Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/534 E. 2018/123 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/534
KARAR NO : 2018/123

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2016
NUMARASI : 2014/564 Esas 2016/735 Karar
DAVA :Tazminat (Munzam Zarardan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/02/2018

Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin İst. 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2006/524 E.- 2007/720 K ( bozma sonucu 2010/771E.) sayılı dosyası ile davalı bankanın Bahçelievler şubesinde bulunan mevduat hesabının, 26.07.2006 tarihinde İnternet bankacılığı aracılığı ile vadesi 04.08.2006 tarihinde dolacak olan vadeli mevduat hesabında bulunan 93.637 usd’nın bozdurularak karşılığı olan 140.444.78-YTL.nin vadeli hesaba aktarılması ve aktarılan 75.800- TL’nin üçüncü şahıslara havale edilmesi nedeniyle, davalı bankanın gerekli güvenlik önlemlerini almaması gerekçesi ile açmış olduğu 60.930,17-TL’nin, 26.07.2006 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı bankadan tahsili, davasında davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, yapılan yargılama ile davalı bankanın tam kusurlu olması sebebiyle kararın bozulduğunu, daha sonra yargılamaya 2010/77 sayılı esas sayılı dosya üzerinden devam edilerek davanın kabulüne karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, müvekkilinin, ödenen tazminat miktarından daha fazla zarara uğramış olduğunu, müvekkilinin vadeli mevduat hesabındaki 92.637-usd biriktirmesinde asıl amacın aynı banka tarafından 120.000-usd alt fiyat ile pazarlama ve satışını yaptığı Bahçeşehir .. satın alabilmek olduğunu, davada verilen kararın kesinleşmesiyle alacağın, ancak 20.11.2012 tarihinde tahsil edildiğini, müvekkilinin aldığı paranın, tahsil edildiği tarihte 50.000-USD dahi etmediğini, müvekkilinin almak istediği evlerin alt limit değerlerinin 350.000 usd.den başlamakta olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası şeklinde 10.000-TL maddi tazminatın/zararın gerçekleştiği tarih olan 26/07/2006 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, munzam zarar sorumluluğunun kusura dayanan temerrüdün hukuki bir sonucu olarak düzenlendiğini, davaya konu olaya da davalı bankanın herhangi bir kusurunun söz konusu olmadığını, davalı bankanın özel olarak geç ödeme kastının bulunmadığını, farazi planlara dayanarak dava açtığını, davacının satın alınmak amacıyla biriktirdiğini öne sürdüğü parayı tedarik edememesinde, davalının kusurunun bulunmadığını, davacının ispatla yükümlü olduğunu, davacının tahsil ettiği tutarın tahsil tarihindeki kur farkı,enflasyon nedeniyle değerinin daha düşük olduğu iddiasının dinlenemeyeceğini öne sürerek dayanağı olmayan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacının ek (munzam) zarar niteliğindeki talebinin yasal dayanağı olan, TBK nun 122 maddesi uyarınca (eski BK 105) davalıdan bu yönde talepte bulunabilmesi için borçlunun kusurlu olması ve temerrüt faizini aşan zararının olduğunun ispatlanması gerektiği kabul edilerek yapılan değerlendirmede, taraflar arasındaki kesinleşen mahkeme hükmü uyarınca davalının kusurlu olduğu kabul edilmek suretiyle davacının temerrüt faizini aşan her hangi bir zararının bulunup bulunmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılarak yapılan hesaplamada mevduatın bozdurulmayıp tutulmuş olsaydı davacının alacağını tahsil ettiği tarihte döviz olarak ulaşacağı miktar ile muhtelif alternatif olasılıklar dahilinde yapılan hesaplamalar kıyaslanarak sonuç itibariyle davacının munzam zararının oluşmadığı yönündeki bilirkişi raporu benimsenerek davacının temerrüt faizini aşan ek bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, davanın dayanağını oluşturan mahkeme kararında davalının kusurlu olduğunun belirlendiğini, davacının, davalı banka nezdinde açtığı hesabında biriktirdiği dövizlerle almayı düşündüğü evlerin 120.000 USD alt limitliyken 350.000 USD alt limitli hale yükseldiğini, oysa kendisine ödenen paranın bunu karşılamadığını, almayı düşündüğü evin 06/07/2006 tarihi ile zararının TL olarak karşılandığı 20/11/2012 tarihindeki değerleri arasındaki farkın zararını oluşturduğunu, bu hususların araştırılmadığı gibi tanıklarının dinlenmediğini öne sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Davacının davalı bankanın Bahçelievler nezdindeki mevduat hesabında bulunan 92.637 USD nin 26/07/2006 tarihinde 3. Şahıslarca internet üzerinden bozdurularak 75.800-TL sinin bir kısım yerlere havale ve EFT yoluyla gönderilmesi sonucu davacının açtığı dava sonucunda İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/03/2011 tarih ve 2010/771 E-201153 K sayılı kararı ile 60.930,17 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karar İstanbul … İcra Dairesinin …sayılı dosyasında 20/11/2012 tarihinde 112.672,17 TL tahsilatla infaz edilmiştir.
Davacı TL olarak karşılanan zarardan daha fazla zararının olduğunu öne sürerek munzam zarar kapsamında bunun tahsilini talep etmektedir. Mahkeme bilirkişi incelemesi yapmış olup, bilirkişiler davacının hesabından usulsüz işlem yapıldığı tarihten tahsil tarihine kadarki süreyi esas alarak 60.930-TL’nın 41.308,47 USD karşılığını da esas alarak üfe-tüfe-devlet tahvil ve senetleri-tl mevduat faizi ve döviz kur değişikliklerinden oluşan değerlendirmelerin ortalamasını alarak davacının munzam zararının oluşmadığını beyan etmişler, mahkeme de bu raporu esas alarak davanın reddine karar vermiştir.
Davacı, esas itibariyle usulsüz olarak bozdurulan USD birikimiyle girmeyi düşündüğü Bahçeşehir …evlerinin fiyatlarının USD bazında arttığını öne sürerek bunun munzam zararını oluşturduğunu öne sürmektedir.6098 sayılı TBK’nın 122. Maddesine göre: Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Davacının munzam zarara uğradığını iddia ettiği zaman yürürlükte olan 818 sayılı B.K’nın 105.maddesi de aynı hükümler içermektedir.Buna göre de munzam zarar, alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir.Davacının aşkın yahut munzam zarar ne şekilde ifade edilirse edilsin; davasının dinlenebilmesi için öncelikle bir zararının olması ve zararının geçmiş günlere yürütülen temerrüt faizini aşan miktarda olması gerekmektedir. Davacının biriktirdiği para karşılığı almayı düşündüğü evlerin fiyatlarının arttığı iddiasının munzam-aşkın zarar olarak nitelendirilemeyeceği ortadadır. Davacının iddia ettiği gibi parasını aynı şekilde biriktirmeye devam etse bile almayı düşündüğü evlerin fiyatı döviz mevduatına uygulanan faiz oranından bağımsız şekilde artmaktadır. Yani davacının yaptığı yatırım esas itibariyle almayı ya da başvurmayı düşündüğü taşınmazın peşinatının tasarrufu amacıyla yapılmış olsa bile, taşınmazın fiyatının artmış olması sonucu davacının uğradığını öne sürdüğü zarar yasanın tanımladığı anlamıyla aşkın-munzam zarar olarak kabul edilemeyecek bir zarar kavramı ve anlayışıdır.
Davacının uğradığını öne sürdüğü zarar kavramı ve anlayışı, gayrımenkul fiyatlarının olağanüstü artmasından doğan ve gerek serbest rekabet ortamının kabul ettiği arzın talebi karşılayamadığı piyasa şartlarında oluşan fiyat artışı, gerekse enflasyonist baskı ile gerçekleşen bir fiyat artışı olarak kabul edilsin; tüm toplumun maruz kaldığı genel ve soyut bir zarar anlayışıdır. Gayrımenkul fiyatlarının artmasından (yahut genel olarak enflasyondan) tüm toplum sosyo-ekonomik pozisyonuna göre zarar görür yahut kar elde eder.
Taraflar arasındaki ilişkinin hukuki tanımı (döviz tevdiat-saklama) dışındaki davacının saiki (gayrımenkul parası biriktirme) ve bu saikin gerçekleşmemesi nedenine dayalı oluştuğu iddia edilen zararın, munzam zarar olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Yani taraflar arasındaki hukuki ilişkide davalı, elindeki dövizi davalıya ait hesaba yatırmış ve taraflar arasımda mevduat-saklama sözleşmesi oluşmuştur. Fon arz eden davacı, fon talep eden bankaya parasını yatırmakta, karşılığında fon talep eden bankanın vermeyi taahhüt ettiği faizi almaktadır. Davalı banka kusurlu davranarak davacının yatırdığı fonu koruyamamış, bu yüzden davacı zarara uğramıştır. Davalı banka daha sonra bu zararı tazmin etmiştir. Munzam-aşkın zarar taraflar arasındaki hukuki ilişkide tanımlanan resmi- formel amaçlar dahilinde ortaya çıkarsa dinlenebilir. Bunun dışında davacının parayı hangi saikle yatırdığı önemli değildir. Somut ilişkinin davalı tarafından ihlali ile doğrudan bağlantı kurulamayan zararın, munzam-aşkın zarar olarak (somut uyuşmazlık açısından) davalıya yansıtılması hukuken geçerli kabul edilemez.
Aşkın-munzam zararın oluşabilmesi için uyuşmazlık konusu ekonomik arka planlı hukuki ilişkiden (ya da ihlalinden) dolayı davacının temerrüt faiziyle karşılanamayan somut bir zararının oluşması gerekmektedir. Somut olayda davacının parasını iddia ettiği konutu satın almak üzere özgülediği yönünde bir ispat vasıtası bulunmadığı gibi, böyle bir zararın oluştuğu iddiası tanıkla da ispatlanamaz. Davacının somut zararı kapsamında parasını geç almasından dolayı temerrüt faiziyle karşılanamayan bir zararının olup olmadığı yönünde bilirkişiden ayrıntılı rapor da alınmış ve böyle bir zararının oluşmadığı ortaya çıkmıştır.Sonuç olarak ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun reddi doğrultusunda aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 35,90- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,50- TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 362/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 15/02/2018