Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2020/1549 E. 2021/262 K. 01.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1549
KARAR NO : 2021/262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/1402 Esas – 2019/762 Karar
KARAR TARİHİ: 12/09/2019
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 22/11/2018
KARAR TARİHİ: 01/03/2021
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı vekilince yasal süre içerisinde istinaf edilmiş olmakla Dairemizce HMK’nın 353. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili; müvekkilinin Gaziantep İli, … İlçesi, … Mah.,… Pafta, … Ada, 4 sayılı parselde yer alan 9206,62 m2 alana sahip taşınmazı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan 01/07/2015 tarihli ihale ile üzerinde mevcut binalarla birlikte satın aldığını, satın alınan taşınmaz üzerinde davalı şirkete ait … kuleleri bulunduğunu, davalının taşınmazda işgalci konumunda olup müvekkilinin taşınmazdan yararlanamadığını, müvekkilinin müteaddit defalar davalı ile görüştüğünü, davalının taşınmazı tahliyesi ve ecrimisil ödemesi istenildiğini, bu girişimlerden sonuç alınamadığını, müvekkili tarafından 2015, 2016 ve 2017 yılları ilgili faturalar tanzim edilerek davlıya e-fatura olarak gönderildiğini, davalının bu faturaları aldığını, fakat yasal süresi içerisinde fatura içeriklerine itiraz etmediğini, dolayısıyla fatura içeriğinin kesinleşktiğini, ayrıca davalıya Bakırköy …. Noterliği 04.11.2016 tarihli … yevmiyeli ihtarnamesinin keşide edildiğini, 16/11/2016 tarihinde bu ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğini, ihtarname ekinde 2015 ve 2016 dönemlerine ilişkin ecrimisil faturaları da tebliğ edildiğini, 2015 ve 2016 yılları için başlatılan icra takibine itiraz nedeniyle İSTANBUL ANADOLU 25 ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 2017/90 Esas sayılı dava dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, davalı vekilinin o davada sunduğu 27/04/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde, halen “dava konusu taşınmazda kiracı oldukları, kira sözleşmelerinin de devam ettiği” yönünde beyan olup davalının dava konusu taşınmazda kiracı olduğunu kabul anlamına gelmemek kayıt ve şartı ile davalının faturaya konu dönem içinde taşınmazı kullandığının açık olduğunu, vaki işgal nedeniyle 2017 yılı için kesilen 30/10/2017 tarih ve … nolu KDV dahil 24.560,52 TL tutarlı faturaya istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takibi başlatıldığını, davalının 06/12/2017 tarihinde borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğini, bunun üzerine yetkili İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından davalıya gönderilen ödeme emri üzerine davalı vekili tarafından 05/01/2018 tarihinde borca itiraz edildiğini ileri sürerek davalı tarafın İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı icra takibine yapmış oldukları İTİRAZIN İPTALİNE,Takip tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere İCRA İNKAR TAZMİNATININ davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili; taraflar arasındaki uyuşmazlığın Gaziantep İli, … İlçesi, … Mah. … Cad. üzerindeki su deposunun baz istasyonu kurulmak üzere kiralanması neticesinde meydana geldiğini, davacının taşınmazı 01.07.2015 tarihli ihale ile satın aldığını, taşınmazın yeni maliki haline geldiğini, 6098 sayılı TBK’nın 310. Maddesinde: “Sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur.” düzenlemesine yer verildiğini, dolayısıyla davacının kira sözleşmesinin tarafı olduğunu, müvekkilinin kullanımının kira sözleşmesine dayalı olmuş olup fuzulî şagil olarak nitelenemeyeceğini, davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemelerine ait olduğunu, uyuşmazlığın konusu ecrimisil bedelinin ödenmesi olarak kabul edilse dahi görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olacağını, davacının önceki yıllara ilişkin talebinin Anadolu 25.Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/90 E. no’lu dosyası ile görüldüğünü, işbu davanın derdest olup bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin taşınmazı 06.06.2012 tarihinde 3 (üç) yıl süre ile yıllık 15000TL kira bedeli ile GSM alt yapı hizmetlerine ait baz istasyonu, konteynır, kule, bunların mütemmim cüz ve teferruatları ile ses, data ve görüntü aktarımına yarayan diğer sistemlerin kurulması amacı ile eski malik Gaziantep İl Özel İdaresinden kiraladığını, davacının müvekkili adına bir takım işgal bedeli faturaları düzenleyerek icra takibine konu ettiğini, esasen müvekkilince taşınmazın tahliye edildiğini, buna ilişkin 12.10.2017 tarihli Kaymakamlık tutanağı bulunduğunu, bu tutanakta” şikayete konu edilen baz istasyonunun söküldüğü ve artık şikayete konu edilen kule üzerindeki baz istasyonunun konusuz kaldığı, bu şekilde kendi aralarında anlaştıkları” şeklinde beyan olup davacının vekilince de tutanağın imzalandığını, ayrıca takip dayanağı faturaların müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini, faturaları ve içeriklerini kabul etmediklerini, takibe konu ecrimisilin sözleşmeye aykırı ve fahiş olduğunu, emsallerinin üzerinde olduğunu, 2017 yılının tamamı için ecrimisil istenemeyeceğini, KDV ödenmesi konusunda bir anlaşma bulunmadığından istenemeyeceğini, kiraya verenin, kiracısından kira bedelinin dışında ayrıca bir ödeme talep edemeyeceğini, alacak belirli ve likit olmayıp koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiğini, taşınmazın tahliye edildiği hususu davacı tarafın da malumların da olup başlatılan takip ve huzurdaki davanın açılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, dava dilekçesi içeriğinde farklı takip dosyalarından bahsedildiğini savunmuş, davanın usul ve esastan reddini, %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”TTK’nın 4.maddesinde yazılı davalar mutlak ticari davalardır.TTK’nın 5 .maddesinde yazılı davalar ise genel hukuk davalarıdır..Bu davaların ticari dava sayılabilmeleri için her iki tarafında tacir ve davanın, tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olması gerekir.Bir tarafın tacir olması o işi ticari iş haline getirsede ticari dava haline getirmez.Davamızda davacı taraf da davalı taraf da tacir sıfatını haizdir. Dosyadan anlaşılacağı gibi taraflar arasındaki hukuki ilişki bir kira sözleşmesi olup dava konusu uyuşmazlık taraflar arasında bir kira ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve bulunmuyor ise takibe konu edilen fatura alacağının haklı olup olmadığı noktalarında toplanmıştır. Bu noktada kira ilişkisinin kurulup kurulmadığı hususunun tespiti ihtisas gerektiren bir konu olması ve bu ihtisas alanında Sulh Hukuk mahkemelerinin görevli olduğu görülmekle mahkememizce görevsizlik kararı vermek gerekmiştir” şeklindeki gerekçe ile ” Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,2-Davanın HMK 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 115/2. Maddesi gereğince usulden reddine, 3-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, ” şeklinde karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında kira sözleşmesi bulunmadığını, takip dayanağı faturanın da haksız işgalden kaynaklı alacağa ilişkin olduğunu, taşınmazla ilgili İl Özel İdaresi ile …İletişim Hizmetleri A.Ş. Arasındaki kira sözleşmesinin 2012 yılında başladığını ve 3 yıllık süreyle akdedildiğini, müvekkilin ise taşınmazı 01.07.2015 tarihinde ihaleyle satın aldığını , önceki malikle davalı arası uzayan bir kira sözleşmesi bulunmadığını, mahkeme tarafından esasa girilip kira sözleşmesinin var olup olmadığı dahi incelenmeden haksız olarak görevsizlik kararı verildiğini; dava dilekçesinde bir kira sözleşmesinin mevcut olmayıp davalının taşınmazda fuzuli şagil durumunda oldukları ileri sürülerek taşınmaza ilişkin ecrimisil istemine dair fatura dayanak yapılarak takibin yapıldığının açıklandığını, mahkemenin talep ile bağlı olduğunu, mahkemece hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması hâlinde işgal ve kötü niyetli bir kullanım durumu olmayacağından davanın reddedilmesi, aksi hâlde ise ecrimisil isteği yönünden bir karar vermesi gerektiğini, kira sözleşmesinin 06/06/2012 tarihinde akdedildiğini ve sözleşmenin özel hükümlerinde üç yıllık kira sözleşmesinin uzatılması talebinde bulunulamayacağının belirtildiğini, müvekkilinin satın alma tarihine göre kira sözleşmesinin varlığından söz edilemeyeceğini; tarafların tacir olup uyuşmazlığın ticari işletmeden kaynaklandığını, davanın asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Somut olayda dava; ecrimisile ilişkin fatura dayanak yapılmak suretiyle başlatılan ilamsız takibe itirazın iptali isteğine ilişkindir.Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.Somut olaya gelince; eldeki davanın 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) Eşya Hukuku başlıklı 4. kitabında düzenlenmiş 995. maddesine dayalı ecrimisil ile ilgili başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptali davası olduğu, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin olmadığı, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, eldeki davada ise uyuşmazlığın TMK’nun 995. ve devamı maddeleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlık bulunmadığı hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde davada genel mahkemelerin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi düşünce, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı olacaktır.Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK m. 114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur.Hâl böyle olunca; istinaf incelemesine konu görevsizlik kararının isabetli olmadığı, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1).a.3.maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılması, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi gerektiği gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1).a.3 maddesi gereğince kabulüne,İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/09/2019 Tarih, 2018/1402 Esas -2019/762 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan gerekçeler gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine,Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 353/(1).a maddesi gereğince kesin olarak 01/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.