Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/631 E. 2018/127 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/631
KARAR NO : 2018/127
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2017
NUMARASI : 2014/1075 Esas 2017/143 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/02/2018

Davanın kısmen kabulune ilişkin hükmün davacı ve davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı işçinin müvekkil şirket nezdinde 18/02/2008 ile 28/02/2014 tarihleri arasında müvekkilinin ticari sırlarına ve müşterilerine vakıf olan işe alım uzmanı sıfatıyla çalıştığını, aralarındaki hizmet sözleşmesi uyarınca iş ilişkisi sona erdikten 18 ay içerisinde doğrudan ya da dolaylı olarak müvekkili şirketin ülke sınırları içerisinde faaliyet gösterdiği illerden herhangi birinde aynı sektörde aynı pozisyonda çalışmasının yasak olduğunu, aksi halde bir yıllık brüt ücreti tutarında cezai şart kararlaştırıldığını, buna rağmen davalının işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra dava dışı … ile beraber ….Ltd Şti isimli şirket kurarak aynı sektörde faaliyete başladığını, böylelikle rekabet yasağına aykırı davrandığını belirterek sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; müvekkili ile davacı şirket arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin gerek 18 ay süreli olması gerekse de Türkiye’nin hemen hemen her yerinde faaliyet göstermesi karşısında davacı şirketin getirdiği kısıtlamanın kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğunu, müvekkilinin davacı bünyesinde ticari sır sayılabilecek hiçbir bilgisine sahip olmadığını, buna sahip olabileceği pozisyonda da çalışmadığını, zira müvekkilinin sahip olduğu bilgilerin müşteri, ünvan ve adres bilgilerinden ibaret olduğunu, bunların da üçüncü şahısların internet ortamında herkesin kullanımına açık olduğunu, kaldı ki müvekkilinin ortağı olduğu firmayla davacı firmanın alanlarının birbirinden çok farklı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk Derece Mahkemesince; toplanan delillere göre, davalı …’ün 28.2.2014 tarihinde işten ayrıldığını, davalının iş ilişkisi sona erdikten sonra rekabet etmeme yasağına aykırı hareket ederek aynı iş kolunda faaliyet gösteren 7.3.2014 tarihinde sicile tescil edilen….Ltd. Şti.’ni kurduklarını, rekabet yasağı sözleşme süresinin 18 ay coğrafi olarak da şirketin Türkiye sınırları içinde faaliyet gösterdiği bütün iller olarak belirlendiğini, davalının davacı ile Aynı faaliyet alanı olan İstanbul’da aynı iş kolunda faaliyet gösteren şirket kurduğu ve faaliyete başladığı, cezai şartın uygulanması için davacının aynı alandaki faaliyet nedeniyle zarar görme şartı bulunmadığını faaliyet göstermesinin yeterli olduğunu, talep edilen cezai şartın miktarının fahiş olduğunu 39.300-TL’lik cezai şarttan BK 161/son maddesi gereğince tarafların ekonomik durumu, zarar göz önüne alınarak takdiren hakkaniyet gereğince indirim yapılarak kalan 4.000-TL cezai şartın ödenmesinin uygun olduğu , bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1- Davacı vekili; davalı tacir olmasına rağmen cezai şartta indirime gidilmesinin TTK 12.maddesine aykırı olduğunu, indirimin fahiş olarak yapıldığını, davacının zarar görmemesinin indirim sebebi sayılmakla birlikte zarar görmenin cezai şartın tayininde esas alınmamasının çelişkili olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalı vekili; davacının müvekkilinin faaliyeti nedeniyle zarara uğramadığı tespit edilmesine rağmen davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin davacının portföyünde olan şirketle çalışmasının bu şirketin davacı ile olan faaliyetini durdurduğu anlamına gelmediğini, ayrıca Yargıtay uygulamalarına göre işçi aleyhine sözleşme ile tek taraflı hükümler getirilmesinin hatalı olduğunu bu nedenle bile davanın reddi gerektiğini belirterek kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Rekabet yasağı içeren sözleşmenin 2008 tarihinde imzalandığı ve davalının 28.2.2014 tarihinde işten ayrıldığı anlaşılmaktadır.6101 Sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesi, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır hükmünü haiz olup, her ne kadar taraflar arasındaki iş akdi ve buna ekli rekabet yasağı hükmü 18.02.2008 başlangıç tarihli olsa da, sözleşmede iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 28.2.2014 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 Sayılı TBK’nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve 445. maddelerinin tatbik edilmesi gerekmektedir.
TBK 444 maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir.
TBK 445/2 maddesinde yer alan “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” şeklindeki düzenlemede, rekabet yasağına ilişkin hüküm karşısında şayet işverenin de bir karşı edim yüklenmiş olması halinde, rekabet yasağının aşırı hükümlerinin süre ve coğrafi alan bakımından sınırlanmasında sadece hakime takdir yetkisi verilmiş olup, işveren tarafından böyle bir karşı edimin yüklenilmemiş olması halinde rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olacağı anlamına gelmeyecektir. 18.2.2008 tarihli İş sözleşmenin rekabet etmeme başlıklı maddesinde: işten ayrıldıktan sonra 18 ay içinde doğrudan veya dolaylı olarak ,ticari faaliyet konusu dahilinde bir işletmede doğrudan veya dolaylı olarak personel ,ortak,hissedar ,yönetici ,müdür veya danışman olarak çalışmayaacğı ve bu hükme aykırı davarınışın bir yıllık brüt ücreti tutarında cezai şart ödeneceği düzenlenmiştir.davalının 07.03.2014 tarihinde aynı iş kolunda faaliyet gösteren …Ltd. Şti.’ni kurarak davacının müşterileri ile iş ilişkisi içine girdiği ve faturalar kestiği,rekabet yasağı hükümlerini ihlal ettiği faaliyeti davacının faaliyet alanı içinde bulunan İstanbul ili sınırlarında yaptığı anlaşılmakla davalının cezai şarttan sorumlu olduğu, mahkemenin davalıyı Cezai şarttan sorumlu tutmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
TTK’nın 22. maddesi uyarınca ceza-i şarttan tenkis hükmü tacir hakkında uygulanamaz ise de davalının şirket ortağı olması ona tacir sıfatını kazandırmayacağından somut olayda TBK’nın 182/3. maddesinin uygulanma kabiliyeti bulunduğundan bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Bir olayda cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumları, borçlunun ödeme gücü, alacaklının, asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yararla cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır. İlk Derece Mahkemesinin ceza-i şart miktarını tayin ederken bu hususları dikkate alınarak hakkaniyete uygun miktarda indirime gitmesi gerekirken ceza-i şartı ortadan kaldıracak şekilde indirim yapılması ,sözleşmeyle kararlaştırılan hükmü ortadan kaldırır nitelikte görülmüş ,tenkis tutarı çok fazla olduğundan hüküm bu yönü ile kaldırılarak yukarıda yazılan ilkeler nazara alınarak ceza-i şarttan takdiren somut olaya özgü %60 oranında indirim yapılması suretiyle tayin ve taktir edilen 15.720-TL ceza-i şartın 11.07.2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ,fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2017 Tarih 2014/1075 Esas 2017/143 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Takdiren %60 oranında tenkis yapılarak 15.720- TL cezai şartın 11/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin tenkis nedeniyle reddine” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak :
Alınması gereken 1.073,83- TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 671,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 402,68- TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan 696,35- TL peşin harçlar ile 1.788- TL bilirkişi ücreti ve 141- TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.929- TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı vekili için takdir olunan 2.180-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddi tenkis nedeniyle olduğundan bu kısım nedeniyle davalı yararına yargı gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine, “
Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Davalıdan tahsili gereken 273,24 -TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 70- TL nin mahsubu ile bakiye 203,24- TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 68,31- TL peşin istinaf harcının istek halinde iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362.a gereği kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2018