Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/329 E. 2018/2 K. 04.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/329
KARAR NO : 2018/2

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2016
NUMARASI : 2014/487 Esas 2016/512 Karar
DAVA :Tazminat (Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan )
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/01/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/02/2018

Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili, muris …’nin 12/05/2007 tarihinde vefat ettiğini, terekesinin İst.13.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/28 tereke dosyasında 22/06/2012 tarihinde verilen karar gereği müvekkili Av. … tarafından yönetildiğini, murisin Bursa’da faaliyet gösteren… A.Ş. De 492.000 hissesinin sahibi olduğunu, tereke dosyasından verilen yetki ile şirketin temsil edildiğini, İstanbul 13.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin tereke dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda 15/08/2013 tarihli raporda; .. A.Ş.’nin iyi yönetilmemesi sebebiyle 2008 yılında 211.688,06 TL, 2009 yılında 264.596,56 TL ve 2012 yılında 1.259.535,85-TL zarar ettiğinin belirlendiğini, TTK 550.maddesi uyarınca şirketin zararda olduğu, görevli olan yönetim kurulu üyelerine karşı bu davanın açılması konusunda tereke mahkemesince müvekkiline yetki verildiğini, davalıların sorumlu tutulacağı zarar bilinemediğinden HMK 107.maddesi uyarınca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 100.000- TL lik maddi tazminatın kusurlarıyla İpsan Teks. San. A.Ş.’nin 2007 yılından beri zarar etmesine sebep olan YK üyelerinden zarar tarihinden itibaren işleyen reeskont faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı müvekkilinin 2009 yılında küresel ekonomik krizin en etkili olduğu dönemde şirket YKna seçildiğini, bu dönemde şirket geçmişin getirdiği borç yükü, geri teknoloji, aşırı şişkin işçi kadrosu, amortisman ömrünü neredeyse doldurmuş, eski bir tesisata sahip binada faaliyet göstermeye çalışıldığını, kasasında hiçbir nakit birikiminin mevcut olmadığını, İpsan şirketinin işleyişinin tamamen müşteri siparişlerine bağlı olduğunu, yani şirketin fabrikasında ara hizmet verildiğini, … A.Ş. nin makine parkurunun eski teknolojiye sahip olduğunu, sık sık hatalı üretimlerin olduğunu, üretimin en önemli unsur olan işçilik ücretlerinin İpsan firmasında emsal tesislere göre yüksek olduğunu, bu durumun rekabet avantajını yitirmesine ve yüksek maliyetle ürün yapmasına neden olduğunu, enerji maliyetinin yüksek olduğunu, …. A.Ş. nin hammadde problemi olduğunu, işletmenin diğer ortaklarının miras nedeniyle açtıkları davalar nedeniyle olan çekişmenin işletmenin ticari hayatına çok zarar verdiğini, şirketin 15 yıllık üretim faaliyet dönemi incelendiğinde şirketin 10 mali dönemde sürekli zarar ettiğinin açıkça görüleceğini, yönetim kurulu üyeleri her genel kurulda çözüm arayışını ortaklarla paylaştığını, ancak hiçbir ortaktan sonuç çözüm önerisi gelmediğini, TTK 553 maddesi kapsamında müvekkiline kusur atfedilmesi gereken bir durum olmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, …, …,… vekili cevap dilekçesinde özetle; tazminat davasına dayanak yapılan İstanbul 13.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/28 tereke sayılı dosyasında alınan 15/08/2013 tarihli bilirkişi raporunda görev ve yetkiler aşılarak eksik değerlendirmelerle raporun dosyaya sunulduğunu, söz konusu raporun bir çok yönden hatalar içerdiğini, 2007 yılında Dünya piyasalarında baş gösteren mali sıkıntıların Türk tekstil sektörünün öncelikli pazarı olan Avrupa ve Rusya’da derin etkilere sebep olduğunu, Çin’in düşük fiyat mücadelesi karşısında kendi iç piyasasının ithal kumaşlara kaptıran sektörün son ekonomik krizlerle durgunluğa ve küçülmeye gittiğini, İstanbul ve Gaziantep’de yüzlerce tekstil firmasının kapandığını, … A.Ş.’nin makine parkur problemi olduğunu, 34 yıl öncesinin teknoloji ile baskı yapan firmanın bugünün teknolojisine göre açık ara geride kaldığını, … A.Ş. nin işçilik problemleri olduğunu, …. A.Ş.’nin enerji ve hammadde problemi olduğunu, 1998 yılından bugüne kadar şirket bilançolarına bakıldığında 15 yıllık dönemin sadece 5 yılında kazanç beyan edilebildiğini, dolayısıyla murisin yönetiminde olduğu dönemlerde de geçerli olan, yukarıda açıklanan teknik problemler nedeniyle şirketin zarar ettiğini, 15 yıllık tüm faaliyet dönemi incelendiğinde şirketin 10 mali döneminde sürekli zarar ettiğinin görülebileceğinin açık bir husus olduğunu, müvekkili yönetim kurulu üyelerinin şirketin %70 i oranında hakim hissedar olduğunu, oluşan zarardan en çok kendilerinin etkilendiğini, şirketin hakim ortakları ve mirasçıları arasında açılmış olan davaların diğer mirasçılar tarafından basına sızdırılması sonrasında çıkan gazete haberleri sektör olarak diğer rakip firmalarla rekabet edilemez hale getirdiğini, İpsan şirketinin sermaye işletmesi yönünden ciddi nakit sıkıntısı çektiğini, TTK 553 maddesi kapsamında müvekkillerine kusur atfedilmesini gerektiren bir durum olmadığını belirterek açılan davanın reddi talep olunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş. Müvekkilinin murisi …..’nin ve diğer kurucu 32 ortak tarafından 1967 yılında kurulduğunu, şirketin kurucusu ve en büyük hissedarı olan müvekkilinin murisi ….’nin vefatından sonra İstanbul 13.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/28 tereke dosyasıyla tereke işlemlerine başlandığını, muris ….’nin şirketteki büyük kısmı olan hisselerini imam nikahlı eşi ve çocuklarının üzerine yaptığının anlaşıldığını, şirketin vergi beyannameleri incelenmesinde şirketin murisin vefatına kadar olan seyri ile müvekkilinin fiilen idarede bulunduğu 2008 yılı hesap dönemi osnuna kadar olan seyrinin hemen hemen aynı ve benzer olduğunu, 2009 yılından itibaren müvekkilinin fiilen şirket ile irtibatının kesildiği tarihten itibaren her yıl 1.000.000- TL zarar etmeye başladığını ve zararların artarak devam ettiğini, nihayet murisin imam nikahlı eşi ve çocuklarından oluşan mevcut yönetim kurulu tarafından şirketin faaliyetinin fiilen sona erdirildiği, makinelerin satıldığı, işçilerin tamamen çıkarıldığı ve kiralama arayışlarına girildiğinin açıkça görüldüğünü, bu sonuca gelinmesinde sorumluluğu bulunanların zararı tazmin etmelerinin zorunlu olduğunu, fakat müvekkili açısından sorumluluk iddiası kusur yokluğu nedeniyle varit olmadığını belirterek müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, zamanaşımı yönünden definin TTK’nun 611 ve 553.maddeleri uyarınca zararın ve sorumluluğun öğrenildiği tarihten itibaren 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçmediğini zamanaşımı defiinin reddi gerektiği yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin kişisel olarak sorumlu tutulamaz yasalarda şirket pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı vermiş oldukları zararlardan kusurları dahilinde sorumlu oldukları fakat alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre şirket yöneticilerinin davacıları kasten ya da taksirle zarara uğrattıklarına dair bir delil elde edilmediği,kusurlarının tesbit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, İstanbul 13.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/28 tereke sayılı dosyasında 15/08/2013 tarihli raporda; ….. A.Ş.’nin iyi yönetilmemesi sebebiyle 2008 yılında 211.688,06 TL, 2009 yılında 264.596,56 TL ve 2012 yılında 1.259.535,85 TL zarar ettiğinin belirlendiğini, şirketin incelenen 2006-2012 yılları arasında öz varlığında 4.028.409,98 TL azalma meydana geldiğini, 2012 yılında 1.587.600- TL sermaye artışı yapılmış ise de bu artışın 1.243.320,80 TL sinin ödenmediğini, şirketin 2008 yılından itibaren piyasaya fason olarak yaptığı boya, yıkama vs hizmetlerinde maliyetin üzerine kar koyarak fiyatlandırması yapması gerekirken; maliyetin altında satış yaptığı belirlendiğinden tereke hakimliği tarafından TTK 553 maddesi gereğince yöneticiler hakkında sorumluluk davası açılmak üzere tereke yöneticisine görev ve yetki verildiğini, yargılama sırasında verilen karar ile … A.Ş.’nin Bursa’daki merkezinde keşif yapıldığını, keşif sonucu verilen raporda zararın oluştuğunu ve bu zarara işletmenin yönetim zaafiyetlerinin bulunması, işletmede kullanılan makinelerin eski teknolojiye sahip olması, işletmenin sermaye yetersizliği, girdi maliyetlerinin piyasa koşullarına göre yüksek maliyetlere temin edilmesi gibi koşulların sebep olacağının belirlendiğini, gerek tereke dosyasında alınan 15/08/2013 tarihli bilirkişi raporunda, gerek yerel mahkemece Bursa 1.ATM nin 2014/29 talimat sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda şirket yönetim kurulu üyelerinin kusurlu olarak şirketi zarara uğratılmasına sebebiyet vermiş olduklarının tespit edilmiş olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yoluna gidilmesinin hatalı olduğu belirtilerek kararın bozulması talep olunmuştur.
GEREKÇE :Dava; dava dışı şirketin zarara uğradığı iddiasına dayanan şirket hissedarı muris ….’ye ait terekede, tereke hakimliğince verilen yetkiye dayanarak yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan TTK 553.maddesindeki sorumluluk davasıdır.
Davanın açılmasına dayanak teşkil eden İstanbul 13.Sulh hukuk Mahkemesinin 2011/28 tereke dosyasındaki bilirkişi raporu, dosyada bulunmaktadır.
İlk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden kök rapor ve ek rapor alınmış, raporlarda özetle; “muris ….nin yönetiminde olduğu dönemde de şirkette çok cüzi kar etmiş yada zarar ettiğini, şirketin 2008 yılından beri zarar ettiğini, şirketin 2008-2009 ve 2012 yıllarında zarar ettiği, bu zararın ortaya çıkmasında yönetim kurulu üyelerine atfedilecek bir kusur bulunmadığı” belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince bu rapor yeterli görülerek hükme esas alınmıştır.
Dava dışı anonim şirketin davalı yönetim kurulu üyelerinin 20/05/2013 tarihli genel kurul toplantısının 2.maddesinde davacı tereke yöneticisinin karşı oyun karşı oy çokluğu ile ibra edildiği,Aynı toplantının 6.maddesinde de davacı terek yöneticisinin karşı oyu ile dava dışı İpar firmasının aktif faaliyetlerini sonlandırması ilçelerinin yönetimini sonlandırması makine parkurunun bir bütün olarak ya da ayrı ayrı satılması edinilecek gelirle borçların ödenmesi belirlenecek kira bedelinin en fazla 20 yıllığına kiraya verilebilmesi hususunda karar alınmıştır.
Eldeki davanın açılmasına yol açan 15/08/2013 tarihli tereke dosyasında aldırılan bilirkişi raporu esasen şirketin 20/05/2013 tarihli kararının (6. md) tereke menfaatine uygun olup olmadığı hususunun belirlenmesi amacıyla alınmıştır bilirkişi raporun son bölümünde görevlendirmenin dışında şirketin zararlarını belirleyerek bu zararlardan yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olup olmadığının ancak bir yargılama ile belli olabileceği ifade edilmiş bunun üzerine tereke hakimliğinin vermiş olduğu yetki dahilinde eldeki dava açılmıştır.
Davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu iddia edilen dönemin ilk 4 yılı 6762 sayılı TTK döneminde gerçekleşen olaylara dayanmaktadır. Son yıl olan 2012 yılının sorumluluğu açısından ise 6102 sayılı TTK 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 553/1.maddesine göre kurucular yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Dava dışı İpsan şirketinin belirtilen yıllar dahilinde ve daha öncesinde de de ara ara zarar ettiği dosyadaki rapor ve belgelerden anlaşılmaktadır. Şirketin salt zarar etmesi, şirket yöneticilerinin yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri sonucunu çıkarmak için yeterli bir gerekçe değildir. Yönetim kurulu üyelerinin en önemli yükümlülüğü, 6102 sayılı TTK’nın 369/1. maddesinde düzenlenmiş olan özen ve bağlılık yükümlülüğüdür. Bu maddeye göre; yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. Bunun dışında yönetim kurulu TTK’nın 374/1. Maddesine göre; kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir. Yani esas olarak yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler şirketin faaliyet alanına giren işleri yürütürken özen ve bağlılık içinde tedbirli bir yönetici gibi davranmak ve şirket menfaatlerini dürüstlük kurallarına uygun gözetmek durumundadır. Bu hususlar yerine getirilmediği takdirde şirketi zarara uğrattıkları takdirde verdikleri zarardan sorumlu olmaları 6102 sayılı TTK’nın 553. Maddesinin bir gereğidir.
Yönetim kurulu üyeleri yahut yöneticilerin TTK’nın 553. Maddesi kapsamında sorumlu olup olmadıklarının belirlenebilmesi için şirketin zarara uğramasına yol açan faaliyetlerin analiz edilmesi gerekmektedir. Dava konusu olan olayda dava dışı şirketin zararının şirketin daha çok içinde bulunduğu sektörün özellikleri de nazara alınmak suretiyle eski teknoloji ürünü makinelerin kullanılmasından, işletme sermayesinin yetersizliğinden, kullandığı girdi maliyetlerini karşılayamamasından, yönetim dahil yeterli donanıma sahip personelin bulunmamasından, maliyet hesaplanmasının sağlıklı yapılamamasından ve şirketin faaliyet gösterdiği sektörde rekabet edememesinden kaynaklandığı; ayrıca murisin vefatından sonra mirasçılar arasında yargıya intikal eden uyuşmazlıklar çıktığı, şirket ortakları arasındaki geçimsizliğin de şirketin bütünüyle performansını etkileyeceğinin kaçınılmaz olduğu, bu tarz zarar etme sebepleri esas alınarak yöneticilerin sorumluluğuna gidilemeyeceği, yöneticilerin somut olarak kusurlu davranışlarının ve kararlarının belirlenmesi ve hangi kusurlu eylemleriyle zarara sebebiyet verdiklerinin somutlaştırılması gerektiği, salt zarar etme vakıasının yöneticileri hukuken sorumlu tutmaya yetmediği, dosyada tarafların tüm delillerinin toplandığı yargılamanın usulüne uygun yürütüldüğü, ulaşılan sonucun da dosya içeriğine uygun olup istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmış, başvurunun esatan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 35,90- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50- TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 362/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 04/01/2018