Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/565 E. 2018/902 K. 09.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/565
KARAR NO : 2018/902
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2016
NUMARASI : 2014/893 E.- 2016/871 K.
DAVA : Alacak-Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/07/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/08/2018
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekili ve davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, taraflar arasında iki ayrı sözleşme akdedildiğini, “depo ve sevk antlaşması” başlıklı sözleşmenin “satış sonrası servis hizmetleri’nin bir unsuru olarak ihtiyaç duyulan ticari faaliyetin yürütmek gayesiyle akdedilen ve uygulanan bir sözleşme olduğunu, bu yönüyle sevk ve depo faaliyetlerinin olmazsa olmaz unsuru asıl servis hizmetleri sözleşmesi ilişkisi olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin 16. madde de düzenlendiğini, ifa süreci bakımından 01 Haziran 2008 tarihinde yürürlüğe girdiğini, 31 Aralık 2010 tarihine kadar yapıldığını fakat 3 yıl süreyle uzatıldığını, böylece sözleşmenin fesih sırasında henüz bir buçuk yılı bulan bir süre ile sözleşmenin olduğunu, depo ve sevk anlaşması hakkında davalı yanca 30 Ocak 2012 tarihli fesih ihtarında 01.03.2011 tarihli sözleşmenin 8.2. maddesi gereği “yenilememe-fesih” bildiriminde bulunduğunu, gerekçe olarak da kendilerinin şirketin ekonomik durumun kötüleşmesini gösterdiklerini, taraflar arasında “depo-ardiye” ilişkisinin sözleşme feshine kadar sürdüğünü, satış sonrası hizmetler antlaşması hakkında sözleşme ilişkisinin 2013 yılına kadar uzadığını, ifa hareketlerinin sözleşmeye uygun sürdüğünü, müvekkile olan borçlarda ödemelerin aksamaya başladığını, müvekkil şirketin 23 Mart 2012 tarihli ihtarı gönderdiğini, davalının gönderdiği ihtarı cevapladığını, ihtara kadar karşılıklı mutabakatla ödeme yapıldığını, belirterek, sözleşmelerin haksız feshinden dolayı sözleşmenin ifası sürecinden kaynaklı 2010-2011 yılına ait fatura edilen satış komisyon alacağının 47.253-TL ve tutarı davalı firma tarafından bildirilmediği için fatura edilemeyen 2012 yılı satış komisyon bedeli ve bundan sonra müşterilerin davalı firmaya devri nedeni ile portföy tazminatını, fiyat artışları yapılmasına dair sözleşmenin 12.1 ve 15.3 maddesi gereği fiyat farkı için şimdilik 50.000 TL, sözleşmenin 14.12 maddesi gereği servis sayısı artışından birim servis için katkı payı ödenmesi olarak 45.500 Tl , resmi evrak ve belgelendirme ile standartlar gereği ödenen ve sözleşmenin 14.9 maddesi gereği rücuen istenen miktar bakiyesinin 76.928- TL , sözleşmenin feshine kadar olan dönem için fatura edilmiş ve ifası gerçekleşen işler ile karşılıklı cari hesaba geçilen alacaklar için 190.720- TL cari hesap bakiyesi alacağı, ve son ödeme yapılan güne kadar hesaplanan 17.093,93- TL vade farkı alacağı, sözleşmelerin haksız feshinden dolayı 40.000 Euro ve dört aylık önele uymadan dolayı yoksun kalınan kazanç miktarı olarak hesaplanacak zararların şimdilik 120.000 TL olduğunu, müşteri çevresi kurulan servis sözleşme ilişkileri davalının ürünün tanıtımına verilen katkı ve sair hususlar gözetildiğinden fazlaya ilişkin dava ve talep hakların saklı kalması üzere şimdilik maddi zararlara karşılık 50.000 TL ve manevi zararlara karşılık ta 50.000 TL ödenmesine karar verilmesini, takdir olunacak alacak ve tazminatlara sözleşmenin 13.4 maddesi gereğince fatura ve ihtar tarihlerinin dikkate alınarak ticari temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA :Davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 2 ayrı sözleşme yapıldığını, bunların Depo ve Sevk Anlaşması ve Satış Sonrası Hizmetler Anlaşmaları olduğunu, taraflar arasında imzalanan Depo ve Sevk Anlaşmasının yürürlük süresinin 01,03.2011-01.03,2012 tarihleri arasında olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacıya gönderilen 30.01.2012 tarihli ihtarname ile Depo ve Sevk Anlaşmasının bitiş tarihi olan 01.03.2012 tarihinden itibaren yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, davacı tarafın taraflar arasında imzalanan Satış Sonrası Hizmetler Anlaşmasına aykırı hareket etmesi nedeniyle davacıya 21.03.2012 tarihli İhtarnamenin gönderildiğini, bu ihtarname ile davacının sözleşme gereği müvekkil şirkete bildirmesi gereken bilgi ve belgeler istendiğini, davacının müvekkili şirkete bilgilendirme yapmadığı gibi cevabi ihtarnamesinde bir takım alacak iddialarında bulunduğunu, , müvekkili şirket ile HTS firması arasında yapılan sözleşmenin 06.07.2012 tarihinde yapıldığını, müvekkili şirket tarafından 15.1 maddesine göre haklı nedenle fesh edildiğini, müvekkili şirketin sözleşmenin 15.1 maddesine göre sözleşmeyi haklı nedenle fesih ettiğini, bu nedenle müvekkil şirketin hiçbir şekilde cezai bedel ve tazminat sorumluluğun söz konusu olmadığını bildirerek karşı davasında, müvekkili şirketin davacı şirketten 133.687- TL cari hesap alacağının bulunduğunu, bu alacağa ilişkin olarak 28.06.2012 tarih li ve 12.07.2012 tarihli ihtarnameleri keşide edilmesine rağmen bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını,24.10.2011 tarihli mutabakat mektubunda müvekkil şirketin 294.493,98- TL alacaklı olduğunun her iki şirket tarafından kabul edilerek mutabık kalındığını belirterek, davacı-karşı davalı tarafın haksız ve hukuki dayanaktan uzak bu davasının reddini, karşı dava yönünden alacaklı olunan 133.687- TL’nin davacı-karşı davalı tahsil edilerek müvekkili şirkete verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, taraflar arasındaki depo sevk ve satış sonrası hizmetler anlaşmasından taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkide fesih tarihi 30 Ocak 2012 olup ilişkinin 30 Aralık 2012 ye kadar sürdüğü esas alınmak suretiyle (Depo ve Sevk anlaşmasının bitiş tarihi olan 01 Mart 2012 tarihinden itibaren yenilenmeyeceği bildirilmek suretiyle sözleşmedeki 4 ay öncesinden koşuluna uyulmaması nedeniyle) cezai şart koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek buna ek olarak münhasırlık durumu olmadığından portföy tazminatı talebi reddedilerek, mutabakat metni esas alınarak davacının alacağı belirlenmiş ve davalı -karşı davacının cari hesap alacağı belirlenerek bir diğerinden tahsiline karar verilerek, asıl davanın kısmen kabulü ile davacının 177.501,41- TL cari hesap alacağı ile 88.052- TL cezai şart alacağı olmak üzere toplam 265.553,41 TL alacağının dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek sureti ile davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin istemi ile manevi tazminat istemlerinin reddine, karşı davanın kabulü ile davalı-karşı davacının 133.687- TL alacağını davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı-karşı davalı vekili, sözleşmelerin davalı tarafından haksız olarak feshedilmesi ve davalının sözleşmesel edimlerine aykırılık teşkil eden fiilleri nedeniyle talep ettiği mahrum kalınan kar, portföy tazminatı, maddi ve manevi tazminat bedellerinin mahkemece reddine karar verilmesinin eksik ve hatalı bir değerlendirmeden kaynaklandığını ,davalı ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşmelerin kronolojik sırasını yanlış değerlendirdiğini, depo ve sevk antlaşmasının esas sözleşme olarak nitelendirilerek sözleşmenin davalı tarafça feshedilmesi nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zararın tespit edilmediğini, ek raporda kar mahrumiyeti taleplerine ilişkin heyet görüşüne yer vermesine karşın, tüm gerekçesiyle hesap edilen kar mahrumiyeti talebine ilişkin bir karar vermeyerek eksik inceleme yaptığını, daha ağır bir sonucun ise, kar mahrumiyeti taleplerinin tarafların mutabık kaldığı düşüncesiyle bu miktara dahil ettiğini, portföy tazminatına ilişkin taleplerinin sözleşmelerin münhasırlık taşımaması gerekçesiyle reddederek bu husustaki beyanlarını dikkate almadığını, 2012 yılına servis ağı satışlarından kazanç kaybı taleplerinin, bilirkişi raporlarında 2012 yılında yapılan servis ağı satışlarına ilişkin somut belge sunulmamış olmasına bağlı olarak hesap edilmediğinden dikkate alınmadığını, müvekkili şirketin manevi olarak zarara uğradığının da kabulü gerekirken yerel mahkemece reddine karar verilmiş olup kararın bu yönden de kaldırılması gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalı-karşı davacı vekili, davacı tarafın olduğunu iddia ettiği cari hesap alacağı ile ilgili beyanlarının dikkate alınmadan bilirkişi raporlarının hazırlandığını, hukuka aykırı raporlara göre karar verildiğini, davacı/karşı davalının maddi tazminat taleplerine ilişkin karara katılmasının mümkün olmadığını, sözleşmelerin haklı ve usulüne uygun olarak feshedildiği hususunun önem taşıdığını, bu husus önemsenmeden müvekkili aleyhine ceza-i şart ödemesinin kararlaştırıldığını, davacı tarafın kar mahrumiyeti ile ilgili taleplerinin kabul edilmediğini, kararda bu hususlarda tazminat verilmemesinin onanmasını talep ettiğini belirterek, davacı-karşı davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talepleri doğrultusunda karşı davanın kabulüne asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Taraflar arasındaki temel ihtilaf konusu, taraflar arasındaki sözleşmelerin feshinin geçerli olup olmadığı, bu bağlamda davacının cezai şart alacağının tahakkuk edip etmediği ve davacının maddi-manevi tazminat portföy kar kaybı gibi zararlarının oluşup oluşmadığı, karşı dava açısından ise cari hesap alacağının olup olmadığı yönündedir.
Taraflar arasında Satış Sonrası Hizmetler Sözleşmesi ve Depo ve Sevk Sözleşmesi ile adı altında 2 ayrı sözleşme yapıldığı, taraflar arasında imzalanan depo ve sevk sözleşmesinin yürürlük süresinin 01.03.2011-01.03.2012 tarihleri arasında olduğu, davalı tarafından davacıya gönderilen 30.01.2012 tarihli ihtarname ile Depo ve Sevk Anlaşmasının bitiş tarihi olan 01.03.2012 tarihinden itibaren yenilememe ve fesih iradesinin bildirildiği, davacının feshi 27/02/2012 tarihli karşı ihtarnamesiyle kabul ettiği, fakat fiili ilişkinin 05/07/2012 tarihine kadar sürdüğü zira davalının 28.6.2012 de ayrı bir fesih ihtarnamesinde taraflar arasındaki servis hizmet sözleşmesinin iyiniyet ve ticari kurallara aykırılık gerekçeleriyle 5.7.2012 den itibaren geçerli olmak üzere feshedildiği sözleşmede öngörülen sürelere uyulmadığı, bu nedenle feshin haksız olup, cezai şart ödeme koşullarının oluştuğu kabul edilmelidir.
Taraflar arasındaki 24/10/2011 tarihli mutabakat belgesinde davalı firmanın 30//09/2011 tarihi itibariyle davacı firmaya 294.493,98 TL borçlu olduğunu kabul ettiği, bu tarihten fesih tarihine kadarki ticari faaliyetleri de değerlendirilmek suretiyle tarafların ticari defter ve kayıtlarının da incelenmesi sonucu belirlenen cari hesap alacağına hükmedilmesinin yerinde olduğu kabul edilmelidir. Satış sonrası hizmet sözleşmesinin bitiş tarihinin 31.12.2010 olduğu en az bir ay öncesinden taraflardan biri diğer tarafa noter vasıtası ile yazılı olarak fesih bildiriminde bulunulmadığı için aynı koşullarda 3 yıl süreyle kendiliğinden yenilenmek suretiyle satış sonrası hizmet sözleşmesinin de 31.12.2013 tarihine kadar sürdüğünün kabulü gerekmektedir.
Servis sözleşmesinin 17.2,depo ve sevk anlaşmasının 9.3.maddelerinde taraflardan herhangi birinin sözleşmeyi haklı bir neden olmaksızın fesih ederse diğer tarafa 20.000-euro cezai şart ödemeyi taahhüt ettiği ,sözleşmenin süresinden evvel haksız feshedildiği anlaşılmakla her iki sözleşme gereği cezai şarta hükmedilmesinde isabetsizlik olmayıp ,taraflar sözleşmede haksız fesih halinde 20.000 euro tazminat ödenmesini kabul ettikleri TBK 159/2 gereği fazlaya ilişkin ileri sürülen zarar iddiası ispatlanamadığından fazlaya ilişkin maddi zarar isteminin reddine ilişkin ileri sürülen istinaf sebebleri yerinde görülmemiştir.
Portföy tazminatının amacı, acentenin veya tek satıcının sözleşme ilişkisinin sona ermesi nedeniyle müvekkiline veya yapımcı/sağlayıcıya kazandırdığı müşteri çevresini kaybetmesi nedeniyle doğan zararın, müvekkil veya yapımcı/sağlayıcının oluşturulmuş olan bu müşteri portföyünden yararlanmaya devam ederek elde ettiği kazanç ile denkleştirilmesidir.Bu istem açısından ise taraflar arasındaki sözleşmelerin niteliğinin üzerinde durmak gerekmektedir.Satış sonrası hizmetler anlaşması (servis ) …’nin pazara sunduğu ürünlerin montajı ,arızaların giderilmesi ve bu işlemler sırasında ki müşteri taleplerinin karşılanmasıdır.İkinci sözleşme ise Servis sözleşmesinin tamamlayıcısı niteliğinde olan…’nin ürettiği veya ürettirdiği yedek parçaların depolanması ,stok takibi ve servis noktalarına sevkinin sağlanmasıdır. Davacı karşı davalının yükümlülüğü davalının pazara sunduğu ürünlerin satış sonrası nihai tüketiciye ulaştıktan sonra montajının sağlanması ve arızaların giderilmesinden ibarettir.Diğer bir anlatımla davalının sattığı ürülerin alıcılarının müşterilerinin taleplerini karşılamaktır.Hizmet alanlar davalının ürün sattığı kişiler olup ,davacı-karşı davalının geliştirdiği müşteri portföyü mevcut olmayıp ,dolayısıyla davalı şirket lehine bir müşteri çevresi genişletilmesi müşteri portföyünden davalının yararlanması sözkonusu olmadığından portföy tazminatına yönelik talebin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
TBK 114/2 maddesinde “ haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır.Salt sözleşmeye aykırı davranış manevi tazminat istemi için yeterli olmayıp aykırılığın niteliğinden veya özel hal ve şartlar sebebiyle aynı zamanda davacının kişilik haklarının Medeni Kanunun 24 maddesi anlamında zedelenmesi ve bu nedenlede TBK nun 49.maddesi hükmü uyarınca haksız bir eylem olarak değerlendirilebilmesi gerekli olup ayrıca TBK nun 58 maddesi hükmü uyarınca kusurun özel ağırlığı aranmalıdır.Somut olayda ;kişilik haklarının ihlal edildiğine yönelik bir iddia ve delil bulunmadığı ,sözleşmenin bildirim önellerine uyulmaması nedeniyle manevi tazminat takdirinin koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla manevi tazminat isteminin reddine ilişkin hükme yönelik istinaf sebebleri yerinde görülmemiştir.
Karşı dava açısından davalı-karşı davacının alacağı tarafların ticari defter ve hesaplarında bulunup takip edilen alıcılar ve satıcılar hesaplarının karşılaştırılması ve mahsubu ile elde edilmiş olduğuna göre asıl ve karşı davada cari hesap alacakları bakımından istinaf nedenlerinin yerinde olmadığının kabulü gerekmektedir. İlk Derece Mahkemesi kararı dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup her iki taraf vekilinin de istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Davacı-karşı davalı yönünden alınması gereken 35,90- TL maktu, 9.132,15- TL nispi olmak üzere 9.168,05-TL istinaf karar harcından, yatırılan 2.314,44- TL harcın mahsubu ile bakiye 6.853,61- TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalı-karşı davacı yönünden alınması gereken 18.139,95-TL nispi istinaf karar harcından, peşin yatırılan 4.534,98- TL harcın mahsubu ile bakiye 13.604,97- TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 362/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.09/07/2018