Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/726 E. 2018/478 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/726
KARAR NO : 2018/478
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2017
NUMARASI : 2016/6 E.-2017/613 a
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/04/2018
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin İstanbul Ticaret Siciline … no ile kayıt edilen …Tic. Ltd. Şti ‘nin kurucu ortaklarından birisi olduğunu, müvekkilinin payının, şirket sermayesinin %10’una karşılık geldiğini, davalı şirketteki ortaklarıyla arasındaki tatsızlıklar sonrasında davalı şirketin çalışmalarına müdahale etmeyen müvekkilinin bugüne kadar şirketten herhangi bir talepte de bulunmadığını, müvekkilinin davalı şirketin hissedarı görülmediğini, müvekkiline ait hisselerin tamamının sahte “hisse devir sözleşmesiyle” davalılardan …’a devredildiğini daha sonra öğrendiğini, bu nedenle müvekkiline ait hissenin sahtecilikle yapılan devrinin iptaline, usulsüz devir tarihinden itibaren müvekkiline ödenmesi gerekip ödenmeyen kar payı alacaklarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000- TL alacağın ait olduğu dönemden itibaren ticari faiziyle birlikte davalılardane müteselsilen tahsiline, dava sonuna kadar her türlü mal kaçırma işlemlerine engel olunması için şirket kayıtları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, usulüne uygun bir şekilde yapılan hisse devrinin iptalinin talep edilebilmesinin 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, dava konusu işlemin davacının da beyan ettiği ve dava konusu evrakta da belirtildiği gibi 14/12/2000 tarihinde gerçekleştirildiğini, dava süresinin 14/12/2010 tarihinde dolduğunu, müvekkili …’a husumet yöneltilmesinin hukuken mümkün olmadığını, sahtecilik iddiasıyla yapılan başvurunun huzurdaki davada bekletici mesele yapılması gerektiğini, işlemi gerçekleştiren noter ve ilgilerin davaya dahil edilmesi gerektiğini, usul ve yasaya uygun bir devir işlemi söz konusu olduğundan davanın reddi gerektiğini, davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünü ihlal ettiğini bizzat kendisinin ifade ettiğini, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanunun 146. Maddesine göre 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu, hisse devrinin İstanbul .. Noterliği’nin 14/12/2000 tarih ve …yevmiye nolu Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile yapıldığı, davanın 05/01/2016 tarihinde açıldığı, davalılar vekilince zamanaşımı def’inin süresinde yapıldığı, dava tarihi olan 05/01/2016 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu ve davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’nun 153. Maddesinde düzenlenen zamanaşımının kesilme sebeplerine dair hükme göre müvekkilinin davalı şirketin içinde yer almasının, şirket ortağı olduğunu bilmesi dolayısıyla taraf sıfatının birleşmesi durumu söz konusu olduğundan zamanaşımının başlamış sayılamayacağını, alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan kalması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürede zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımının işlemeye başladığını veya durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdüreceğini, sahtecilik sebebiyle hakkında şikayette bulunulan davalı … hakkında verilen takipsizlik kararına karşı muhtara tebliğ sebebiyle süresinde itiraz edilememiş olmasının davalı tarafı hak sahibi yapacak bir husus olmadığını, mahkeme kararında yer alan bu hususun da sonuca etkili olmadığından isabetsiz olduğunu, mahkemece delillerin toplanması ve imza incelemesi yapılmak suretile haklı olup olmadığının tespit edilmesi gerekirken hiçbir inceleme yapılmadan doğrudan red kararı verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkemenin davanın reddine dair kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Temel uyuşmazlık konusu, davalı şirkette sahtecilikle gerçekleştiği öne sürülen hisse devir sözleşmesinin zamanaşımı süresinin ne olduğudur.
Mahkeme temel 10 yıllık zamanaşımı süresini esas almış ve davanın reddine karar vermiştir. Davacı ortaklığının sahtelikle sona erdirildiğini, alacak davası gibi zamanaşımının olmayacağını öne sürmektedir.
Limited şirket hissesini devir edenlerle devir alanlar arasında hisse devir sözleşmesine dayalı davalarda zamanaşımı mülga BK.nun 126.maddesinde ( TBK. 147m.) düzenlenen 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.Davacının talebi, devredenlerle devralanlar arasındaki davadan farklı, devir sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle şirketin ortağı olduğunun tespiti ile ödenmeyen kar paylarının ödettirilmesi davası olmakla mülga 818 sayılı BK’nın 125. Maddesine göre: Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir. Hükmü çerçevesinde 10 yıllık zamanaşımına tabi olup mahkemece de bu sürenin esas alınması yerindedir.
Davacının şirket ortağı olduğu, devir geçersiz olduğu için zamanaşımının da geçersiz olduğunu öne sürmesi hukuken geçerli sayılamaz. Bir devrin geçerli olup olmadığının zamanaşımına tabi olmadığı gibi anlayış, tüm davaları 10 yıllık zamanaşımına tabi kılan yasanın düzenleniş amacına uygun değildir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nın 146. Maddesine göre de: Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.
Dava konusu devir işleminin tarihinden itibaren zamanaşımını kesen ya da durduran bir sebebin varlığı iddia ve ispat edilmemiştir. Limited şirketlerde pay devri usulü, davacının payının devredildiği işlemin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan mülga 6762 sayılı TTK’nın 520. maddesinde düzenlenmiş olup, “Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder. Devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için, devre ilişkin mukavelenin yazılı şekilde yapılmış ve imzasının noterce tasdik edilmiş olması ve ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır.” Bu durumda, pay devri şirket pay defterine tescil ile tekemmül ettiğinden zamanaşımının başlangıç tarihi de devrin pay defterine tescil tarihinden başlar.
Dava konusu ltd. Şti hisse devir sözleşmesi 14/12/2000 tarihlidir. Devrin aynı tarihli ltd.şti ortaklarınca kabul edildiği ve şirket defterine işlendiği Tic. Sicil Gazetesinin 4/1/2001 tarihli 5207 sayılı nüshasında ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı dava konusu ltd. Şti hisse devir sözleşmesinin sahte olduğunu öne sürmekte olup, ceza dava zamanaşımı uygulansa bile resmi belgede sahtecilik suçunun (ceza zamanaşımı 765 sayılı TCK zamanında başlayıp 5237 sayılı yasanın yürürlük süresine sirayet ettiğinden) 5237 sayılı TCK’nun 204/1. maddesinde öngörülen yaptırımı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olup, anılan kanunun 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 8 yıl, 67/4. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 12 yıldır.
Genel dava zamanaşımı olan 10 yıl geçmiş olduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya, dosya içeriğine uygun olup istinaf nedenleri yerinde değildir. Davacının, şirket ortağı olduğu, ortaklar arasında zamanaşımı süresinin işlemediği iddiası da yerinde olmayıp, davacının şirket ortaklığından ayrıldığı ticaret sicil gazetesinde ilan edilmiş bulunmaktadır. Eldeki davanın dava tarihi 05/01/2016 olup dava, ceza dava zamanaşımına da uğramıştır.
Sonuç olarak dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olan mahkeme kararına karşı öne sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden başvurunun reddi doğrultusunda hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun H.M.K.’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 35,90- TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,50- TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 362/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 26/04/2018