Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/586 E. 2018/293 K. 22.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/586
KARAR NO : 2018/293
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2017
NUMARASI : 2014/1071 Esas-2018/293 Karar
DAVA : Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/03/2018
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinafı üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı şirkete 07/02/2011 tarihinde 150.000-usd borç verdiğini, müvekkili ile davalı şirketin 07/02/2011 tarihinde yaptıkları mutabakat sözleşmesiyle davalı şirketin almış olduğu bu borcun mutabakat doğrultusunda belirtilen tarihte (31 Temmuz 2011) ödenmediğini belirterek, dava açılırken belirsiz-kısmi alacak davası şeklinde 150.000 usd alacağından 8.000- TL”sinin 31/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiş, dava sürecinde davasını ıslah ederek 150.000-usd karşılığı olarak 270.900- TL ödenmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, usule ilişkin olarak davanın Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, kısmi dava açılmasının mümkün olmadığını, davacının yabancı olması nedeni ile de MÖHUK gereğince teminat şartının yerine getirilmesi gerektiğini belirtmiş, esasa ilişkin olarak ise davalı şirket ile müvekkili şirket arasında davacı tarafın iddia ettiği gibi herhangi bir alacak-borç ilişkisi bulunmadığını, müvekkil şirketin davacı şirketten söz konusu 150.000-usd borç almadığını, ayrıca davacı şirketle herhangi bir ticari ilişkisinin de mevcut olmadığını, dava dilekçesinde belirtilen 07/02/2011 tarihinde müvekkile ait hesaplara ödeme yapılıp yapılmadığına dair evrak sunulmasını, eğer ibraz edilmezse davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacının yapmış olduğu 150.000-usd bedelli ödemenin davalı şirketin yetkisiz temsilcisi dava dışı … ‘e yapıldığı, …’in davacıdan aldığı 150.000-usd’yi davalı şirkete aktardığı, fakat, bu ödemeyi davalı şirket adına aldığı hususunun belirlenemediği, havalenin bir ödeme vasıtası olduğu, ödemenin davalı şirkete borç olarak ödendiği iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, bilirkişilerin eksik incelemeyle rapor oluşturduklarını, raporların çelişkili olduğunu, ilk raporda …’in şirket müdürü ve % 33 paylı ortağı olduğunu gözden kaçırıldığını, şirketin borcu kabul ettiğini ve muhasebesine bildirdiğini, buna rağmen bunun nazara alınmadığını, iki temsilciyle temsil edilme kuralının ancak aktif temsilde söz konusu olabileceğini, pasif temsilde her temsilcinin ortak bir temsil hakkının bulunduğunu, diğer temsilci …’ın da borcu kabul ettiğini, bunlar değerlendirilmeden bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: İhtilafın özü davacının dayandığı 07/02/2011 tarihli borç sözleşmesi başlıklı belgenin davalıyı bağlayıp bağlamadığıdır. Bu belge davalının, davacıdan 150.000-USD borç aldığına ve 31/07/2011 tarihinde ödeneceğine ilişkin olup, davalı adına … tarafından imzalanmıştır.
Davacının …’e 07/02/2011 tarihinde 150.000- USD para gönderdiği, …’in davalıya 150.000 USD’yi parça parça ödediği banka hesap hareketleri ve bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır.
Davalı şirketin 08/01/2010 tarihli imza sirkülerine göre davalı şirketi 6/1/2010 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile şirket müdür olarak seçilen …, … ve …’nun herhangi ikisinin atacakları müşterek imzaları ile şirketin unvan ve kaşesi altında şirketi temsil ve ilzam edecekleri ifade edilmiştir.
25/01/2012 tarihli imza sirkülerinde ise bu kez 07/09/2011 tarihinde alınan ortaklar kurulu kararıyla şirket müdürleri olarak …, … ve …’in ayrı ayrı atacakları münferit imzaları ile şirket kaşesi altında müdür olarak şirketi temsil ve ilzem edecekleri kararlaştırılmıştır. (03/01/2012 tescil, 09/01/2012 ilan)
Dava dışı fakat taraflar arasındaki ilişki ağının merkezinde yer alan …’in … Tic. Ltd. Şti aleyhine 28/06/2012 tarihinde açtığı ve İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/09/2015 tarih ve 2014/492 E-2015/885 K sayılı dosyasında görülen fesih istemli ticari şirketi tasfiyesine yönelik davanın dosyaya sunulan 30/09/2015 tarihli karar örneğinden, …’in davalı şirketin (o tarih itibariyle) 1/3 paylı ortağı olduğu, davalı şirkete 13/04/2010 ve 07/09/2010 tarihlerinde hisse devralarak ortak olduğu, 30/11/2010 tarihli ortaklar kurulu kararıyla o tarih itibariyle müdür olan …, … ve …’na ilave olarak …’in de on yıl süreyle müştereken müdür olarak seçilmesine, müdürlerden herhangi ikisinin atacakları müşterek imzaları şirketi temsil ve ilzame yetkili sayılmasına karar alındığı, ve kararın 06/12/2010 tarihinde tescil edilip, 10/12/2010 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, ve …’in 14/05/2012 tarihinde müdürlük yetkisinin kaldırıldığı ifade edilmektedir.
Bu durumda … Şubat 2011 tarihinde davalı şirketin 1/3 paylı ortağı ve aynı zamanda müdürlerindendir. (üç müdürden biri), davalı şirketin o tarihteki ilzam ve temsili iki müdürün şirket kaşesi altında müşterek imzalı işlemleriyle mümkün olacaktır.
Bu işlemlerin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın limited şirket müdürlerinin yetkilerinin kapsam ve sınırını gösteren 542. Maddesi ile bu maddenin gönderme yaptığı 321. Maddesi aşağıdaki şekildedir:
Madde 542: Müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin şümul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin idare meclisine dair olan 321 inci madde hükmü tatbik olunur.
Vazifelerini ifa dolayısiyle müdürlerin işlemiş oldukları haksız fiillerden şirket mesul olur.
Madde 321: Temsile salahiyetli olanlar şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haizdirler.
Temsil salahiyetinin tahdidi, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez. Ancak temsil salahiyetinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine hasrolunduğuna veya müştereken kullanılmasına dair tescil ve ilan edilen tahditler muteberdir.
Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile selahiyetli olanlardan ikisinin imzası kafidir.
Temsile salahiyetli olanlar tarafından yapılan muamelenin esas mukaveleye veya umumi heyet kararına aykırı olması, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahısların o muameleden dolayı şirkete müracatına mani olamaz.
Temsile veya idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirket mesul olur. Şirketin rücu hakkı mahfuzdur.
… İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/09/2015 tarih ve 2014/492 E-2015/885 K sayılı dosyasında davaya konu 150.000- USD dava konusu olmamıştır. Yani … o davada bizzat davalı şirkete borçlar verdiğini öne sürmüşse de bu davada davacı konumunda yer alan şahsın kendisine yaptığı ve kendisininin de davalı şirkete aktardığı parayı davalı şirkete borç olarak verdiğini iddia etmemiştir. Oysa …’in davalı şirkete 150.000 USD (peyderpey) aktardığı sabittir. Davalı şirket, …’in kendisine yaptığı ödemenin davacı şirketle ilgisi olmadığını savunmaktadır. Davalı şirketin dosyaya sunulan imza sirkülerlerinden şirketin temsili konusunda kısa aralıklarla değişiklikler yaptığı anlaşılmaktadır. … isimli şahsa davacı tarafından ihbar olunan sıfatıyla tebligat yapılmıştır. HMK 61 vd. Kapsamında bu şahıs davacı lehine savunma yapmış, davacı şirketten aldığı 150.000 USD’yi internet bankacılığı limitleri dahilinde parça parça davalıya aktardığını ifade etmiştir. Bu beyan transferlerde açıkça görülmektedir. Bu transferlerin tamamı … tarafından yapılmış olup, 07/02/2011 tarihinde yapılanların işlem açıklamalarında Int Z… 07, 09/02/2011 ile 11/02/2011 tarihinde yapılanlarda İse Int David ibaresi bulunmaktadır.
Davalı şirketin davacı şirkete düzenlediği faturalar, bill of lading belgeleri ve diğer belgeler ile … adresi arasındaki 06/02/2011 ve 07/02/2011 tarihli e. Posta yazışmaları, davacı temsilcisi olduğu anlaşılan şahsın … adresinden …’in … adresi ile yapılan 08/02/2011 tarihli e. Posta yazışması, … … ile yapılan 11/02/2011 tarihinden itibaren yapılan e posta yazışmaları, davalı şirket adına … …) adresinden… ..com e posta adresleriyle yapılan 11/02/2012 tarihli e posta yazışmaları birlikte değerlendirildiğinde davacı şirket ile davalı şirket arasında karşılıklı bir ticari ilişki olduğu kabul edilmek durumundadır. Bu ticari ilişki ağında Davacının …’e yaptığı ödemeyi Davalıya aktarırken açıklama kısmında yer alan .. . Ltd firmasının adı da geçmekte olup, davacının davalı ile olan ilişkisini … üzerinden kurduğu …’in yetkilisi olduğu başka bir şirket olan .. Ltd firmasının da bu ilişkiler ağında yer aldığı anlaşılmaktadır.
Tüzel kişiler fiil ehliyetlerini yetkili organları aracılığıyla, yani organları oluşturan gerçek kişiler aracılığıyla kullanırlar. Davalı temsilcisi sıfatıyla hareket eden yahut karşı tarafta öyle olduğu yönünde intiba uyandıran davalı temsilcileri ile davacı şirket temsilcisi arasındaki yazışmalar ve yapılan …’e yapılan havale ile …’in davacıdan aldığı paranın bir kısmını Int .. Ltd açıklaması ile davalı şirkete aktardığı sabit bulunmaktadır.
Davalı temsilcisi … (ifade tarihinde davalıyı tek başına atacağı imza ile temsile yetkili) son celse isticvabında davacı ile ticari ilişki içinde olduklarını ikrar etmiş, fakat davacının ödediği parayı …’e ödediğini, ödeme tarihi itibariyle şirketin iki yönetici tarafından temsil edildiğini dolayısıyla tek başına …’in attığı imza ile şirketi bağlayamayacağını, …’in daha sonra şirkete yaptığı ödemelerin ise sermaye borcuna ilişkin olduğunu ifade etmiştir.
Davacının yabancı şahıs olması ve davacı üzerinde oluşturulan güven çerçevesinde ilişkilerin yürütüldüğü … üzerinden davalı şirket hesabına 150.000- USD aktarıldıktan sonra, …’in eksik yetkili olduğu, sözleşmenin en az iki müdür tarafından yapılması gerektiği yönündeki savunmanın 4721 sayılı TMK’nın 2. Maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralına aykırı olduğu kabul edilmelidir. Zira herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadır. Bir hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Sonuç olarak havale bir ödeme aracı olmakla birlikte taraflar arasındaki yetkisiz olduğu kabul edilen temsilciyle yapılan sözleşme ve yetkisiz temsilciye yapılan havale ve ödeme ile yetkisiz temsilcinin davalı şirkete yaptığı ödeme ve transferler; taraflar arasındaki ilişkiler ağı ve ortada bulunan belgeler ile davalı şirketin temsil değişiklikleri ve taraflar arasındaki (gerçek kişiler aracılığıyla yapılan) yazışmalar ile bir arada değerlendirildiğinde; davacının iyiniyetli olduğu, davalı temsilcisi olarak hareket eden ve havale yapıldığı tarihte şirketin 1/3 ortağı ve aynı zamanda müdürlerinden olup şirketi müşterek iki imza ile temsil ve ilzama yetkili olan aynı zamanda davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkide bağlantıyı kuran şahıslardan biri olan … üzerinden davalıya aktardığı 150.000- USD’nin ödeme amaçlı olmayıp, 07/02/2011 tarihli belgeye istinaden borç olarak verildiği kabul edilmek durumundadır.
Davacının davalı şirketin ortağı ve tek başına temsile yetkili olmayan müdürü … ile borç sözleşmesi yaparak … üzerinden davalıya 150.000- USD borç paranın vadesinde ödenmediği, yetkisiz temsilcinin işleminden öncelikle şirketin sorumlu olduğu, bu durumda davanın kabulü gerekirken davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasa ile hakkaniyete aykırı olduğu kanaatine varılmakla, hükmün kaldırılarak yeniden hüküm kurularak davanın kabulune karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/05/2017 Tarih 2014/1071 Esas 2017/391 Karar sayılı hükmün H.M.K.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA,
“Davanın KABULÜNE, 270.900- TL’nin 31/07/2011 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine”
İlk derece yargılamasına ilişkin olarak;
“Alınması gereken 18.505,17- TL istinaf karar harcından davacı tarafından yatırılan 4.785,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 13.719,42- TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 4.810,20-TL peşin harçlar ile (1.500- TL bilirkişi ücreti ,kalanı tebligat giderinden ibaret) toplam 1.936- TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı vekili için takdir olunan 22.204- TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Kullanılmayan gider avansı olduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine”
Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 362/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 22/03/2018