Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/551 E. 2018/435 K. 19.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/551
KARAR NO : 2018/435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/02/2017
NUMARASI : 2015/1259 Esas 2017/160 Karar
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 19/04/2018
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, … ve …’ın davalı..AŞ’nin (%25+%5) toplamda %30 nispetinde pay sahibi olduklarını, davalı şirketin hakim ortağının .. AŞ olup, bu şirketin davalı şirketin %65 pay sahibi olduğunu, davalı şirketin hakim ortağı …Teknoloji … Tic. AŞ.’nin 940.000/1.050.000 (%89,5) pay sahibinin de… ve Tic. AŞ olduğunu, bu şirketin de (…c. AŞ) 499.996/500.000 (%99.999) hissesinin de …’ya ait olduğunu, …nin davalı …AŞ, .. Otomasyon San ve Tic. AŞ. .. Yatırım . ve Tic. AŞ lerinin yönetim kurulu başkanı ve münferit imza ile temsile yetkilisi olduğunu, davalı şirketin sınai tesislerin ve organize sanayi bölgelerinin arıtma ve çamur bertaraf sistemlerini kurmakta ve işletmekte olduğunu, bu şirketlerin Bursa-DOSAB Gaziantep Sanayi Bölgesi Banvit S.S.Yeşil Çevre Arıtma Tesisi İşletme Kooperatifi vs.gibi bir çok arıtma ve çamur bertaraf sistemleri kurduğunu, davalı şirketin 20/07/2015 tarihli DOSAB Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü ile yaptığı sözleşme ile 04/11/2013 tarihli protokolü değiştirerek kurmuş bulunduğu ve halen işletmekte olduğu çamur bertaraf ünitelerini DOSAB’a 2.000.000 USD (iki milyon Amerikan doları) bedelle devir etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu sözleşmeden sonra 5.600.000 TL.bedelli yeni yatırımını …’nın dolaylı olarak (940.000/1.050.000–%89,5) pay sahibi olduğu… Tic. AŞ üzerinden imzalandığını, bu sözleşmeyi imzalayan şirketin … AŞ)’nin %89,5 hissesi …. AŞ’ne ait olup bu şirketin de (499.996/500.000-%99,999) hissesinin de …’ya ait olduğunu, bu şirketler arasında TTK madde 195 göre hakim şirket-bağlı şirket ve yavru şirketler ilişkisi mevcut olduğunu, hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketlerin, onunla birlikte şirketler topluluğunu oluşturduğunu, hakim şirketlerin ana, bağlı şirketlerin yavru şirket konumunda olduğunu, bu şirketler aracılığıyla hakim şirketin ana hissedarı şirketi üzerindeki pay oranıyla .. ..’nın bu hakimiyetini kullanarak bağlı şirket ve yavru şirketler üzerindeki münferit temsil ve yönetim kurulu başkanlığından kaynaklanan hakimiyet haklarını kötüye kullanarak bağlı şirketleri kayba uğrattığını ve kendi kontrolündeki şirketlere kaynak aktardığını, iş devirleri yaptığını, 6102 Sayılı TTK’nun 202.madde gereğince hakimiyetin hukuka aykırı kullanılmasının yasak olduğunu, bu şirketler aracığıyla hakim şirketin ana hissedarı ..’nın özellikle bağlı şirketler ile ilgili sözleşmelerin tercih ettiği şirkete kaydırılması, sözleşme şartlarının değiştirilmesi, işletme maliyetlerinin tamamının kendi kontrolündeki şirketler üzerinden şişilerek, bağlı şirketlerin karının azaltılması, kaynaklarının aktarılması ve kefalet, garanti ve aval vererek davalı … AŞ’ne sorumluluklar yüklemeye; ödemelerde bulunmayaa; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya ve kendine bağlı diğer şirketlere bu sözleşmeleri aktarmaya başladığını, davalı .. AŞ’nin zorunlu iflas bildiriminde bulunma ihtimalinin dahi kuvvetle muhtemel olduğunu” çünkü davalı şirketin yönetim kurulu başkanı ve münferit imza ile temsili yetkili …’nın, bu şirketin işletmelerinin tüm maliyetlendirmelerini, diğer firmalar üzerinden yapmakta olduğunu, diğer şirketlerin ödemelerini de davalı şirket üzerinden yaptığını, bu sebeple davalı şirketin hali hazır durumu itibarı ile TTK 376’ya göre borca batık durumda olması ve zorunlu iflas bildiriminde bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, TTK 531.madde gereğince haklı sebeplerinin tespiti ile davalı şirketin feshine veya mahkemece uygun görülmesi halinde fesih yerine, davacı pay sahiplerinin, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin belirlenmesi ve davacılara ödenerek şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilmesini, TTK 376.madde gereğince şirketin sermayesini kayıp etmesi ve borca batık olması halinde şirketin zorunlu iflas duyurusunda bulunmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili dava dilekçesinde öne sürülen ortaklık yapısı ve rekabet yasağına ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu, …’nın … A.Ş.’deki pay oranının %49 olduğunu, davacıların bizzat katıldığı 25/12/2014 tarihli olağan Genel Kurul toplantısında, yönetim kuruluna T.T.K.’nun 395 ve 396. Maddeleri uyarınca işlem yetkisi verildiğini, davacıların şirketin kayba uğratıldığı ve şirketten iş devri yapıldığı yönündeki iddialarının asılsız olup, bu yönde bir delil sunulmadığını, öne sürülen iddiaların anonim ortaklığın haklı nedenle feshini gerektirecek nitelikte olmadığını, davacıların kanunun kendilerine tanıdığı azınlık haklarını kullanmadıklarını, doğrudan şirketin feshi davası açtıklarını, feshin son çare olması gerektiği yönündeki ilkeye aykırı olan bu talebin dinlenemeyeceğini, davacıların şirket son olağan Genel Kurulu’nda ortaya koydukları iradenin öndeki davayla çeliştiğini, davacıların ortaklıktan çıkarılma taleplerinin yasal bir dayanaklarının olmadığını, davalı şirketin içinde bulunduğu ekonomik durumu düzeltmek üzere ciddi faaliyet içerisinde bulunduğunu ve bu nedenle şirketin fesih ve tasfiyesini gerektiren bir durum olmadığını, tedbir taleplerinin de yasaya aykırı olduğunu, davanın hukuki dayanaktan yoksun olup kötü niyetle açıldığını ve bu nedenle şirketin uğrayacağı zarardan davacıların sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı şirketten diğer grup firmalara herhangi bir menfaat sağlanmadığı, şirketin fesih ve tasfiyesinin istenebilmesi için öncelikle muhik bir sebebin olması gerektiğini, muhik sebebin ise davacılardan kaynaklanmaması gerektiği, davacı tanıklarının davacının iddialarını doğrulamadığı, sadece bir tanığın davalı şirketin paralarının, diğer şirketlere kullandırıldığını beyan ettiği, bununla beraber şirketin son 2 yılı hakkında bilgisinin olmadığı, beyanının çelişkili olduğu, bilirkişi raporuna da uygun olmayan tanık beyanlarıyla davanın kanıtlanmış sayılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili, davadan sonra taraflar arasında başka davalarda açıldığını, bu nedenlerle taraflar arasındaki (.. A.Ş.’nin ortakları) dava ve nizalardan dolayı ortaklığın sürdürülmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin fesih koşullarının oluştuğunu, mahkemece fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip ortaklıktan çıkmalarına karar verilmesi yahut duruma uygun düşen kabul edilebilir bir çözüme karar verilebileceği, dava dışı … A.Ş. Tarafından davalı Bubert firmasından olan alacağının son sıraya koyması için karar alındığını, davalı şirketin zorunlu iflas bildirimi yapmadığını, bunların bilirkişiler tarafından incelenmediğini, ayrıca, bilirkişiler tarafından ana ortak … A.Ş.’nin davalı firmadan 4.159,245 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bu alacağın kaynağının bilirkişiler tarafından belirtilmediğini, bağlı ortaklık, hakim ortak ile davalı şirket arasındaki alacak borç ilişkilerinin sonuçları yazılmasına rağmen bu ilişkilerin ticari dayanaklarının ve kullanım şekillerinin gösterilmediğini, bilirkişi raporu alınması yönündeki talep ve itirazlarının değerlendirilmediğini, mevcut bilirkişi raporunun, mevcut haliyle dosya kapsamını karşılamaktan uzak olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Her dava açıldığı tarihteki hukuki duruma göre karara bağlanır. Dava açıldıktan sonra meydana gelen hadiseler eldeki davanın sonuçlandırılmasına esas tutulamaz. Bu nedenle davadan sonraki hadiseler ve davalar esas alınarak davanın karara bağlanması gerektiği yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir.
Davalı şirketin kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda özsermaye tutarındaki eksilmenin, davalı şirketin … firması ile akdettiği sözleşmenin gereği olan maliyetler olduğu asıl sonucun sözleşme sonunda tesislerin devrinde anlaşılacağı bilirkişi tarafından ifade edilmiştir. Bunun dışında şirketin hakim ortağının davalı bağlı şirket üzerindeki hakimiyetini kötüye kullandığı yönünde tanık dinlenmiştir.
Davalı şirketin 25/12/2014 tarihli 2013 yılına ait genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. Maddelerinde belirtilen muamele ve işlerin ifası konusunda oy birliğiyle yetki verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin davalı şirketle kendisi veya başkası adına işlem yapma yasağı ve şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapma gibi sınırlamalara ilişkin olarak yetkilendirildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin faaliyetlerinin bu kapsamda analiz edilmesi gerekmektedir. Davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan iş ve işlemlere ilişkin olarak kendilerine verilen yetki de gözetilmek suretiyle TTK’nın 369. Maddesinde yazılı olduğu şekliyle görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirip getirmedikleri ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetme yükümlülüğünü de aynı şekilde TTK’nın 203 ve 205. Maddesinde belirtilen sınırlamalar da (hakim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkiler) göz önüne alınmak suretiyle ayrıntılı olarak analiz edilmek durumundadır.
Davalı şirketin nominal sermayesi 50.000-TL’dir. Hakim ortağın davalı şirketten 4.159,245- TL alacağının dayanakları bilirkişi tarafından yeterince aydınlatılmış değildir.
Bunun dışında davalı şirketin sermayesinin çok üzerinde bir işe girişmesi sonucunda bilirkişi raporunda belirtilen 2.098,717- TL zarar durumunun bilirkişi raporunda denetlenebilir biçimde detaylandırılmadığı görülmektedir. Şöyle ki raporun ekindeki hesap dökümleri ile finansal tablo ve beyannamelerden zararın ve davalı şirketin borcunun dayanağı tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu bağlamda; davalı şirketin hakim ortağı ile bağlı ortaklıkların davalı şirket yanında alacak borç ilişkileriyle bunların mahiyeti ve kaynağının net bir biçimde belirlenerek davalı şirket üzerinde hak sahibi olan sermaye sahibi davacılar ve borç veren diğer sermaye sahibi ortaklar yahut diğer borç verenler açısından davalı firmaya sağlanan katkı ya da ekonomik desteğin mahiyetinin tam bir biçimde belirlenerek davalı şirketin ekonomik durumu net bir biçimde ortaya konulmalıdır. Nihayetinde, şirketler gerçek kişiler tarafından (yahut gerçek kişilerin oluşturduğu tüzel kişiler tarafından) kar elde etmek amacıyla kurulmuş hukuki kişiliklerdir. Davalı şirketin, ortağı olan tüzel kişiliğin arkasında yer alan ..’nın yönlendirmesi, davalı şirketin ekonomik faaliyetlerinin seyri, yönü ve somut dava açısından şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı net bir biçimde belirlenmelidir. Şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı şirketin dava konusu olaylar dahilinde tüm faaliyetlerinin analiz edilerek, şirket üzerinde hakim ortak konumunda olan şirketin de ortağı ve hakim ortak olduğu iddia edilen şirket ve bağlı şirketlerin arkasında olduğu iddia edilen …’nın etkinliği ve davalı şirket üzerindeki yönetim yetkilerini nasıl kullandığı net bir biçimde belirlendikten sonra şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı şüpheye mahal bırakmayacak bir netlikte belirlenmelidir. Bu kapsamda şirketin faaliyetlerini sürdürebileceği sonucuna varılırsa, alternatif çözümlere de başvurulabilir. Bunları karşılamayan bilirkişi incelemesi ve alınan rapor davanın esasını etkileyen delillerin hiç ya da gereği gibi toplanmamış olması anlamı taşıdığından dosyanın kararın kaldırılarak mahkemesine iadesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1259 Esas- 2017/160 Karar sayılı 15/02/2017 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA;
İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 31,40- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nun 353(1)a maddesi kapsamında kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/04/2018