Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2022/810 E. 2022/691 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/810
KARAR NO: 2022/691
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2021/746 Esas, 2021/780 Karar
KARAR TARİHİ: 09/09/2021
DAVA: Tapu İptali ve Tescil
DAVA TARİHİ: 13/08/2021
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı vekilince yasal süre içerisinde istinaf edilmiş olmakla Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İddianın ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına göre; dava, muvazaalı borçlanma ve icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile alacağa mahsuben ihalede alınan taşınmazlar için tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemi ile açılmış, yapılan yargılama sırasında, tefrik kararı verilmiş; alacağa mahsuben ihalede alınan taşınmazlar için tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemi yönünden dosya tefrik edilerek, yeni esas almış ve Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince; davanın HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın görev dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davanın Ticaret Mahkemesi’nde açıldığı, muvazaalı borçlanma ve icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti talebinden tefrik edilerek yeni esas numarası aldığı ve mahkemece tapu iptal ve tescil talebi yönünden görevsizlik kararı verildiği, anlaşılmaktadır. Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; eldeki davadaki isteğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) mülkiyet hakkıyla ilgili hükümlerine dayandırıldığı; her ne kadar davacı tacir olsa dahi, uyuşmazlığın davacının ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görevi kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir. Hâl böyle olunca; görevsizlik kararı verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1).b.1 maddesi gereğince incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/(1).b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL istinaf harcından peşin alınan 59,30-TL istinaf harcın mahsubu ile bakiye 21,40-TL istinaf harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf başvuru giderlerinin istinafa başvuran davalı üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/(1).a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 28/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.