Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/620 E. 2018/227 K. 08.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/620
KARAR NO : 2018/227
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2017
NUMARASI : 2015/1171 Esas 2017/424 Karar
DAVA :Tazminat (Rekabet Etmeme Yasağına Aykırılıktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:08/03/2018
Davanın reddine ilişkin hükmün taraflar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, davalının 21.04.2003-30.04.2005 ve 09.02.2007-12.02.2014 tarihleri arasında davacı şirkette hat sorumlusu olarak çalıştığını, davalının iş akdini tek taraflı ve haklı nedene dayanmaksızın feshettiğini, hat sorumlusunun; hammadde üretiminde kullanılan malzemenin içeriği, miktarı, esas formülleri hammadde reçetelerini, hangi müşterinin hangi hammaddeyi satın aldığına ilişkin bilgiler ile, müşterinin hammaddede aradığı nitelikler gibi bilgileri haiz olduğunu, bu hususların ilgili görev tanımında belirtildiğini, davacı şirketin plastik hammadde imal ve satış alanında iştigal ettiğini, davalının görevi gereği davacı şirketin iş ve üretim sırları işe müşteri çevresi gibi hususlarda bilgi sahibi olduğunu, bu bilgilerin rakip firmada kullanılmasından davacı şirketin zarar göreceğini, bu sebeple TBK.444 hükmü uyarınca işçi ile Rekabet Yasağı Sözleşmesi İmzalandığını, davalının iş akdini haklı bir neden olmaksızın sona erdirdiğini ve dava dışı rakip bir firmada çalışmaya başladığını, davacı şirket ile davalı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesine göre yasağın coğrafi sınırının Marmara ve Ege bölgeleri; yasak süresinin 2 yıl; cezai şartın ise 30.000-euro olarak kararlaştırıldığını, davalının buna rağmen İstanbul’da faaliyet gösteren dava dışı rakip şirkette çalışmaya başladığını öne sürerek 10.000-euro cezai şartın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, rekabet yasağı sözleşmesi’nde belirlenen 30.000-euro cezai şartın kişilik haklarına ihlal edecek derecede ağır olduğunu, bu şartın tenkise dahi söz konusu edilmeyerek mutlak olarak batıl addedilmesi gerektiğini, rekabet yasağı sözleşmesi’nde tarih bulunmadığını, bu sözleşmenin davalıya iş akdinin devamı esnasında imzalatıldığını, davalının geçim derdinden istifade edilerek imzalatıldığı,davalının ustabaşı olduğun vasıfsız eleman olması hasebiyle davacı şirketi zarara uğratabilecek bilgileri haiz olamayacağını,davalının iki yıl çalışamaması veya vasıfsız işçi olarak herhangi başka bir alanda çalışmasının daha ağır şartlarda çalışarak daha düşük gelir etmesi sonucunu doğuracağını, asgari ücretle çalışan bir işçinin iki yıl boyunca hiçbir iş yapmadan hayatını idame ettiremeyeceğini, davalının vasıfları itibariyle Marmara ve Ege bölgeleri dışında çalışabileceği kayda değer bir işyeri bulunmadığını, bu nedenle rekabet yasağı sözleşmesinin davalının Türkiye bazında çalışma imkanının sınırlanması anlamına geldiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, yasağın yer bakımından Marmara ve Ege Bölgeleri ile sınırlandırıldığı, süre bakımından iki yıllık bir süre ile sınırlandırıldığı, işin türü bakımından herhangi bir sınırlama öngörülmediği, coğrafi sınırlama ve süre bakımından getirilen sınırlama ile rekabet yasağına tabi olan işin türü bakımından bir sınırlama getirilmemesi birlikte değerlendirildiğinde, rekabet sözleşmesinin davalı işçinin ekonomik geleceğini ortadan kaldıracağı, anayasal çalışma hürriyetine aykırılık teşkil edeceği, bu nedenle taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olmadığı kanaatine varılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:1-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, rekabet sözleşmesinin TBK’nun 444. Maddesine uygun olduğunu, işçinin vasıflarından ziyade hizmet ilişkisinin ön planda olduğunu, davalının görev tanımında yer alan rolleri itibariyle davacının üretim sırlarına sahip olduğunu kabul edilmesinin gerektiğini zira üretilen emtianın üretim sırrı sayılabilecek kimyasal formül- reçeteye göre belirlendiğini, davacının korunmaya değer menfaati olduğunu , belirtilen yer ve sürede müvekkil nezdinde yaptığı işleri rakip firmada yapmasının yasaklandığını,sözleşmenin belli bölümlerinin sınırı aştığı kabul edilse bile sözleşmenin tamamının geçersiz kılınması gibi bir durumun mümkün olamayacağını zira TBK’nun 445/2 maddesinde hakime sınırlama hakkı getirildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporununda eksik incelemeye ve araştırmaya dayalı olarak hazırlandığını öne sürmüştür.
2-İstinaf yoluna başvuran davalı vekili, dava değeri itibariyle kendilerine eksik vekalet ücreti tahakkuk ettirildiğini belirterek kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Taraflar arasındaki iş sözleşmesi kapsamında 09/02/2007 tarihinde işe başlayan davalının, 12/02/2014 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığı anlaşılmaktadır.Hat sorumlu görev tanımıyla davacı nezdinde çalışan davalının görevinin özellikleri görev tanım formunda belirtilmiştir.
İş sözleşmesin özel şartlar başlıklı 11-p maddesindeki düzenlemeye göre: işgören işten ayrılış tarihinden itibaren 1 yıl süreyle aynı sektörde rakip firmalarda çalışamaz, çalıştığı tespit edilmesi halinde 10.000-$ tazminat ödemeyi kabul eder. Taraflar arasındaki tarihsiz ve davacının imzası olmayan Rekabet Yasağı Sözleşmesinde ise daha ayrıntılı düzenlemeler yer almaktadır. Bu sözleşmenin 6. Maddesinde rekabet yasağının süresi 2 yıl, ve 7. Maddesinde de yer bakımından sınırı Marmara Bölgesi ve Ege Bölgesi olarak gösterilmiştir. Rekabet yasağına giren işlerin davacının faaliyet sahasına giren işlerin tümü olduğu belirtilmiş ve aykırılık halinde işçinin 30.000-€ cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmıştır.
Davalının iş sözleşmesini feshettikten sonra, 2 yıl geçmeden İstanbul’da aynı iş kolunda işe girdiği anlaşılmaktadır. Davacı firmada çalışırken sahip olduğu görev tanımı ve gereklerini analiz eden bilirkişi, davalı işgörenin vasıfsız bir işçi olduğunu, eğitiminin davacının üretim sırlarına vakıf olmasına engel olduğunu, davalı işgörenin kendisine ar-ge ve ilgili üretim birimlerinden gelen talimatları uyguladığını ve makinelerin temizliğini yaptığını, aksama durumunda üstlerini bilgilendirdiğini açıklayarak davalının, davacıya ait üretim sırlarını ve tekniklerin bilmesinin mümkün olmadığına belirtmiştir. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin tarihi olmamakla birlikte davalının işe giriş tarihi gözetildiğinde, bu sözleşmenin de iş akdiyle birlikte davalıya imzalatıldığının kabulü gerekir.Rekabet yasağı sözleşmesinin imzalandığı tarihte 818 sayılı BK yürürlüktedir. 818 sayılı BK’nın 348/2.maddesine göre: Rekabet memnuiyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caizdir.
Davalının işten ayrıldığı tarihte yürürlükte olan 6098 sayılı TBK 444/2. maddesi uyarınca işçinin rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin geçerli olabilmesi için de işçinin işverenin müşteri çevresi ve üretim sırları hakkında ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlayacak pozisyonda çalışmış olması yanında, işçinin bu bilgileri kullanması neticesinde işverene bir zarar verebilme ihtimalinin de bulunması gerekmektedir.
Davalının eğitimi ve davacı şirket tarafından işletilen işletmedeki pozisyonu itibariyle davacının üretim sırlarına nüfuz etmesinin (üretilen mamullerin formülleri kapsamında üretime katılacak bileşenlerin niteliği ve miktarlarının kendisine verilmiş olmasının üretim sırlarına nüfuz olarak kabul edilemeyeceği, davalının üretim formülünü üretme ve keşfetme yönünde bir ar-ge konumu olmadığı gibi, organik mamullerin kimyasal formüllerini anlamasının mümkün olamayacağı, kendisine doğrudan bu formüllerin verilmiş olamayacağı, davalının organik temelli mamullerin formüllerini anlayıp değerlendirme yönünde bir üst düzey eğitiminin bulunmadığı, davalının sadece üretim makinelerine yönlendirilecek hammaddeler ve miktarlarının bildirilmiş olmasının gerektiği ve bu bildirimin de üretim sırlarına nüfuz anlamında kabul edilemeyeceği, davalının talimatla çalışan ve dosyada bulunan 17/03/2015 tarihli P19/F02 no.lu hat sorumlusunun süreç görevlerini açıklayan belgeye göre üretim organizasyonunda en alt pozisyonda yer aldığı, davalının çalıştığı pozisyondaki iş gerekliliklerine ilişkin yetkinlik listesinde meslek liselerinin plastik teknolojisi bölümlerinden mezun olmanın öngörüldüğü, fakat dosyada davalının meslek lisesinin plastik teknolojisi bölümünden mezun olduğunu gösteren diplomasının bulunmadığı, davalının dosyada ilkokul diploma örneğinin bulunduğu, tarihi belli olmayan fakat davacıya ait işyerine başvurmaya yönelik olduğu düşünülebilecek ya da davacı firmada çalışırken arada sunulmuş olabilecek elle doldurulan bir bildirim formunda davalının ilkokul mezunu olduğunu beyan ettiği, bu eğitim ve pozisyondaki birinin formüllere ve üretim sırlarına nüfuzunun mümkün olamayacağı) böylelikle yeni girdiği işyerindeki çalışmasıyla davacıya bir zarar vermesinin mümkün olmadığı kabul edilmek durumundadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın reddine yönelik olarak verilen karar dosya içeriğine usul ve yasaya uygun olup, istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı tarafın başvurunun reddi gerekir.
Davada talep edilen 10.000- € nun dava tarihindeki karşılığı olarak 30.994- TL üzerinden harcı yatırılarak açılmış bir davanın esastan reddi karşısında, karar tarihindeki AAÜT esas alınarak bu tutar üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olmadığından; kararın bu yönden kaldırılarak düzeltilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2017 Tarih 2015/1171 Esas- 2017/424 Karar sayılı hükmün davalı vekiline vekalet ücreti takdirine ilişkin 4.bendinin HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davalı tarafın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından 3.719,28- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya ödenmesine”
Alınması gereken 35,90- TL harcın, davacı tarafından yatırılan 677,29 TL peşin harçtan mahsubu ile fazlalık olan 641,39- TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 31,40-TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Davalı tarafından yapılan 18,-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 362/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/03/2018