar içermesi halinde rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı TBK 445/2 maddesinde ise hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlendiği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle kapsam ve süre bakımından sınırlandırabileceği düzenlenmiştir. Somut olayda sözleşmede bulunan rekabet yasağı sınırının geniş bir coğrafyayı kapsamasının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşüreceği ve bu sebeple geniş coğrafya için geçerli olmadığı ancak bir sözleşme hükmünün, tarafların sözleşme yapma iradesine uygun olarak, makul bir coğrafi alan yönünden geçerli, makuliyet dışında kalan alan yönünden ise geçersiz sayılması gerektiği, başka bir deyişle taraflardan birinin borçlandığı edimin, kanuni miktarı aşırı ölçüde aşması halinde, sözleşme tüm olarak batıl sayılmaması, bunun yerine uzun sürenin veya aşırı ceza koşulunun kanuni sınırlara indirilmesi gerektiği, sözleşmenin sadece yasal sınırdan daha fazla edimler yönünden hükümsüz sayılması, diğer kısımlar yönünden sözleşmenin geçerli sayılması gerektiği, somut olayda, sözleşmede her ne kadar rekabet yasağı yer sınırlaması getirilmeksizin tüm Türkiye’de uygulanabilir şekilde öngörülmüş ise de, TBK 445/2 gereği sözleşmeye müdahale etmek suretiyle sözleşmedeki coğrafi sınırın, bu bölgelerde yer alan vilayetler olarak yorumlanması ve sözleşmenin en azından davacı ile aynı il ve ilçe sınırları içindeki işyeri bakımından geçerli sayılması gerekmektedir. Davalının davacıya ait işyerinden ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra, 28.10.2014 tarihinde davacı şirket ile aynı yerde bulunan aynı işi yapan … şirketinde işe başladığı aynı iş kolunda, aynı sıfatla ve aynı il sınırları içerisinde işe başlamış olması suretiyle, sözleşmedeki rekabet yasağı kuralının ihlal edildiği, davacının davalı işçinin pozisyonu nedeniyle önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı mevcut olduğu ,davanın kabulune karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmediğinden hükmün kaldırılmasına davanın kabulü ile 10.000-TL ceza-i şartın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/06/2017 Tarih 2015/1152 Esas 2017/665 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın kabulüne; 10.000-TL cezai şartın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak :
“Alınması gerekli 683,10 -TL harçtan davacı tarafından yatırılan 170,78 -TL harcın mahsubu ile bakiye 512,32 -TL ‘nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan 198,48 TL peşin harçlar ile 3.300- TL bilirkişi ücreti ve 196,80- TL posta masrafı olmak üzere toplam 3.496,80 TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı vekili için takdir olunan 2.180-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,”
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine .
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362.a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2018