Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/418 E. 2018/31 K. 18.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/418
KARAR NO : 2018/31

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2016
NUMARASI : 2014/1392 Esas 2016/913 Karar
DAVA : Tazminat (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/01/2018
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan Acentelik Sözleşmesi nedeniyle davalı tarafından müvekkili lehine vekaletname çıkarıldığını, müvekkilinin söz konusu sözleşme kapsamında davalının Mersin yetkili sigorta acentesi olarak çeşitli sigorta branşlarında davalı adına poliçe ve zeyilnameler imzalama, prim tahsilatları yapma, sigorta iletimi gibi pek çok faaliyetin yanı sıra davalının sigorta hizmetlerini pazarlama, tanıtım ve sigortalılara ulaştırılması gibi hizmetleri başarı ile ifa ettiğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında yürüttüğü aracılık hizmetlerini eksiksiz ve sözleşmeye uygun olarak yürütmekte iken sözleşmenin feshedildiğini ve vekaletname ile tanınan tüm yetkilerin kaldırıldığını, davalının sözleşmeyi haksız feshi sebebi ile denkleştirme tazminatı ödemesi gerektiğini, davalının müvekkili tarafından bulunan müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinden sonra önemli menfaatler sağladığını, sözleşmenin devamı halinde sigortacılık kanunu hükümlerine göre müvekkilinin komisyon hakkı kazanacağını, açıklanan nedenlerle; müvekkilinin haksız fesih nedeniyle denkleştirme tazminatı ve mahrum kaldığı komisyon ile uğradığı zarar nedeni ile 20.000- TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlendiği sözleşme ile davacının müvekkilinin acentesi olarak tayin edildiğini, daha sonra sözleşmenin ihbar edilmek suretiyle fesih edildiğini, davacının gelir kaybı ve pörtföy tazminatı talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, fesih işleminin sözleşmeye uygun yapıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede taraflara bir ay önceden haber verilmek suretiyle sözleşmeyi feshetme hakkının verildiğini, tazminat talebinin oluşması için sözleşmenin yasalara aykırı biçimde feshedilmiş olması gerektiğini, davacının acentenin oluşturduğu müşteri çevresi sayesinde sözleşmesel ilişki sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmeye devam ediyor olması gerektiğini, müvekkilinin global bir şirket olduğunu, ünvanı ve sektördeki güvenirliliği gibi kriterlerden dolayı davacının salt kendi pörtföyünü sağladığını, davacının müvekkili dışında muhtelif sigorta şirketlerinin de acentesi olduğunu, poliçelerini bu şirketlerden yapma imkanı bulunduğunu, acentelik sözleşmesine göre tazminat talep edilemeyeceğini ve fahiş olduğunu, davacının kazandığı yeni müşteriler sayesinde sözleşmesinin sona ermesinden sonra müvekkilinin önemli menfeatler elde ettiğini kanıtlaması gerektiğini, sözleşmenin fesih tarihinden önce vekalet yetkisinin kaldırıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bu nedenlerle yasal hak düşürücü süre dikkate alınarak, haksız fesih ile yasal şartlar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacının; davalı … şirketine kazandırdığı müşterilerin davalı yanca başka acenteler üzerinden müşteri olarak devam ettiği, bu hali ile davacının portföy tazminatına hak kazandığı kabul edilmek suretiyle, davacının sağlıklı kayıtlar sunamaması nedeni ile davalı yanın kayıtları üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapor da esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : İstinaf yoluna başvuran davalı vekili, yapılan feshin sözleşme hükümlerine uygun olarak ihbar süresi verilmiş haklı bir fesih olup bu hususun ilk derece mahkemesi nezdinde yeterli incelemeye alınmadığını, taraflar arasındaki delil anlaşmasına aykırı davranıldığını, müvekkili olduğu şirket defter ve kayıtlarında inceleme yapılmaksızın eksik olduğu kabul edilen davacı kayıtlarına göre karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyaya sunulan raporların sağlıksız ve eksik bilgilere dayandığını, bu eksikliğin müvekkil şirket kayıtları üzerinde yapılacak yerinde inceleme ile giderilmesi gerektiğini bu hususu defaatle mahkemeye belirtmelerine rağmen mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, yerel mahkemenin davacı yanın zayi olmuş defter kayıtları üzerinde inceleme yaptırdığını, müvekkili olduğu şirketin sıhhatli defter ve kayıtlarında ise inceleme yapılmadığını, hükme alınan her iki bilirkişi raporun eksik ve hatalı olduğunu, portföy tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı hususunun yeterli değerlendirmeye alınmadığını, davacı yanın fesih sonrasında müvekkil şirketten yenileyemediği poliçeleri diğer acenteliklerinden yenileyip yenilemediğinin hiç araştırılmadığı, dosyada alınan raporda tespit edilen davacının 2013 ve 2014 yılı komisyon gelirlerine bakıldığında zarara uğramadığı tam aksine kar elde ettiğinin ortada olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava TTK’nın 122. maddesinde yazılı denkleştirme tazminatına (uygulamadaki portföy tazminatına) ilişkin olup ,taraflar arasındaki 25/11/2008 tarihli acentelik sözleşmesinin 09/09/2013 tarihinde davalı tarafça 3ay sonrasından itibaren geçerli olmak üzere feshedildiği sabit olup bu konuda uyuşmazlık yoktur.
Temel uyuşmazlık konusu, davacının (acente) denkleştirme tazminatına hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.
Karar davalı vekili tarafından feshin haklı olduğu, davalı defterlerinin incelenmediği, davalının defterlerine dayanılacağı konusunda delil anlaşması olduğu, bilirkişi raporlarının sağlıksız olduğu, portföy tazminatı koşullarının oluşmadığı nedenleriyle istinafa getirilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 122.maddesine göre:
(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.(2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
Bu bağlamda öncelikle taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediğinin etraflıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki 25/11/2008 tarihli acentelik sözleşmesinin Üsküdar … Noterliğinin … tarih ve… sayılı ihtarnamesiyle fesih ihbarı bildirilerek feshedildiği anlaşılmaktadır. Fesih ihbarnamesinde belirsiz süreli acentelik sözleşmesinin her zaman feshedilebileceği açıklanarak ihbarnamenin tebliğinden itibaren 3 ay geçtikten sonra sözleşmenin feshedilmiş sayılacağı ihbar-ihtar edilmiştir. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 10/a Maddesine göre sözleşme, belirsiz bir süre içen akdedilmiş olup, taraflardan her birinin dilediği takdirde en geç bir ay önce diğer tarafa iadeli taahhütlü mektupla fesih ihbarında bulunmak suretiyle bu sözleşmeyi feshedebileceği kararlaştırılmıştır.
Bu durumda feshin esasen belirsiz süreli sözleşmenin feshedilmesi esasına dayandığı ve davacının kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmadığı ve fesih bildiriminde bir sebeb gösterilmediği anlaşılmakla; 6102 sayılı TTK’nın 122/1-c maddesi ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/15-16. Maddeleri kapsamında sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davalı … şirketinin, davacı acentenin faaliyeti sonucu önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa davacının denkleştirme tazminatını hak etme koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmekte olup; mahkemenin kararına yönelik olarak davalı vekilinin ‘feshin haklı nedenlere dayandığı bu yüzden davacının denkleştirme tazminatına hak kazanmadığı’ yönündeki itirazları ile bunun ilk derece mahkemesince değerlendirilmediği yönündeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
HMK’nın 355/1. Maddesi uyarınca davacının hakkaniyet gereği denkleştirme tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususunun, istinaf sebepleri doğrultusunda değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacının, davalı ile başka sigorta şirketlerinin de acenteliğini yaptığı anlaşılmaktadır.
Davacının 2009-2012 yıllarına ait yasal defterlerinin tahrif olduğu, bu hususun Tarsus 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/8 D.İş sayılı kararıyla tespit edildiği anlaşılmaktadır. Bu defterler olmadan davacının 2013 yılı defter ve kayıtları üzerinden davacının faaliyette bulunduğu Tarsus Asliye Hukuk mahkemesi aracılığı ile bilirkişiden rapor alınmıştır.
Daha sonra davalı … şirketinin sunduğu belgeler ve CD kaydı üzerinden davacının ürettiği poliçeler analiz edilmek suretiyle ek bilirkişi raporu alınmıştır.
İncelemeler davalı … şirket kayıt ve belgeleri üzerinden yapıldığı için davalı tarafın kayıtları üzerinde inceleme yapılmadığı ve taraflar arasındaki delil sözleşmesine uyulmadığı yönündeki itiraz ve istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Zira dosyada her bir aya ait tazminata esas komisyon gelirini gösteren sigorta komisyon gider belgelerinin davalı vekili tarafından dosyaya ibraz edildiği ,esasen davacı ticari defter ve kayıtlarını ibraz edemediğinden incelemenin bu belgeler ile yapıldığı ,her bir ay için yapılan kontrol ve denetimde davalının ibraz ettiği ,yine başlangıçta davacı tarafça ibraz edilen ancak davalıdan temin edildiği sunulan mail yazışmalarından anlaşıldığına göre ,bilirkişi incelemesinin talimat yoluyla yaptırılmasına rağmen bilirkişi rapor ve ek raporlarının hazırlanmasında davalı kayıtlarının kullanıldığı anlaşıldığından davalı kayıtlarının incelenmediğine yönelik istinaf nedeni yerinde bulunmamaktadır.
Denkleştirme tazminatının hukuki mantığı, acente tarafından müvekkiline kazandırılmış müşterilerle yapılmış yahut kısa sürede yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etseydi acentenin elde edebileceği ücret ve somut olayın özellikleri gerektiriyorsa hakkaniyet ölçüsünde bir tazminat olmasıdır.
Yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının 2009 ile 2013 yıllarında aldığı komisyon tutarları toplanarak aritmetik ortalaması alınmış ve bu miktar, mahkeme tarafından hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacının davalının acentesi sıfatıyla ürettiği poliçelerden kaynaklanan komisyonlarının son beş yıllık ortalaması esasen 6102 sayılı TTK’nın 122/2. Maddesine göre acentenin talep edebileceği tazminatın üst sınırını oluşturmaktadır.
Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin yetki ve delil anlaşması başlıklı 13. maddesinde taraflar, aralarındaki uyuşmazlıklarda şirket (davalı …) defter ve kayıtlarının esas olup, (eski 1086 sayılı) HUMK’un 287. Maddesi uyarınca alacaklılık ve borçluluk durumunun tespitinde şirket defterlerinden başka bir delilin kabul olunmayacağını kararlaştırmışlardır.
Davalı … şirketinin davacı ile e.posta üzerinden yürüttüğü yazışmalar kapsamında davacıya gönderdiği anlaşılan ve davacı tarafından sunulan ayrıca davalının mahkemeye bizzat kendi sunduğu belgeler davacıya gönderdiği belgelerle bire bir aynıdır. Bu belgeler arasında yer alan tablo ile sigorta komisyon gider belgesi başlıklı dokümanlardan davacı tarafından üretilen poliçelerden yenilenenler, iptal edilenler, yenilenmeyenler şeklindeki sınıflandırma ile davacının ürettiği sigorta poliçeleri kapsamında iptal komisyonu ve istihsal komisyonları ayrı ayrı gösterilmiş olup bu belgeler bilirkişi tarafından da raporunda değerlendirilmiştir. Bunun dışında davacı tarafından davalı adına 2013 yılında düzenlenen poliçelerden 2014 yılında başka sigorta şirketlerince yenilenenlerin tablosu da bilirkişi tarafından çıkartılmıştır.
Davalı vekili bilirkişinin belirlediği yenilenen poliçe miktarından (592) daha fazla yenilenme olduğunu belirterek 04/09/2015 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu tablo ve liste ile dilekçesinde yaptığı açıklama bir arada değerlendirildiğinde, fesih tarihi itibariyle davacının portföyünde bulunan 5179 adet poliçeden sadece 712 sinin davalı … üzerinden yenilendiği, diğerlerinin davacı tarafından acenteliğini yaptığı başka sigorta şirketleri üzerinden sürdürüldüğü, bu durumda davacının sözleşmenin feshedilmesinden dolayı fesih öncesi son beş yıllık komisyon hak edişleri ortalamasının %13 ünden mahrum kaldığı sabittir.
Davacının davalı nezdinde oluşturduğu portföyünde bulunun ve davalı … üzerinden yenilenmeyen diğer poliçeleri başka sigorta şirketleri üzerinden sürdürerek onlardan da komisyon aldığına ya da davalı nezdinde yenilenmeyen sigorta poliçeleri üzerinden ücret istemesi mümkün olmayıp, sadece yenilenen sigorta poliçeleri üzerinden doğması muhtemel komisyon alacağı, davacının denkleştirme tazminatının dayanağını oluşturduğuna göre; yani 6102 sayılı TTK’nın 122/1-b maddesinde de belirtildiği üzere sözleşme ilişkisi devam etseydi elde edeceği ücret kapsamında talep edilebilen denkleştirme tazminatı, ancak davalı üzerinden yenilenen poliçelerden elde edilebilecek ücret olduğundan; davacının bilirkişi tarafından belirlenen son beş yıllık komisyon alacakları toplamının aritmetik ortalamasının % 13 ü üzerine hakkaniyet oranında küçük bir oran da eklenmek suretiyle belirlenen 34.910- TL üzerinden denkleştirme tazminatını hak ettiği kabul edilmelidir.
Somut olayda tarafları bağlayacak olan davalının kendi kayıtları, (esasen davacı taraf kendi kayıtlarından ziyade davalının kayıtlarına dayanmış olduğundan ve taraflar arasındaki delil sözleşmesi de zaten bunu gerektirdiğinden) üzerinden belirlenen yenilenen poliçelerin sayısı ve oranı, yenilenen poliçelerden davacının sağlayabileceği komisyon gelirleri esas alınarak hakkaniyet ölçüsünde davacının davalıdan 34.910- TL denkleştirme tazminatı talep edebileceği kanaatine varılmış olup; ilk derece mahkemesi kararı davacının tüm portföyü davalıda kalmışcasına 1 yıllık elde edebileceği komisyon gelirine hükmedilmesi bu yönden yerinde görülmediğinden; HMK’nın 353/1/b-2. Maddesi kapsamında hükmün kaldırılarak dairemizce yeniden hüküm kurulması doğrultusunda aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2016 tarih 2014/1392 Esas 2016/913 Karar sayılı hükmünün HMK 353(1)-b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın KISMEN KABULÜNE; 34.910-TL tazminatın dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, “
İlk derece yargılamasına ilişkin olarak ;
Alınması gerekli 2.384,70 TL harcın ; davacı tarafından yatırılan peşin harç ve ıslah harcı toplamı 4.336,55 TL harçtan mahsubu ile fazla olan 1.951,85 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yatırılan 2.384,70- TL peşin harcın davalıdan alıp davacıya verilmesine
Davacı tarafından yapılan 500- TL bilirkişi ücreti ve 280- TL yargı gideri olmak üzere toplam 780,-TL’nin davanın kabulü oranında hesaplanan 108- TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Karar tarihi itibariyle yürürlükte olan AAÜT uyarınca davacı vekili için takdir olunan 4.189,20 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı vekili için davanın red olunan kısmı üzerinden hesaplanan 19.089,25- TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,”
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 4.336,40 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.18/01/2018